Çiftçi-SEN Çeviri Grubu olarak, Uluslararası Çiftçi Örgütü La Via Campesina’nın 20. yılı için hazırlanan açık kitaptan makale çevirilerimize devam ediyoruz
La Via Campesina: Tarihsel ve Siyasi bir Analiz*
Annette Aurélie Desmarais and Paul Nicholson**
Çeviri: Ekin Kurtiç
“Biz, toprağın kadınları ve erkekleriyiz; biz, tüm dünya için gıda üretenleriz. Bizim, köylü olmaya, aile tarımı yapmaya ve insanlarımızı beslemeye devam etme sorumluluğunu omuzlarımızda taşıma hakkımız var. Biz, yaşam kaynağı olan tohumları koruyoruz. Gıda üretmek, bizim için bir aşk eylemidir. İnsanlığın varlığı bize muhtaçtır, bu yüzden yok olmayı reddediyoruz”.
La Via Campesina, Maputo Deklarasyonu, 2008
“Bugüne dek, köylü hareketi tarım politikaları hakkındaki hiçbir küresel tartışmaya müdahil değildi. Bizlerin bir sesi yoktu. Via Campesina’nın varlığının temel sebebi bu ses olabilmektir; daha adil bir dünyanın yaratılabilmesi için sesimizi yükseltmektir. Burada söz konusu olan bölgesel kimliklerimiz, gıda etrafında oluşturduğumuz geleneklerimiz ve kendi bölgesel ekonomilerimizdir. Doğayı ve yaşamı koruma sorumluluğu taşıyan bizlerin çok önemli bir rolü var. La Via Campesina, kırsal halkın köylü kimliğini savunmak zorundadır”.
Paul Nicholson, Tlaxcala Konferansı Bildirileri, 1996
“Günümüzdeki irrasyonel ve sorumsuz üretim mantığına ve onu destekleyen siyasi kararlara cevaben, ekolojik olarak sürdürülebilir ve sosyal olarak adaletli bir tarımsal kalkınma sağlamak için şu temel koşulların yerine getirilmesini öneriyoruz: Küçük çiftçilerin canlı bir kırsal alana sahip olma hakkı, çeşitlilik içeren bir tarımsal üretim hakkı, her ülkenin kendi tarımsal politikalarını belirleme hakkı”.
La Via Campesina, Mons Deklarasyonu, 1993
“Süregiden yerinden edilme, zorunlu şehirleşme ve köylülerin baskı altında tutulması kabul edilemez. Biz, köylülere uygulanan tüm şiddete karşı çıkıyoruz. Bizler asla sindirilemeyeceğiz”.
La Via Campesinai Tlaxcala Deklarasyonu, 1996
“Dünya Ticaret Örgütü ve bölgesel ticaret anlaşmalarının getirdiği dayatmalar geçim kaynaklarımızı, kültürümüzü ve doğal çevreyi yok ediyor. Bu politikaların yol açtığı adaletsizliği ve yıkımı asla kabul edemeyiz, etmeyeceğiz. Mücadelemiz tarihsel, dinamik ve tavizsizdir….
La Via Campesina, adaletsiz, sürdürülemez üretim ve ticaret modellerini değiştirmeye kararlıdır. Köylüler ve çiftçiler, kuzeyde ve güneyde, dünyanın her yerinde finansal, sosyal ve kültürel bir krizin acısını çekiyorlar. Ve bizler, her yerde adaletli ve sürdürülebilir köylü toplulukları kurmak için dayanışma içinde çalışmaya kararlıyız.
La Via Campesina kendini, ekonomik düzenin yönünü değiştirmek için ittifaklar inşa etmeye adamıştır. Biz, vizyonumuzu paylaşanlarla birlikte, geleneksel bilgeliğe dayanan köylü tarımını korumak ve geliştirmek amacıyla, varolan ekonomik modeli değiştireceğiz. Biz, toprağa erişim ve gıda üretme hakkımızı talep ediyoruz.”
