Portekiz hükümetini kemer sıkma önlemlerinin en kötüsünü geri çekmeye zorlayan yakın tarihli büyük protestoları takiben birçok kişi, başkaları başarısız olurken Portekiz hareketlerinin nasıl zafer kazandığını merak ediyor. Rhiannon Colvin, mevcut duruma içerden bir bakış sunuyor.
Portekiz bir güzellikler, mizah ve huzur ülkesi. Doğa cenneti, Latin neşesi ve melankolik şarkıların ülkesi. Bir zamanlar güçlü bir sömürgeci imparatorluk olan bir ülke, kendisini küresel politikada sadece bir nokta olarak buluveriyor. Bir zamanların kontrol edeni ve sömüreni, şimdi kendisini, burada ‘Troyka’ olarak bilinen ve Uluslararası Para Fonu IMF, Avrupa Merkez Bankası ve Avrupa Birliği’ni ifade eden şeyin ellerinde manipüle edilmiş ve güçsüz görüyor.
Portekiz’deki mevcut durum, haberlerden de duymuş olabileceğiniz gibi, son derece kasvetli. Trokya, Portekiz hükümeti ile birlikte, hiçbir demokratik müzakere olmaksızın Portekiz halkına kemer sıkma önlemleri dayatıyor. Bu önlemler hükümetin Troyka’dan 78 milyar dolarlık kurtarma paketi karşılığında kabul etmek zorunda olduğu politikalar şeklinde geliyor. Bu politikalar, su ve elektrik gibi kamu hizmetlerinin özelleştirilmesini, restoranlarda KDV’nin yüzde 13’ten yüzde 23’e yükseltilmesini, kamu çalışanlarında ve ücretlerinde kesinti yapılmasını ve en şok edici olanı da, şirketlerden aynı vergiyi yüzde 6 oranında keserken, çalışanların sosyal güvenlik katkı paylarının yüzde 11’den yüzde 18’e çıkarılmasını içeriyor. Bu politika, halk tarafından çok net bir şekilde “patronlara para ödemek için işçilerin soyulması” olarak görülüyor ve Portekiz’de diktatörlüğün 1974’teki yıkılışından bu yana görülen en büyük protestoları tetiklemiş durumda.
Bu bağlamda, şehirdeki çok etkileyici ve faydalı bir etkinliği deneyimlemek üzere Lizbon’a tam zamanında vardım: kültürel ve politik bir festival olan ‘Festival Avante’, seçimlerde tutarlı bir şekilde aldığı yüzde 7 ila yüzde 11 oyla ülkede halen geniş bir siyasal varlık sürdürmekte olan Portekiz Komünist Partisi tarafından düzenleniyor. Politik tartışmaları, şaşaalı bir komünist marş da dahil her türden müzikle birleştiren devasa bir etkinliği görmek; bu, benim için büyüleyici bir deneyimdi. Konuşmaların birçoğu, dünyanın birçok yerinde bıkkınca denk geldiğim, esasen ‘krize çözüm için partiye katıl’ çizgisindeki geleneksel komünist retorikten oluşuyordu. Ancak konuştuğum gençlerden birçoğu, yapıyı değiştirmeksizin, yetkiden, hazdan, ilhamdan, gerçek değişimden yoksun bir şekilde, başka bir partiye oy vermenizi isteyen bu politik çizgiden aynı ölçüde bıkkındı ve yeni bir şey, politika yapmanın farklı bir yolunu arıyor olmaları harikaydı. Kurduğum bağlantılar, beni hızla Lizbon’un alternatif politik sahnesine götürdü.(1)
Lizbon, diğer Avrupa şehirlerinin koşturmacasından, gösteriş ve azametinden uzak, güzel ve sakin bir şehir. Onun güzelliği, dağlarından çiçekler gibi inen eski mahallelerinde, ücretsiz caz ve akrobasi gösterilerinde, günbatımında, eski tramvay gezilerinde veya gözden uzak köşe ve binalarında bulunabilir. Alternatif politik sahne de bunun gibi. Grup ağları küçük ama yine de güzellik ve yaşam dolu, onu oluşturan insanlar ve yerler gözden ırak ve sakin ama yine de özel ve büyümekte. Halk yemekleri, bisiklet atölyeleri, kültürel etkinlikler ve politik tartışmalar düzenleyen RDA69 veya kentlerde ve kırsal bölgelerde sürdürülebilir komün alternatifleri oluşturma üzerinde çalışan Geçiş Ağı gibi bazı gruplar yıllardır mevcut. Ancak geçtiğimiz yıl boyunca, bu politik sahne epeyce büyüdü ve Portekizlilerin politik eyleminde geniş ve radikal bir varlık kazandı. Her ikisi de İspanya’daki 2011 hareketlerinden ilham almış olan ‘15 Ekim Hareketi’nden ‘Öfkeliler’e kadar, bu gruplar meydanları işgal etti ve 15 Eylül’de katıldığım ve en son büyük gösteri (Portekiz’in 30 yıldır gördüğü en büyük protesto) olan sonuncusu dahil 2011 ve 2012 boyunca kalabalık gösterileri mobilize etti. Bu politik eylemin şekli ve ölçeği, Portekiz’deki genç kuşak tarafından daha önce deneyimlenmemiş, bu nedenle de çok ihlal verici bir şey.
