Daha önce Türkiye’deki emekçileri yabancı yatırımcılara “Hastalık izni kullanmaz”, “Düşük ücretle çalışır” diyerek köle gibi pazarlayan Başbakanlık Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı bu kez de Türkiye’de emek ve doğa sömürüsü yapan şirketleri Başarı Öyküleri bölümünde örnek gösterdi.
Başbakanlık’ın doğaya verdiği zarar nedeniyle eleştirilen Cargill’i “çevreci”, işçilerini sendika üyesi olduğu için işten çıkartan DHL ve Coca Cola’yı “en iyi işveren” sıfatlarıyla tanımlaması, hükümetin çevrecilikten, iyi işveren olmaktan neyi anladığının göstergesi. İşte listedeki 28 şirketten bazıları:
SENDİKALIYI İŞTEN ATTI, EN İYİ İŞVEREN SEÇİLDİ
“DHL, ülke geneline yaydığı sosyal sorumluluk projelerinde yer almayı kurum değeri olarak benimsemiş, En İyi İşveren ve En Sevilen Şirket ödülleri de dahil olmak üzere toplam 7 ödül almış bir şirkettir.” Yatırım Destek ve Teşvik Ajansı’nın sitesi invest.gov.tr’de DHL Türkiye, işte böyle tanıtılıyor.
YASADIŞI FAZLA MESAİ
Oysa dünya çapındaki 50 milyar avroluk cirosuna rağmen, DHL Türkiye’de işçilerini asgari ücretle çalıştırıyor. DHL işçileri, yasaların bir yılda en çok 270 saat fazla mesaiye izin verdiğini, kendilerinin fazla mesailerinin yılda bin saati aştığını söylüyor.
Aynı DHL geçen yıl TÜMTİS sendikasına üye olan 23 işçiyi işten çıkardı. İşten çıkarılan işçilerden 13’ü Haziran 2012’den beri direnişte. Sendikalı olmadan önce performanslarından dolayı ödül verilen bu işçiler, sendikalı olduktan sonra “performans düşüklüğü” ve “fazla mesaiye kalmama” gerekçeleriyle işten atıldı. Kovulan işçilerin açtığı dava devam ediyor. TÜMTİS İstanbul Şube Başkanı Ersin Türkmen’e göre DHL’in işten çıkarma gerekçeleri gerçeği yansıtmıyor.
ABD’Lİ PROFESÖR SÖMÜRÜYÜ ANLATTI
San Fransisco Üniversitesi İşletme Fakültesi’nin İşgücü ve İstihdam İncelemeleri Profesörü Prof. John Logan’ın DHL Türkiye’deki sendikalaşma çabasına dair hazırladığı rapor, DHL’in işçilere karşı tutumunu gözler önüne seriyor. Rapora göre:
– DHL yönetimi işçilere, noter kanalıyla sendikadan istifa mektupları imzalatmak için işten çıkarma tehdidine başvurdu ve parasal teşvikler önererek baskı yaptı.
– DHL yönetimi, sendikanın terör örgütleriyle ilişkisi olduğu iddiasını ortaya atarak sendikayı itibarszlaştırmaya çalıştı.
– İşçilere verilen eğitimlerde sendikaya üye olmamaları için uyarılar yapıldı.
– İşçilerin sendika temsilcileriyle görüşmeleri engellendi.
– Direnişteki işçileri ziyaret eden DHL işçilerine ayrımcılık uygulandı.
YÖNETİCİ DESTEKLİ SENDİKA
Dayanışma eylemleri sonucunda sendikalı işçilerin işten çıkartılmasına son verildi ve TÜMTİS yetki almaya yaklaştı. Ama bu sefer de HAK-İŞ’e bağlı Taşıma-İş devreye girdi. İşçilerin “sarı sendika” olarak tanımladığı, Kasım 2012’de kurulan bu sendika, DHL’in de desteğiyle işçileri kendi bünyesi altında örgütlemeye başladı. İşçiler, barajın altında kaldığı için yetki alma hakkı bile olmayan bu sendikanın TÜMTİS örgütlenmesini engellemek için kurulduğunu ve yöneticiler tarafından desteklendiğini anlatıyor.
