İyi beslenmeyen bir toplum hiçbir sorununu çözemez.
Türkiye İyi Beslenebiliyor mu?
Türkiye sahip olduğu coğrafya, iklim ve tarım potansiyeli nedeniyle
insan beslenmesi için uygun koşullara sahiptir ender ülkelerden biridir.
Ancak ülkemiz sahip olduğu tarım potansiyeline rağmen dünyada iyi
beslenemeyen ülkeler arasında sayılmaktadır. Özellikle gıdaların besin
elementi ve vitamin içeriğinin düşük olması, ekmek kalitesinin düşüklüğü
toplumun sağlık ve düşün hayatına olumsuz etki edeceği kaçınılmazdır.
Gıda üretimi, dağıtımı ve bozulan gelir dengesi ve diğer nedenlerden
dolayı köylere ve kırsal kesime göre kentlerin hayvansal gıda kaynakları
yönünden daha kötü beslendikleri biliniyor. Son yıllarda bir taraftan
artan et fiyatlarının yüksekliği, diğer taratan sağlıksız kesilen
hayvanlar ve at-eşek eti ile toplum sağlığı ciddi şekilde
etkilenmektedir. Sağlıklı bir toplum için herkesin günlük gereksinim
duyduğu minimum hayvansal gıdaları sağlıklı et ve et ürünlerinde
sağlanması için devletin önlem alması gerekir.
At-Eşek etinin piyasaya çıkması etin pahalı olması sonucu mu?
Son yıllarda Adana kentinin yakasını bırakmayan bir sorun kaçak at-eşek
etinin piyasaya sürülmesidir. Sorun eskiden Kayseri’ye mal edilirdi
çünkü at-eşek eti ile sucuk yapımı ilişkilendirilirdi. Gerçi geçmişten
beri değişik lokanta, kafeterya, kasap ve benzeri işyerlerinde bu
etlerin satıldığı söylenirdi ancak Adana’da peş peşe kaçak at-eşek
etinin vatandaşa yedirilmesi, bazı ahırlarda yaşlı eşeklerin bulunması
kadar etkili olmamıştı. Özellikle Çukurova Üniversitesi öğrencilerinin
kaldığı Kredi Yurtlara bağlı Fevzi Çakmak yurduna ve bazı hastanelere
söz konusu etlerin aynı firma tarafından sağlanması konunun boyutunun
genişlediğini gösteriyor. Üniversite öğrencileri üniversite içinde
pretosto gösterisi yaptılar. Arkasından basına sızan haberlerde pretosto
gösterisi yapan öğrenciler hakkında soruşturmanın açılması daha fazla
ses getirdi. Adana valisi Sayın İlhan Atış “çok az et kebaplık olarak
satılmış” ifadesi ile kamuoyunun tepkisini hafifletmeye çalıştıysa da
Adana kentini at-eşek eti yemekle bilinir olma
9 Şubat tarihli gazetelerde Gaziantep zabıta ekiplerinin “Hindistan’dan
kaçak olarak getirildiği belirlenen 370 kilo bufalo eti ile 160 kilo
kokmuş tavuk eti” yakaladıklarını yazıyordu. Bu haberler okununca doğal
olarak sağlıklı gıda bulma konusundaki kaygı ve güvensizlikler daha da
artmaktadır.
Neden eşek-at etti yedirilmek isteniyor?
Bir tarım ülkesi olan Türkiye’de hayvancılığın uzun zamandır ihmal
edilmesi, Güney doğuda terör nedeniyle başlayan göç, ithal edilen et
bugünlerde yaşanacakların habercisiydi. 1980’li yıllarda dışarıdan
hayvansal ürünlerin ithal edilmesi ile kendiliğinden ülkemiz
hayvancılığı bir anda ekonomik olmaktan çıkmıştır. Kısa sürede vatandaş
hayvanlarını elden çıkardı ve kentlerin varoşlarına taşınarak kısa
sürede yoksullaşmışlardı. Devlet özelleştirme süreci ile Et Balık Kurumu
kelepir fiyatına satıldı ve vatandaşın hayvanları ve et ürünleri
alınamaz olmuştu. Bürün bunarlın sonucunda bugün et fiyatları Avrupa
Ülkelerinden daha pahalıya gelince doğal olarak bazı sahtekârlar da
yaşlı, hasta hayvanları toplayıp ucuz et üreterek pahalıya satma yoluna
gitmişlerdir. 72 milyonluk nüfusu ile ülkemizin et ihtiyacı
karşılanamadığı için son yıllarda kırmızı et açığı nedeniyle fiyatların
bir yılda yüzde 50’den fazla arttığı ATO başkanı Sinan Aygün tarafında
açıklanmıştır. Aygün, fiyat artışlarının yaşandığı dönemlerde bazı ki
At-eşek etti yeniliyor mu?
