Başkent La Paz’ın 600 kilometre güneydoğusundaki Potosi şehrinin sokakları, 18 gündür devam eden genel grev sonucu toplanmayan çöplerle dolu ve yoksulluğa karşı kalkışılan halk isyanından dolayı bomboş. Bolivya’nın bu en yoksul bölgesini komşu bölgelerden ve Arjantin ve Şili’den ayıran Villa del Carmen, Betanzos, Chaqui, Dan Diego ve diğer yerlerdeki yollar barikatlarla kapatılmış ve 700’ün üzerinde araç buralarda mahsur kalmış.
Dükkânlar kapalı, kamu kurumları, özel kurumlar, okullar, marketler ve bankalar, her yerin kapı ve pencereleri kapanmış. Para makineleri boş, gıda ve yakıt kıt, ve enflasyon, geriye kalan temel ihtiyaç mallarının fiyatlarını alabildiğine yükseltmekte. Yalnızca, protestoları örgütleyen şemsiye örgüt Potosi Sivil Komitesi araçlarına dolaşma izni verilmiş olsa da, bu 160 bin nüfuslu şehrin bazı Potosili sakinleri, açık kalmış birkaç ara sokaktan bisiklet ve motosikletleriyle geçiyorlar. Hükümetle görüşmeler, geri çevrilen altı başvurudan sonra tarafsız bir şehir olan Sucre’de nihayet başlasa da, madenciler insanlara bu şehrin isyanda olduğunu hatırlatmak için, zaman zaman dinamitlerini patlatmaktalar.
Yoksullar iş bıraktı
Potosi’nin bütün caddeleri ve binaları birbirine bağlayan bütün geçitler, bu şehrin renkleri olan kırmızı, beyazla donatılmış, şehrin değişik yerlerine kurulmuş olan yaklaşık 500 mavi çadır kümesi, iktidar partisinin üyesi olduğu halde halkın baskısına dayanamayarak geçici olarak taraf değiştirmiş vali dahil, açlık grevine giden bine yakın kişiyi barındırıyor[1]. Başlangıçta iki MAS kongre üyesi de açlık grevine katıldı fakat partinin üst düzey yetkilileri tarafından başarı ile uygulanan baskı sonucu bu yönelimlerini terk ettiler.
Son birkaç gün içinde, 100 binin üzerinde kişi Potosi sokaklarına döküldü. Yakındaki Jatun Ayllu Yura köylüleri (bağımsız bir yerli topluluk), bir Japon uluslararası şirketi tarafından yönetilen ve bu yılın başlarında işçi ve köylülerle büyük anlaşmazlıklara neden olan bölgedeki en büyük maden ocağı San Cristóbal maden ocağına elektrik sağlayan hidro-elektrik santralini işgal etti[2]. Cristóbal’in, isyandan dolayı ihracattaki kaybı her gün 2 milyon ABD Doları. Birleşik madencilik sektörüyse yine isyan nedeniyle her gün 500 bin ABD Doları kaybediyor. Mevsim zirvesinde olduğu halde Potosi’de turizm, (bölgede kalmış birkaç sırt-çantalıyı saymazsak) ölü durumda. Anlamsız ve bariz şeylerin uzmanı olan prestijli Ekonomi ve Finans Bakanı Luis Arce, “bu isyan tüm Gayrı Safî Yurt İçi Hasılayı (GSYİH) etkileyecek,” şeklinde demeç vererek, “ülkeye büyük ekonomik zarar vermeden anlaşmazlığın çözüleceğini umut ediyoruz” dedi[3].
Protestolar, Bolivya hükümetinin bu yoksul bölgeye seçim sırasında verdiği bir dizi vaadi tutmaması nedeniyle ve halkın hoşnutsuzluğunu örgütlemek amacıyla yapılan 48 saatlik bir genel grevle, 30 Temmuz’da başladı. Anlaşma metni ilk olarak, 2009’da özet halinde bir dilekçeyle Sivil Komite tarafından Morales’e verildi. Hükümet suskun kalınca da, 48 saatlik grev, süresiz bir eyleme dönüştürüldü[4].