En iyi sömürü ödülü!
DHL işçilerinden Murat Küçükşahin, invest.gov.tr sitesinde yer alan DHL’in ‘başarı hikayesinin’, işçileri sömürmedeki başarısından kaynaklandığını söylüyor. “Yurtdışında sendikalı işçilere binlerce avro ödeyen firma, Türkiye’de bize asgari ücreti reva görüyor. 10 yıllık çalışanların maaşı bile 800 lira” diyen Küçükşahin, AKP’nin yabancı yatırım çekmek için Türkiye’deki işçileri daha da sömürülebilir hale getirmeye çalıştığını anlatıyor. Başbakan “İşçilerin iki sendikaya birden üye olmasına izin verdik” derken, işçilerin sendikal hakları için işten atıldığını söyleyen Küçükşahin, “Yüksek işsizliği kullanarak işçileri korkutuyorlar. Yabancı yatırımcılara ‘işçiler haklarını ararlarsa rahatlıkla işten atabilirsiniz’ güvencesi veriyorlar” diyor.
Küçükşahin, DHL’e verilen En İyi İşveren Ödülü için ise “O ödül, en iyi sömüren işveren olduğu için verilmiştir. Öyle insan kaynakları müdürleri var ki, ikna odaları kurup işçileri gece 11’lere kadar bu odalarda sendikadan istifa etmeleri için ikna etmeye çalışıyorlar. Bizi çocuğumuzu bile göremeyecek kadar çok çalıştırıp asgari ücret veren, yasada belirtilen fazla mesainin üç katı fazla mesai yaptıran bir şirkete en iyi işveren ödülü verilmesi acıklı” diyor.
***
ÇEVREYE ZARARLI CARGILL’E ÇEVRE ÖDÜLÜ
“Çevrenin korunması adına göstermiş olduğu çalışmalardan dolayı Cargill Türkiye, Bursa Sanayici ve İş Adamları Derneği (BUSİAD) tarafından 2003 yılında Çevre Ödülü ile onurlandırılmıştır.” Dünya çapında doğayı ve işçileri sömürdüğü için eleştirilen Cargill, invest.gov.tr’nin Başarı Öyküleri bölümünde işte böyle tanıtılıyor.
90 BİN KİŞİLİK SU TÜKETİMİ
Cargill, Türkiye’de Bursa Orhangazi’deki 1. sınıf tarım arazisi, uzun mesafeli koruma alanı ve su havzası üzerine kurduğu nişasta bazlı şeker fabrikası ile ünlendi. Aynı bölgeye daha önce 6 başka şirketin fabrika kurma talepleri reddedilmiş, ama ne hikmetse yalnızca çok uluslu Cargill’in talebi kabul edilmişti. KESK, TMMOB, TTB, Tüketici Hakları Derneği ve Çiftçi Sendikaları Girişim Komitesi tarafından ortak yayınlanan bir rapor, fabrikanın 90 bin nüfuslu bir kentin su tüketimine denk düşen 3 bin 500 ton yer altı suyunu bir günde kullanarak havzanın su dengesini bozacağı ve bölgedeki 100 bin zeytin ağacına zarar vereceğini ortaya koymuştu. Raporda dikkat çekilen bir diğer nokta da Cargill’in ürettiği şekerin alıcısı olan Cola Turka’nın dağıtımının büyük bir kısmını Başbakan Tayyip Erdoğan’ın oğlunun yapmasıydı.
BUSH ARAYA GİRMİŞTİ
Cargill’in gücünü anlamak için 61 ülkede faaliyet gösteren şirketin yıllık cirosunun 135 milyar dolar, yani Türkiye’nin yıllık GSYİH’sının yaklaşık beşte biri olduğunu hatırlamakta fayda var.
