Çev: Umut Kocagöz
2007 yılında Keno adlı bir adam, Brezilya’daki Iguagu Milli Parkı’nın yakın bir bölgede, yakın menzilden göğsüne aldığı iki kurşunla katledildii. Keno, kendileri için hiç bir anlamı olmayan endüstriyel tarım dayatmalarını protesto etmek için, bu bölgede bulunan GDO araştırma santralini barışçıl biçimde işgal eden köylülerden biriydi. Onu öldürenler, Syngenta biyoteknoloji şirketi için çalışan silahlı milislere bağlıydı. Mahkemenin daha sonra “katliam” teşebbüsüii olarak ifade ettiği ve Syngenta’nın ürpertici sözleriyle “her eylem karşı eylemi tetikler” ilkesine dayanan bir suç işlemişlerdi.
Her fizikçinin (veya çiftçinin) size söyleyebileceği şey, bu tetikleme ilkesinin gezegenin temel prensibi olduğudur. Ancak bu ilke, büyük endüstriyel tarım şirketlerine karşı da uygulanabilir: toprak gaspları, kirlilik ve sömürüye karşı dünya genelinde çiftçilerin tepkileri. Çiftçiler topluluklarda, farklı sektörlerde ve ülke sınırlarında örgütleniyorlar ve şimdi de Paris’te seslerini duyurmayı başardılar.iii
Brezilya’dan başka bir çiftçi ve La Via Campesina’nın sözcülerinden biri olan Maria, “evlerimizi ve yaşam alanlarımızı yok ediyorlar, insanların yediği gıdayı zehirliyorlar” diyor gözleri yaşararak; ülkesinde yaşanan, yerli halkların ve çiftçi toplulukların sonu gelmeyen yok ediliş sürecini anlatıyordu. Ama mikrofonunu sıkıca, bir silah gibi tutuyordu: “Bu kirlilik ölümden beter. Eğer bu ulusötesi şirketlere karşı mücadelede hayatımızı vermemiz gerekirse, o zaman bunu yapmak zorundayız.”
Çiftçinin Yolu
“Çiftçinin yolu”nun özü ekolojik tarım ve gıda egemenliğidir: basitçe ifade etmek gerekirse, tarlalarımızın ve çiftçilerimizin korunması. “Gıda egemenliği” kavramını ilk defa La Via Campesina kullanmıştır. Güneyde ön saflarda bulunan topluluklara göre gıda egemenliği fikri yalnızca ekolojik bir kültüre dayanmaz; aynı zamanda, kolonyal tarihin derin bilinciyle sıkı sıkıya bağlıdır: herhangi bir hükümetin veya ticari anlaşmanın sizi beslemeye devam edeceğine güvenmemenin, tarih tarafından bilinçlere kazınması, isteksizleştirmesi.
Bir Afrikalı çiftçinin -ve annenin- açıkladığı gibi: “Bize, kendi tarım biçimimizin, doğal tarımın yanlış olduğu söylendi. Makine kullanmamız gerekiyormuş. Bugün açlıktan ölüyoruz”. Ve yumruğunu kaldırıyor: “Gıda güvenliği yeterli değildir. Gıda güvenliği yalnızca sofradaki yemeği konu alıyor. Gıdayı kimin ürettiğinden, nasıl ürettiğinden bahsetmiyor. Gıda egemenliği ve ekolojik tarım tek yoldur.”
La Via Campesina “çiftçinin yolu” anlamına geliyor. 1993 yılında kurulan bu örgüt 150 civarında örgütün koalisyonu olarak 200 milyondan fazla küçük ölçekli üreticiyi, yerli halkları ve göçmen çiftçileri temsil ediyor. 70’ten fazla ülkede aktif olarak örgütlenen La Via Campesina, çiftçilerin haklarını ve gıda sistemimizi korumak için mücadele ediyor.
