İnsanlar nesneler yapmaktan, malzemeleri eline almaktan ve bunların şekil alıp arzulandığı gibi ortaya çıktığını görmekten hoşlanır ve bu ürünlerden de gurur duyar. Ve insanlar çalışıp faydalı olmaktan da hoşlanır, zira işin bir ritmi vardır ve tıpkı oyun gibi kendiliğinden hislerden doğar ve faydalı olmak için insanları iyi hissettirir. Üretken iş bir tür yaratımdır, insan kişiliğinin doğaya yayılmasıdır. Ancak özel ya da devlet kapitalist üretim ilişkilerinin ve hangi sistemde olursa olsun şimdiki gibi olan makine endüstrisinin, bütün sıradan insanların hazzetmediği ekonomik çalışmanın, işin içgüdüsel hazlarını şimdiye kadar yok ettiği de bir gerçektir. (Yine de işsizlikten korkulur ve işlerini beğenmeyen insanlar boş zamanlarında ne yapacaklarını bilmez). Kapitalist ya da devletçi-sosyalist ekonomilerde verimlilik, araçları kullanmaktan daha ziyade karlar ve genişlemeyle ölçülür. Kitle üretimi, emeğin hareketlerini küçük aşamalarda analiz edip ürünleri ülkeden uzağa dağıtarak herhangi bir şey yaratma hissini yok eder. Ritim, düzgünlük, tarz insandan çok makineye aittir.
Ekonominin iki zıt kutup olarak üretim ile tüketime bölünmesi, işin bir yaşam tarzı olabileceği koşullardan uzakta olduğumuz anlamına gelir. Bir yaşam tarzı araçların sonunda birleştirilmesini gerektirir ve işin, kendinde ve faydalı amacı bakımından tatmin eden, aralıksız tatmin edici bir eylemlilik süreci olarak düşünülmesi gerekecektir. Bu tür düşünceler birçok ahlakçı-iktisatçının, esnaf loncalarının ve küçük pazarların usta zanaatkâra söz hakkı tanıdığı ve üretim, bölüşüm ve tüketimin her evresinde yetki verdiği sınırlı bir toplumdaki el zanaatı koşullarına geri dönmeyi istemesine neden oldu. Aynı değerleri modern teknoloji, ulusal bir ekonomi ve demokratik bir toplumla elde edebilir miyiz? Bu amaçla verimlilik ve makine üretimini yeniden değerlendirelim.
Amerikan büro ve fabrikalarının karakteristiği, dakiklik hususunda katı disiplinli olmasıdır. (Bazı eyaletlerde yasa, emeği korumak ve sigortayı hesaplamak için puantörler ister). Şimdi işçilerin takımlar halinde birlikte çalıştığı, ticaretin mektuplarla hızının hesaplandığı, makinelerin geçici bir enerji kaynağı kullandığı birçok örnekte, tıpkı herkes gibi dakik ve zamanında bulunmak verimlilik bakımından elzemdir. Ancak genelde işin kendisi yapıldığı müddetçe, her insanın işinin hangi saatte başlayıp sonlandığının çok az önemi vardır. Çoğunlukla iş evde ya da vasat biçimde, yerinde veya şurada burada yapılabilir. Ne var ki, ucuz kalemşorluk ya da ticari sanat örneklerinin dışında, bu gevşekliğe (bu işçilerin ekonomiyle her halükarda sıkıntılı bir ilişkisi olduğu için genellikle) asla müsaade edilmez. (William Faulkner’ın MGM’e evde çalışıp çalışamayacağını nasıl sorduğuna dair hoş bir öykü vardır ve “Elbette” diye yanıtladıklarında Faulkner Oxford, Mississippi’ye geri dönmüştür).
Dakiklik esasen verimlilik için değil disiplinin kendisi için istenir. Disiplin gereklidir çünkü iş zahmetlidir; belki de bu çalışma fikrini daha da zahmetli yapar ancak işin kendisini çok daha tahammül edilebilir kılar zira o bir yapı, bir kararlılıktır. Disiplin, bir kez sabah erken yataktan kalktıktan sonra, gerisinin kolayca ardından geldiği işi gayri şahsi ikincil bir çevre içerisinde kurar. Zamanın düzenlenmesi, kişisel ortamdan ayrılması: bunlar işin bir yaşam tarzı olmadığının işaretleridir; bunlar ne olursa olsun doğrudan kişisel ilgiyle enerji sarf edilemeyecek, kişisel ilgiyle karıştırılmamış işin halledilebildiği yöntemlerdir. Bahçe Kent planlarında evlerden “teknolojiyi izole ettiler”; biz de işi evlerden izole ediyoruz. Fakat evleri işten yalıttığımızı söylemek daha doğrudur. Örneğin, bir adamın eşinin ya da çocuklarının onu işte ziyaret etmesi vahimdir; bu ayrıcalık en üst patronlar için saklı tutulur.
