CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal çifçilere referandumda HAYIR demeleri çağrısında bulundu.
Sarıbal’ın bu konuda yaptığı açıklama şöyle:
12 Eylül faşist darbesi, emperyalizmin ve sermayenin çıkarları için gerçekleşmiş, mali sermayenin ve uluslararası tekellerin ihtiyaçlarına göre oluşturulan neoliberal politikalar Türkiye’de giriş kapısı bulmuştur.
12 Eylül darbesi sonrası süreçte Türkiye’nin önemli toplumsal dinamikleri dağıtılmış; son derece sistemli ve planlı bir çabayla toplum her türlü otoriter/faşist rejim karşısında giderek örgütsüz, savunmasız bırakılmıştır. Cumhuriyet’in tüm temel kazanımları adım adım değersizleştirilmiş, içi boşaltılmış, her türlü saldırıya açık hale getirilmiştir.
24 Ocak milat olarak alındığında yapılacak bir tarih turu, AKP’nin siyasi/ ekonomik politikasının 12 Eylül darbesinin ürünü ve mirasçısı olduğunu ortaya koymaktadır. AKP de tıpkı 12 Eylülcüler gibi, kendisinden önceki hükümetler gibi, IMF-Dünya Bankası patentli, emek karşıtı neoliberal politikaların yılmaz savunucusu ve uygulayıcısı olan bir partidir.
Emperyalist sistemin ılımlı İslam projesi çerçevesinde iktidara getirilen AKP, 15 yıllık iktidarında toplumu siyasi İslam’ın ihtiyaçları doğrultusunda kuşatmaya çalışmıştır. Hayatın tüm alanları için yapmış olduğu tüm düzenlemelerde dini referansları ön plana çıkarmış; laikliği temel çatışma alanı haline getirmiştir.
Yakın zamanlara kadar bir tür koalisyon ortaklığı içinde olan AKP ile Fetullah Gülen cemaati arasındaki iktidar mücadelesi, 15 Temmuz’da kanlı bir darbe girişimiyle sonuçlanmıştır.
AKP ve cemaat; eğitimi, adliyeyi, emniyeti TSK’yi ele geçirme yolunda birlikte yürümüşlerdir. Bu nedenle, paralel devlet yolunda birlikte yürüyenlerin sorumlulukları asla unutulamaz.
İzmir’de Kestane Camisi’nin imamı Fetullah Gülen, ABD’nin Pennsylvania eyaletinde 25 milyon dolarlık bir saraya bu sayede sahip olmuştur. İmam’ın, 1960’lardan bu yana Ortadoğu coğrafyasındaki “Yeşil Kuşak Projesi”nin bir parçası olduğunu da unutmamak gerekir.
Özellikle 12 Eylül 1980 faşist darbesiyle birlikte yoğunlaşan demokrasi, sol ve emek düşmanlığı Türkiye’yi çöküş noktasına getirdi. 12 Eylül’den bu yana adım adım ülkenin kılcal damarlarına kadar giren ırkçı/dinci sentezin karşımıza çıkardığı tablo ortadadır…
12 Eylül rejimi ve onun devamı iktidarlar tarafından Cumhuriyetin kurucu felsefesine ihanet içerisinde laiklik ilkesi politik amaçlar için çiğnenmiş, adım adım aşındırılmış; buna karşılık tarikatlar ve yeşil sermaye palazlandırılmıştır.
Günümüzde 12 Eylül cuntası tarafından oluşturulan tüm hukuk kurum ve yasaları AKP’nin elinde Demokles’in Kılıcı gibi emekçi halkımızın üzerinde sallanmaya devam etmektedir.
AKP 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında ülkede OHAL ilan edip KHK’larla ülkeyi yöneterek 12 Eylül darbeci anlayışını sürdürmekte; toplumu kutuplaştırıcı bir siyasetle başkanlık sistemini inşa etmek için çalışmaktadır.
Cumhurbaşkanı 15 Temmuz darbe girişimini “Allah’ın büyük bir lütfu” olarak nitelemişti. Gerçekten olağan dönemde yapamadıklarını OHAL’in arkasına sığınarak yapan Saray/AKP rejimi, kendi iktidarını sürdürmek için ülkemizi kutuplaşma, dağılma ve çöküş sürecine sokmuştur.