Via Campesina sözcülerinden biri olan Adam Payne’e göre bu hareket endüstriyel tarıma karşı sürekli bir mücadeleyi ifade ediyor. İklim değişikliğinden etkilenmeyen herhangi bir ülkenin olmadığı günümüzde, İngiliz çiftçilerin daha sıcak yaz aylarından, daha yağışlı kış aylarından, kuraklık ve sellerden nasıl etkilendiğini aktarıyor:
“Endüstriyel gıda sistemi bize her açıdan kaybettirdi… Daha fazla açlık, daha fazla obezite getirdi; küçük çiftçileri topraktan zorla çıkaran toprak gasplarını getirdi; serbest ticaret anlaşmalarının hakim olduğu pazar için bizleri rekabete zorladı, ve aynı zamanda küresel sera gazı emisyonunun %50sini de bu sistem üretiyor.”
Gıda Egemenliği
2011 yılında Right Livelihood Ödülünü (“Alternatif Nobel Ödülü”) kazanan GRAIN’iniv hazırladığı bir rapora göre La Via Campesina gıda egemenliği mücadelesini beş adımla ifade ediyor. Birincisi, toprağın bakımı. Sadece 50 yıl içerisinde, küçük ölçekli organik çiftçilerin pratiklerine geri dönülerek, topraktaki besleyicilerin endüstriyel tarım öncesi dönemdeki miktarına tekrar erişebileceği öngörülüyor. Bu, aynı zamanda küresel CO2 salınım miktarında %30 azalmaya tekabül ediyor. İkincisi, zehirli kimyasallar kullanmadan tarım yapmak. Bu tarz tarımın yerine, birleştirme hasat ve ekin çeşitlendirme gibi geleneksel tarım metodları kullanmak, sağlığımızı ve ekosistemi tehdit etmeden toprağın verimini arttırabilir ve biyoçeşitliliği koruyabilir.
Tarımdaki salınım fazlasının en büyük payı küresel gıda ticaretine aittir. Bu açıdan, üçüncü adım, üretimin ve tüketimin yerelleşmesidir. Bir yandan yerel ekonomileri güçlendirirecek, bir yandan da küresel salınımdaki büyük bir payı azaltacağız. Gıda pazarının dinamolarından biri endüstriyel tarımın kâr maksimizasyonu için düşük ücretli emeği sömürmesidir. Çin’deki tavukları beslemek için Arjantin’de yetiştirilen mamüller işlenmek için önce Çin’e ihraç ediliyor, ardından da satılmak üzere ABD’ye geliyor. Yani, neredeyse aynı yolu gidip dönmüş oluyor. Bu yolculuklar küresel sera gazı emisyonlarının neredeyse %6’sını oluşturuyor ve hiç bu hiç de mantıklı bir tercih değil. Organik, yerel üretim aynı zamanda daha taze gıda anlamına gelir ve taze gıda daha az koruyucu maddeye ihtiyaç duyar. Böylece, hem bizim için hem de gezegen için daha sağlıklı bir üretimden bahsedebiliriz. Gezegen kendini soğutabilir ve yenileyebilir.
Dördüncü adım radikal ve hayati bir talepten oluşuyor: toprağı, üzerinde tarım yapan insanlara geriverin. Küçük ölçekli tarımın daha verimli ve ekolojik olması, ve toprağın insanların devredilemez ve vazgeçilemez hakkı olmasından dolayı La Via Campesina dünya çapında toprağın köylü ailelere ve yerli çiftçilere yeniden dağıtılması için çağrı yapmaktadır. Yerel pazarları destekleyici politikalarla beraber toprağın yeniden dağıtılması sera gazı emisyonlarını “bir kaç on yıl içinde” yarı yarıya düşürecektir.
Köylüler Paris’te
Sonuncu adım bugünden başlamalı, COP21’in ardından; çünkü başlamadığımız her gün, çiftçilerimiz daha da sıkışacak, ve bize kalan güvencesiz kaynaklarımız yağmalanacak ve yok edilecek. Beşinci adım, şirket tarımını teşvik eden büyük şirketlerin ve onları temsil eden siyasetçilerin savunduğu, serbest ticaret çözümünev dayanan “yanlış çözüm önerilerini”vi reddetmektir.