Hükümetin başvurduğu en belli başlı taktik, kayıtsız kalarak grevin soluğunu kesmekti fakat öyle görünüyor ki bu taktik, yalnızca, Potosi’nin, hükümetten talep edilen başlıca altı acil madde konusunda yürüttüğü azimli tavrına verilen destek tabanını radikalize etmeye ve genişletmeye yaradı. Potosi halkının talepleri:(1) Özellikle de çimento üretiminde kullanılan zengin kayalıklı Tahua dağı bölgesindeki sınır olmak üzere, Potosi ve Oruro bölgeleri arasındaki sınır sorununun çözüme kavuşturulması; (2) İş olanakları yaratmak bakımından, Coroma yerleşim yeri için vaat edilen çimento fabrikasının acilen kurulması; (3) Karachipampa’daki metal işleme fabrikasının yeniden açılması; (4) Potosi şehrinin yanında bir kale gibi yükselen, tarihî ve sembolik önemi çok fazla olan, büyük ve maden bakımından çok zengin Cerro Rico dağının korunmaya alınması; (5) bölgede turizmi cezp edecek uluslararası bir hava limanının kurulması; ve (6) vaat edilen anayolların yapımının tamamlanması[5].
Burada bahsi geçen bölge, ülkenin en yoksul (ortalama ömrün ulusal ortalamanın ciddi biçimde altında olduğu), son seçimlerde iktidar partisi MAS’a yaklaşık yüzde 80 destek vermiş olan, neo-liberal politikaların sürmesine karşı ve yaygın yoksulluğu önleyecek önlem alınmamasına karşı protestolarla ayaklanan bir bölgedir.
Protestoların sınıf karakteri biraz karışık. Protesto liderlerinin bir kısmı birleşmiş madencilerden oluşuyor. Bu birleşmiş madencilerin zengin tabakası, temelinde, Potosi’deki ulusötesi şirketler için çalışan ve kamu madencilerinin haklarına karşı savaşan, gerici ve küçük kapitalistler tarafından oluşturulmuş[6]. Bu protestocu liderliğin içinde, duruma, MAS tarafından satın alınarak bir “çözüm” getirilmesini kabul edebilecek kadar ticarî yanaşanlar da var.
Fakat ayaklanma, giderek çok büyümüş ve yaygın bir boyuta olgunlaşmış durumda. Tüm karayollarının koordineli bir çalışma ile ve aşılamaz bir şekilde kesilmesiyle ve on sekiz gün sürdürülen genel grevle (şehrin tümden kilitlenmesi) kazanılmış bir rejim, kitlesel halk desteği olmadan kolay kolay yürütülemezdi. Kısmen belirleyici söz hakkı olan birleşik madencileri de içeren Potosi Sivil Komitesi’nin görünürdeki liderliği altında isyana katılanlar arasında, yerli köylü halklar, resmî olarak çalışan sınıfların oluşturduğu çeşitli sendikalar, şehir yoksulları kitlesi, örgütlenmiş seks işçileri, üniversite öğrencileri, profesörler, artistler, entelektüeller ve hatta şehrin futbol takımı da var[7].
Yakında yazdığı bir muhalif yazıda, toplumbilimci José Mirtenbaum, “bölgenin tarihinden gelen ve şimdiye kadar hiçbir hükümetin ilgilenmediği gereksinimler, tüm vatandaşlara hitap eden bu tip adil ve meşru taleplerin, halk tarafından yükseltilerek dile getirilmesi sonucunu doğurur. İsyanın tarihî nedenlerinin niteliksel önemi ölçülemeyecek kadar muazzamdır. Bir topluluğun, halk olarak, doğal kaynaklarını geri isteme haklarını ve sembolleriyle ilgili diğer taleplerini dile getirmek üzere sokaklara dökülmesi tamamıyla yasal ve meşrudur,” diyor[8].
Neo-liberal madencilik ve eşitsiz kapitalist gelişme
Marksist coğrafyacı Neil Smith, bize, “sermayenin, kâr arayışı ve rekabet güdüsüyle, merkezîleşip yoğunlaşmasını sadece elini birilerinin yararına ötekilerin cebine uzatmakla kalmayıp, birilerinin yeri uğruna diğerlerinin mekânına da uzanarak yaptığını” hatırlatmaktadır[9]. 1985’te kalay fiyatlarının dibe vurmasıyla ve Bolivya’da 15 yıl sürecek vahşî neo-liberal yeniden yapılanma programlarının yürürlüğe konmaya başlanmasıyla, sermaye, bir zamanlar gümüş merkezi ve İspanyol İmparatorluğu’nun köle mezarlığı olan yoksul Potosi bölgesini giderek terk etmeye başladı ve Bolivya’nın yeni dinamik birikim merkezi, Santa Cruz’un tarımsal-endüstriyel, hidrokarbonca zengin, narkotiğin alıp başını gittiği, sağ-kanattaki merkezine girdi.