Fabrikanın inşaat aşamasından itibaren yargı, çok sayıda yürütmeyi durdurma kararı verse de fabrika işlemeye devam etti. Erdoğan’ın ABD ziyareti sırasında eski başkan Bush, Erdoğan’a doğrudan Cargill ile ilgili taleplerde bulundu. Bush, nişasta bazlı şeker üretimi ve mısır ithalatındaki kotaların kaldırılması, Cargill fabrikasına engel olan yasaların değiştirilmesini talep ettikten sonra toplumda Cargill Yasası olarak bilinen yasa çıkartıldı. Bu yasa ile Türkiye’de mısır ithalatı, şeker ve mısır üretimi alanları, küçük üreticilerin aleyhine, Cargill’in lehine olan yeni bir düzene sokuldu. Yıllardır şeker pancarından üretim yapan sektör bir anda glikoz şurubunu temel alarak yeniden şekillendi.
ABD’DE KOTASI DÜŞÜRÜLDÜ
Cargill’in ürettiği mısır şurubu, Nişasta Bazlı Şeker olduğu için sağlık açısından da eleştiriliyor. ABD’de mısır şurubunun sağlığa zararlı olduğu nedeniyle üretim kotasını yüzde 10’dan yüzde 2’ye düşürürken Türkiye’de aynı dönemde üretim kotası yüzde 10’dan 15’e çıkartıldı. Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök’e göre Avrupa’da kişi başına NBŞ tüketimi 1-1.5 kilo, Türkiye’de ise 6 kilo civarında. 5 Avrupa ülkesi 1 milyon 200 bin ton NBŞ üretirken Türkiye tek başına 500 bin ton üretiyor. Ayrıca Cargill’in, Türkiye’deki gümrüklerde ithal edilen mısırın GDO’lu olup olmadığını tespit edecek düzenekler kurulmadan önce Türkiye’ye GDO’lu mısır soktuğu iddia ediliyor. Zira gümrüklerde yapılan ilk GDO testinde 20 numuneden 8’inin genetiğinin değiştirildiği ortaya çıkmış, Cargill başta olmak üzere çok sayıda firmanın 300 bin tondan fazla gıda ürünü gümrükte kalmıştı.
YASALARI KENDİNE UYDURDU
– 1997 yılında Başbakanlık Yüksek Planlama Kurulu fabrikanın inşasına izin veren bir plan değişikliği yaptı.
– Bursa Valiliği fabrikaya yapı ruhsatı verdi. Çevre Bakanlığı, Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) Yönetmeliği’nde değişiklik yaparak tarımsal sanayi kuruluşları için ÇED raporu hazırlanması zorunluluğunu kaldırdı.
– Devlet Bakanlığı ile Bayındırlık ve İskan Bakanlığı da Cargill fabrikasına uyması için yönetmeliklerinde ve planlarında değişiklikler yaptı.
– Bursa 2. İdare Mahkemesi ve Danıştay, fabrikaya verilen ruhsatı, plan ve yönetmelik değişikliklerini iptal etti, yürütmeyi durdurma kararı verdi.
– Fabrika yürütmeyi durdurma kararına rağmen işlemeye devam etti.
– Yürütmeyi durdurma kararının uygulanmadığı gerekçesiyle dönemin Bursa Valisi Oğuz Köksal hakkında istenen soruşturma izni, 2005 yılında İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu tarafından reddedildi.
– Fabrikayı kurtarmak için, fabrikanın bulunduğu alan 2005 yılında “özel endüstri bölgesi” ilan edildi, Danıştay bu değişikliği de iptal etti. Böylece fabrika 2006 yılında yaklaşık 1 ay kapalı kaldı.
– Yasaları Cargill’e uydurmakta kararlı olan hükümet Cargill Yasası olarak bilinen yasayla Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nu değiştirdi.
– Bursa’daki 25 toplumsal örgüt Cumhurbaşkanı’na mektup yazarak yasayı veto etmesini istedi. Ahmet Necdet Sezer 2006 yılında Cargill Yasası’nı veto etti.
– Meclis yasayı köşke geri gönderdi. Sezer yasayı ikinci kere veto etmeye yetkisi olmadığından Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.
– Anayasa Mahkemesi 19 Şubat 2007’de yasanın iptaline karar verdi.
– 27 Mart 2008’de iptal edilen yasaya çok benzer başka bir yasa çıkartılarak 11 yılın sonunda Cargill fabrikasına yasal zemin hazırlandı.
Kaynak : Birgün – 29 Nisan 2013