Geçen haftaki yazımın başlığı “Elveda Çay” idi. Çay-Kur, Türkiye Varlık Fonu’na (TVF) devredildikten sonra çay ile çiftçiler vedalaşma sürecine girdi. Daha önce çıkarılan Tütün Yasası ile 350 bin aile tütün ekiminden vazgeçti. Çıkarılan Şeker Yasası sonrasında getirilen kota sonucunda, 385 bin çiftçi aile artık şekerpancarı üret(e)miyor.
Türkiye buğday, mercimek, nohut ve ette ithalatçı, fındıkta nal toplayıcı olalı çok oldu. Şekerpancarı ve tütün, artık iş ve aş sağlamıyor, çay ve zeytinin de yok edilmesi için eller düğmeye basılı bekliyor. Alaşehir ovasında üzüm, Aydın’da inciri bitirecek olan jeotermal santraller ile düğmeye basılmış durumda. Bu saydığım ürünler çiftçilere iş ve aş sağlayan ürünler.
Hükümet, 17 Mayıs 2017 tarihinde “Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve KHK’lerde Değişiklik Yapan Kanun Tasarısı”nı TBMM Başkanlığına sundu. Tasarının yasallaşması halinde 750 bin zeytin yetiştiricisi ailenin %70’i işini ve aşını kaybedecek, yani 500 binden fazla aile işsiz, aşsız kalacak, bizler de doğal güzellikteki zeytinliklerden-ormanlardan mahrum bırakılacağız.
Danıştay’ın kanunsuz olduğundan dolayı iptal ettiği yönetmelik 14 ay yürürlükte kaldığı süre zarfında 18.350 dekar zeytinlik alanda 26 adet maden işletmesi “kamu yararı” adı altında faaliyete geçmiş, zeytinlikler yok edilmiştir. Demem odur ki yaptıkları, yapacaklarının teminatı olarak orta yerde duruyor.
Bütün bunlar maden, enerji ve inşaat ve turizm şirketleri istiyor diyedir. Üstelik zeytinliklerimizin yok edilmesi kamu yararı adı altında talan edilecek, başka bir deyişle; bizim adımıza ve yararımıza(!) bu kararlar alınıyor. Sanki yeterince orman katledilmedi, ağaç kesilmedi.
Sonra çıkıp, “biz tarımda bilmem Avrupa kaçıncısı, dünyanın ilk bilmem kaçıncı ülkesi arasına gireceğiz,” diyen her kim olursa termometre aramadan elimizi alnına koyup ateşini ölçmemiz gerekir; haktır! Çünkü başına güneş geçip geçmediğini anlamamız için termometre aramamıza gerek yok; ellerimizle kolaylıkla anlayabiliriz.
Bakın, aynı Kanun Tasarısı’nın 30’uncu maddesi ile 4342 sayılı Mera Kanununun 14’üncü maddesine de bir bent ekleniyor. Bu bent ile endüstri bölgeleri, organize sanayi bölgeleri, teknoloji geliştirme bölgeleri, serbest bölgeler ile sanayi siteleri için ihtiyaç duyulan alanlar için kuruluş ve genişleme aşamasında ihtiyaç duyulan alanların mera vasfına sahip olması halinde, bu alanların vasfında değişiklik yapılmasına imkân tanınacak. Kanun Tasarısının 31’inci maddesi ile ödenecek ot bedeli de kaldırılıyor.
Şu anda mera alanımız 14 milyon hektar. Karadeniz ve Güneydoğu Anadolu’nun bir bölümüne yasak nedeniyle girilemediği için değerlendirilmiyor zaten. Bu değişiklikle meraların köküne tümden kibrit suyu ekeceğiz.
Anadolu deyimiyle “elimizi tarımdan yunuyuz artık!” Bundan böyle halk ne yiyecek, kaça yiyecek diye yönetenler düşünmeyecek. Çiftçi iş ve aşını nasıl bulacak, yönetenlerin sorunu hiç değil. Olsa tarım bu halde olmazdı. Varsa yoksa enerji şirketleri, maden şirketleri, turizm ve inşaatçılar, yani şirketler…
Uzatmayayım. Zeytin ağacı tanrıların ağacıdır, kutsaldır, dokunulmazdır; kesilmez! Zeytin ağacı, yaşlanmaz; budadıkça gençleşir ve meyve verir, onun için ölmez ağaçtır! Bu tasarı kanunlaşırsa bu ölmez ağaç ölecek! Zeytinliklerin katline fermandan vazgeçin!
Kaynak : Demokrasi – 2 Haziran 2017