2008 yılında yaşanan gıda kirizinde gündeme pirinç fiatları getirilmiş ve yapısal dengesizlikler “pirinç ekseninde” boğulmaya çalışılmıştı. Şimdi de dünyadaki tarımsal ve beslenme dengesizliklerinin “buğday ekseninde” tartışıldığını ve boğulduğunu izliyoruz.
Son yılların en yüksek hava sıcakları ve yoğun yağışlar Avrupa ve Orta Asya’da buğday üretiminin azalmasına neden olurken‚ arz tarafında yaşanan bu daralma buğday piyasalarında paniğe neden olmakta. Buğday fiyatlarında yaşanan sert yükselişler diğer tarımsal emtia fiyatlarının da yükselmesine neden oluyor.
Son 130 yılın en sıcak yazını yaşayan dünyanın üçüncü büyük buğday ihracatçısı Rusya’nın tahıl alanlarının beşte biri hasar gördü ve Rusya buğday ihracatını yasakladı.
Son operasyonda sürekli buğdayın öne çıkarılmasına rağmen diğer tarımsal ürünlerde de durum çok farklı değil. Son dönemde şeker‚ mısır ve arpa fiyatlarında da anormal yükselişler yaşanmakta. Örneğin; arpanın fiyatı haziran ayı ortalarından bu yana yüzde 130 yükselmiş durumda. Avrupa Birliğinde geçen yıl sağlanan rekor üretim sayesinde büyük bir arpa stoku var. Ancak yeterli stokun olması bile vadeli işlemlerde arpa fiyatlarının anormal spekülatif yükselişlerini engelleyemiyor.
Tüm bu olumsuzlukları kullanan para baronları‚ vadeli piyasalarda buğdayın fiyatını haziran ayından bu yana yüzde 80 yükseltirken‚ buğdayda son 28 ayın en yüksek fiyatı görüldü.
Fonlar yine sahnede
Rusya’nın buğday ihracatını yasaklamasının ardından vadeli işlemlerde fiyatı hızla yukarı giden buğdayda‚ spot piyasada durum aslında oldukça sakin…
Spekülatif amaçla‚ fonların para kazanmak için panik havası estirerek saldırdığı vadeli işlemlerde fiyatların hızla yukarı gitmesine karşın‚ ABD spot piyasalarında buğday fiyatlarında sakinlik söz konusu… Hatta gündeme getirilmemesine rağmen panik havasının en başında vadeli işlemlerde hızla yukarı giden fiyatlara karşın‚ spot işlemlerde buğday fiyatları son dokuz ayın en düşük seviyesine gerilemişti… Sonrasında ise vadeli fiyatın yükselmesi spot fiyatları da yukarı çekmiş ve spekülatörlerin elleri nihai tüketicinin midesine kadar uzanmıştır…
Son yaşanan hadise de diğer zamanlarda olduğu gibi‚ fonların liderliğinde aşırıya kaçmış bir fiyat hareketinden başka bir şey değil. Diğer piyasalardan gıda mallarına geçen fonların para kazanmak için “temel nedenleri” arkasına alıp vadeli işlemlerde yine fiyatları yukarı taşıyarak daha fazla kazanmak adına yapılan bir para harekâtından başka bir şey değil… Fonlar zaman zaman yeni para kazanma alanları açmak için bu oyunu oynuyorlar. Hisse senedi ve diğer piyasalardan kazançlarını realize eden yatırımcılar böylece kendilerine yeni bir alan açmış oluyorlar…
Küresel buğday piyasasındaki spekülatif buğday pozisyonlarına baktığımız zaman fonların para kazanmak için yaptığı işlemler daha net ortaya çıkmaktadır. 2009 Haziranından buyana buğday vadeli işlemlerinde ilk kez net olarak alım yönünde (long pozisyon) pozisyonlarının açıldığını görmekteyiz.
