İkbal POLAT
Şeker sektörünü izleyenler bilir. Pancar bazlı şeker üretimi ile nişasta bazlı şeker üretiminin arasındaki gerilimi yani… Bu gerilimin asıl nedeninin kapitalizm olduğunu da. Size özetlersek; şeker, içtiğimiz çaydan yediğimiz gofrete kadar birçok üründe kullanılan temel gıda maddesi. Şekerin hammaddesi ise pancar. İnsanlık, yüzyıllardır şekerini pancardan üretiyor, bugüne kadar olan ve bilinen bu. Türkiye’de şeker, yaklaşık 500 bin pancar çiftçisinin ektiği pancarın, 30 bin şeker sanayi çalışanın bulunduğu 25’i kamuya ait toplam 31 adet şeker fabrikasında işlenmesi sonucu oluşuyor. Bu üretim tarzına, şekercilerin terminolojisinde pancar bazlı şeker üretimi deniyor. Bunun karşısında bir de nişasta bazlı şeker üretimi var. Nişasta bazlı şeker üretimi, içerisinde Cargill’in de bulunduğu 5 şirket tarafından yapılıyor. Nişasta bazlı şeker üretimi, laboratuvar koşullarında genetiği oynanarak üretilen mısırdan yapılması nedeniyle daha ucuza mal olduğu iddia ediliyor (Tabii bu maliyet hesaplarında neyin nasıl ucuz olduğu ya da pancar bazlı şeker üretimine konulan kotalarla, sektörün içinden çıkılmaz bir girdaba sokulması ayrı bir yazı konusu). 2001 yılında çıkarılan Şeker Kanunu ve Şeker Kurulu ile pancar bazlı şeker üretimine sınırlayıcı kotalar gelirken nişasta bazlı şeker kotası ise yüzde 10 olarak belirleniyor. Bakanlar Kurulu ise her yıl bu yüzde 10 kotayı yüzde 50 arttırarak yüzde 15’e yükseltiyor. Şeker İş Sendikası, 2005-2006 pazarlama yılı için Bakanlar Kurulu’nun nişasta bazlı şeker üretimini yüzde 50 arttırmaya yönelik kararına ilişkin açtığı davada Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, söz konusu karara yürütmeyi durdurma kararı veriyor. Ancak bu karara rağmen 2006-2007 pazarlama yılı için nişasta bazlı şeker üretimi yine yüzde 50 arttırılıyor. Sanki Şeker İş Sendikası hiç dava açmamış, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, konu hakkında hiçbir karar vermemiş gibi. Bu kurumların hepsinin aynı topraklar üzerinde hatta muhtemelen aynı şehirde olduğuna inanmak zor. Hiç mi birbirlerinden haberleri olmuyor ki. Bunun üzerine Şeker İş Sendikası 2005-2006 pazarlama yılı için açtığı davanın bir benzerini 2006-2007 pazarlama yılı için de açıyor. 28 Aralık 2005 tarihinde açılan dava sonucu Danıştay 13. Dairesi, söz konusu Bakanlar Kurulu kararı ile bu karara dayanak gösterilen Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile Şeker Kurumu işlemlerinin yürütmesi durduruyor. Bu davaların arkasında birbirine bağlı birçok dava buluyor. En ünlüsü Coca Cola’nın haksız rekabet şikayeti. Mesele özetle şu: Coca Cola ve Pepsi, Cargill’in Ülker Grubuyla ortak olduğu Pendik Nişasta Fabrikasına sattığı nişasta sütünün kotaya dahil olmaması nedeniyle, Sanayi ve Ticaret Bakanlığına, onay ve üretim kotası bulunmadan şeker üretimi yapmasını şikayet ediyorlar. Bunun sonucu da Ülker Grubuna 32 milyon YTL’lik (eski ti ile 32 trilyon lira) ceza veriliyor. Şeker sektörünün kendi içindeki bu rekabet kavgasına en inanılmaz müdahale ise Cumhuriyet gazetesinden İlhan Selçuk’un “Türk Gazozu” yazısıyla olmuştu. Cola Turca’nın Türk gazozu olması nedeniyle desteklenmesine işaret eden bu köşe yazısı aklımızı epey zorlamıştı. Arkasında Bush olduğu ifade edilen Cargill’in konumu, nişasta bazlı şekerin durumu, pancar tarlalarına GDO’lu mısır ekimi, pancar çiftçilerinin, şeker işçilerinin hallerinin hiç mi önemi yoktu? Önemli olan gazozun Türk olması mıydı?
Şeker İş Sendikasının kazandığı bu dava ile nişasta bazlı şeker üretimindeki yüzde ıo’luk kotanın yüzde 50 artırılması durdurulmuş oluyor. Avrupa Birliği ülkelerinde yüzde 2 olan nişasta bazlı şeker üretiminin bizim ülkemizde yüzde 10 olmasının açıklanır yanı yok. Bundan sonrası için nişasta bazlı şeker üretiminin yüzde 10’dan yüzde 2’ye çekilmesinin mücadelesi gerekiyor. Bekliyoruz
28/06/2007 Birgün Gazetesi