Bu politik içerikle bağlantılı ve onda önemli bir rol oynayan ise, yeni ve heyecan verici işsizlik karşıtı hareketler oldu. İşsizlik hiçbir şekilde Portekiz’de yeni bir mesele değil. Görüştüğüm birçok kişi 10 yıldır uzun süreli sözleşmesiz işçiydi ve işsizlik 2000’lerin başından beri meseleydi. Ancak 2008 mali krizi ile birlikte belirgin şekilde arttı ve şu anki yüzde 20’lik orana veya 1,3 milyona varana dek son birkaç yılda giderek büyüdü. İspanya ve Yunanistan’ın aksine, burada halkın tepkisi yavaştı ve asgari ücrette artış veya kamuda istihdamın korunması çağrıları ile sendikaların ve geleneksel solun etkisindeydi ancak mevcut işsizliğe çok az vurgu vardı (bazı alaycılar, sebebin işsizlerin sendikalara verecek parası olmaması olduğunu söyleyecektir). Bu bıkkınlıktan, geleneksel doktrin ve yapıların dışındaki yeni gruplar, ana olarak da Güvencesiz İşçiler (Precarious Inflexives) ve İşsizler Toplumsal Hareketi (Movimento Sem Emprego – MSE) ortaya çıktı. Analizlerim katıldığım toplantılardan, kolektif eylemlerden, birebir görüşmelerden ve dostluklar üzerinden oluştu. Görüş ve analizlerimi ortaya koymadan önce kısaca bu hareketlerin genel çerçevesini çizeceğim.
MSE, epeyce vakit geçirdiğim ve çok yakınlaştığım bir hareket. Birçok farklı ideolojik arka plandan gelen insandan oluşuyor ancak hepsi kendini işsiz işçilerin hakları için, parti yapısının dışında farklı ve yaratıcı yollarla mücadele etmeye ve yeni bir alan oluşturmaya adamış. Grup çeşitlilik arz ediyor, dışa açık ve işsizler için asgari hakların elde edilmesine, işsizlerin birbirleri ile iletişim kurması ve paylaşması için alan yaratmaya, işsizler için ücretsiz ulaşım hakkı elde edilmesine ve nihai olarak da çalışma hakkı için kolektif mücadele etmek amacıyla işsiz işçiler sendikaları oluşturmaya yönelik kampanyalarla sürekli büyümekte. Güvencesiz İşçiler, farklı bir yaklaşıma sahip ve çok güvencesiz ve esnek işlerde çalışanların haklarının elde edilmesine daha fazla yoğunlaşıyor. Lizbon’un merkezinde, örgütlenme merkezi olarak işlev gören, politik tartışmalar ve film gösterimlerinin yanı sıra, bar, kütüphane ve müzik mekanı da olan bir yer açmışlar. Bu hareketin, sol bir siyasal parti olan Bloco de Esquerda ile pek çok bağlantısı var ve başlangıcından bu yana Portekiz siyasetinde büyük bir etkiye sahip olmuş.
Bu gruplar arasındaki temel ve kilit önemdeki fark sınıf kompozisyonları ve analizleri. MSE, çıkış yolları çok sınırlı, çok daha sert işsizlik koşullarında yaşayanlardan oluşuyor ve politikalarına güçlü bir sınıf analizi hakim. Güvencesiz İşçiler grubunu oluşturan insanlar daha varlıklı bir ‘kültürel profesyonel’ arka plandan geliyor, kesinlikle kolay bir durumda değiller ama temel geçim koşulları şu anda MSE’deki birçokları ölçüsünde tehdit altında değil ve bu nedenle daha sanatsal ve kültürel direniş formlarına katılıyorlar.
Bu gerçeklik dahilinde, bulgularım ve gözlemlerim neler? İzlekler ve eğilimler neler?