Yerli halklar ve köylü tarımı yapan topluluklar bu mücadelenin ön saflarında yer alıyor. Son 50 yılda tarım topraklarının yaklaşık %70’ini endüstriyel tarım şirketlerine kaptırmış olsalar da, küçük ölçekli üreticiler bugün hala dünyadaki gıdanın %70’ini üretiyor. Ancak, yaklaşık 50 yıldır büyük endüstriyel tarım şirketleri tarafından saldırıya uğruyorlar. Su sistemleri kirletiliyor, toprak ayaklarının altından çekilip gasp ediliyor, yerli halklar evlerini terk etmek zorunda kalıyor.
9 Aralık 2015 tarihinde Paris’te bulunan La Via Campesina aktivistleri, eylem yasağına meydan okuyarak bir korsan eylem yaptı. Danone genel merkezi önünü kırmızıya boyayarak, Asya’daki su özelleştirmeleri ve toprak gaspı sonucunda hayatını kaybedenler için, ve Danone’nin savunduğu “iklime duyarlı tarım” politikasından dolayı yaşamları tehlikede olanları hatırlatmak için Danone’yi protesto ettiler.
Ertesi gün, aktivistler gün boyu yaptıkları ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden, Kuzey Amerika’dan ve küresel Güneyden konuşmacıların katıldığı kamusal etkinlikler ile Köylü Tarımı ve Gıda Egemenliği gününü kutladılar. Confederation Paysanne ile birlikte düzenlenen son foruma yüzlerce kişi katıldığı için alana sığmadı, taştı. Forumda çok heyecan verici bir atmosfer vardı.vii
Dünyanın farklı yerlerinden gelen çiftçiler, birbirleriyle dayanışmalarıyla sonuçlanan sömürü ve mülksüzleşme hikayelerini paylaştılar. Güney Afrika’dan bir balıkçı küçük ölçekli balıkçıların suçlu ilan edilmelerine karşı verdikleri mücadeleyi aktardı. Yozlaşmış bir hükümetin yabancı şirketler için çıkardığı yasaların hiç birini tanımadığını söyledi. Yıllardır verilen meşakatli ve başarılı mücadeleler kazanılmış olsa bile, ailelerini geçindirmek için geçmişten beri kullanılan denizlerde çalışan arkadaşlarının hala tutuklandığını aktardı.
“Yasaları değiştirene kadar defalarca gözaltına alınmaya karar verdik.” Bu sözleri samimi alkışlarla karşılandı. “Hükümet bizi almak için orduyu getirdiğinde, kadınlar çevremizde insan zinciri oluşturuyor ve dayanışmaları ve bedenleriyle bizi koruyorlar.”
Onları dinlerken kafamda üç şey netleşti. Birincisi, onların yaşam biçimine, bu yaşam için gösterdikleri kararlılığa ve dünyanın en önemli işinini, insanları besleme işini büyük bir gururla yaptıkları için duyduğum derin sevgi. İçlerinden biri, ağırbaşlılıkla dedi ki “bu soylu bir iş”, “dünyadaki ilk soylu iş”.
İkincisi, bu hareket, bir çevreci kampanyadan veya işçi sınıfının bir bölümünün kendi çıkarları için örgütlenmesinden çok daha fazlasını ifade ediyor: dünyadaki en hakiki anlamıyla, bu bir bağımsızlık hareketi… Bu hareket bana Mandela’nın Özgürlük Beyannamesi’ni hatırlattı. Beyannamenin en temel ve belki de en radikal talebi şöyleydi: “Toprak, bütün topraksız insanlara dağıtılmalıdır.” Gerçekten de bu talep apartheid karşıtı hareketinviii ahlaki ve iktisadi temeliydi. Ki, Afrika Ulusal Konseyi (ANC) bu talebi, siyahi Güney Afrikalılar için çok daha az somut olan ve kesinkes sınırlandırlmış bir özgürlük için kurban etmişti. Ulusal bağımsızlık için iktisadi özerkliği kurban ettiler: Güney Afrika -ve diğer Güney küre ülkeleriyle birlikte- birbirleriyle çelişen bu sözlerin ne anlama geldiğini daha sonra öğrenecekti. Oysa ki bu çiftçilerin hareketinde, toprağın geri kazanılması çok büyük bir önem ifade ederken ve bunun çevr davası boyutu da net bir şekilde ifade edilmektedir. Bu nedenle, bir bağımsızlık hareketini “ikinci defa kurban etmek” pek mümkün görünmüyor.