Birçok toplumda at-eşek eti yeniliyor ancak ülkemiz insanın alışık
olmadığı ve beslenme kültüründe olmayan bu tür etlerin topluma isteği
dışında yedirilmesi hiçbir şekilde kabul edilemez. Hiçbir topluma
istemediği bir etin bu şekilde yedirilmesi yanlış. Söz konusu etlerin
yaşlı, hasta ve hijyen koşullarından uzak ortamda ahırlarda kesilmesi
ile sunulması başlı başına sağlık sorununu gündeme getirmiştir.
Maalesef ülkemizde çoğu insanın tüketim alışkanlığı ile satın alma
konusunda hassas olmadığı bilindiğinde insana bu şekilde sağlıksız et
yedirilmesi kabul edilemez.
Dünyanın En Pahalı Eti Türkiye’de mi yeniliyor?
Ülkemizde hayvan sayısının azalması ile başlayan arz talep dengesi
beraberinde et fiyatlarını aniden artırdı. Geçen aylarda bulunduğum bir
çok Avrupa ülkesindeki reyonlardaki et fiyatlarının bizim gibi dünyanın
8. büyük tarım ülkesine göre daha ucuz olması beni şaşırttı. Gazete
haberlerinde göre Almanya’da etin kilosu 7 dolar, Romanya’da 5 dolar,
Bulgaristan’da 3.5, Avusturya’da 2.5, Brezilya’da 2 dolar iken
Türkiye’de 16 dolar değerindeymiş.
2008 yılında 19 TL olan et fiyatı bugün 30 TL sınırını aşmıştır. Geçen
yıldan bu yana %50-60 oranında arttığı belirtiliyor. Yaşanan gelişmeler
ve eldeki mevcut hayvan potansiyeli ile talebin karşılanması dikkate
alındığında et fiyatlarının daha da aratacağı söyleniyor. Basına
yansıyan haberler Rusya’nın Türkiye’den beyaz ithal etme isteği ve bu
durumun arz talep dengesinin değişebileceği yönündedir. Türkiye’nin
beyaz et üretimi 1.250 .000 ton olan ülkemizin artan ihracat talebi
beyaz et fiyatını artırabilir. Türkiye’deki beyaz etin fiyatının da
artacağı beklenmesi kırmızı et ile beyaz et arasındaki fiyat farkını 4-5
katından daha farklılaştırabilir. Yoksulun protein ihtiyacı bugün ancak
beyaz et ile karşılanıyor. Toplumun ucuz et alamaması toplum sağlığı
için ciddi sorun yaratabilir. Et fiyatlarının artması ile birlikte süt
ineklerinin kesilmesi ile süt fiyatının da artacağının habercisi.
Yeterli protein tüketemeyen ülkemizin elindeki biricik et ve
ürünlerinden yararlanması ciddi bir sağlık ve gelecek konus
Dünyanın en pahalı eti yeme konumuna gelmemizin temeli usun erimli bir
tarım politikamızın olmamsı ve ilgisiz özelleştirmelerin ciddi payı
bulunmaktadır.
Canlı Hayvan İthali Çözüm mü?
Tam da böyle dönemlerde canlı hayvan ithali gündeme gelmektedir. Canlı
hayvanların bir kısmı et için bir kısmında damızlık amacı ile
getirtilmiştir. Ülkemiz bilimsel çalışmalarla önem verip yerli ırkları
geliştirip toplumun ihtiyaç duyduğu et üretimini sağlamak erine,
dışarıdan bu bölgeye adaptasyon sorunu olan hayvan ithaline yönelmiş.
Çok yüksek fiyatlar ile alınan hayvanlar ülkemize adapte olmakta
zorlanmış, kimi telef olmuştur. Halen ülkemizin arzu edilen ölçüde
belirlenmiş bir politikası ne yazık ki yok.
Et Balık Kurumu Neden Kapatıldı ve Sonra Neden Yeniden Kamulaştırıldı?