La Via Campesina, Bangalor Deklarasyonu, 2000
5. Konferansımızda bir konu çok açıktı: toplumlarımızda kadınların karşılaştığı tüm şiddet biçimleri – fiziksel, ekonomik, sosyal, kültürel ve erkek egemen şiddet ile güç farklılıklarının doğurduğu şiddet türleri – kırsalda da, dolayısıyla bizim örgütlerimizde de, mevcuttur. Bu, adaletsizliğin birincil kaynağı olmanın yanı sıra, mücadelemizin zafer elde etmesini de engellemektedir. Biz, dünyadaki kadın çiftçileri ve köylüleri mağdur eden kapitalizm, ataerkillik, maçoluk ve neo-liberalizm arasında varolan yakın ilişkiyi tanıyoruz. La Via Campesina üyesi tüm kadın ve erkekler, hep beraber, arzu ettiğimiz yeni toplumun inşasının bir parçası olarak kendi aramızda yeni ve daha iyi insan ilişkileri kurmak için sorumluluk içeren bir taahhütte bulunuyoruz. Bu yüzden, 5. Konferansımızda bu konulardaki sessizliğimizi kırmaya karar verdik ve Kadına Karşı Şiddete Hayır isimli uluslararası kampanyamızı başlatıyoruz…
“Kendi hareketimizde kadınlara uygulanan şiddeti yok edemezsek, mücadelemizde ileri gidemeyiz ve yeni toplumsal cinsiyet ilişkileri kurmazsak, yeni bir toplum da inşa edemeyiz”
La Via Campesina, Maputo Deklarasyonu
Yukarıdaki bu sözler, bizlere La Via Campesina’nın neden ortaya çıktığına dair ipuçları veriyor ve hareketin temel amaçlarını anlamamıza yardımcı oluyor. La Via Campesina, köylülerin, gıda üretimi için gerekli olan tüm kaynakların (toprak, tohum ve su gibi) kontrolündeki becerilerini baltalayan özel bir politik, ekonomik ve sosyal bağlamda ortaya çıktı. Bu fenomenin temel özellikleri, bir yandan neoliberal endüstriyel tarım modelinin saldırırcasına küreselleşmesi ve tarım ve gıdanın az sayıda şirkelin elinde toplanması, diğer yandan da alternatif arayışlarının artmasıdır. La Via Campesina, Kuzey’i ve Güney’i şu ortak amaçlar etrafında biraraya getirdi: neoliberal bir kırsal kalkınma modelinin açık olarak reddedilmesi, köylülerin tarım politikalarının oluşturulması süreçlerinin dışında bırakılmasına kesin bir karşı çıkış ve ortak mücadeleler etrafında beraber çalışmak için sağlam bir kararlılık.
La Via Campesina, bugün varolan en önemli politik ulusötesi tarım hareketi olarak tanınıyor. Birçok sosyal hareket, La Via Campesina’yı kapitalizmin araçlarına karşı mücadelede temel bir referans noktası olarak görüyor ve aynı zamanda Birleşmiş Milletler tarafından köylü topluluklarının uluslararası sesi olarak tanınıyor. Son 20 yıldır La Via Campesina, uluslararası düzeyde bir alan açmakta ve bu alanı köylülerin, küçük çiftçilerin, kadınların, tarım işçilerinin ve yerli halkların köylü alternatiflerini ve taleplerini dile getiren sesleriyle doldurmakta başarılı oldukça, güç ve meşruiyet kazandı. Aynı zamanda hareket oldukça hızlı büyüdü; ilk başta 46 örgütten oluşan bu sosyal hareket, şu anda Asya, Avrupa, Amerika ve Afrika’dan 69 ülkeden milyonlarca çiftçiyi temsil eden 148 örgütü kapsıyor.
Kısa Bir Tarihçe
La Via Campesina resmi olarak Nisan 1993’te (Belçika Mons’ta yapılan bir toplantı sırasında), tarım ve gıda meselesinin ilk defa görüşmelerin gündemine alındığı GATT Uruguay Raundu’nun bitmesine sadece aylar kala kuruldu. Mons’ta buluşan Amerika, Asya, Avrupa ve Afrika’dan köylü, küçük çiftçi, yerli halklar ve tarım işçileri örgütlerinden 46 temsilci, Dünya Ticaret Örgütü’nün kurulmasının yanı sıra GATT Nihai Anlaşması’nın, regüle edilen ulusal ekonomilerden neredeyse tamamen piyasa kontrolündeki küresel ekonomiye sert bir geçişi temsil ettiğinin farkındaydılar. Aynı zamanda, yerini gitgide sağlamlaştıran neoliberalizmin, ulusal hükümetleri, köylülerin ve çiftçilerin yıllarca mücadele ederek kazandıkları tarım yapılarını ve programlarını – ki bunlar küçük ölçekli çiftçi tarımının canlılığını koruyan, ulusal tüketim için yapılan üretimi destekleyen ve ulusal gıda güvenliğine katkıda bulunan yapılar ve programlardır – yok etmeye devam etmeleri için teşvik ettiğini açıkça anladılar. Mons’ta buluşan liderler, Kuzey’de ve Güney’deki çiftçi ailelerin hangi konularda tehdit altında olduklarını tanımlamakta çok hızlı davrandılar: geçimleri, yaşam şekilleri, yani tüm varoluş biçimleri.
