Uzun zamandır hayalini kurduğum “ata topraklarını” ziyaret fırsatını nihayet yakaladım. 5-7 Eylül 2016 tarihleri arasında yaşlı annemi de yanımda sürükleyerek Midilli Kolunya (Kolloni) ve Parakila (Paraşla)ya gittim.
Neredeyse bütün Midilli'yi kaplayan zeytinlikler tamamen terkedilmiş durumda. Bazen arada birkaç mülteci görebiliyorsunuz. Dallarda belkide yıllardır duran kurumuş zeytinler var. Her tarafı piçler sarmış. Yıllardır ne sürülmüş, ne gübrelenmiş ne de budanmış.
Daha çok dağlık olan Fila, Anamodya tarafında ise dağlar boş sayalarla (koyun ağılları) ile dolu. Nerdeyse dün terkedilmiş gibi. Midilli merkezindenki lokantalarda ise endüstriyel gıda şirketlerinin et ve süt ürünleri “yerli” menüler hazırlıyor (!)
Yani
Neoliberal yıkım paketi yıkıp geçmiş gerçekten. Konuştuğum insanlar, tarımın artık geçim sağlamaya yetmediğini söylüyorlar. Midilli'de nerdeyse heryer satılık ya da kiralık.
Paraşla köy kahvesinde Yani Amca'yla konuştuk. Kendisi Karaburun'dan göç etmiş zeytinci ve tütüncü bir ailenin çocuğu. Zeytinlerden ve tütüncülüğün nasıl bitirildiğinden konuştuk.
İkimiz de yoksulluktan, tarımın bitirilmesinden, savaştan ve göçten yakındık.
Köy muhtarı Tasos henüz yok olmamış olan deniz ürünlerinden bir yemek ısmarladı. Muhtar endişeli ve bıkkın. Ellerimizin arasından bir kültür daha da fazlası yaşamın kendisi kayıp gidiyordu.