Ancak, 2002’deki meta üretimi artışında görülen patlamanın başlamasıyla ve hatta bugün de devamlı değişikliğe uğrayan küresel krizin ortasında bile, ulus-ötesi sermaye, mineral-zengini Potosi’ye yöneldi. Ne yazık ki, süren neo-liberal madencilik politikaları yoluyla madenlerin ulus-ötesi şirketler tarafından sömürülmesi sonucu elde edilen varlık, Evo Morales hükümeti idaresi altında da, Bolivya dışındaki emperyal devletlere yine bu şirketler tarafından aktarılmaya devam etmektedir ve bu kaynak transferi, geriye sadece yoksulluk, işsizlik, bölgesel gerilik ve çevresel kirlenmeyi bırakmaktadır.
İlk patlamasından 18 gün sonra, 30 Temmuz, 2010’da, yoksulluğa karşı başlatılmış olan ve Potosi’de tanık olduğumuz olağanüstü ve halen süregiden halk isyanının arka plânı budur. Gene, sorunun kritikliği şurada yatıyor ki, ülkenin diğer bölgelerinde olduğu gibi Potosi’de hüküm süren madencilik rejimi de, esasında neo-liberal bir rejim ve bu bir MAS stratejisi; bunlar plânlardan bir sapma veya eski rejimden kalmış hınçlı bürokratların bir çarpıtması değil[10].
Örneğin bölgede, Kanadalı bir şirketin yan kuruluşu olarak çalışan Pan American Gümüş işletmesi hakkında son günlerde yapılan bir incelemede, bu kuruluşun, devlet şirketi COMIBOL’le yaptığı ortak-risk anlaşması gereği (COMIBOL, etkin olarak şirketin yüzde 30’unu kontrol etmektedir), gelecek 30 yıl boyunca, plânlanmış toptan satış değerinin yalnızca yüzde 17’si kadar vergi ve işletme payı ödeyeceği belirtilmektedir. Şirketin konuşlandığı bölgedeki vergilerin verildiği belediye, ülkenin en yoksul belediyelerinden biridir ve şirketin bu belediyeye ödediği vergi oranı yalnızca yüzde 0,5’in biraz üzerindedir.
Bu düpedüz yağmacılıktır. Kıyaslama bakımından belirtilecek olursa, (pek de bir sosyalist ülke olduğu söylenemeyecek) Şili’de, çeşitli ortak-risk anlaşmalarından devletin çeşitli kademelerine giden vergi ve işletme payları yüzde 51’e ulaşırken, Peru’da bu oran yüzde 26’dır[11].
Bolivya madencilik sektöründe egemen olan uluslararası sermayenin hüküm sürdüğü hegemonya, Morales hükümetinin (“ekonomik çoğulculuk” da denilen), çeşitli mülkiyet biçimlerinin (devlet, özel, halka ait ve kooperatif mülkiyetler) “birbiriyle uyumu” ve “eşitliği” konusundaki taahhüdünün geçerliliğini sorgulamaya açmaktadır.
Başkan yardımcısı Alvaro Garcia Linera, değişik mülkiyet şekillerinin bağımsız gelişme yollarını, “Andcı-Amazoncu-Kapitalizm” başlığı altında teorize etti. Fakat Linera’nın bu teorisi, Bolivya’nın uluslararası sermayenin kontrolu altındaki gelişmemiş kapitalist toplumsal-ekonomisindeki özel mülkiyetin aşırı hâkimiyetini izah edememektedir. Madencilikte COMIBOL’ün rolü tamamen önemsizleştirilmiştir ve uluslararası madencilik sermayesinin yağmalama gücü azalmadan sürmektedir[12].