Et fiyatlarının artması ile başlayan tartışmada Et Üreticileri
Birliğinin yaptığı açıklamada “canlı hayvan ithaline izin verilmeli”
ifadesi kullanıldı. Bu açıklama 1980’li yıllarda ithal edilen peynir ve
et sonrası hayvancılığımızın zarar görmesi ve arkasında Et Balık
Kurumunun Özelleştirilmesi ile başlayan et ve ürünlerinin fiyatlarının
bugün geldiği yeri bir kez daha gündeme getirdi. Ülkemiz özelleştirme
çerçevesinde önce Et-Balık Kurumunu özelleştirdik sonra Et Balık Kurumu
yeniden özelleştirmeden çıkarıldı. Ancak bugün piyasadaki rolü %1 kadar
olup arz talep dengesini düzenleyecek konumda değildir. Özellikte Doğu
ve Güneydoğuda bir taraftan hayvancılık desteklenirken, diğer tarafta
halka ucuz et sağlanıyordu diğer tarafta vatandaşın ürettiği hayvan
ürünlerini soğuk hava depoları ile kışlık gıda depolamasına yardımcı
olmaktaydı. Şimdi o gelenek ortadan kalktı ve vatandaşın et ve et
ürünleri ile beslenmesi vahşi piyasanın kurallarının vicdanına
kalmıştır.
Bizim gibi tarımsal nüfusu geniş olan ve halen nüfusunun yarısından
fazlasının kırsaldan beslendiği ülkelerde tarıma dayalı
özelleştirmelerin getirisi ve götürüsünün iyi hesaplanması gerekir. Et
Balık Kurumu, Tekel, Şeker Fabrikaları ve diğer tarıma dayalı Kamu
İktisadi Teşebbüslerin günümüz koşullarında özelleştirilmesinin bugün
yarardan çok ülkemize ve onunla ilgili geçimini sağlayan kişilere zarar
vermiştir. Et-Balık Kurumunun özelleştirilmesinin verdiği zararın etkisi
bugün yüksek et fiyatı toplumun yeterince beslenememesi ile
yaşanmaktadır.
Ne yapmalı?
Sonuç olarak bir tarım ülkesi olan ülkemizin hayvancılıkta gerilemesi
sonucu et fiyatının artması, topluma sahtekârların at-eşik eti yedirmesi
ülkemizin büyüklüğüne yakışmıyor. Sorun bir bütün olup, sebep sonuç
ilişkisi içinde dün alınan bazı politik kararlar bugün et fiyatlarının
artmasına ve bunun sonucu sahtekârların at-eşek eti satması noktasına
kadar getirmiştir. Bu durum toplumun belenmesine olumsuz etki etmekte
bunun yansıması toplumun verimliliğine mutlaka etki edecektir.
Yapılması gereken, ülkemizin önelcikle bir tarım ve gıda politikasının
oluşturulması. Tarım bakanlığı ile Sağlık bakanlıklarının birlikte
sağlıklı toplum stratejileri programı hazırlamaları mutlaka sağlanmalı.
Belirlenecek makro projeksiyona ve hedefe uygun stratejiler hayta
geçirilmelidir.
Bunun için mutlaka insanımızın günlük et ve protein ihtiyacı dikkate
alınarak ona uygun ihtiyaç planlanması yapılmalı.
Yeniden hayvancılığı özel önem verilmeli. Güney Amerika, Avustralya,
Yeni Zelanda’nın ve Arjantin’in hayvancılığa verdiği öneme benzer
önlemler alınabilir.
Hayvan yetiştiriciliğinde belirli fonların ve verginin azaltılması ve
hibelerin yapılması önemli olabilir.
Yerli ırkların iyileştirilmesi çalışmaları için bilimsel çalışmalarla
önem verilmeli ve ihtiyaç duyan büyük işletmelere destek sağlanmalıdır.
Gerekirse arz talep dengesi piyasayı düzenleyecek bağımsız özerk Et
Balık Kurumu gibi bir birim yeniden organize edilebilmelidir.
Et Balık Kurumu yeniden etkinleştirmeli ve piyasadaki düzenleyici rolü
araştırılmalıdır. Bu konuda gerekli denetimlerin yapılması da gözden
kaçırılmamalıdır.
Türkiye’nin et ihracatı takvimi yeniden düzenlenmeli.
Bu arada dışarıdan içeriye kaçak et girişi ve işlenmiş et ürünlerinin
girişi engellenmelidir
Ülkemize girecek toplumun alışık olmadığı kaçak et pazarına müsaade
edilmemelidir. Meracılık ile hayvan yetiştiriciliği paralel düşünülmeli.
Çayır mera alanlarının korunması veya genişletilmesi konusunda yasal
düzenleme yapılmalı.
Yayla yasağı kaldırılmalı ve vatandaşların kırsalda hayvancılık
yapmasının önü açılmalıdır.
Unutmayalım iyi beslenmeyen bir toplum hiçbir sorununu çözemez.
10/02/2010, Çarşamba, Adana
Prof. Dr. İbrahim ORTAŞ, Ç.Ü. Ziraat Fakültesi,