La Via Campesina’nın yirmi yıllık bir mücadele ve sosyal hareket tarihi olsa da, köklerinin çok daha eskilere dayandığının farkında olmak çok önemli. 1980ler boyunca çiftçi liderleri, birçok Kuzey/Güney ve Güney/Güney delegasyon ziyaretleri ve örgütlerarası paylaşımları gerçekleştirdiler. Bu sayede, paylaştıkları ortak zeminin ne kadar büyük olduğunu gördüler: tarımın endüstriyelleşmesi ve liberalizasyonu, her yerde – yapısal uyum programları ve bölgesel serbest ticaret anlaşmaları ile dayatılan – tarımın yeniden yapılandırılması, biyoçeşitlilik tahribatı, çevre yıkımı, artan eşitsizlik ve tarımın şirketlerin eline geçmesi yüzünden kırda yaşanan ve gitgide artan yoksulluk gibi faktörler sonucu ortaya çıkan ciddi bir tarım krizine yol açıyordu. Köylüler ve küçük ölçekli tarım yapan çiftçiler gitgide topraklarından dışarı atılıyorlardı. Bunun sonucunda köylüler, yüksek oranda sermayeleşmiş ve monokültüre dayalı endüstriyel tarımın dayatılmasına karşı mücadele ettiler. Asya’da yerel ve ulusal örgütler ile harekete geçtiler ve Avrupa Köylü Koordinasyonu (European Peasant Coordination-CPE) gibi bölgesel köylü hareketlerini oluşturdular. La Via Campesina’nın kurulmasından sadece on ay sonra, Latin Amerika’da Direniş Kampanyası’nın 500. yılında beraber çalışan köylü ve yerli halk örgütleri kıtasal bir köylü hareketini, CLOC’u, oluşturdular.
Bütün bu örgütler La Via Campesina altında bir araya geldiler. La Via Campesina için bu, Güney’deki köylüler ile Kuzey’deki çiftçiler arasındaki bir mücadele değildir. Bu mücadele, iki farklı ve karşıt sosyal ve ekonomik kalkınma modeli arasındadır. Bir yanda, küresel, neoliberal, şirketlerin kontrolünde olan, gıdanın herhangi diğer bir meta gibi algılandığı ve tarımın da kar getiren ve üretim kaynaklarının tarım şirketlerinin elinde toplandığı bir yatırım gibi görüldüğü bir model bulunmaktadır. Diğer yanda, La Via Campesina, çok farklı, daha insancıl bir kırsal dünya tasavvur etmektedir: Bu dünyada, “gıda, ilk ve en önemli olarak temel bir insan hakkıdır”, tarım küçük ölçekli köylü üretimine dayanır, yerel kaynakları kullanır ve ulusal piyasalara yöneliktir. La Via Campesina, gıda egemenliği çerçevesinde “kendi toprağımızda kendi gıdamızı üretme hakkımız olduğunu” ve ekonomik olarak varlığını devam ettirebilen ve ekolojik olarak da sürdürülebilir olan tarımın çok önemli bir sosyal işlevi olduğunu savunur.
Örgütlenmenin Gücü
Yıllar geçtikçe, La Via Campesina içinde örgütlenen Güney’den ve Kuzey’den kırsal örgüt temsilcileri birçok diğer şehrin yanında, Cenevre, Paris, Seattle, Quebec, Quito, Roma, Yohanesburg, Porto Alegre, Cancun, Hong Kong, Kopenhag ve Durban sokaklarında beraber yürüdüler. Dünya Ticaret Örgütü (World Trade Organization/WTO) ve Gıda ve Tarım Örgütü (Food and Agriculture Organization/FAO) gibi uluslararası kurumlar tarım ve gıda konularını tartışmak için ne zaman, nerede bir araya gelse, La Via Campesina orada oldu. La Via Campesina aynı zamanda, Mali, Honduras, Brezilya, Mozambik, Endonezya, Fransa, Meksika, Filipinler ve Kanada gibi birçok farlı yerdeki köylüler ve çiftçi ailelerin, genetiği değiştirilmiş tohumların dayatılmasına ya da şehrin yayılması, golf sahası yapılması, sebebiyle yerinden edilmelere, büyük karides çiftliklerine, büyük domuz çiftliklerine ya da okaliptüs ve palmiye plantasyonlarına karşı verdikleri mücadelelerin yanında olmuştur. La Via Campesina, madencilik sanayisinin gitgide daha fazla çoğalmasına ve onların toksik etkilerine karşı mücadele eden toplulukların da yanındadır. La Via Campesina üyeleri her yerde, hükümetler tarafından desteklenen, şirketlerin kar amaçlı toprak gasplarına ve kırsaldaki insan hakları ihlallerine karşı mücadele eder. Bu mücadeleler varolan toplulukların korunması ve yeni toplulukların oluşturulması mücadelesidir, bu bir yok olmama hakkı mücadelesidir.
