La Vía Campesina VI. Uluslararası Konferansı-Jakarta Deklerasyonu’nu paylaşıyoruz:
La Vía Campesina olarak bizler, kırsal ve kentsel alanda var olan tüm örgütleri ve toplumsal hareketleri gıda egemenliği ve adalete dayanan yeni bir toplum inşa etmeye çağırıyoruz. Burada mücadele azmi ve inançlarıyla bizlere ilham veren dostların, liderlerlerin coşkusundan güç alarak bir araya gelmiş bulunmaktayız. Uluslararası Köylü Hareketi La Vía Campesina 88 ülkede 183 örgütü bir araya getirerek 200 milyondan fazla köylü, küçük çiftçi, topraksız, kadın, genç, yerli, göçmen, tarım ve gıda emekçisinden oluşmaktadır. Bugün mücadelemizin 20. yılını kutlamak üzere köylü nüfusunun dünyada en yoğun olduğu Asya’da bulunmaktayız.
1993’te Mons’ta (Belçika) başlayan mücadelemiz, 1996’da Gıda Egemenliği kavramının Tlaxcala’da (Meksika) ortaya atılmasıyla radikal bir vizyon öne sürmüş, kadın-erkek bütün köylülerin neoliberal ticaret anlaşmalarına karşı direniş ve alternatif üretme süreçlerinde başlıca aktör olmalarını sağlamıştır. Toprağın çocukları olarak bizler, farklı bir tarım modeli inşa etmenin yanı sıra adalet, eşitlik ve çeşitliliğe dayanan bir dünya kurmak için hayati önem taşıyan aktörleriz. Bizler insanlığı besliyor ve aynı zamanda doğayı koruyoruz. Tam da bu nedenle gelecek kuşakların dünyayı korumak için bizlere ihtiyacı var.
Bugün, başka bir dünyaya her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Dünyamız, halkların sömürüsü ve mülkiyetsizleştirilmesiyle, doğal varlıkların ele geçirilmesiyle tahrip ediliyor. Tüm bunlar şu anki iklim krizine, insanlığı ve hatta hayatın ta kendisini tehdit eden eşitsizliklere yol açıyor. La Vía Campesina şirketlerin öncülüğünde yapılan bu tahribata kesinlikle HAYIR diyor.
Bizler, insanlar ve doğanın birbirini tamamladığı, dayanışma ve işbirliğine dayanan yeni ilişkiler örüyoruz. Mücadelemizin kalbinde yeni bir yaşam etiği yatmaktadır. La Vía Campesina, dünya üzerinde verilen tüm yerel mücadeleleri görünür kılmak, uluslararası bir perspektiften anlaşılmalarını sağlamak ve onları gıda egemenliği, toplumsal dönüşüm ve halkların kendi geleceğini tayin etme hakkını savunan küresel harekete dahil etmekle yükümlüdür.
Tüm örgütlerimizi, ittifaklarımızı, dostlarımızı ve daha iyi bir gelecek için mücadele eden herkesi “yeşil ekonomi” yi reddetmeye ve gıda egemenliğini inşa etmeye çağırıyoruz.
MÜCADELE ALANLARIMIZ
Hemen şimdi gıda egemenliği – dünyayı dönüştürüyoruz
Gıda egemenliği kır ve kentten farklı kesimleri bir araya getiren toplumsal adalet mücadelesinin temel ayağıdır. Gıda egemenliği; halkların, ulus ve devletlerin kendi gıda ve tarımsal üretim modellerini, politikalarını belirlemeye yönelik temel hakkıdır. Tüm bireylerin yeterli, erişilebilir, besleyici ve kültürel olarak uyumlu gıdaya erişmesini sağlar. üretim, işleme ve dağıtım süreçlerini gerek yerel gerekse uluslararası düzeyde belirleme ve denetleme hakkını içerir.