Kriz ABD’nin işine yarar
Geçtiğimiz dönemde‚ ABD tarım bakanlığı 2010 buğday rekoltesinin 2002’den buyana en yüksek rekolte seviyesinde olacağını açıklamıştı. Bu açıklamanın ardından arzı bol olması beklenen buğday fiyatlarında aşağı yönlü bir baskı yaşanmıştı. Diğer taraftan ABD buğday stokları bu hasat döneminde son 23 yılın en yüksek seviyesinde. Yani Rusya’daki kuraklık ABD’ye yaramış oluyor…
Rusya 2008 ve 2009 yıllarında gerçekleştirdiği yüksek buğday hasadı sonrasında buğdayı küresel piyasalarda diğer buğday ihracatçısı ülkelere nazaran daha ucuza satıyordu. Rusya’da yaşanan olumsuzluklar ve buna bağlı olarak Rusya’nın buğday ihracatını yasaklaması küresel buğday piyasasında rakipleri olan ABD‚ Avrupa ve Avustralya gibi diğer buğday ihracatçılarının işine gelmekte. Rusya’nın geçici bir süreliğine küresel buğday piyasasından çekilmesiyle oluşacak boşluğu diğer buğday ihracatçısı ülkeler (özellikle ABD) doldurmak isteyeceği için buğdayda rekabet kızışacaktır.
Yükselişlerden kimler kazanıyor
Tarımsal ürünlerin fiyatları vadeli borsalarda kısa süreli olarak ne kadar artarsa artsın üreticiler yani çiftçiler bundan yararlanamamaktalar. Örneğin Londra vadeli işlem borsasında (LIFF) kakao üzerine büyük miktarda alım işlemi yapan bir hedge fon‚ kakao fiyatlarını son otuz yılın en yüksek seviyesine yükseltti. Bu durumun dünyanın bir numaralı kakao üreticisi Fildişi Sahili’ndeki üreticileri abat etmesi gerekirken onların hayatlarında hiçbir şey değişmedi. Çünkü hasat edilen kakaonun fiyatında onlar için bir değişiklik olmadı. Vadeli piyasalardaki fiyat yükselişleri doğrudan spekülatörlerin cebine giriyor…
En büyük tehlike: İklim değişikliği
ABD’li bilim adamlarının araştırmasına göre; iklim değişikliği tarımsal üretimi yavaş yavaş öldürmekte. Asya’da pirinç üretiminin son 25 yılda yüzde 10 ile yüzde 20 arasında azaldığı görülmüştür. Aynı raporda‚ iklim değişikliğinin birçok çevre sorununu yanı sıra dünyada bir gıda krizine de neden olabileceği vurgulamıştır. Geçtiğimiz yıl yayınlanan başka bir çalışmada ise‚ 2100 yılında dünya nüfusunun yarısının iklim değişikliği kökenli bir gıda krizi ile karşılaşabileceği öngörüsünde bulunulmuştu.
Sonuç
Kasım 2009’da “Yeni bir gıda krizi mi geliyor” başlığıyla kaleme aldığımız yazıda “…dibe vuran faiz oranları da faizle para kazanmanın zor bir dönemini global para baronlarına yaşatmaktadır. Bu nedenle de paranın kazanmak için kayacağı yeni alanların açılması gerekmektedir. Bu alan da maalesef önümüzdeki dönemde şartları “spekülasyon için olgunlaşan” temel gıda maddelerinden başka bir alan olmayacaktır… İnsanoğlunun kendi eliyle yaptığı iklimsel bozuklukların‚ küresel ısınma ve dengesizliklerin tarımsal gıda üretimine bu sene darbe indirip fiyatları rekor seviyelere çıkarması beklenmektedir” diye tespitlerde bulunmuştuk.
Bizce dikkate alınacak şey; kısa vadeli fiyat hareketleri olmamalı. Dünya ciddi olarak iklim değişikliğinin faturalarını ödemeye başlamıştır. Rusya’da ki yangınlar ve Pakistan’daki sel felaketinin küresel iklim değişikliğinden kaynaklandığı genel kanaattir. Yukarıda kısaca değindiğimiz ve sonucu felakete çıkan birçok iklim değişikliği çalışmaları önümüzdeki yıllarda tarımsal hasadın düşeceğini ortaya koymaktadır.
Tarımsal ürünlerin önemi giderek daha fazla anlaşılmaktadır. Avrupa Birliğinde tarım desteği bütçenin yüzde 40’ı‚ Türkiye’de ise yüzde 2’ler seviyesindedir. Türkiye’nin bu noktada ciddi bir tarım politikasına ihtiyacı vardır. Günü kurtarmaya yönelik önlemler yerine bir an önce yapısal politikaların devreye sokulması gerekmektedir.
Gelecek “yeniden” tarımın olacaktır…
Kaynak : Basaksehirrehberi- 16 Ağustos 2010