La Via Campesina, DTÖ ve Serbest Ticaret Anlaşmalarına karşı harekete geçme çağrısı yaptı
2 EYLÜL 2019 DÜNYA TİCARET ORGANİZASYONU
02 Eylül, Harare:
Çeviri: Eylül Özer
Küreselleşmenin ve neo-liberalizmin bayrak taşıyıcılarından biri olan Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) dünyaya geldikten yirmi yıl sonra, kendisini yaratan aynı grup insan tarafından yaratılan varoluşsal bir krizle karşı karşıya. Bu kriz aynı zamanda, köylülerin ve yerli halkın, yirmi yıl öncesine göre birkaç derece daha kötü olduğu bir zamanda oluyor; köylülerin topraklarıyla birlikte, nehirler, devasa erozyona uğramış ormanlar, okyanuslar ve zorla tahliyeler, kar etme açlığı içindeki şirketler tarafından maruz bırakıldıkları durumlardır. Bazı ülkelerdeki yerel köylü pazarları ve gıda sistemleri, insanların yediği yiyecekler de dahil olmak üzere her şeyin metalaşmasına bakacak bir uluslararası ticaret emriyle yok edildi. Bazı ülkelerdeki yerel köylü pazarları ve gıda sistemleri, insanların yediği yiyecekler de dahil olmak üzere her şeyin metalaşmasına bakan bir uluslararası ticaret emriyle yok edildi.
Kuruluş hedefleri arasında “gelişmekte olan ülkelerin küresel ticaret sisteminden tam olarak faydalanmasına yardımcı olma” yazılı olan bir örgüt olarak, Dünya Ticaret Örgütü’nün en büyük iddiası, bugün gelişmekte olan dünyanın yüzleştiği gerçekliklerden kaynaklanıyor; Kırsal işsizliğin artması, açlığın artması, ülkeler arasında ve içerisinde var olan eşitsizlik seviyelerinin şaşırtıcı şekilde artması ve dünyada kişi başına düşen borçların artması.
La Via Campesina dünyayı uzun süredir küresel sermayenin kuralsızlaştırma ve sınırsız genişletme riskleri konusunda uyarıyor. Bu alanda dünya nüfusunun% 70’ini beslemek için çalışan insanlar olarak, DTÖ ve diğer çok taraflı kurumlar tarafından ileri sürülen serbest ticaret anlaşmaları ile yüzleşen ilk bizdik. DTÖ, birkaç zengin ülkenin büyük planlarına imza atması için hükümetlerimizi baştan çıkarma ve zorlama paketini açtı. Bu yukarıdan aşağıya küresel yönetim modelinin yol açtığı yıkım, ilk olarak ürünlerimizin fiyatlarını düşürdüğü, yerel köylü pazarlarını tahrip ettiği, tarlalarımızdaki zengin biyoçeşitliliği ortadan kaldırdığı, tohumlardaki özerkliğimizi elimizden aldığında ve milyonlarca kız ve erkek kardeşimiz bölgelerinden tahliye edildiğinde hissedildi.
İşte bu kırsal bölge yıkımına zorlanan bizden biri, Güney Kore’den Lee Kyung Hae, 2003 yılında Meksika’nın Cancun kentinde bulunan DTÖ bakanlar toplantısının yapıldığı yerin dışında canına kıydı. O trajik eylemi gerçekleştirdiği 10 Eylül tarihinde, boynuna astığı “DTÖ Çiftçileri Öldürüyor” yazan bir pankartı vardı. Bir zamanlar Kore’nin kırsalında kendi kendine yeten bir pirinç çiftçisi olan Lee, DTÖ’den alınan serbest ticaret anlaşmaları sonucunda ithal edilen pirinç ve etlerin aşırı derecede ucuza satılmasıyla her şeyini kaybetti. Lee, bu kurumları yöneten ya da etraflarında toplanan zengin ve az sayıda kişinin, kırsalın yaşayan gerçekliklerinden çok uzakta olması sebebiyle çok aşırı bir adım attı. Lee’nin bu feda eylemi, kırsal dünyanın iç karartıcı hesaplarını bu kurumların kapıları dışına çıkardı, ve o ,son anlarında olduğu gibi, dünya çapında köylülerin ve kırsal toplulukların taleplerini cesurca tekrarladı; “Tarımı DTÖ’nün serbest ticaret müzakerelerinden uzak tutmak”.
