Bilindiği üzere 16 Ekim, Birleşmiş Milletler tarafından ilan edilen Dünya Gıda Günü. Via Campesina’nın Avrupa Koordinasyonu da 16 Ekim gününe eylem çağrısı yapıyor.
Başta Monsanto olmak üzere Bayer, Syngenta gibi bir çok gıda tekeline karşı Avrupa’nın bir çok kentinde eylemler yapılacak. Sebebi de Avrupa Komisyonunun GDO kullanmındaki kuralları gevşetmeye yönelik yeni önerilerde bulunuyor olması. Mart 2010’da Avrupa Komisyonunu 12 yıldır ilk kez BASF tarafından geliştirilen GDO’lu Amflora patatesi için üretim izni vermiş. Bu AB ülkelerinde bir kez izin verildi mi tüm Avrupa’ya yayılması demek. Monsanto, BASF’ın yeni hedefi AVRUPA.Latin Amerika, Afrika ve Irak üzerinden Ortadoğu’ya girmiş durumdalar ama esas yayılmayı eski kıtadan yapacaklar.
Bunun için, Misi Köyünde yapılan GDO’ya Hayır Platformu’nun eşgüdüm toplantısında 16 Ekim’de Beşiktaş’da Monsanto’ya karşı eylem kararı alındı. İklim Adaleti İçin Tohum Tekellerini Boykot isimli bildiri yayınlayan Çiftçi Sen ve GDO’ya Hayır Platformu bileşenleri 16 Ekim 2010 saat:12.00’de Beşiktaş İskele Meydanında olacaklar.
(http://www.karasaban.net/iklim-adaleti-icin-gida-tohum-tekellerini-boykot/ )
Peki bu GDO da nerden çıkmıştır? Nerden başımıza musallat olmuştur?
Bildiğiniz üzere sermaye güçlerinin tarihsel gelişiminde Rockefeller ailesi en göze çarpanıdır. Dünyayı yöneten derin devletin bir parçası olarak görülür bu aile şirketi. 2. Dünya savaşından sonra banka-petrol-silah sermayesi ile her türlü alana adım atan aile, şirket tarımcılığını geliştirerek “Yeşil Devrimi”! gerçekleştirir. Rockefeller ailesinin çeşitli üyeleri kimi Arjantin’de kimi Meksika’da geniş verimli araziler satın alırlar. Bu arada savaş sonrası Nazilerin de etkisiyle üstün ırk tartışmaları ile dünya nüfusunun azaltılması için çalışmalar yapılmaktadır. GDO işte bu çalışmaların ürünü olarak çıkar. Gelişmemişler ölsün iyiler kalsın. Buna da kalıtım devrimi derler.
1950’lerden sonra Rockefeller Vakfı’nda çalışmaya başlayan H. Kissinger, 70’li yıllarda ABD Dışişleri Bakanı olur ve “Petrolü kontrol edersen, ulusları kontrol edersin, yiyeceği kontrol edersen, insanları kontrol edersin.” der.
1974’de Birleşmiş Milletler, Roma’da büyük bir Gıda Konferansı düzenlener ana konularından biri de gıda kıtlığı açısından sözde alarm verici olan artan nüfus olur.
Brzezinski, David Rockefeller ve George W. Bush’un oluşturduğu üçlü komisyon yeni dünya düzenini kurmak için yola çıkarlar. “Kısırlaştır ya da öl”, “aile planlaması”, “soy arıtımı” gibi şahane akıl ve projeler geliştirirler.
“ABD’deki ilk GDO ürünü piyasaya sürüldüğü zaman Reagan idaresi, kapılarını, kalıtım güdümleme (hileli yönetimle) ilgilenen Monsanto ve diğer özel şirketlere açmaya hazırlanıyordu. Bu konunun kilit ismi sonradan başkan seçilecek olan eski CIA başkanı George Bush’du.
80’lerin sonlarında genetik eğitimi almış moleküler biyologların, küresel iş ağı oldukça gelişmişti. “Devasa Rockefeller planı”, artık devreye girmeye hazırdı. Bu iş için seçilen yer ise David Rockefeller ve Chase Manhattan Bank’ın yakın bağlar kurduğu, Başkan Menem’in henüz seçildiği Arjantin’di. Tarım arazileri ve nüfusu yapısı nedeniyle Arjantin, ilk geniş ölçekli GDO testi için biçilmiş kaftandı.