Son olarak, yüksek sesle ve açıkça, -kültürel nüvesini gördüğümüz- sıkı bir enternasyonalizm ihtiyacı hissettik. Mali’den bir çiftçinin konuştuğu esnada bu ihtiyacı insanların yüzünde görebilirdiniz: “Endüstriyel tarım şirketleri işgal edilmiş milyarlarca hektar araziyi imha etti. İnsanları köylerden kovdular. Kitlesel tahliyelerin kurbanı olduk. Ve hükümetler küresel şirketlerin suç ortaklarıdır; bu şirketler, bizim vergimizle çalışan polisler tarafından korunuyorlar. İnsanları dövüyorlar, binlerce köylü şu an hapiste, buna karşı nasıl dieneceğiz? Çok güçlü bir direniş hareketi ortaya çıkabilir, ama bu hareket her daim küçük olacaktır. Bu nedenle birleşmeli ve beraber mücadele etmeliyiz.”
Bir balıkçının söylediği gibi: “Dayanışmadan fazlasına ihtiyacımız var. Çapalarımızı derine atmalıyız.” Bu tarz bir hassasiyet, bir politik stratejiden, “daha çok birleştikçe daha çok kazanacağız” iddiasından daha fazlasını ifade eder. Bu, bütün yaşamın birbirine karşılıklı bağlı olduğu bilimsel kesinlikteki gerçeğin eski ve sezgisel bir kavranışıdır. Ve bu kavrayış, daha iyi bir dünyanın inşası için çok sağlam bir temeldir; ve daha iyi bir dünya için mücadele etmek için muhteşem bir neden.
* 13 Aralık 2015 tarihinde New Internationalist sitesine yayınlanan bu metin, daha sonra La Via Campesina’nın web sitesinde yayınlanmıştır.
http://viacampesina.org/en/index.php/actions-and-events-mainmenu-26/-climate-change-and-agrofuels-mainmenu-75/1954-which-way-after-paris-agreement
i Daha fazla bilgi için bknz: http://www.independent.co.uk/news/world/americas/brazilian-land-activist-killed-in-dispute-over-experimental-gm-farm-399021.html
ii Daha fazla bilgi için bknz: http://viacampesina.org/en/index.php/main-issues-mainmenu-27/human-rights-mainmenu-40/1901-syngenta-convicted-in-brazil
iii (çev. notu) Bu yazı Paris COP21 zirvesinin hemen sonrasında yazılmıştır. Yazar, COP21 süreci boyunca çiftçilerin yaptıkları etkinliklere ve eylemlere gönderme yapmaktadır.
iv (çev. notu) GRAIN, uluslarası araştırmalar yapan, farklı ülkelerdeki ağlar arasında bağlantılar kuran, küçük ölçekli tarımı ve biyoçeşitliliğin korunmasını savunan bağımsız bir örgüttür. Daha fazla bilgi için bknz: https://www.grain.org/
v Daha fazla bilgi için bknz: http://newint.org/blog/guests/2015/12/07/a-brief-history-of-really-bad-ideas/
vi (çev. notu) La Via Campesina’nın “yanlış çözüm önerileri”ni deşifre ettiği kısa metinler için bknz: GDO’lar: http://www.karasaban.net/iklim-gercek-problem-yanlis-cozumler-1-gdolar/
Biyoyakıtlar: http://www.karasaban.net/iklim-gercek-problem-yanlis-cozumler-2-biyoyakitlar/
REDD+: http://www.karasaban.net/iklim-gercek-problem-yanlis-cozumler-3-redd/
İklime Duyarlı Tarım: http://www.karasaban.net/iklim-gercek-problem-yanlis-cozumler-4-iklime-duyarli-tarim/
vii (çev. notu) La Via Campesina’nın Paris COP21 etkinlikleri için bknz: http://www.karasaban.net/cop-21-la-via-campesina-etkinlikleri/
viii (çev. notu) Güney Afrika’da, Nelson Mandela ile özdeşleşmiş, ırkçılık karşıtı hareket.