O zamandan beri, La Via Campesina, her yıl 10 Eylül’ü, Dünya Ticaret Örgütü ve Serbest Ticaret Anlaşmalarına Karşı Mücadele Günü olarak kabul ediyor – Lee Kyung Hae’nin anılarını canlı tutmak ve ayrıca uluslararası serbest ticaretin yıkıcı sonuçlarına sessiz kalmamak için.
16 yıldır bu trajik olaydan dolayı ne değişti? Hiçbir şey, DTÖ’yi besleyen ellerin artık devam etmeyi reddetmesi dışında. Zengin kapitalizm kaptanlarının DTÖ’ye kötü bir anlaşma yaptıklarını iddia etmesi ironiktir. Bu, “o zaman iyi anlaşmayı kim aldı?” sorusunu beraberinde getiriyor.
Ancak, zengin batı ülkeleri tarafından DTÖ’den çekilmek için yapılan bu sahte tehditler karşısında bizi kandırmalarına izin vermeyelim. Son on yılda görmekte olduğumuz şey, iki taraflı ve bölgesel mega- serbest ticaret anlaşmalarının kurulması ve daha yeni birleşik ticaret blokları oluşturulması.
Böylece DTÖ sonunda zayıflamış veya ölmüş olsa da, kapitalizm başka yollarla gelişmeye devam etmek istiyor. Farklı kıtalarda farklı isimlerle olsa da.
ASEAN ülkelerinden oluşan Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık (RCEP), Hindistan, Avustralya ve Yeni Zelanda, bölgede “DTÖ dışında” müzakere edilerek birleşik bir pazar oluşturmak isteyen bu yeni çağ ticaret anlaşmalarından biridir. Buradaki köylü örgütleri, sınırlayıcı tohum yasalarının ve fazlasının nasıl dayatılabileceğini ve özellikle küçük ölçekli süt üreticileriyle birlikte kendi geçim kaynaklarının nasıl ciddi şekilde etkileneceğini işaret ediyor. Ancak yine de bu müzakereler eline hiç pulluk almamış kişiler tarafından, kapalı kapılar ardında ve mümkün olan en görünmez şekilde devam ediyor!
AB – MERCOSUR, Avrupa ile Arjantin, Brezilya, Paraguay, Uruguay ve Venezüella’yı kapsayan 17 yıl boyunca müzakere edilen ve nihayet bu yıl Temmuz ayında Avrupa Komisyonu tarafından imzalanan ekonomik ve siyasi blok arasındaki anlaşmayı dile getirdi.
AB – MERCOSUR, Avrupa ile Arjantin, Brezilya, Paraguay, Uruguay ve Venezüella’dan oluşan 17 yıl boyunca müzakere edilen ve nihayet bu yıl Temmuz ayında Avrupa Komisyonu tarafından imzalanan ekonomik ve siyasi blok arasındaki anlaşmayı dile getirdi. Avrupa Via Campesina Koordinasyonu (ECVC), MERCOSUR ile yapılan anlaşmada, COP 23’te verilen yüksek vaatlerin, herhangi bir politika tutarlılığından yoksun olmasının yanı sıra, Avrupa Birliği’nde sağlık, çevre ve hayvan refahı standartlarını baltalama tehdidinde bulunduğunu söyledi. MERCOSUR bloğundaki köylü örgütleri buna, azınlık için sermaye yoğunlaşması ve çoğunluk için yoksulluk ile sonuçlanacak bir neo-sömürge modeli diyor.
Afrika’da, bir mega bölgesel serbest ticaret anlaşması olan Afrika Kıta Serbest Ticaret Anlaşması’nın oluşturulması, “hem tarife hem de tarife dışı engellerin azaltılması yoluyla ticaretin serbestleştirilmesinin kıta içi ticareti önemli ölçüde artıracağı ve bu Ticaretin artması herkes için faydalı olacaktır.” [CADTM, 2019]. Hiçbir şey gerçeklerden daha uzak olamaz.
Kanada’daki çiftçi kuruluşları da ülkedeki tahıl çiftçileri ve süt çiftçilerinin kaygılarını ele almadığı için ABD-Meksika-Kanada Anlaşmasını (daha önce NAFTA olarak bilinen USMCA) devreye soktu.
Avustralya, Brunei, Kanada, Şili, Japonya, Malezya, Meksika, Yeni Zelanda, Peru, Singapur ve Vietnam arasındaki Trans-Pasifik Ortaklığı (CPTPP) için Kapsamlı ve İlerici Anlaşma tohum sistemlerinin kurumsal olarak ele alınması, GDO’ların düzenlemelerinde seyreltilme ve küçük ölçekli gıda üreticileri için ciddi kaygılardan korkuyor.