2005’te çok daha küçük ama hızla genişleyen GDO ülkelerine, GDO’ları kanunla yasaklayan Brezilya’da dâhil oldu. GDO’ların ekimi o kadar yayılmıştı ki artık kontrol edilebilmesi mümkün değildi. Kanada, Çin, Güney Afrika gibi ülkeler o zamandan sonra yeni programlar yürürlüğe koydular.
Bunların hemen arkasından, geniş arazileri ve gevşek kanunlarıyla eski Sovyet uyduları; Romanya, Polonya ve Bulgaristan gelmekteydi. Endonezya, Filipinler, Kolombiya, Honduras ve İspanya da belirgin bir şekilde bu yöntemleri uyguluyorlardı.
1986 da Bush, Monsanto şirketinin yöneticileriyle, Beyaz Saray’da stratejik bir toplantıya ev sahipliği yaptı. Eski Tarım Bakanlığı görevlisi Claire Hope Cummings’e göre gazetelere yansımayan bu toplantının amacı, ortaya çıkmakta olan biyo-teknoloji endüstrisinin “denetimsizleştirilmesi” idi. Monsanto’nun daha önceleri de hükümetle ilişkileri olmuş, Vietnam savaşı sırasında Turuncu Madde isimli ölümcül bir bitki ilacı üretilmişti. Ayrıca uzun bir rüşvet, dolandırıcılık ve örtbas sicili bulunmaktaydı. ” (Ölüm Tohumları Kitabı) (http://www.yaklasansaat.com/dunyamiz/genetik/%C3%B6l%C3%BCm_tohumlari.asp )
Ve tabii ki Irak savaşı ile Irak toprakları ele geçirildi ve son deprem ile Haiti… Irak dev şirketlerin genetik laboratuvarı haline gelir.
Süreç böyle ilerken GDO’nun zararları hakkındaki Pustzai’in bulguları, karanlıkta kalmış gerçekleri su yüzüne çıkarır. Ama Blair, ne pahasına olursa olsun Pusztai’nin susturulması emrini verir. Uzun süre Bush, iklimdeğişikliğinin olmadığını iddia etmesi gibi, karanlık güçler bilimi de yönetir.
Monsanto ve saz arkadaşları şimdi Avrupa’ya girmeye çalışıyor.
Ve tabii ki geçen sene çıkan Biyogüvenlik Yasası ile Türkiye’ye de…
Geçen sene kabul edilen Biyogüvenlik Yasası ile Monsanto’nun GDO’lu ürünlerinin Türkiye’de satışı serbestleşmiş olacak.
Uluslararası gıda tekelleri tüm ticareti ellerinde bulundurmak için her türlü oyunu çeviriyorlar. Geçen sene Monsanto, yasa tasarısı görüşmeleri öncesi ABD’de bazı vekilleri misafir ediyor. Ne kadar iyi birşey olduklarını anlatmak için.
Kısır tohumları sahibi şirketi olarak büyüyen Monsanto dünya gıda üretiminin yüzde 90’ınına hükmediyor.
Bill Gates, Rockefeller Vakfı, Monsanto, Syngenta, Norveç hükümeti birlikte, “kıyamet günü tohum bankası” olarak adlandırılan bir projeye on milyonlarca dolar yatırarak, Norveç’in Svalbard adalar grubunun bir parçası olan Spitsbergen adası üzerine yerin bilmem kaç kat altına bir depo yapıp dünyadaki tüm doğal tohumları saklıyorlar. Sanırım dünyayı 6,5 milyon insana bölmek yerine 1,5 milyona bölme amaçlarını gerçekleştirdiklerinde tohumları çıkaracaklar. ( http://www.ekolojistler.org/bill-gates-rockefeller-ve-gdo-devleri-bilmedigimiz-seyleri-mi-biliyor-f.-william-eng.html )
Üşenmeyin parantez içindeki linkleri okuyunuz. Bu emperyalist, kapitalist politikalara karşı çıkmak, önce tohum, toprak, su, hava demek için Beşiktaş’ta bululaşalım. Avrupa’daki yoldaşlarımız gibi biz de çiftçi, tüketici, çevreci, ekolojist, feminist, devrimci kim varsa biraraya gelelim. Toprakları gasp edilmiş Arjantin’li, Irak’lı, Haiti’li, Endonasya’lı halklara selam ederek dünyanın azmanlarına karşı küresel dayanışmaya herkesi davet edelim…
16 Ekim 2010’da Beşiktaş’ta saat:12.00’de Monsanto’ya karşı buluşmak üzere…