ÜRETİMİ YENİDEN DEĞERLENDİRMEK
Tatmin edici endüstriyel iş bölgesi planlamasında, bundan dolayı, dört temel ilkeyi hesaba katarız:
Disiplin yerine dakikliği makul göstermek ve ev ile küçük dükkan üretimi evrelerini katarak kişisel ve üretken şartların daha yakın ilişkisini sağlamak; ve tam tersi üretken olmadığı düşünülmeye başlayan kişisel ilişkilere uygun teknik kullanımları bulmak.
Ürünün üretiminin bütün aşamalarında bütün işçiler için bir rol; deneyimli işçiler için ürünün tasarımında ve makinelerin tasarı ve işleyişinde söz hakkı ve yetkisi; ve herkese ulusal ekonomide, özgün sanayilerinde, en iyi bildikleri şey temelinde politik bir sözcü.
Çeşitli şartlarda herkese en çok yönlü hizmeti vermek için teknik temellerin yanı sıra psikolojik ve ahlaki temellerde tasarlanmış bir iş programı. Teknoloji ve ekonomide bile insanlar aracın yanı sıra aynı zamanda amaçtır da.
Her topluluğun dayanışma ve bağımsız bakış açısıyla daha büyük bir bütüne katılabildiği görece küçük birimlerin yanı sıra görece kendi kendine yeterlik.
Bu ilkeler karşılıklı olarak birbirine bağlıdır:
1. İş ve ev şartlarına ilişkin mevcut ayrımı bozmak için her iki şekilde davranabiliriz: (a) Üretimin belirli kısımlarını ev-atölyeleri ya da evin yakınına getirin; ve (b) şimdi ekonominin parçası olarak düşünülmeyen ev içi işi ve belirli üretken aile ilişkilerini daha büyük ekonominin tarz ve ilişkilerine dâhil edin.
(a) İmalat tezgâhlarının mevcut artışını ele alın. Bir zamanlar dikiş makinesinin yaygın şekilde dağıtılmış yegâne üretken makine olduğu söylenebilirdi; ancak şimdi, elektrikle çalıştırılan binlerce küçük makine dükkânları fikri yaygınlaşıyor; küçük elektrikli aletler en çok satan metalardır. Genellikle, kömür ve buhardan elektrik ve petrole geçiş makinelerin tek bir çevirme mili etrafında toplanmasının en önemli nedenlerinden birini gidermiştir.
(b) [Ralph] Borsodi, Aristoteles ekonomisine geri dönerek, çoğunlukla şamatalı gerçekçiliğin beraberinde, yemek yapma, temizlik, tamir etme ve eğlendirme gibi ev üretiminin, peşin para olmasa da, muazzam bir ekonomik değeri olduğunu göstermiştir. Mesele ev üretiminin, kendine özgülüğünü yok etmeden, teknik araçlar ve kitlesel üretime ilişkin birkaç uzman tavrıyla hafifletip zenginleştirmektir.
Ancak evlerde ve ailelerde tatmin edici üretken bir hayat bulmanın en önemli kısmı kişisel ilişkilerin ve şartların analize, örneğin tarladan geçindikleri müddetçe eşlerin üretken elbirliği ya da şimdilerde ekonomik olarak dışlanan çocukların ve yaşlıların üretken yeteneklerine dayanır. Bu ancak kaynaşmış toplulukların deneyimleriyle çözülebilen aşırı ahlak yoksunluğu ve kırılganlığa ilişkin duygusal ve ahlaki sorunlara yol açar.
2. Endüstriyel işin saçmalığıyla ilgili en önemli neden, her makine işçisinin bütün üretim düzeninden değil de yalnızca birkaç süreçten haberdar olmasıdır. Ve binlerce ürün nasıl ve nereye olduğunu bilmediği yerlere dağıtılır. Verimlilik yukarıdan, öncelikle üretimi basit süreçleri içerisinde değerlendirip bunları makinelerde oluşturulan kombinasyonlarda sentezleyen, daha sonra da lojistik miktarını vb. ayarlayıp işleri tayin eden uzman yöneticiler tarafından örgütlenir.
Yukarıdan örgütlenen bu verimliliğe karşı bu işlevi işçilere vermeye çalışmalıyız. Bu eğer işçiler bütün işlemlere dair tam bir kavrayışa sahip olursa uygulanabilir. Akademik ve doğrudan üretken olmayan fabrikayla bağlantılı bir endüstri okulu olmalıdır. Şimdi çırakları ve mezunları ayıralım. Çıraklara, okullarıyla birlikte, daha monoton iş verilir; mezunlara ise idareci ve koordinatör işi, ince işler ve son cilalar verilir. Bir çırağı mezun eden başyapıt sanayiyi ilerleten yeni bir icat, yöntem ya da başka pratik katkıdır. Ustalar öğretmendir ve işlerinin parçası olarak temel değişimlere bakarak özgür tartışmaları devam ettirirler.
