Gülmek, iyi bir şeydir. Sağlıklı düşündüğümüzün işaretidir gülmek. Gülmeliyiz her daim. Gülmek için bir güldüren de olmalı, ama değil mi? Yoksa durup dururken de gülünmez ki! Sonra ne derler?
Sağ olsun başbakanımız Meclis sakinlerini güldürdüğü gibi ekran başında kendisini izleyen bizleri de güldürdü. Daha doğrusu güldürmeyi başardı. Kendisine müteşekkiriz. Yoksa ülkenin üzerinde asılı kalan bu kasvetli havada güleceğimiz yoktu.
Gelelim başbakanın bizi nasıl güldürdüğüne?
Başbakan Binali Yıldırım, Meclis’te 2018 yılı merkezi yönetim bütçe kanunu tasarısı üzerine konuşuyor:
“Toplamda 15 milyar liralık bir kaynağı tarıma aktarıyoruz. Bundan ne kazanıyoruz. Ülkemiz Avrupa’da tarımda 1 numara olan bir ülke. Evet, niye güldünüz? Niye güldünüz?” diyor.
Kimse güldürdüğün için güldük demedi, demiyor, “belki de diyemiyor”. Ekran başındaki bizler de güldük ağlanacak halimize!
Niye mi?
Başbakan anlatırken 15 yıllık AKP hükümetinin tarım politikaları bir film şeridi gibi geçti gözlerimizin önünden de ondan. Başbakanın yaptığı güzelleme ile gözlerimizin önünden akıp giden film şeridindeki çiftçileri hüsrana uğratan hüzün dolu gerçek karelerin uyumsuzluğuna güldük; acı, acı!
Peki, neydi ağlanacak halimiz ki, güldük?
· 2006’da, çıkartılan Tarım Yasası’na göre çiftçimize her yıl Gayri Safi Milli Hâsıla’nın (GSMH) yüzde 1’i oranında destekleme yapılması gerekirken, 2007’den beri sürekli olarak bu desteğin her yıl yaklaşık yarısı ödendi. Çiftçilerimizin AKP hükümetlerinden 102 milyar TL’nin üzerinde alacağı bulunuyor.
· 2003-2015 döneminde Türkiye, tarım desteğine ayırdığı paranın 5 katını ithalata saçtı. Sözü edilen dönemde, tarım ve gıda ithalatına 400 milyar TL’nin üzerinde para savrulmuşken, aynı dönemde iktidarın tarıma toplam nakit destek miktarı 79 milyar TL.
Türkiyeli çiftçiler bu destek(sizlik)ten kaynaklı olarak Avrupalı çiftçilerin arkasından nal topladı.
Başka bir deyişle, 15 yıl önce Türkiye, tarımda net ihracatçı iken şimdi net ithalatçı oldu?
Peki, ne/neleri nereden ithal ediyoruz?
· Rusya, Almanya, Fransa, Ukrayna’dan buğday,
· İngiltere ve Hırvatistan’dan arpa,
· Gürcistan’dan saman,
· ABD, Yunanistan, Türkmenistan ve Hindistan’dan pamuk,
· Arjantin’den soya,
· ABD, Arjantin ve Brezilya’dan mısır,
· ABD, Vietnam, İtalya ve Tayland’dan çeltik ve pirinç,
· Etiyopya, Bangladeş, Mısır ve Çin’den kuru fasulye,
· Kanada’dan nohut ve yeşil mercimek,
· ABD, Ukrayna ve Kanada’dan bezelye,
· Bulgaristan’dan kurbanlık koyun,
· Şili, Uruguay ve Fransa’dan büyükbaş hayvan,
· Bosna Hersek’ten lop et alır olduk.
Oysaki bu ürünlerin %90’ında net ihracatçıydık. Devam edelim.
· 15 yılda çiftçi borçları 1 milyar TL’den 89 milyara yükseldi. Yani tam 89 kat arttı,
· 2002’de 94 milyon dönüm alanda buğday tarımı yapılırken, 2017’de 76 milyon dönüm alanda buğday ekimi yapılır hale geldi. Türkiye’de halen Belçika yüzölçümü kadar bir alan ekilmiyor.
Başbakan konuşurken bizim gözlerimizin önünden işte tam da bu 15 yıllık tarım filminin şeridi akmaya başladı; naçizane ona güldük.
Gülmese miydik acaba? Güldürülmese gülmezdik belki. İyi ki de güldük, ağlanacak bu halimize!
Ya ilahi şakacı başbakan, sen çok yaşa emi(!) Hep güldür(me) bizi.
Kaynak : Demokrasi .- 22 Aralık 2017