Yeniden yapılandırılmış neo-liberalizm
Morales hükümetinin idaresi altında da, Bolivya’nın ekonomi politiğinde neo-liberal politikaların sürdürülmesi yalnızca madencilikle sınırlı değildir. Bu gerçek, politika alanındaki kapsamlı düşünürler nezdinde de gittikçe artarak açıklık kazanmaktadır. Bolivya’nın en ünlü neo-liberal entelektüellerinden birisi olan Roberto Lasema, “Bu son birkaç yılda ne değişti?” diye sormaktadır. “Eğer sürece, kısa-vadede ve söz ve sembolleri açısından bakılacak olursa, pek çok şey söyleyebiliriz. Fakat uzun-vadeli bir görüşle yapısal şartlara dikkat edildiğinde ve ekonomik ve toplumsal eğilimler gözlendiğinde çok az şeyin değiştiğini söyleyebiliriz”[13]. Lasema ile aynı fikri nadiren paylaşırım ama bu konuda hedefi tam 12’den vurduğuna inanıyorum.
Ekonomik açıdan, Morales’in ilk dört yılı, yüksek büyüme oranlı ve az harcama yapılan yıllar olarak değerlendirilebilir. Gerçekte Bolivya ekonomisini 2008’in sonları ve 2009’un başlarında etkisi altına almaya başlayan dünya çapındaki ekonomik krizin hemen öncesinde, ülkenin Gayrı Safî Yurt İçi Hasılası (GSYİH), Morales idaresi altında ortalama yüzde 4.8 büyümüştü. 2008’de büyüme yüzde 6.1’i buldu ve 2009’da tahminen yüzde 3.5’a düştü. Bu 3.5 rakamı bile, bölge için plânlanan büyüme oranlarından en yüksek olanıydı. Bu büyüme, temelde, uluslararası yüksek petrol ürünleri fiyatlarına (özellikle doğalgaz) ve Bolivya’da bol bulunan çeşitli maden ve minerallere dayanmaktaydı.
Hükümet gelirleri, 2006’da petrol ürünlerine ait vergilerde yapılan değişikliklerle dramatik biçimde arttı. Ancak küresel kriz vurana kadar malî politika sert yapısını sürdürdü. Morales, yüksek bütçe kârları yaptı, enflasyonda sıkı para politikası izledi ve Bolivya standartlarına göre yüksek miktarlarda yedek uluslararası döviz birikimi sağladı.
Altyapıda kamu yatırımları, özellikle yol yapımları belirgin ölçüde arttı fakat Morales hükümetinde, sosyal harcama, rakamlarla bakıldığında, yalnızca ılımlı bir artış gösterdi ve gerçekte GSYİH’den yüzde olarak daha aşağı düştü.
Bolivya’da, 2008, 2009’da, küresel krizle gelen durgunluğu önlemek üzere düzenlenen sert uyarı paketinin uygulanmasıyla beraber malî politika da değişti. Morales hükümeti idaresi altında, yeniden yapılandırılmış neo-liberalizmin sonuçları, uluslararası soldan bu hükümete sempati duyanların retoriği ne olursa olsun, yoksulluk oranlarının hemen hemen hiç değişmemesi ve derin toplumsal eşitsizliğin sürmesi oldu. Bu iki eksen, ısrarla, ülkede toplumsal adaletin kurulması önündeki heybetli engeller olarak durmaktadırlar[14].
Bu gerçekler, Federecaión Sindical Unica de Trabajadores Campesinos de Tarija (Tarija Köylüleri İşçi Federasyonu, FSUTCT) Genel Sekreteri Ariel Vergara Garnica gibi sıkı hükümet destekçilerinin bile dikkatinden kaçamıyor. Vergara Garnica ile geçenlerde yapılan bir röportajda, Garnica, hükümetin, insan onuruna, sorumlu gelişmeye ve Tabiat Ana’ya olan saygısını kutsadıktan sonra, kendisine Morales hükümeti idaresi altındaki ekonomi sorulduğunda şu yanıtı verdi: “Bolivya, ekonomik olarak Morales idaresi altında yaklaşık yüzde 4 oranında büyümüştür; ancak pek çok kişinin, bu büyümenin Tarija’ya (ülkenin doğu ovalarında petrol ürünleriyle zengin bir bölge) büyük yararlar getirdiği söylemleri gerçeğine rağmen, bu yararlar halk tarafından hissedilmemiştir, çünkü bu getiriler birkaç elde toplanmıştır ve genel olarak halka hiçbir zaman ulaşmamıştır[15].