AKP, 15 yıllık iktidar döneminde rejimi adım adım değiştirdi. 2010 referandumunda “12 Eylül anayasası ile hesaplaşma” ve ‘askeri vesayete karşı mücadele” masallarıyla ortağı olan Fetullah Gülen cemaatiyle birlikte devleti büyük ölçüde ele geçirdi. Cumhuriyet’in ilerici-laik kazanımları ortadan kaldırılarak, siyasal İslam devlete ve hayatın tüm alanlarına hakim kılınmaya çalışıldı.
AKP şimdi gerçekleştirmiş olduğu sivil darbeyi derinleştirmeye, rejimi dönüştürmeye, İslami faşizmi kurumsallaştırmaya çalışıyor. Hatta bazı AKP’liler tarafından Anayasa değişikliğinin ardından “Tayyip Erdoğan’ın halife olacağı” bile dile getiriliyor.
Anayasa değişikliği ile Tayyip Erdoğan’ın tek adam diktatörlüğünün kurulması planlanmıştır. Söz konusu değişikliğin can alıcı maddeleri; Cumhurbaşkanının Meclisi feshedebilme yetkisi, bütçenin Meclis değil Cumhurbaşkanı tarafından hazırlanması, Meclis ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin birlikte yapılması, Cumhurbaşkanının olağanüstü hâl ilan edebilmesi, kararname çıkarma yetkisinin genişliği ve yargı bağımsızlığına aykırı hükümlerdir.
15 Temmuz darbe girişimini bahane eden Saray/AKP iktidarı ilan ettiği OHAL ile emekçilere, işçilere, muhalif aydınlara, akademisyenlere, toplumsal muhalefete bedel ödetiyor. Bundan sonrada çıkarılacak olan yeni HHK’lerle yeni kıyımlar, sürgünler devam edecektir. Referandumdan evet çıkması halinde yoksul emekçilere, aydınlara, ötekileştirilmiş kesimlerle daha ağır bedeller ödetilecektir.
AKP faşizmine karşı ilericiler, devrimciler, laikler, Atatürkçüler el ele verip anti-faşist cephe oluşturarak birlikte mücadele etmezsek, bu karanlık bizi boğacaktır. Ancak faşizme teslim olmayanlar, #HAYIR! diyebilenler bu karanlığı yırtmayı başarabilirler.
***
Bilindiği gibi; AKP’li yıllarda tarım çokuluslu şirketlere devredildi. Çiftçilerimiz üretemez, ürettiklerini satamaz hale getirilerek yoksullaştırıldı. Ülkemiz gıdada da dışa bağımlı konuma getirildi, etini, hayvanını, samanını ithal etmek zorunda bırakıldı.
Bu bölümde kırsal kesimde yaşayan yoksul tarım emekçileri ve çiftçilerin Dikta Anayasasına hangi gerekçelerle #HAYIR! diyeceklerini özetlemeye çalışacağım.
Ziraat Bankası ve ÇAYKUR “Varlık Fonu”na devredildi. Üreticileri Şirketlere teslim eden Tarım Politikalarına #HAYIR!
Çiftçinin kullandığı mazottan ÖTV ve KDV alınırken özel yatların kullandığı mazottan vergi alınmamasına #HAYIR!
Tarlalarımızın yasa zoruyla şirketlere satılmasına #HAYIR!
Tohumlarımızı küresel tohum şirketlerine vermemek, yerel çeşitlerimizle üretim yapabilmek için #HAYIR!
Küresel iklim krizinin çözümü olan köylü tarımının sürekliliğini sağlayabilmek için #HAYIR!
Derelerimizin özgürce akabilmesi için #HAYIR!
“Ölümsüz ağaç” zeytinin yaşam hakkını savunabilmek için #HAYIR!
Çiftçimizin/köylümüzün mal varlıklarının talanına yol açan Büyükşehir Kanunundan geriye dönüşü sağlayabilmek için #HAYIR!
Meralarımızın ve otlaklarımızın talan edilmesini durdurabilmek için #HAYIR!
Tarım arazilerimizin enerji ve maden yatırımlarına feda edilmemesi için #HAYIR!
Karadeniz’in yaylalarını yok edecek olan “Yeşil Yol”u durdurmak için #HAYIR!
Doğa katliamlarını durdurabilmek için #HAYIR!
Gıdanın şirketlerin kontrolüne geçmesini engellemek ve Gıda Egemenliğimizi korumak için #HAYIR!
Ülkemizi tek kişinin egemenliğine teslim etmemek için #HAYIR!
Biz demokratız, diktatörlüğe #HAYIR!
Biz laikiz, hilafete #HAYIR!
Biz Cumhuriyetçiyiz, padişahlığa #HAYIR!