La Via Campesina’nın varlığı ve canlılığı, kendi topraklarında gıda egemenliği için mücadele eden, yerele dayanan, ulusal ve bölgesel kırsal hareketlere bağlıdır. Temsiliyete sahip olma iddiası, bölgesel seviyede birlikte çalışan, farklı yerel ve ulusal örgütlerdeki katılımcı ve demokratik karar alma yapılarına ve mekanizmalarına dayanır. Bölgesel iletişim, danışma ve koordinasyon sayesinde La Via Campesina aşağıdan-yukarıya doğru kurulan yapısını ve kapsayıcı çalışma şeklini korumak ve güçlendirmek için uğraşır. Dayanışma ve konsensüs oluşturmak, devam eden mücadelenin temel araçlarındandır.
Gıda Egemenliği Hediyesi
Uluslararası düzeyde La Via Campesina eylemleri çoğunlukla cesaret doludur ve geleceği görür; zamanla tartışmanın kavramlarını ve uluslararası söylemi dönüştürmeye katkıda bulunur. Örneğin, birçok diğer eylemin yanında, 1996, 2002 ve 2006 Dünya Gıda Zirvelerinde La Via Campesina, devrimci bir kavram olan gıda egemenliğini tanıttı ve savundu. Böylece sivil toplum örgütlerinin ve hükümet yetkililerinin gıda güvenliğinin limitlerinin ötesine geçerek düşünmeleri ve başka bir tarım hayal edebilmeleri için çaba gösterdi. Diğer aktörler Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) Tarım Anlaşması’nda reforma gidilmesini savunurken La Via Campesina, Cenevre’de (1998), Seattle’da (1999), Cancun’da (2003) ve Hong Kong’ta (2005) yapılan DTÖ Bakanlar Konferanslarında “DTÖ elini tarımdan çek!” sloganıyla neoliberalizm karşıtı gösteriler düzenledi.
2008 yılında küresel gıda krizi nihayet uluslararası medya tarafından tanındığında La Via Campesina, uygulanabilir çözümlerin krizin kendisini yaratmış olan ulusal hükümetler, uluslararası kurumlar ve şirketler tarafından geliştirilemeyeceğini vurguladı. Bunun yerine, piyasayı temel alan, teknolojiye odaklı ve doğaya zarar veren küresel gıda sistemini teşvik eden neoliberal politikaların uygulamada olduğu 40 yıl boyunca meydana gelen tarım krizinin köklerine indi. Sonuç olarak bu krizin, geçimlik tarıma karşı açılmış ve adı konmamış bir savaş olduğunu ve tarımı yeniden kazanmanın zamanının geldiğini gösterdi. La Via Campesina Gıda Güvenliği Yüksek Düzeyli Çalışma Grubu’na (High Level Task Force on Food Security) verdiği katkılarda, krize verilecek cevabın, köylü tarımının ve küçük ölçekli tarımın dünyayı beslediğinin ve gezegeni soğuttuğunun ve gıda egemenliği için artık zamanın geldiğinin kabul edilmesi olduğunu savundu.
La Via Campesina, Sürdürülebilir Kalkınma Komisyonu’na, Biyolojik Çeşitlilik Konvansiyonu Taraflar Konferansı’na, Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Güvenliği Komitesi Sivil Toplum Mekanizması’na, İnsan Hakları Komisyonu’na yönelik çalışmalarında, piyasaya dayalı yeşil ekonomilerin öne sürdüğü yanlış çözümlere tutarlılıkla ve stratejik olarak karşı çıktı ve gıda egemenliği için temel olan tüm hakların gerçekleştirilmesini talep etti.