Birincisi, Portekiz hükümeti işsizlere çok az destek sağlıyor ve sosyal güvenliğe erişimi çok zor hale getiriyor. Hak sahibi biri, ayda yaklaşık 400 Avro alıyor ki bu miktarla eğer kiradaysanız yaşamanız imkansız (burada barınma yardımı yok). Ancak hak sahibi olmak için, öncelikle bir yıl boyunca sürekli bir işte çalışmış olmanız gerekiyor (bu da Portekiz’deki birçok kişiye uyan bir gerçeklik değil ve eğitimini tamamlayan herkesin işsizlik yardımından yararlanamayacağı anlamına geliyor). İşsizlik yardımı aldığınızda ise sürdürmek zor ve en fazla iki yıl sürüyor. Bu nedenle, görüştüğüm birçok kişi genç olduğundan ve eğitimlerini tamamladıklarından bu yana formel bir iş bulamadıklarından, bu yardımdan faydalanamıyorlar ve bunun yerine evde oturup anne babalarının artırabildiği üç beş kuruşla yaşamaya çalışıyorlar. Gözlemlediğim bir başka çekirdek strateji ise göç. Belirgin seçenek daha iyi durumdaki diğer Avrupa ülkelerine göç, daha az belirgin olanı da Brezilya ve Angola gibi eski sömürgelere, kırsal alanlara ve aile çiftliklerine göç. İkisi, sömürge ülkelere ve kent merkezlerine tersine göç normlarını tamamlıyor. Son olarak ise, birçok kişi akademi ve araştırma alanında mümkün olduğunca uzun kalmaya çalışıyor, bunlar şanslı olanlar, bağlantısını sürdürenler ve en eğitimliler ama hepsi de bunun uzun vadede sürdürülebilir olmadığının farkında.
Peki, toplumsal hareketler analizim ne? Portekiz’deki krizden çıkacak çözümler ve pozitif değişim potansiyeli ne?
İşsizliğe karşı mücadele eden toplumsal hareketler ve gruplar şimdilik sayıca ve etki bakımından büyümeye, sorun konusunda farkındalık yaratmaya, insanları bir araya getirmeye ve hükümete karşı hakları için mücadelede harekete geçirmeye odaklanıyorlar. Olumlu olan şey, bunu yeni ve yaratıcı şekillerde, geleneksel yapıların dışında, yeni aktivizm ve değişim formlarına açık olarak ve farkındalıkla yapmaları. Ancak bence bu mücadeleye eklenmesi gereken bir öğe daha var. Hükümetin şiddetine ve adaletsizliğine karşı mücadelenin ve işsiz ve güvencesiz işçilerin temel haklarını elde etmenin öneminin yanında, yeninin yaratılması. Krizin yarattığı kolektif gücü ve enerjiyi yalnızca eskiye karşı mücadelede kullanmak değil, aynı zamanda yeni çözüm ve alternatifler de yaratmak. Evet, iş istiyoruz ama bize uzattığınız kırıntıları değil, yaratıcı olduğumuz, denetlediğimiz, keyif aldığımız ve sadece bir avuç insanın karı için değil birçoklarının yararına olan işleri istiyoruz. Bu, salt “krizin sorumlusu hükümettir ve halkın temel gereksinmelerini sağlamak zorundadır” argümanıyla hiçbir şekilde olmaz. Bunun yerine, bu kaostan çıkış için istediğimiz yeni gerçekliği yaratmaya başlamazsak işlerin daha da kötüleşeceğinin farkına varılması ile olur. Yıkıntıda bir fırsat olduğunu görmekle olur.
Portekiz, politik eylemin heyecan verici yeni bir aşamasında ve bu durum hafife alınmamalı. Parktaki gençlerden otostop yaptığım orta sınıftan bir iş adamına kadar konuştuğum herkes, bu krizin farkında ve öfkeli, radikal bir değişim gerektiğini düşünüyor. On yıllardır uykuda ve etkisiz kaldıktan sonra, Portekiz uyanarak yeni bir toplumsal değişim sürecine başlıyor ve bu sıkça kavgayla, öfkeyle ve hayır’la oluyor. Ancak bunun bir evet’e, insanların kolektif güçlerinin farkına vardığı ve çalışmanın, etkileşim kurmanın ve yaşamın alternatif yollarını burada ve şimdi yaratmaya başladığı, hem meydan okuyan hem de ilham veren bir politika formuna dönüşeceğini ümit ediyorum.
Portekiz’de potansiyel var, burada hem şehirlerde hükümete karşı mücadele eden kitlesel toplumsal hareketler hem de kırsal alanlarda alternatifler oluşturan küçük komünler var. Bence, gerçekten radikal ve uzun vadeli bir değişim gerçekleşecekse, bu iki mücadelenin bir araya getirilmesi gerekiyor. Bu hareketin, hem toplumsal hareketlerin sergilediği enerjiye, güce ve kitleselliğe hem de komünlerin yarattığı ilhama, fikirlere ve yeni gerçekliklere ihtiyacı var. Benim için, aynı anda hem eskiye isyan edip hem de yeniyi yaratma potansiyeline sahip binlerce genç, yaratıcı, aktif, ilham veren insandan oluştuğu için, genç işsizliği sorunu bu ikisinin sentezi için mükemmel bir alan oluşturuyor.
1. Burada, daha otonom ve yatay, geleneksel parti yapılarının dışında toplumsal değişim formları ortaya çıkaran sol görüşlere sahip kişi ve grupları kastediyorum.
Kaynak :http://dunyadanceviri.wordpress.com- 28 Ekim 2012