Röportaj: Abdullah Aysu, Aslı Öcal
La Tejedora ya da kelime anlamıyla Dokuma Makinesi, İspanya’nın güneyindeki ilk Sosyal Pazar deneyimlerinden biri. Yola çıkalı sadece bir yıl oldu ama şimdiden krizle birlikte patlayan yeni alternatif ekonomilerin en somut örneği. Adından da anlaşıldığı gibi üreticiler ve tüketiciler derneği olmanın ötesinde Tejedora çok farklıkonularda çalışan kolektiflerin bir araya gelerek müşterek alanlar dokuduğu bir proje. Başından beri işin mutfağında yer alan Javier Bajo ve Eduardo Muñoz ile Tejedora’nın Córdoba’daki dükkanında yaptığımız söyleşiye bağlanıyoruz. Yeni fikirlere, yeni projelere ilham vermesi dileğiyle…
Tejedora’nın ortaya çıkış öyküsünü anlatır mısınız? Hangi amaçla yola çıktınız?
Javi: Temel amaç kapitalist ekonominin dışına çıkarak antikapitalist bir alternatif üretmekti. Büyük sendikaların ve siyasetlerin çözüldüğü bir dönemdeyiz, önümüzde yol gösterici bir referans yok. Biz de bir şeyler yapma çabasına girdik. Farklı gruplar ve kolektifler arasındaki bağları yeniden örmeye çalışıyoruz. Bu mekânda bir araya geldik ve sosyal ekonomi olarak adlandırdığımız çalışmalara başladık. Sonuçta hiçbirimiz bireysel şekilde ilerleyemiyorduk, ekonomik açıdan çıkmazdaydık. Ama bu mekânda herkes bir araya gelince yeni bir alternatif oluştu. Şu ana kadar kendini hiçbir yere ait hissetmeyen, hiçbir yerde konumlamayan bir sürü insan bir araya geldi. Böylece ayakları çok daha yere basan, ekonomik anlamda sürdürülebilir bir proje başlamış oldu.
Projenin bileşenlerini kimler oluşturuyor?
Javi: Örneğin ben Atrapasuenos adlı bir yayınevini temsil ediyorum. Transformando diye bir kooperatif var mesela Küba’dan rom getiriyorlar. Üst katta eğitimcilerden oluşan bir kooperatif var. Ekolojik sabun ve temizlik malzemeleri üreten bir kooperatif var mesela. COPADE kooperatifi adil ticaret esasına dayanan ürünler ithal ediyor. Aynı zamanda Somonte’den1 gelen ürünler var, Marinaleda kooperatiflerinden gelen ürünler var. Onun dışında kriz nedeniyle işsiz kalıpta kendilerine yeni iş alanları icat eden arkadaşlar var, onların ürünleri var. Kimisi sabun yapıyor, kimisi dikiş dikiyor… Biz onlara ürünlerini satmada yardımcı oluyoruz ve bir satış noktası sağlıyoruz. Yasal olarak satış yapamıyorlar çünkü izinleri yok. Hepsi küçük üreticiler… Bu projeyle birlikte aslında hem ürünlerini satmalarını sağlıyoruz hem de bu şekilde onlara “yasal” bir format kazandırıyoruz. Aynı zamanda verdiğimiz bazı danışmanlık ve eğitim hizmetlerinden de bahsedeyim. Etik Banka gibi projelerin de bir parçasıyız, bankalara ve finansal krize yol açan bu sisteme alternatif olacak bir takım projeler yürütüyoruz.
Üretici ve tüketicilerle nasıl bir bağ kuruyorsunuz? İlkeler ve işleyiş biçimi nedir?Edu: Bunun iki ayağı var. Bir taraftan, tüketici ve üreticiler için belirlediğimiz bir takım kriterler var. Bazı ürünler bütün koşulları yerine getirmiyor ama ürünlerin organik olması, adil ticaret koşullarına uyması, sosyal ekonomi amaçlı olmasına dikkat ediyoruz. Yani demokratik işleyişe sahip kooperatifler, dernekler olması önemli. Sömürüye dayalı üretim yapan şirketlerden uzak duruyoruz. Yerel üreticiler için bir takım kriterler var. Tejedora projesine dahil olmalarını, katılmalarını talep ediyoruz.
Javi: Projenin işleyişine katılmalarını istiyoruz çünkü bu üretici ve tüketicilere ait bir proje. Dolayısıyla farklı katılım düzeyleri var. Eğer sözkonusu üretici yerel bir üreticiyse katılımı şart koşuyoruz. Çünkü bizim için üreticiler ürün temin eden bir kaynak olmaktan öte projenin bir bileşeni oluyorlar. Tüketicilere gelince, ince farklı katılma biçimleri var.