Bu dinamik, aynı zamanda, yakınlarda, Dünya Bankası And Bölgesi Müdürü Felipe Jaramillo’nun da tabii ki gözünden kaçmadı. La Paz’da yayımlanan günlük Página Siete gazetesinin bu hafta Jaramillo ile yaptığı açık görüşmede, Jaramillo, Bolivya’daki yatırım ikliminin geliştirilmesine dair yaptığı bir çağrıyla konuşmasına başladı; kulağa hoş gelen bir kılıf. Hem de Stanford Üniversitesi ekonomi bölümünde geçirdiği yıllar sonucu kazandığı doktorluk payesi, Kolombiya Maliye Bakanı Yardımcılığı görevi ve Dünya Bankası tarafından görevlendirildiği Asya ve Avrupa’daki çalışmaları göz önüne alındığında, yabana atılamayacak bir öneri…!
Ancak Jaramillo, sözlerini istatistiksel bilgilere dayandırarak, Morales’in makroekonomik idaresini, özellikle de Morales hükümetinin malî ve parasal konularda uyguladığı sıkı önlemleri, dönemindeki son derece düşük enflasyonu, (Bolivya standartlarına göre) hiç görülmemiş düzeylerdeki uluslararası döviz birikimlerini göklere çıkardı[16]. Bu değerlendirme, hafta başında Dünya Bankası’nın niçin Bolivya’ya değişik projeler için 150 milyon dolar ayrıcalıklı ödünç para verdiğini ve bu paranın karşılığı olarak da Morales hükümetinin, bir dizi neo-liberal politikaları yürürlüğe koymak üzere uzlaşıya vardığını izah etmektedir. Aynı anda Inter American Development Bank da Bolivya’ya 30 milyon dolarlık borç vermeyi kabul etmiştir[17].
Potosi’deki kırılma ve halk sınıflarının yükselen tatminsizliği
Şimdi Potosi’de hükümetle görüşmelere başlandı, fakat MAS’la masaya oturma şansı bulmanın önemini ve hükümet popülizminin şehirdeki ve kırdaki halk sınıflarının gittikçe büyüyen tatminsizliğine bir çare bulacağı olasılığını fazla abartmamak gerek.
Örneğin Aralık 2009’da resmen MAS’ı destekleyen La Paz fabrika işçileri, şimdi hükümetle aralarına mesafe koyup hükümetten uzaklaştılar. İşçilerin bu tutumu, şehirdeki öğretmenler, madenciler ve sağlık çalışanlarıyla beraber 2010 Nisan ve Mayıs’ında gerçekleştirdikleri bir dizi grevle açıklık kazandı[18]. Eski ayakkabı-fabrikası işçisi Oscar Olivera liderliğinde Cochabamba Fabrika İşçileri Federasyonu’nun politik ve ideolojik tutumu, Morales’le aralarındaki daha derinleşmiş uçurumu yansıtmaktadır.
Güçlü bir kentsel yerli halk-proletarya örgütü olan FEJUVE-El Alto (El Alto Mahalle Konseyleri Federasyonu) dört yıldır ilk kez yön değiştirdi. Federasyon içindeki son seçimleri takiben yeni liderlik, El Alto’nun yoksul mahallelerinden binlerce üyenin sesini duyurduğu bir Kongre’de hazırlanan son önergeler listesini yürürlüğe koyma yetkisine sahip oldu. Yeni önergeler, bu hükümetin neoliberal sürekliliği temsil ettiğini açıkça belirtmektedir[19]. Bu örgütün yeni yürütme kurulunun üç üyesi, yeni kurulan, mahalle konseylerinin devrimci federasyonundan gelmektedir[20].
Hükümet tarafından önerilen emeklilik yasası, resmî olarak çalışan sınıfın hemen hemen tamamını etkileyecek olup çok kapsamlıdır ve bu yasa önerisine karşı büyük çatışmalar ve büyük olasılıkla büyük-ölçekli grevler yükselecektir. “Kaçak mallara” karşı hükümetin uyguladığı sıkı tedbirler, bunlara halkın daha öte gösterilerle yanıt vermesi sonucunu doğuracak gibi görünüyor. Solun büyük çoğunluğunun, kaçak mal mafyalarına ve narkotik ticareti yapan katillere sıkı önlemler uygulamayı desteklemesi beklense de, Bolivya’daki gerçek, bu yeni önlemlerin, hiçbir alternatif iş olanağı olmayan on binlerce kayıtsız çalışanı işinden edeceğidir.