Böyle bir kuruluş kesintisiz üretim programından büyük ölçüde uzaklaşır; ancak uzun vadede insanların kendileri için çalışması ve bölüşümde söz hakkı olması için daha etkin olup olmayacağını göstermesi bir soru olarak ortadadır. Bununla yalnızca ekonomik demokrasi ya da sosyalist mülkiyeti kast etmiyoruz. Bunlar zorunlu kontrollerdir ancak öyle endüstriyalizmin politik anlamı değildirler. Gerekli olan, her birimin kendi uzmanlığına ve ortaya koyacağı şeye dair pazarlık gücüne dayanarak bütün toplumla elbirliği ettiği üretken birimler temelinde ekonomik demokrasinin örgütlenmesidir. Bu sendikalizmdir, tamamen endüstriyel bir kent toplantısıdır. Her üretken birimin bağımsız gücünü garantilemek için görece bölgesel bir kendine yeterliliğe sahip olması gerekir; bu tarla ve fabrikanın birliğidir.
3. Makine işi mevcut biçimiyle bir “yaşam tarzın”dan daha çok genellikle aptallaştırıcıdır. Çözüm ise işi, teknik ve ekonomik temellerin yanı sıra psikolojik ve ahlaki temellerde seçmektir. Amaç çok yönlü bir ortam sağlamaktır. İş takım çalışması ve bireysel iş ya da fiziksel iş ve entelektüel iş olarak bölünebilir. Ve sanayiler doğru çeşitliliği vermek üzere çevrelerde bir araya getirilebilir. Örneğin, döküm cam, şişik cam ve optik aletler; ya da genel olarak sanayi ile tarım, fabrika ile ev içi iş gibi. Muhtemelen en önemlisi ve yine de bir yolunu bulması güç olan beceri ve güçler, rutin ve girişken, itaat etme ve emir verme bakımından bölünmedir.
Sorun her insan için çok yönlü bir iş programı düşünmek ve programın uygulanabilir olması için binaları ve tarlaları düzenlemektir.
4. Fabrika ve tarlanın kaynaşması bizi bölgecilik ve bölgesel görece özerklik fikrine götürür. Bunlar aşağıdaki esas bölümlerdir:
(a) Kendi kendine geçimin ve dolayısıyla küçük kent merkezlerinin (200.000) temeli olarak çeşitlendirilmiş tarımcılık.
(b) Ulusal ekonominin önemli bir kısmının sıkı bir şekilde kontrol edilmesi için bir dizi karşılıklı bağımlı sanayi merkezi. (Söz konusu fikir her zaman gerçek iktidarla korunan özgürlüğe elde edecektir).
(c) Bu sanayiler, bölgesel tarla, maden ocağı ve enerji kaynakları etrafında gelişmiştir.
Farklı çiftçiler bağımsız olabilir ve küçük tarlalar bu yüzden, kaçınılmaz olarak köylü muhafazakârlığın değilse de, her zaman toplumsal istikrarın temeli olmuştur. Öte yandan, şu anda arzu edilen makineler için çiftçinin nakit paraya ve kendisini kasabanın daha büyük ekonomisiyle bağlara ihtiyacı vardır.
Sanayi işçisinin politik sorunu tersidir, zira her sanayi, hem malzeme hem de dağıtım açısından tamamen ulusal ekonomiye bağlıdır. Ancak sanayilerin bölgesel bağımsızlığı ve fabrika ile tarla işinin yakın entegrasyonu yoluyla -fabrika işçileri en yoğun sezonda tarlaları devralması; çiftçilerin kışın fabrika işini yapması; kasaba halkı, özellikle çocukların kentte yaşaması; çiftçilerin yurt içinde fabrikalar için küçük bölümler yapması- bir bütün olarak endüstriyel bölge ulusal çapta kendi bağımsız pazarlık gücünü koruyabilir.
Bu federal sistemin genel belirtisi yerel bölgesel pazarın ulusal pazardan ayrılmasıdır. Nakliye bakımından, yerel pazarda yürüyerek, bisikletle, el arabası ve arabayla hizmet verilirken ulusal pazarda uçak ve tır kamyonu ile hizmet görülür.
(Şimdi bütün bunlar -ademi merkezi birimler, çifte piyasalar, endüstrilerin ekonomik ve tekenik temellerin yanı sıra psikolojik ve politik zeminlerde de seçilmesi- bütün bunlar, şimdiki halde bu birlik halihazırda arzulanan hiçbir şey bırakmayan bir kıtlık ve hatta ölçüsüz olan bir verimlilikle var olduğunda, kaynaşmış bir ulusal ekonomi elde etme yolunda tuhaf ve dolambaçlı gibi görünebilir. Fakat biz içinden yeniliğin çıkacağı ve işin kendi saiklerinin olacağı farklı bir verimlilik ölçütü hedefliyoruz; en önemlisi, dış hayatın en yüksek ve en yakın idealleri olan özgürlük, sorumluluk, işçi ve girişimci olarak öz-saygıyı amaçlıyoruz. Bu amaçlarla karşılaştırıldığında mevcut sistemin bize sunabileceği bir şey yoktur.)
(1947)
İng. Çeviren: Güvencesiz Çevirmen
Kaynak : http://onbirincitez.wordpress.com/- 18 Eylül 2012