Edu: Ürün veren örgütlerin ya da üreticilerin aynı zamanda tüketici olmaları da gerekiyor. Çeşitli komisyonlar var, bunlara katılmaları isteniyor. Üreticilerin satış noktaları ya da dükkânları varsa onlarla değiş-tokuş yapılıyor. Bu ürün alımlarının çok önemli bir kısmı değiş-tokuş aracılığıyla yapılıyor. Araya para ilişkisini katmadan yapmaya çalışıyoruz. Başka bir koşul daha var, biz onların bütün faaliyetlerini duyuruyoruz. Onların da aynı şekilde Tejedora projesini gerek internette gerek sosyal ağlarında duyurmalarını bekliyoruz.
Peki, bu organik diye söz ettiğiniz ürünlerde sertifika gerekiyor mu, nasıl bir kıstas aranıyor?
Javi: Bazı ürünler sertifikalı, organik damgaları var ama bazılarıyla da tamamen güven üzerinden yürüyen bir ilişki var.
Edu: Şu da var… Organik olması çok önemli bir kriter ama bunu tek ön koşul olarak almıyoruz. Organik ürünleri olmasa da toplumsal içerikli projeleri, dönüştürme misyonu olan örgütleri desteklemeyi esas alıyoruz. Mesela Marinaleda ya da Somonte’den gelen ürünlerimiz var. Bir de tabii karşılıklı etkileşimi sağlamaya çalışıyoruz. Yani eğer organik değillerse onların da dönüşmelerine yardımcı olmaya çalışıyoruz.
Bu adil ticaretten söz ederken adaletli bir ticaret mi yoksa bu dünya üzerinde var olan bu Adil Ticaret (Fair Trade)’in benzeri bir şeyden mi söz ediyorsunuz?
Javi: Genelde adil ticaret adı altında gelen ürünlerin hepsi Fair Trade sertifikalı ama organik ürünler için söylediğimiz şey bu ürünler için de geçerli. Eğer tanıdığımız, bildiğimiz derneklerse ve Güney ülkelerinde yaptıkları işleri biliyorsak sertifikalı olmaları gerekmiyor.
Edu: Mesela Casa de Agua de Coco’nun sertifikası yok (Madagaskar ve Kamboçya’dan el yapımı ürünler getiren bir kooperatif). Ama onlar üreticilerden adil koşullarda ürün alıyorlar ve bu anlamda kendilerini Adil Ticaret olarak kabul ediyorlar. Onlarla bağlantımız tamamen güven ilişkisine dayanıyor.
Peki, yeri gelmişken bu çalışma gruplarını sorabilir miyiz? Bu çalışma grupları neler mesela?
Javi: Beş tane komisyon var: organizasyon ve finans, iletişim ve faaliyet programlama komitesi, dükkâna ve ürünlere bakan komisyon, hizmetler komisyonu. Şimdi de yeni bir bar açtık onun da komisyonu var ayrıyetten. Her komisyondan bir kişi Konsey’de yer alıyor. Konseyde yürütme görevi görüyor.
Edu: Konsey dokuz kişiden oluşuyor. Her komisyondan birer kişi, geri kalan dört kişi ise güvendiğimiz ve komisyonlarda yer alan insanlar. Bu dört kişi herhangi bir dernekte başkan, başkan yardımcısı, sayman ve sekreter ne yapıyorsa onu yapıyor. Her sene bu dört kişinin değişmesi gerekiyor ki fazla ağırlığı olan güçlü karakterlerin ortaya çıkması engellensin. Konseyin görevi bir Genel Kurul’dan diğer Genel Kurul’a alınan kararları uygulamak yani yürütme organımız.
Genel Kurul’dan söz ediyorsunuz, Tejedora aslında nedir, kooperatif mi dernek mi?
Edu: Şu anda üreticiler ve tüketiciler derneği olarak geçiyor. 1 Nisan’dan beri vergi ödüyoruz, ekonomik anlamda yapılan her faaliyeti beyan ediyoruz. Hedefimiz yılsonundan önce tüketici ve üretici kooperatifine dönüşmek.
Tüketici ve üretici kooperatifi olduğunda doğal olarak aradan aracılar kaldırılmış oluyor değil mi?
Edu: Arada kalan tek aracı biziz aslında.
Tüketim bölümüne gelecek olursak sadece üyelere mi ürün veriyorsunuz veya üyelerle olmayanlar arasında bir fark uygulanıyor mu?