Son yirmi yılda gıda egemenliği vizyonumuz toplumsal dönüşümü sağlamak üzere mücadele eden aktivist bir neslin ilham kaynağı oldu. Dünya görüşümüz tarımda devrim yaratacak, önemli sosyo-ekonomik ve siyasi değişimleri beraberinde getirecek niteliğe ulaştı. Gıda egemenliği; yerel ve sürdürülebilir üretimin hayati önemini, insan haklarına saygıyı, gıda ve tarım ürünlerinde adil fiyatları, ülkeler arası adil ticareti ve özelleştirmelere karşı ortak varlıklarımızın korunmasını savunur.
Bugün tarihin en büyük kriziyle, sistemik bir krizle karşı karşıyayız. Gıda, emek, enerji, ekonomik, iklim, ekolojik, etik, sosyal, politik ve kurumsal sistem dünyanın dört bir yanında çöküşe uğruyor. Fosil yakıtların tükenmesiyle birlikte gittikçe büyüyen enerji krizi karşısında yeryüzü için büyük tehlike arz eden agroyakıtlar ve nükleer enerji çözüm olarak öneriliyor.
Spekülatif ve finansal sermayenin halihazırda endüstriyel tarım, toprak ve doğaya yönelttiği agresif saldırılarla özdeşleşen kapitalizmi reddediyoruz. Tüm bunlar toprak gaspını ve toprağından olan köylüleri devasa boyutlara taşımakta; halkların, toplulukların, kültürlerin ve ekosistemlerin yok olmasına, kitlesel göçlere ve işsizliğe neden olmaktadır. Ekonomik nedenlerle göç edenlerin yanı sıra iklim mültecilerinin ve işsiz sayısının kitlesel boyutlara ulaşması var olan eşitsizlikleri derinleştirmektedir.
Hükümetler ve uluslararası kurumlarla el ele veren çokuluslu şirketler, Yeşil Ekonomi bahanesiyle GDO monokültürünü, madenciliği, agroyakıtlara yönelik bitkisel üretimi, büyük baraj projelerini, “fracking” yöntemiyle kaya gazı çıkarma tesislerini, petrol boru hatlarını ve son olarak denizlerimizin, akarsularımızın, ormanlarımızın özelleştirilmesini dayatmaktadır. Gıda egemenliği ise ortak varlıklarımızın denetiminin topluma geri iade edilmesini amaçlar.
Bugün ve yarınlar için tercihimiz: Agroekoloji
Köylü tarımı, çobanlık ve geleneksel balıkçılık halen dünya üzerindeki gıda üretiminin temel kaynağı olmayı sürdürüyor. Agroekoloji temelli köylü tarımı her kültür ve coğrafyaya uyarlanabilen teknik ve teknolojilerden oluşan ekolojik ve toplumsal bir sistemdir. Agroekoloji; tarımsal kimyasallara bağımlılığın önüne geçer, endüstriyel hayvancılığı reddeder, sürdürülebilir enerji kaynakları kullanır, sağlıklı ve zengin bir beslenme sağlar, geleneksel bilgiye dayanır, toprak sağlığını ve bütünlüğünü korur. Gelecekte ise gıda üretimi daha çok sayıda üreticinin daha esnek, dayanıklı ve çeşitli üretim biçimlerine başvurmasıyla gerçekleşmelidir.
Agroekoloji biyoçeşitliliği savunur, yeryüzünü soğutur ve toprağı korur. Önerdiğimiz tarım modeli insanlığı beslemekle kalmaz aynı zamanda ormanlarımız ve akarsularımızla uyumlu yerel üretimi benimseyerek iklim krizinin önüne geçer, biyoçeşitliliği zenginleştirir, organik maddeleri doğanın döngüsüne geri kazandırır.
Sosyal adalet, iklim adaleti ve dayanışma
Gıda egemenliği hareketimiz büyüdükçe kültürel ve coğrafi zenginliğimiz arttı, mücadelemiz toplumsal eşitlik ve adalet ilkelerini benimseyerek güçlendi. Rekabet yerine dayanışmayı savunuyor, ataerkilliği, ırkçılığı ve emperyalizmi reddediyoruz. Kadın-erkek-çocuk sömürüsüyle doğa sömürüsünden arınmış demokratik ve katılımcı toplumlar için mücadelemize devam ediyoruz.