Bunların hepsi olmasa da, bu ticaret anlaşmalarının birçoğu, her durumda özel şirketlerin egemen ulusal yasaları geçersiz kılmalarını ve ulusal hükümetleri karlılıklarını tehdit etmek için dava açmalarına izin veren tartışmalı “Yatırımcı Devlet Uyuşmazlık Çözümleri ”(ISDS) hükümlerini taşımaktadır. Öyle bir sistemdir ki; çok uluslu özel kuruluşların egemen bir ulusun, iyi niyetli bir uluslararası mahkeme önünde yargılanmalarına izin veren bir sistemdir, çünkü insanların kar üzerinden refahlarını seçme suçu gerçekten tehlikelidir ve şiddetle karşı çıkılmalıdır.
DTÖ ve FTA’lara Karşı çıkın! KÖYLÜ ÖNCÜLÜĞÜNDE BİR ALTERNATİF İÇİN HAREKETE GEÇİN!
Bu bağlamda, La Via Campesina, üyelerini ve müttefiklerini “zayıflayan bir DTÖ” dumanı tarafından yanıltılmaması ve yeni dönem mega ve iki taraflı serbest ticaret anlaşmalarının daha fazla zararlı olmaması adına aynı derecede farkında olmaları yönünde çağrıda bulunuyor.
Bu Eylül ayında Lee Kyung Hae’yi hatırladığımız gibi, hareketimizin kırsal üyelerini ve müttefiklerimizi bu kapalı oda ticaret müzakerelerinin gizlenen tehlikeleri hakkında sarsalım, eğitelim ve örgütleyelim.
Her türlü serbest ticaret anlaşmasını reddetmemiz ve Kazakistan’da bir sonraki Bakanlık için görüşmeye hazırlanırken DTÖ’nün tamamen dağılması yönünde çalışmamız önemlidir.
İnsanları, toplumu besleyebilecek, aynı zamanda gezegeni kurtarabilecek olan köylü öncülüğünde alternatifler hakkında bilgilendirmek önemlidir. Hareketimizin 17 yıl süren sıkı görüşmelerle kazandığı Birleşmiş Milletler Kırsal alanlarda Çalışan Köylülerin ve Diğer insanların Haklarına İlişkin Deklarasyon (UNDROP), ülkelerimizde uygulanmış olması gereken, halkımızın haklarını ve çabalarımızı koruma aracıdır.
Bu, yerel müşterilere agroekolojik yöntemler kullanarak yerel olarak üretilen gıda satan ve yerel gıda sistemlerinin çeşitliliğini temsil eden ve saygı gösteren yerel köylü pazarlarını teşvik etmek ve güçlendirmek, hareketimiz için hayati öneme sahiptir. Biz bu köylü pazar sistemlerini güçlendiren ulusal politikalar talep ediyor ve bunun için varoluşsal bir tehdit teşkil eden serbest ticaret anlaşmalarını reddediyoruz.
Yeryüzündeki hareketlerimizin uluslararası şirketlerin cezasız kalmasına son vermeyi amaçlayan ve tüm serbest ticaret anlaşmalarındaki tartışmalı hükümleri ortaya çıkarmak için çalışan Küresel Birleşmiş Milletler Bağlayıcı Antlaşması için Küresel Kampanya’yı da desteklemesi önemlidir.
10 Eylül’den itibaren 81 ülkede La Via Campesina’nın 182 köylü örgütünü, tüm müttefik toplumsal hareketlerimizi, akademik kurumları, siyasi eğitim okullarını ve STK’ları kendi bölgenizdeki ve ülkelerinizdeki bu serbest ticaret anlaşmalarının tehlikelerini ortaya koymak için doğrudan eylemleri, halka açık etkinlikleri, çalışma oturumlarını ve gösteriler yapılmasını, ayrıca yerel kültürlere, içeriğe ve biyolojik çeşitliliğe dayanan bir alternatif sunma çalışmalarını teşvik ediyoruz.
Bir kez daha toplanacak olan global eylemlerimiz için çağrı yapalım.
“DTÖ, FTA’lar Tarım ve Gıda’dan Uzak Dur!”
“Köylü Ticaret Sistemleri Serbest Ticaretten Üstündür!”
“Gıda Egemenliği, Serbest Ticaret Değil!”