Javi: İlk başta herhangi bir fark yoktu. Şimdi üyelere fiyatta biraz daha kolaylık sağlamaya çalışıyoruz. Ama herkes gelip istediği ürünü dükkândan satın alabilir. Zaten genelde insanlar projeyi tanıdıklarında buraya gelip alışveriş yapmaya başlıyorlar, ondan sonra da üye oluyorlar.
Edu: Şu an iki tür üyemiz var. Tüketici üyeler var ayda 15 € ödüyorlar ve karşılığında istedikleri ürünleri satın alabiliyorlar. Diğer grup ise militan üye dediklerimiz yani hem tüketici olup hem projeye çok daha aktif bir şekilde katılanlar. İkisinin arasındaki tek fark gönüllü çalışma.
Javi: Şu an toplam 170 üyemiz var. Bunların içinde aşağı yukarı 30 militan üye dediğimiz tüketiciler var. Ayrıca 8-10 tane üretici var.
Tüketiciler verdikleri aidatla istedikleri ürünü alabiliyor mu? Diyelim ki 15€’nun üzerinde bir ürün almak istedik o zaman ne oluyor? Mesela 30-40€’ya kilimler var…
Edu: 15€’yu geçince farkı ödemeleri gerekiyor ya da bir sonraki ay verecekleri 15€’dan düşüyoruz.
Javi: Ay sonunda paraları olmazsa ufak bir marj tanıyoruz, bir sonraki ay arayı kapatıyoruz.
Ülke dışından gelen ürünler hangileri? Nerelerden ve hangi örgütlerden ürün alıyorsunuz?
Edu: El yapımı ürünler hariç İspanya’nın dışından gelen bütün ürünler genelde Fair Trade damgalı. Geri kalan her şey İspanya’da üretilmeyen, burada olmayan ürünler: kakao, kahve, rom gibi.
Javi: Mesela şimdi Gazze’de bir kadın derneğiyle bağlantı kurduk ve orada gönüllü dayanışmacı olan bir arkadaş aracılığıyla kadınların yaptığı elişi ürünleri getirip derneklerine destek olmak istiyoruz.
Peki, ekonomik açıdan nasıl gidiyor şu an?
Edu: İlk yıl epey olumsuz bir bütçe açığımız oluştu maalesef. 8.000€ civarında kaybımız oldu. Aslında bunun 4.000 eurosu mekânın inşaatı ve harcamalara gitti. Diğer kısmı da şöyle… Hiçbirimiz bir dükkan işletme konusunda profesyonel değiliz aslında. Ben mühendisim, Javier yayıncı, diğer arkadaşların da pek deneyimi yok. Bir takım hesaplar baştan yanlış yapıldığı için ilk sene böyle bir kaybımız oldu, marjları çok iyi hesaplayamadık. Birkaç istisnayı saymazsak aslında neredeyse düze çıkabilirdik çünkü hem çalışanların ücretini karşıladık, hem kirayı verdik. Onun dışında 170 tane üyemizin olması düzenli bir gelir kaynağı sağladı, bu anlamda proje kesin daha iyiye gidiyor. Yaptığımız hesaplara göre bu sene bütçe açığımızı kapatmış olacağız yani kesinlikle ayakta duran bir proje. Zengin olmak gibi bir amacımız da yok zaten. Henüz beceremedik ama eğer kirayı ve maaşları karşılayıp kayıplarımızı kapatırsak bize yeter zaten. Çünkü şu an hala dayanışma fonlarıyla ayakta duruyoruz. Ama her şey kontrol altında en azından biz iyi gittiğini düşünüyoruz…
Tejedora gibi benzer deneyimler İspanya’nın başka yerlerinde de var mı?
Edu: Bu şekilde fiziki bir mekânı olan ilkiz İspanya’da… Şimdi Güney Pazarı diye bir proje üzerinde çalışıyoruz.
Javi: Güneyde ilkiz evet yani Endülüs’te…
Edu: Sosyal Pazar dediğimiz bu tür deneyimler İspanya’nın birçok yerinde var evet ama bu şekilde bir mekânı olan bir yer yoktu şu ana kadar.
Javi: Şu an güneyde birkaç şehir ve köyde buna benzer 6-7 tane proje var. Şimdi Endülüs bölgesinde koordine olmaya çalışıyoruz.
Edu: Kendi projelerine başlarken gelip bizden bilgi alıyorlar. Biz de kendi tecrübemizi aktarıyoruz, biraz eğitim gibi oluyor. Yaptığımız projeleri anlatıyoruz, bulduğumuz üreticileri onlarla paylaşıyoruz.
Javi: Ama her proje farklı tabii… Farklı örgütler sözkonusu, her yereldeki durum farklı.