İttifak Oluşturmanın Kritik Önemi
La Via Campesina hareketi ilk zamanlarından beri, neoliberal kapitalizme karşı verilen mücadelede küresel bir sivil toplum hareketi örgütlemek için uğraş veren diğer progresif hareketler ile ittifak oluşturmaya başladı. Yıllar içinde La Via Campesina, kent merkezli taban hareketleri, diğer kırsal hareketler, progresif sivil toplum örgütleri ve diğer müttefiklerle stratejik ittifaklarını geliştirdi. Kültürler ve sektörler arası bu ittifakların sağlam bir örneği de, küresel gıda egemenliği hareketinin ortaya çıkışını mümkün kılan, kolektif bir gıda egemenliği çalışmasıdır.
Gıda egemenliği, sadece gıda yetiştiren ve toplayanlar için bir talep değildir; gıda egemenliği, La Via Campesina’nın toplumu bir bütün olarak dönüştürme önerisine dair bir cevap sağlamıştır. 1996 yılında Dünya Gıda Zirvesi’nde La Via Campesina’nın gıda egemenliği kavramı ilk defa öne sürüldüğünde birçok kişi bu kavramı desteklememiş olsa da, beş yıl sonra 2002’deki Dünya Gıda Zirvesi’nde, gıda egemenliği kavramı Gıda Egemenliği Sivil Toplum Forumu’nun biraraya gelme çağrısının ana ekseniydi. Ayrıca Gıda Egemenliği Uluslararası Planlama Komitesi (IPC), 2002 Dünya Gıda Zirvesi’nde verilen sözlerin takibini yapmak üzere, FAO ile görüşmeleri yürütecek temel sivil toplum örgütü haline geldi.
Bunun ardından gıda egemenliği fikri hızla ivme kazandı. Gitgide daha çok kırsal ve kent merkezli sosyal hareket, gıda egemenliğini kırsal kalkınma için alternatif bir bakış açısı olarak benimsedi. Uluslararası sivil toplum örgütleri ve araştırma kurumları, yeni gıda ve tarım politikalarının gerekliliğini savunurken gıda egemenliğine atıfta bulundu. Bazı hükümetler, gıda egemenliğini anayasalarına bile eklediler. Gıda egemenliği kavramını öne sürmesinin üzerinden henüz 10 yıla yakın kısa bir süre geçmişti ki, La Via Campesina diğer önemli sosyal aktörlerle beraber – Dünya Kadın Yürüyüşü, Yeryüzü Dostları (Friends of Earth), yerli halklar, göçebe halklar, balıkçılar, STKlar ve kent hareketleri – 2007 yılında Mali’de küresel bir gıda egemenliği forumu düzenledi.
Mali’de tohum yetiştirmek ve gıda güvenliğini sağlamak konusundaki emeği ile tanınan tarihi yerel bir kadın çiftçiden esinlenerek adı konulan Nyeleni Gıda Egemenliği Forumu, küresel gıda egemenliği hareketinin oluşturulmasına katkıda bulundu. Forum, birçok farklı hareketten ve sivil toplum örgütünden kadın, erkek ve gençleri gıda egemenliğine erişmek amacıyla ortak amaçlar, stratejiler ve ortak eylem planları geliştirmek için biraraya getiren katılımcı ve aşağıdan yukarıya işleyen bir platform oldu. Tartışmalar ve görüşmeler sayesinde forum süreci, radikal gıda egemenliği anlayışını etkili bir şekilde derinleştirdi ve ittifakları güçlendirdi. Böylece gıda egemenliği birçok insan tarafından, toplumu bir bütün olarak dönüştürmenin bir aracı olarak düşünülmeye başladı. Katılımcılar ülkelerine bu konudaki örgütlülüğü güçlendirmek gayesi ile döndüler. La Via Campesina, gıda egemenliğinin ancak örgütler içinde ve ötesinde eşit olmayan toplumsal cinsiyet ilişkilerinin kökünden dönüştürülmesi ile mümkün olacağı kararına vardı.
La Via Campesina, ilk ortaya çıkışından itibaren yirmi yıl içinde birçok önemli gelişmeye imza attı. Hareket, tarım ve gıda konularındaki uluslararası tartışmalardaki kavramları değiştirmekte çok önemli rol oynadı: tarım reformunu yeniden gündeme getirdi, bazı ülkelerde geçici olarak genetiği değiştirilmiş ürünlerin yetiştirilmesinin engellenmesini ya da ertelenmesini sağladı, aynı zamanda köylülerin tohumlara erişiminin ve tohumlar üzerindeki kontrollerinin önemi hakkında farkındalık geliştirdi, uluslararası alanda tarım ve gıda politikalarında kadın ve gençlerin katılımlarını ve temsiliyetlerini kuvvetlendirdi ve gıda üretim, dağıtım ve tüketimi hakkında, gıda hakkının tamamen hayata geçirilebilmesi için ön koşul olan gıda egemenliğine dayanan yeni bir çerçeve tanımladı. La Via Campesina gıda egemenliğini oluşturmak için, şu anda BM İnsan Hakları Konseyi’nde görüşülmekte olan (Kadın ve Erkek) Köylü Hakları Deklarasyonu’nun insan hakları topluluğunun gündemine alınmasını sağladı.
