Bağımsız Düzenleyici Kurullar (BDK) geleneksel idari yapının dışında, özerk, ilgili olduğu alanda kendi hukukuna uygun düzenlemeler ile piyasa ilişkilerini sistemin gerekleri yönünde yeniden yapılandıran kurullardır. Bu kurullar tahmin edileceği gibi ilk olarak ABD’de, daha sonra çeşitli Avrupa ülkelerinde yaşama geçirilmiş olup, özellikle 1980’lerde gelişmekte olan ülkelere deregülasyon sürecinin bir parçası olarak taşınmıştır. Başta OECD olmak üzere çeşitli küresel kurumlar IMF’nin yaptırım gücünü de kullanarak küresel bürokrasinin yerel ölçeği olan bu kurulların hızla hayata geçmesini dayatmış ve başarılı da olmuşlardır.
Bu kurullar özellikle yerelin, ülkenin neoliberal birikim rejimiyle olan bağını yapılandıran kurullardır. BDK başlığıyla tanımlanan kurulların en yoğun olduğu alan kuşkusuz finans alanıdır ve bu alanın özerk bir yapıya kavuşturulması neoliberal birikim rejimi için birincil öneme sahipti. Diğer tüm piyasalar bu birikim rejimi altında finans piyasalarının türevi olarak biçimlendiğinden, finansal piyasalar süreçte hep başat rol oynadılar. Bu başatlık aslında küresel sermaye akımlarının kesintisiz yolculuğu için büyük öneme sahipti. 1990 sonrası hızla küreselleşen sermaye herhangi bir handikapla karşılaşmamak için tüm düzenlemelerini küresel boyuta taşımış, küresel oligarşinin tasarımında bir trafik hayata geçirilmiştir. Bu trafiğin kesintisiz, kazasız, cezasız, bedelsiz sürdürülebilirliği için yerel ve ulusal idari yapılardan özerk kılınması kaçınılmazdır. BDK yapılanması bu anlamıyla yerelin, ülkenin politik inisiyatifinden kaçıştır.
Kuşkusuz konunun yorumlanmasında ‘devlet’ kavramı öne çıkmakta. Bugün BDK yapılanmasının meşruiyeti kısmen haklı bir devlet kötülemesinden geçmektedir. Devlet bir üst kimlik olarak tüm toplumu yutan haliyle siyasetin de yegâne merkezi olarak yorumlanmakta, devlet eliyle yapılan işlerin politik bir faaliyete bağımlı olmasından dolayı verimsiz olacağı, nitelikli olamayacağı, müdahale edici haliyle kaynakların rasyonel kullanılmasını engelleyici olacağı propagandası tüm neoliberal dönem boyunca sürdürülerek topluma özelin, piyasanın iyiliği kabul ettirildi! Bu anlatı güçlü bir ideolojik hegemonya da oluşturdu diyebiliriz. Devletçiliğin kötülenmesine bağlı olarak ortaya çıkan devletten kaçış aslında kamusal olandan kaçışın ifadesiydi.
Kamusal olan, ortak olan devletle özdeşleşmeden ele alındığında aslında karar süreçlerinin politik olmasıyla anlamlı hale gelir. Kamu kendi kaynağını yine kendi kararları doğrultusunda yeniden dağıtabilmesi için sürece politik olarak müdahale etmelidir. Oysa devlet sermaye birikim sürecinin bir aracı olarak sürece kamu adına ama öncelikle sistemin yeniden üretilmesi amacıyla müdahale eder. Buradaki şekli kamusallık toplumsal olandan kopuktur. Sistem, kapitalizm bu nedenle devletsiz yapamaz. Bugün BDK dediğimiz düzenlemeler bile kamuya rağmen devlet eliyle yürütülen birer sistemik organdır.
