Tarım sektöründe AKP iktidarı döneminde belirginliği artan neoliberal politikalar ve Güneydoğu”da on yıllardır süren çatışmalar sonucu ortaya çıkan mevsimlik işçi dramı, bu yıl da “örtülü bir katliam gibi” Türkiye üzerinde dolaşacak.
Urfa”da yaklaşık 600 bin mevsimlik tarım işçisinin yola düşme vakti geldi. Mevsimlik işçiler konusunda 2002″den bu yana araştırma yürüten Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zeynep Şimşek, yaşanan dramı anlattı. Türkiye”de dört kişiden birinin mevsimlik tarım işçisi olduğunu belirten Prof. Şimşek”in araştırmalarına göre, Türkiye ortalamasıyla kıyaslandığında, mevsimlik işçiler arasında anne ölümleri 9 kat, bebek ölümleri de 5 kat fazla. Tarım işçilerinin neredeyse tamamı sağlıklı içme suyundan yoksun, derme çatma barakalar ve çadırlarda barınarak çalışıyor. 10 kadından 8’i 18 yaşın altında evleniyor. Tuvaletler olmadığı için insan atıkları mevsimlik işçiler üzerinde büyük tehdit oluşturuyor.
48 İLE GÖÇ EDİLİYOR
Prof. Şimşek, ocakta yüzde 1, şubatta yüzde 5, martta yüzde 10, nisanda yüzde 7 oranında nüfusun mevsimlik tarım işçisi olarak 48 ile göç ettiğini belirtiyor. Sağlıksız çalışma ve yaşam koşulları nedeniyle tarım işçilerinin hastalık ve erken ölümlerle karşılaştığına vurgu yapan Şimşek, tarım işçilerinin hukuki hakları konusunda yetkili kurum ve sivil toplum kuruluşlarının (STK) daha duyarlı ve özverili olmaları gerektiğini ifade ediyor. Tarım işçiliğinin en mağdur kesimini ise kadın ve çocuklar oluşturuyor.
BEBEK ÖLÜMLERİ 5 KAT FAZLA
Tarım işçilerinin neredeyse tamamının sağlıklı içme suyuna ulaşamadığını, Türkiye ortalamasına göre anne ölümlerinin 9 kat, bebek ölümlerinin ise 5 katı olduğuna işaret eden Şimşek, erken yaşta evliliğin de yaygın olduğunu söylüyor. 10 kadından 8’inin 18 yaşın altında evli olduğunu kaydeden Şimşek şu bilgileri veriyor: “Düşünün, tarlada çalışan kadının bebeği oldu. Memlekete dönene kadar o bebek 7-8 aylık oluyor ve nüfusa kaydı bile yapılamıyor. Hatta doğurganlık çağında olan çok sayıda kadının bile nüfusta kaydı olamayabiliyor.” Asıl problemin tarım işçiliği yapılırken,
hastalıkları ve erken ölümleri azaltma olduğuna dikkat çeken Şimşek, “Araştırmalarımızın sonuçlarına göre 3 tarım işçisinden 2’si sağlıklı içme suyuna erişemiyor. Su temiz olmazsa bütün bulaşıcı hastalıklara açık duruma gelinir. İkinci sorun ise atıklar, tuvalet olmadığı için insan atıkları en büyük tehlike oluyor” diyor.
OKUMA-YAZMA DÜŞÜK
Çeşitli eğitim çalışmaları yürüttüklerini bunlar arasında imamlarla da işbirliği yapıldığını ifade eden Şimşek, şunları söylüyor: “Çünkü mevsimlik tarım işçilerinin yüzde 72’si okuma yazma bilmiyor. “İshal neden oldu?” diyorsun ‘Kader veya Allah verdi’ diyor.” Dünya genelinde de mevsimlik tarım işçiliğinin yapıldığını söyleyen Şimşek, özellikle gelişmiş ülkelerde uygulanan çeşitli yöntemlerin daha çok insan odaklı olduğu için iyi sonuçlar alınabildiğini kaydediyor. İngiltere, Polonya, İtalya ve Kuzey Amerika ülkelerinin de tarım ülkesi olduğunu kaydeden Şimşek, “ Bu ülkelerin tarım çalışanları ülkelerinin zenginleri ama Urfa’ya bakıyorsunuz, su var toprak var, güneş var, insan var ama fakirlik var. Burada problem ne? Tarıma özgü uygulamalar, tarım işçiliği yapanların niteliğini artırmak olmalı” diyor.