Belki de en önemlisi, La Via Campesina ile beraber, çiftçiler yok olmayı reddettiler. Aksine, “çeşitlilik içinde birlik” oluşturarak ve dayanışmaya odaklanarak, kırsal kesim için siyasi bir alan açtılar ve bu alanı ulusötesi hale getirdiler. Böylece La Via Campesina, köylü örgütlerinin yerel, ulusal, bölgesel ve uluslararası alanda çok önemli siyasi aktörler olarak varlıklarını, güçlerini ve geçerliliklerini kuvvetlendirdi. Şu anda La Via Campesina birçok ülkede radikal bir dönüşüm için mücadele eden sosyal hareketlerin referans noktasını teşkil ediyor. Bize gıda egemenliğini vererek La Via Campesina belki de hediyelerin en güzelini getirdi: Umut! Sadece “başka bir tarımın” mümkün olduğuna dair bir umut değil bu, aynı zamanda “başka bir dünyanın” mümkün olduğuna dair bir umut. Gerçekten de gitgide büyüyen küresel bir gıda egemenliği hareketi ile beraber La Via Campesina’nın varlığı yaşanmakta olan sosyal değişimin canlı bir kanıtı. Önümüzdeki uğraş, “mücadeleyi küreselleştirmek, umudu küreselleştirmek”tir.
Süreklilik ve Yeni Zorluklar
Şu andaki bağlam, La Via Campesina’nın ilk ortaya çıktığı yıllardan oldukça farklı ve belki de daha da karışık. O zamanlar Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ )açık bir düşmandı. Bu durum, 1999 yılında Seattle’da La Via Campesina delegasyonunda bulunan kadınların bildirilerinde şöyle belirtiliyordu: “Seattle’daki tüm protestolara rağmen, DTÖ’ye tüm dünyadaki küçük çiftçileri kendisine karşı biraraya getirdiği için teşekkür ediyoruz. Seattle’daki bir haftalık çalışmamız sonucunda, mücadeleyi ve umudu küreselleştirmeyi başardık”.
Fakat yıllar içinde, küresel zenginlik ve iktidarın gitgide şirketlerin bünyesinde toplanması sonucunda güç dengeleri değişti. Artık Uluslararası Para Fonu (International Monetary Fund/IMF), Dünya Bankası (World Bank/WB) ve Dünya Ticaret Örgütü (World Trade Organization/WTO) bir zamanlar sahip oldukları siyasi ve finansal karar alıcı role aynı derecede sahip değiller.
Ulusöstesi şirketler, ortak varlıkları ele geçirme ve küresel ekonomiyi kontrol etme girişimlerinde güç, iktidar ve etki kazanıyor. Bu esnada, “temsili” demokrasiler, demokratik karar alma süreçlerini zayıflatan sözde karar alma alanları yaratarak ulusötesi sermayeyi destekliyorlar. Ayrıca, dünyanın her yerinde yerel halklar, neoliberal politikaların saldırısına uğramaya, doğal varlıkların özelleştirilmesinin yol açtığı acımasız sonuçlara maruz kalmaya, küresel toprak gasbını, sürekli gıda krizini ve iklim değişikliğini deneyimlemeye devam ediyorlar.
Bu güçlere karşı koymak için La Via Campesina, her cephede altternatifler geliştirme kapasitesinin canlılığını ortaya koyan ve gitgide güçlenen yerel direnişlerin bir parçası haline geldi. Bugün, gıda ve özellikle gıda egemenliği, pervasız kapitalizme karşı oluşan yerel mücadelelerin ortak noktalarından birini oluşturuyor. Kuzey’de ve Güney’de yükselişte olan bu yerel direnişler birçok farklı şekilde gerçekleşiyor: toprak işgalleri; maden ve kereste şirketlerinin yerli halkların topraklarına girmelerini engellemek; genetiği değiştirilmiş tohumların ekilmesini önlemek; yerel tohum bankaları, yerel gıda kooperatifleri kurmak ve belediyelerde katılımcı politika belirleme konseyleri oluşturmak; yaratıcı kent ve kır bağlantıları ve inisiyatifleri kurmak; halkların gıda egemenliği presinsiplerini hayata geçirmek için farklı kent merkezli gruplar, yerli halklar ve çiftçi örgütleri arasında yerel, ulusal ve uluslararası koalisyonlar ve ittifaklar oluşturmak. Bu liste uzar gider.