Hemen şimdi iklim adaleti talep ediyoruz. Bu ekolojik ve iklim faleketinden en çok zarar görenlerin, bu kaosa sebep olan asıl sorumlular olmadığını biliyoruz. Öte yandan, yeşil ekonominin önerdiği yapay çözümlerle kapitalist büyümeyi savunanlar durumu daha da kötüleştiriyor. Bu yüzden ekolojik ve iklim borçlarının düzeltilmesini, karbon borsası, geomühendislik uygulamaları, REDD ve agroyakıtların hemen durdurulmasını talep ediyoruz.
Çokuluslu şirketlere (ÇUŞ) karşı mücadelemizi ürünlerini boykot ederek devam edecek, sömürücü uygulamalarına ortak olmayı reddederek sürdüreceğiz. Öte yandan, serbest ticaret ve yatırım anlaşmaları aşırı kırılgan koşullar yaratarak milyonlarca insanı haksızlığa maruz bırakıyor. Bu anlaşmalar daha fazla şiddet ve militarizmin yanı sıra direnişlerin kriminalleşmesine yol açmaktadır. Tüm bunların başka bir trajik sonucu ise insan hakları ihlalleri ve ayrımcılığa maruz kalan, çok düşük ücretler karşılığında güvencesiz çalışan göçmen kitlelerinin yaratılmasıdır. Bu vesileyle, La Vía Campesina’nın Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi gündemine taşımayı başardığı köylü haklarının uygulanması için hükümetlere çağrıda bulunuyoruz. Ve altını çiziyoruz; uluslararası dayanışmanın temel ayağını oluşturan insan hakları mücadelemiz, göçmenlerin, tarım ve gıda işçilerinin hakları ile sosyal güvenlik taleplerini de kapsamaktadır.
Kadınlara yönelik şiddetin ve ayrımcılığın olmadığı bir dünya
Mücadelemiz adalet, eşitlik ve barışa dayalı bir toplum inşa etmeye yöneliktir. Tüm kadın haklarının tanınmasını talep ediyoruz. Kapitalizmi, ataerkilliği, yabancı düşmanlığını, homofobiyi, ırk ve etnisiteye yönelik ayrımcılığı tümüyle reddediyor, kadın erkek eşitliğini sağlamaya yönelik taahhüdümüzü tekrarlıyoruz. Bu aynı zamanda kırsal ve kentsel alanlarda kadınlara yönelik haneiçi, toplumsal, kurumsal şiddet dahil tüm şiddet biçimlerinin sona ermesini gerektirmektedir. Kadınlara Yönelik Şiddete Son Kampanyamız bu nedenle mücadelemizin ana eksenini oluşturmaktadır.
Barış ve askerisizleştirme (demilitarizasyon)
Askeri üslerin çoğalmasına, çatışma ve savaş yoluyla gaspın artmasına, direnişlerin kriminalleşmesine tanık olmaktayız. Şiddet; egemenlik, sömürü ve yağmaya dayanan bu ölümcül kapitalist sistemin bir parçasıdır. Bizler ise barış, saygı ve onurlu bir yaşamı savunuyoruz.
Verdikleri mücadele uğruna tehdit ve takip edilen, hapsedilen, katledilen yüzlerce köylünün acısını ve onurunu üzerimizde taşıyoruz. İnsan haklarını ve doğanın haklarını ihlal edenlere hesap sormaya ve sorumluların cezalandırılmasını talep etmeye devam edeceğiz. Ayrıca tüm siyasi mahkumların derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz.
Toprak
Bütüncül bir Tarım Reformu talep ediyoruz. Bu aynı zamanda toprak üzerindeki tüm hakların tesis edilmesini, yerli halkların toprakları üzerindeki yasal haklarının tanınmasını, balıkçı toplulukların balıkçılık yapılan bölgelere erişiminin ve öz denetiminin sağlanması, göç yollarının tanınmasını gerektirir. Ancak böyle kapsamlı bir reform uygulandığında kırsaldaki gençlerin geleceği garanti altına alınabilir.