***
Genelge var, uygulama yok
Tarım işçiliği konusunda kanun ve yönetmeliklerin olduğunu ancak uygulamaların yetersiz olduğunun altını çizen Prof. Dr. Zeynep Şimşek, şunları belirtiyor “Şimdi Türkiye’de yapılan çalışma yok mu? Var. 2002 yılından buyana çalışıyorum. Amaç neydi? Kamuoyu oluşturmak. 2010 yılında başbakanlık genelgesi yayınlandı. Neydi bu genelge, gezici sağlık hizmeti verilecek, eğitime ulaşmaları sağlanacak, temiz su, tuvalet, aşıları yapılacak, gebe takipleri olacak ve ihtiyaçlarının sağlanacağı çalışmalar yapılacak dendi. Peki nerede, kim uyguluyor? Yok.”
Denetim ve işletim mekanizmaları olan STK ve kurumların üzerlerine düşen görevleri yapmadıklarını kaydeden Şimşek, “Ziraat Odası Başkanı üzerine düşeni yapmadı. Çiftçileri toplantı ve eğitimlere getirmedi” diyor.
İş-Kur’un ise hiçbir çalışma yürütmediğine vurgu yapan Prof. Dr. Şimşek, şunları belirtiyor: “Kanun diyor ki İş-Kur bu insanları tarım iş aracılarını kayıt altına alacak, onlara üç sene geçerli olacak belgelerini verecek. Bu kişiler iş için gidecekleri yerlere varmadan işçi sayısının yazılı olduğu listeyi İş-Kur’a verecek. İş Kur’un valilik ve kaymakamlıklara listeleri ulaştırmasıyla, gidilecek yerlerin eğitim ve sağlık alt yapıları hazırlanacak. Ancak hal böyle iken bir kere Şanlıurfa’da bu insanlar İş-Kur’a kayıtlı bile değil. İş-Kur bu konuda hiç bir şey yapmıyor.”
‘Vebali herkesin üzerinde”
İşçilerin neden Urfa’da çalışmadıklarını sorusuna Şimşek, şu yanıtı veriyor: “Çünkü işçi parasını alamıyor. Başka yerlerde parasını peşin alan bile var. İnsanca muamele edilmiyor. Bu yüzden tarım işçisi başka kentlere gidiyor. Ve toprak sahiplerinin engellemelerinden dolayı tarım işçileri ile ilgili çalışma yapılmıyor veya hukuk uygulanmıyor. Aileleri ile birlikte tarımda çalışan çocuklar da gelecekte eğitimsiz bir toplumu ortaya çıkarıyor. Bugün bir öğlen yemeği yemişseniz burada tarım işçilerinin vebali herkesin üzerindedir. Onlar o gıdaları topladı. Kim ekti, kim hasadı yaptı. Burada temel bakış açısı para olunca ne yazık ki bu noktalara geliyor.”
En büyük göç Urfa”dan
Harran Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Şevket Ökten ise konunun çok boyutlu olduğunu ve mevsimlik tarım işçiliğinin tüm yaşam alanlarını olumsuz etkilediğini söylüyor. Ökten, özellikle GAP’ın başkenti olarak adlandırılan Urfa’da sayıları yüzbinlerle ifade edilen tarım işçisinin bulunmasının sorunu daha da önemli kıldığını belirtiyor. Ökten, Birleşmiş Milletler’in (BM) ortaya koyduğu insani yaşam koşullarından oldukça uzak olduğunu kaydediyor.
GAP sorunu görmekten uzak
Mevsimlik tarım işçiliğinin bir başka ayağı olan GAP ise düşündürüyor. Proje için 2002 yılından bu yana 20 milyar lira harcanırken, çalışmalar gerçek hayata yansımıyor. Urfalı çiftçilere her yıl yaklaşık 700 milyon lira tarımsal destekleme sağlanıyor ancak manzara değişmiyor. Mevsimlik tarım işçisi sayısı azalamıyor, aksine artıyor.