Güç dengesindeki değişimler ve canlanan yerel direnişlerin kapsamı La Via Campesina için spesifik bazı zorluklar doğuruyor. Şüphesiz ki, son on beş yıldır La Via Campesina’nın “Mücadeleyi Küreselleştir, Umudu Küreselleştir” sloganı çok güçlü bir hayal haline geldi. Aslında, La Via Campesina ile beraber bu hayal gerçeğe dönüştü! Gelecek on yılda La Via Campesina’nın karşı karşıya olduğu sayısız zorluk olacak ve biz burada sadece birkaç tanesini sayacağız:
La Via Campesina, bütün yerel mücadelelere nasıl görünürlük kazandıracak ve onların uluslararası bir perspektif içinden anlaşılabilmelerini nasıl sağlayacak? La Via Campesina, bütün bu çeşitli ve çok sayıdaki yerel inisiyatiflerin yalnız olmadıkları (aksine gıda hakkı ve gıda egemenliği için tüm dünya halklarının oluşturduğu çok büyük bir hareketin parçası oldukları) anlayışını nasıl kuvvetlendirecek?
Savunduğumuz toplum modelini La Via Campesina nasıl ifade edecek? Yani, La Via Campesina kapitalist piyasa dışında işleyen pratik inisiyatiflerin hepsini nasıl görünür kılacak ve bu pratiklerin yeni toplumlar için etkili bir şekilde yeni dayanaklar oluşturduklarını nasıl gösterecek?
Kadınların, gündelik hayattaki tahakküm biçimlerine karşı gelişen yerel mücadelelerle çok daha fazla ilişkide olduğunu göz önünde bulundurursak, La Via Campesina kendi işleyişini buna göre nasıl yeniden oluşturmalıdır ve kendimizi nasıl daha feminist bir noktadan ifade etmeliyiz? Yani, nasıl daha eşitlikçi ve katılımcı oluruz? Bu demektir ki, erkek egemenliğe ve onun tüm tezahürlerine karşı mücadele temeldir.
La Via Campesina, ulusötesi şirketlerin giderek artan iktidar ve etki alanlarına karşı nasıl bir direniş yaratabilir? Gıda ve tarım hakkında kararların alındığı tüm düzeylerde ve alanlarda varlığımızın hissedilmesini ve sesimizin duyulmasını nasıl sağlayabiliriz?
La Via Campesina, küresel kapitalizme karşı koyucu bir güç olarak küresel hareketi nasıl kuvvetlendirebilir? La Via Campesina, gıda egemenliğinin bir çözüm olarak ortak kabul görmesi ve köylülerin dünyayı beslediğinin ve yeryüzünü soğuttuğunun kabul edilmesi için verilen mücadelenin yerel, ulusal ve küresel düzeyde devam etmesi için ittifaklar kurmaya ve onları güçlendirmeye nasıl devam edebilir?
İlk bakışta, bazı zorluklar aşılması zor gibi gözükebilir. Fakat, La Via Campesina’nın son 20 senede başardıklarını hatırlayalım. Ne kadar güçlü bir noktaya geldiğimizi kabul edelim ve “çeşitlilik içinde birlik kurmak” için oluşturduğumuz kolektif adanmışlığımızın altını çizelim. Beraberce çalışarak ve ittifaklarımız sayesinde, küresel kapitalizm ve “yeşil” kapitalizmin yarattığı retorik ve yanlış çözümlere karşı duruyoruz. Agro-ekolojik prensiplere ve sosyal adalete dayanan kendi gıda egemenliği ekonomilerimizi oluşturarak yeni toplumlar yaratıyoruz. Bu süreç hali hazırda yerel düzeyde devam ediyor, alternatifler yayılıyor ve küresel gıda egemenliği hareketi giderek güçleniyor. Bunun, tüm insanlığın refahı ve yeryüzünün sağlığı için gerekli olduğu açıkça görülüyor.