Bütüncül bir Tarım Reformu, kitlesel bir toprak reformunun yanı sıra gençlerin, kadınların, işsizlerin, topraksızların, yerinden edilmişlerin ve küçük ölçekli agroekolojik üretim yapmayı arzu eden herkesin toprağa daimi erişimini garanti altına alacak geçim kaynaklarına ve doğal varlıklara erişimi de kapsar. Toprak meta değildir. Var olan yasa ve düzenlemeler güçlendirilmeli, spekülasyon ve toprak gaspına karşı koruyucu yeni yasalar çıkarılmalıdır. Topraklarımız ve arazilerimiz için mücadele etmeye devam edeceğiz.
Tohum, ortak varlıklar ve su
Tohum gıda egemenliğinin temelidir. Dünya üzerinde yüzlerce örgüt İnsanlığa Hizmet Eden Halkların Mirası Tohumlar ilkesini hayata geçirmek için bizimle mücadele veriyorlar. Önümüzdeki temel hedef, tohumlarımızı çiftlik ve topraklarımızda çoğaltmaya devam ederek onları yaşatmak ve yerel toplululuklarımızın elinde kalmasını sağlamak. Fikri mülkiyet hakları ve GDO teknolojisiyle tohumlarımızın kirletilip gasp edilmesine karşı mücadele etmeyi sürdürüyoruz. GDO’lu tohumları ve aşırı pestisit kullanımını teşvik eden teknolojik paketlerin dağıtımına karşı duruşumuzu yineliyoruz.
Tohumları paylaşmaya bundan sonra da devam edeceğiz çünkü biliyoruz ki bizler tohum zenginliğinin muhafızlarıyız. Bilgeliğimiz, ilmimiz ve uygulamalarımız iklim değişimine uyum sağlama açısından hayati önem taşımakta.
Hayatın döngüsü suyla akar gider. Su hayatın ve ekosistemin en önemli öğesidir. Su ortak varlığımızdır ve bu nedenle korunmalıdır.
Güçlerimizi birleştirerek inşa etmeye devam ediyoruz
En büyük gücümüz çeşitlilikten birlik yaratıp onu korumaktan ileri geliyor. Toplumlarımızı dönüştürmek ve Toprak Ana’yı korumak adına hepinizi kapsayıcı, geniş, pratik, radikal ve ümit vaat eden vizyonumuzu tanımaya davet ediyoruz.
Halk örgütlenmesi, iktidar odaklarına muhalefet, aktif direniş, enternasyonalizm ve yerellerde filizlenen hareketler toplumsal dönüşümün olmazsa olmaz halkalarıdır.
Gıda egemenliği için verdiğimiz bu cesur mücadele boyunca toplumsal hareketler, emekçiler, kentsel örgütler, göçmenler, madenciliğe ve barajlara karşı direnen gruplar vb. kesimler ile stratejik ittifaklar kurmaya devam ediyoruz.
Bu mücadelede kullandığımız başlıca araçlar eğitim ve iletişimdir. Şu ana dek biriktirmiş olduğumuz bilgilerin paylaşımını kültürel, politik, ideolojik ve teknik içerikli eğitim ve metotlarla teşvik etmeye devam ediyoruz. Okullarımızı, eğitim tecrübemizi ve iletişim araçlarımızı tabandan geliştirmeyi sürdürüyoruz.
Kırsaldaki gençlerimizi desteklemek ve güçlendirmek üzere onlara yeni alanlar açmaya söz veriyoruz. Gelecek için en büyük umudumuz hareketimizin içinde yer alan ve bizlere tutku, enerji ve inanç vaat eden gençlik hareketidir.
Bize katılan yeni örgütlere hoşgeldiniz diyor, La Vía Campesina VI. Uluslararası Konferansı’ndan kendi gücümüzden emin ve umut dolu bir gelecek inancıyla ayrılıyor yolumuza devam ediyoruz.
Toprak ve halkların egemenliği için! Direniş ve dayanışmayla!
(12 Haziran 2013)
Haber : Ekin Kurtiç
İngilizce ve İspanyolca’dan çeviren Aslı Öcal
Bir Yorum
Pingback: La Via Campesina 6 Konferansı Jakarta’da toplandı