Görüştüğümüz GAP İdaresi Başkan Sadrettin Karahocagil’in açıklamaları ise ilginç ifadeler içeriyor. Karahocagil, mevsimlik tarım işçiliğini bir tür “geleneksel alışkanlık” olarak değerlendirmekle yetiniyor, araştırmaların aksine Urfa’ya tersine bir göç olduğunu iddia ederek şöyle diyor: “Aslında biliyorsunuz bölge daha önceleri ciddi oranda tarım işçisi göçü veriyordu. Bu son zamanlarda azaldı. İşçi göçü çok vermiyor. Çünkü bölgede işçiye ihtiyaç var. Genel bazı alışkanlıklar haricinde bu mevsimlik tarım işçisi bölgede kalıyor. 600 bin gibi çok büyütülecek bir rakam yok. Yok böyle bir şey. Bu geleneksel olarak göç edenlerdir. İşte dışarıda eskiden çalışılan yerlerle bir yıl önceden yapılan antlaşmalar nedeniyle de gidiliyor.”
Söz, tarım işçilerinde!
Mehmet Übüş: “Geçimimi tarım işçisi olarak sağlıyorum. Mayıs ayının 5’i itibariyle Konya’ya geçiyoruz pancar işi ile başlıyoruz. Burada çapa ve kazma işlerini yapıyoruz. İşte sulama işi fasulye ve Ayçiçek çapası yapıyoruz. Sekiz kişilik bir aileyiz hep birlikte gidiyoruz. En küçük çocuğum 3 yaşında. O da bizimle gelecek. Orada yaşam koşulları çok zor. Çadırlarda yaşıyoruz. Rezilliktir yani. Temizlik bile büyük dert. Fırsat olursa banyo yapabiliyoruz. Dışarısı ile burası arasında ücret farkı çok fazla. Neredeyse iki katı. Bu yüzden gidiyoruz. Aynı şartlar burada sağlansa gitmeyiz tabi. Çocuklarımın eğitimi yarım kalıyor. Mecburen bu yılda eğitimleri yarıda bırakıp onları da götüreceğim.”
Aziz Avcı: Yılın altı ayı çalışıyoruz. İşe önce Konya’dan başlıyoruz. Yedi kişilik bir aileyiz. Dört kişi çalışıyor üçü çocuk onlar çalışmıyor. İki çocuğum okula gidiyor. Ancak gideceğimiz için onları okuldan alacağız. Yani eğitimleri düzenli ilerlemiyor, başarılı da olamıyorlar. Şimdi şöyle altı ay tarlada altı ay okulda olursa olur mu? Eğitimde ne yapabiliriz. Çocuğum burada bırakamam onları da kendimle götürürüm. Şimdi Urfa’da iş yoktur. Evet büyük şehir oldu ama Türkiye Avrupa birliğine de girse Urfa’ya bir şey yoktur. Şimdi ben Urfa’da çalışsam ben o parayı altı ayda alamam. Ama ben dışarıda çalışsam paramı hemen alıyorum. Bu yüzden dışarı gitmeyi tercih ediyorum. Burada 35 lira olan yevmiye orada 50 liradır. Ama insan memleketinde çalışsa daha iyi olur daha iyidir. Yaşam şartlarımız tam bir rezalet çadırlarda yaşıyoruz. Çocuklarımda şikayetçi. Ama ne yapalım mecburen gidiyoruz..
Zeynep Sağır: Ben 15 yıldır Eyyübiye mahallesi sakiniyim. Ve her buradan yüzbinlerce kişi tarım işleri için başka şehirlere gidiyor. İş yok ne yapsınlar mecbur her yıl Mayıs ayı ile birlikte yollara düşüyorlar. Kazalarda oluyor, yolda bazıları ölüyor. Ekmek parası için uğraşıyorlar. Eğer burada iş olsaydı kimse gitmezdi.
Suphi Bulut: Biz de ailece Mayıs ayında 12 kişi tarlada çalışmak için gideceğiz. Çokları da okuldan alacağız. Bu yıl birde ucuz çalıştıkları için tarla sahipleri Suriyelileri tercih ediyor. Bu yüzden bize de iş kalmayacak. Biz 35 liraya çalışsak onlar 5-10 liraya çalışmayı kabul ediyorlar. O yüzden bu yıl başka şehirlere gitmek şart oldu. Burada çalışsak paramızı da geç alıyoruz. Mayıs ayında Konya’dan çapa işleri ile başlayacağız. Son olarak Kasım ayında Karadeniz’den geri geleceğiz.
Kaynak : Birgün.net – 21 Nisan 2013