* * * * * * * * * * *
“Bizi birleştiren faktörün humanizm olduğunu düşünüyorum çünkü humanizmin antitezi bireycilik ve materyalizmdir. Bizim için La Via Campesina’da insan boyutu temel prensiptir. Dolayısıyla biz insanı (kadın ve erkek), varlık sebebimizin merkezi ve uğruna mücadele ettiğimiz mesele olarak görüyoruz. Ortak sorunlar bizleri birleştiriyor. Fakat bizi biraraya getiren şey aynı zamanda büyük tutkularımızdır. Değişim ve mücadele ruhudur bizleri biraraya getiren. Daha iyi, daha adil, daha insancıl bir dünya arzuluyoruz. Bu dünya gerçek eşitliğin ve sosyal adaletin gerçekleştiği bir dünyadır. Bu arzular ve kırsal mücadeledeki dayanışmamız bizleri La Via Campesina’da biraraya getiriyor.”
Rafael Alegria, Honduras köylü lideri ve La Via Campesina Operasyonel Sekreteri (1996-2004)
“Köylülerin ve küçük çiftçilerin tüm dünyada karşı karşıya oldukları saldırgan ortama karşı sunduğumuz cevap bu koşullara karşı verdiğimiz kolektif mücadeledir. Geçimimizi, kültürlerimizi ve doğal hayatı yok eden ekonomik ve siyasi koşulları reddettiğimiz mücadelemizde birleşiyoruz. Kendimizi, bizlere ve yeryüzüne, gıda egemenliğine ve adil bir ticarete saygıyı temel alan bir kırsal ekonomi yaratmaya adıyoruz.”
La Via Campesina, Tlaxcala Deklarasyonu, 1996
Biz, köylüler ve küçük ölçekli tarım yapan topluluklar, yenilmedik. Güçlüyüz ve kararlıyız. Bizler, dünyada çoğunluğuz. Ailelerimize ve insanlığa güvenli gıda sağlamak olan işimizle gurur duyuyoruz. Biyolojik ve kültürel çeşitliliğimize çok önem veriyoruz. Gelecek bizlerindir.”
La Via Campesina, Bangalore Deklarasyonu, 2000
Bizler, köylüler ve aile çiftçileri olarak, onurumuzu, adil bir gıda ve tarım sistemini ve başka bir dünyayı mümkün kılmak için verdiğimiz mücadeleyi tek başımıza kazanamayız. Vizyonumuzu paylaşan hareketler ve örgütlerle organik ve stratejik ittifaklar kurmalıyız ve varolan ittifaklarımızı güçlendirmeliyiz. Bu, 5. Uluslararası La Via Campesina Konferansı’nın özel amaçlarından biridir.
La Via Campesina, Maputo Deklarasyonu, 2008
“Biz, La Via Campesina olarak geçimimizi, topluluklarımızı, kültürlerimizi ve doğayı yok eden ekonomik ve siyasi koşulları reddediyoruz. Ticaretin liberalizasyonu ve buna yönelik ekonomik yapısal dönüşüm politikaları, dünyada yoksulluk ve açlığı küreselleştirdi ve yerel üretim kapasitelerimizi ve kırsal toplulukları yok etmeye devam ediyor. Bu şirket politikası, gıda güvenliğini göz ardı ediyor. Bu adaletsiz sistem, hem doğayı hem de insanı, sadece bir azınlığın kar etmesi amacının araçları olarak ele alıyor. Köylülerin ve küçük çiftçilerin toprak, su, tohum ve doğal kaynaklara erişimleri ve kontrolleri engelleniyor. Bu saldırgan koşullara karşı verdiğimiz cevap, onlara karşı kolektif olarak mücadele etmek ve alternatifler geliştirmektir.”
La Via Campesina, Dünya Gıda Zirvesi Sunumu, 1996
Gençler, gelecek için umudumuzdur. Gençlik, geleceğin temelidir, dolayısıyla biz de kendimizi mücadelemizin her katmanına gençlerin tamamen entegre olmalarını ve yaratıcı katılımlarını sağlamalarını mümkün kılmaya adıyoruz.
La Via Campesina, Maputo Deklarasyonu, 2008
*Makalenin İngilizce aslına erişim için: http://viacampesina.org/downloads/pdf/openbooks/EN-10.pdf
**Annette Aurelie Desmarais, La Via Campesina teknik destek uzmanı olarak çalışmıştır ve şimdi profesördür. Paul Nicholson, La Via Campesina kurucularındandır ve EHNE’de ve Coordination Paysanne Européenne’de liderlik pozisyonlarında yer almıştır.