Edu: Mesela bazı projeler bireysel nitelikte, bazılarını SAT (Endülüs Emek Sendikası) üyeleri başlatmış, bazılarını Sınır Tanımayan Mühendisler ya da Taracea gibi STK’lar kurmuş… Projeyi başlatanların profiline göre değişiyor, bütün deneyimler birbirinden farklı.
Başlangıçta konuşmaya girerken çok güzel bir şekilde ifade ettiniz, kapitalist ekonomiye karşı bir proje diye büyük bir hedef koydunuz. Ancak kapitalist ekonomi deyince devletin yönetimi beraberinde geliyor çünkü yukarıdan aşağı kuralları koyan, belirleyen onlar. Bu çabalarınızı merkezi bir devlet politikası haline getirmek gibi bir düşünceniz var mı? Bunun için araç ve gereç olarak düşündüğünüz şeyler neler?
Javi: Biz iki paralel mücadele alanı olduğunu düşünüyoruz. Biri, bu gündelik yaşamda giderek artan bu tür küçük pratikler ve onlar üzerinden oluşturmaya çalıştığımız demokratik alanlar diyelim… Öbür tarafta hak mücadelesi var, toplumsal hareketlerin verdiği mücadele. Dönüştürücü rolü olan ya da tabandan beslenen partilerin ve sendikaların verdiği mücadele de diyebiliriz. Bu her iki mücadele birbirine paralel ve kesinlikle birbiriyle bağlantılı olmalı. Bizim amacımız devlet üzerinde değil asıl toplumsal hareketler, partiler ve sendikalar üzerinde bir etki yaratmak. Bu alternatif ya da antikapitalist dediğimiz ekonomileri kendi mücadeleleri olarak kabul etmelerini, benimsemelerini sağlamak.
Edu: Biz aslında pratikten, somut projelerden yola çıkıyoruz yani praxis’ten hareket edip teorik çerçeveye dokunduğumuz söylenebilir. Mesela şimdi konut kooperatifleri dediğimiz küçük projemizler var, bunları gerçekleştirip daha yüksek düzeylere ulaşmasını arzu ediyoruz. Ama tabii gidip bir partiyle doğrudan bağlantıya geçmek gibi bir niyetimiz yok.
Kastettiğimiz gidip doğrudan devletle görüşmeniz değildi, böyle bir şey zaten sonuç getirmez. Aracılar aradan çıktığı oranda sömürü azalıyor ve bu tür güven ilişkileri olduğunda daha sağlıklı gıdaya erişim kolaylaşıyor. Dolayısıyla bunu bütün insanlar için talep etme gibi ya da yayma arzunuz nedir onu anlamaya çalışıyorum.
Javi: Bizim için çok önemli bir kriter bu. Elit bir dükkâna dönüşmemesi için çoğunluğun erişebileceği ürünler olması gerekiyor. Fiyatı nedeniyle kendim tüketemeyeceğim ürünleri insanlara satmam sonuçta.
Daha açık bir örnek vermek gerekirse mesela Longo Mai’de bu duygu ve düşüncelerini yaymak için küçük çapta yayın yapan bir radyoları var. Dünyanın çeşitli yerlerindeki benzer örgütler de çalışırken muratlarını anlatan küçük bir yayın… bu bizim Bükoop’ta yapmaya çalıştığımız, küçük dergiler, bültenler şeklinde bu duygu ve düşüncelerini yaymaya yönelik.
Javi: Şimdi yeni başlıyoruz, bir radyo projemiz var.
Edu: Etkinlikler ve iletişimden sorumlu komisyon bunlarla ilgileniyor zaten. Mahallede küçük çaplı duyurular yaptık, şimdi radyomuz olacak. Onun dışında kendimizi mümkün olduğunca dışarı açmaya çalışıyoruz, değişik kolektiflerle toplantılar yapıyoruz, söyleşiler düzenliyoruz. Radyo, televizyon ve gazeteye röportajlar verdik. Haftaya üniversitede bir konferansa katılacağız mesela ardından bir belediyenin davetlisi olarak başka bir etkinliğe katılacağız. Aylık bir bülten çıkarma fikri de var ama şimdilik bunu yapacak gücümüz yok.
Projeyi çok sevdiğimiz ve heyecanlandığımız için burada kalsın istemedik şimdi de Türkiye’de yayınlanacak zaten… Bu süreci bizimle paylaştığınız için çok teşekkürler.
Tejedora hakkında daha fazla bilgi için: www.latejedora.org
1 Bkz. Somonte’yle ilgili söyleşiler: www.karasaban.net/enduluste-bir-toprak-isgali-hikayesi-somonte
www.karasaban.net/17-nisan-somonte-ve