Amaç kamunun müdahale olanağını ortadan kaldırmak ise, bunun en bilinen yöntemi piyasacı özerk yapılar inşa etmektir. Bu özerklik toplumdan yalıtılmış, sermaye güdümünde kaynakların yeniden dağılması anlamına gelen yeni bir yönetim anlayışına karşılık gelen bir özerkliktir. Bu anlayışı yönetişim kavramı başlığıyla da aslında sıklıkla duyduk. Bu açıdan baktığımızda devlet yeni oluşturduğu bu kurullar aracılığıyla piyasaların düzenlenmesine yönelik üst hukuk yapısını özerk bir niteliğe kavuştururken, aslında toplumun kendi kaynaklarına ve yönetsel haklarına ulaşmasını engellemiş olmaktan başka bir şey yapmamakta. Bu süreç küresel sermaye hareketleri ve küresel yatırım kararları için gereklilik şartını oluşturmaktadır. BDK olmamasına rağmen Merkez Bankalarının bağımsızlığı konusu da aynı şekilde değerlendirilebilecek bir gelişmedir.
Türkiye’de de özellikle 1994 sonrası Kamu Reformu çalışmalarının başlamasıyla birlikte konu sıcak bir gündem maddesi haline gelmiş ve çeşitli alanlarda düzenleme yapılması konusunda çalışmalar başlamıştır. 2006 yılında Merkezi Yönetim Bütçesinde yer aldığı biçimiyle Türkiye’de oluşturulan kurullar Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu,Sermaye Piyasası Kurulu,Bankacılık Düzenleme ve DenetlemeKurumu, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu, Kamu İhale Kurumu, Rekabet Kurumu, Tütün, Tütün Mam. ve Alkollü İçkiler Piyasası Düz. Kurumu olmak üzere toplam sekiz adettir. Merkezi Yönetim Bütçesinde “Düzenleyici ve Denetleyici Kurumlar” başlığıyla yer almaktadırlar. Bütçe içinde ekonomik olarak binde 7 gibi bir paya sahip olmalarına karşılık üstlenmiş oldukları işlev bütçelerinin çok ötesindedir.
Bu kurumların içinde SPK ve BDDK sermaye piyasası ile bankacılık kesimini kontrol etmekte, küresel sermayenin akışkanlığını sağlayacak düzenlemeleri gerçekleştirmekte, ulusüstü bir piyasa hukuku ekseninde finansal yapılanmayı kurumlaştırmaktadırlar. Bu, özellikle borçlanma, sıcak para hareketleri, yabancı sermaye yatırımları, özelleştirme ve benzeri operasyonların toplumsal, politik bir etkiye maruz kalmadan sadece piyasanın gereklerine göre “özerk” bir şekilde yürütülmesi anlamına gelmektedir.
Diğer kurulların da etkileri küçümsenemez ama yukarıdaki iki kurum finansın egemenliğine bağlı olarak şekillenen bir dünyanın belirgin araçlarındandır. Enerji, tütün, şeker gibi merkez ülkelerin üretim ve yatırım avantajlarına uygun düzenleyicilerin de hayata geçirilmiş olmaları dikkate değer kurumlaşma çabaları olarak görülmelidir. Rekabet Kurulu, Kamu İhale Kurumu ise piyasacı bir algıyla kamu kaynaklarının yönetilmesine yönelik neoliberal projelerdir.
Tüm bunlara bütünlüklü olarak baktığımızda, neoliberal dönemde toplumun sivil, siyasal ve sosyal haklardan piyasa lehine geriletilmesinde kullanılan birçok araçtan biri de BDK yapılanmasıdır diyebiliriz. Neoliberal dönemin yaratmış olduğu büyük hak yitiminin toplumsal açıdan maliyetlerini biraz da bu tür kurumlaşma ve yeni hukuksal düzenlemeler üzerinden okuyabiliriz. Bağımsız Düzenleyici Kurulların neye göre bağımsız olduğuyla, nelere bağlı olduğunu aslında bugün toplumun yoksullaşma süreçleriyle gözlemleyebiliriz.
Özellikle Türkiye gibi son yıllarda neoliberal anlayışın zirve yaptığı bir ülke açısından bu kurulların hangi dönüşümleri sağladığını kolaylıkla izleyebilmekteyiz.