Bu yıl hükümet ve halk örgütleri arasında başka önemli gedikler de oluştu. Özellikle göze çarpanlardan birisi, hükümetin, Amerika Birleşik Devletleri, Uluslararası Geliştirme Bürosu’nun (USAID) kuklası olmakla suçladığı ovanın yerli halk örgütü (CIDOB) ile hükümet arasında olan çatışmadır; bir diğeri de, La Paz’ın Yungas bölgesinde koka bitkisi yetiştiren köylülerle hükümet arasında çıkan çatışmadır. Bu çatışmada da, Caranavi bölgesi geliştirme projelerini uygulamak isteyen Morales hükümetiyle köylüler arasında çıkan anlaşmazlık nedeniyle köylüler hükümetten ayrılmışlardır.
Halk sınıfları ve onları temsil ettiğini ısrarla söylemeyi sürdüren bir hükümet arasındaki bu kırılmalar, Sucre, Santa Cruz ve Tarija’da sağcıların son birkaç yıldır istikrarı bozmak için yürüttüğü kampanyalardan veya 11 Eylül 2008’de, Pando bölgesi sağcı valisinin görevlilerinin Porvenir yerleşim yerindeki köylüleri katletmesinden farklı olaylardır. Bu durumlarda hükümetin, emperyalist müdahalelere karşı gladyatörce karşı duruşu doğru bir tutumdu. Halk gruplarıyla yakınlardaki itiş-kakışlarda sömürülen ve ezilen halkların hoşnutsuzluğunu basitçe Emperyal ülke tarafından beslenmeye indirme hayali, Morales hükümetindeki eski Stalinist cadı avlarından bugüne kalan ne idüğü-belirsiz elemanların etkilerini göstermektedir.
Morales idaresini, yerli sağcıların ve çeşitli emperyalist güçlerin istikrarsızlaştırma kampanyalarına karşı savunan halk hareketleri de, son yıllarda sunulan aslında neoliberalizmden kopuş politikalarının Morales hükümeti tarafından, gerçekte yapılandan çok abartıldığına artık inanmaya başlamışlardır. Eylem halindeki yeni halk çabaları, dönüştürücü değişimin yukarıdan, MAS politikalarıyla uyumlu devlet görevlilerinden gelmesini beklemek yerine, MAS’dan bağımsız çalışan ve sömürülmüş ve baskı altındaki kendilerinin kapasite ve çabalarına dayanan bir faaliyeti yeniden yaratıyor.
Morales’in beceriyle oynadığı “olayların dışındaki kurtarıcı” rolü; tekrarlayan istikrarsızlığı devamlı parti-içi problemlerin belirtilerine; çürük-elma bakanlara; sadakatsiz bürokratlara; CIA neferleri ve CIA ajanı Sivil Toplum Kuruluşu unsurları tarafından manipüle edilmiş toplumsal hareketlere indirgeyip yıkması, halkın arasında, hızla, meşruiyetini ve güvenilirliğini kaybetmektedir. Morales istese de, sınıf mücadelesinin üstünde bir yere çıkamaz ve hükümetinin kendini nikâhladığı kapitalist gelişme modeline içerik çelişkilerin etkisi dışında kalamaz.
Şu anda Bolivya Başkanı, özel konuk olarak Paraguay’daki Sosyal Forum’a katılırken, üst düzey bakanlarından birkaçı Sucre’de Potosi krizini çözme çabalarında bulunuyor[21]. Öyle görülüyor ki kısa vadeli bir anlaşma, halkı susturmak için alelacele aradan çıkarılacak ve geçici bir istikrar sağlanacak. Morales hükümeti pek de olası görünmeyen geri dönüş cesaretini gösterip, burjuva ittifakını terk etmedikçe ve kendisini, 2000-2005 devrimci dönemindeki halk isyanlarının gerçek, güvenilir anti-kapitalist ve yerli halkları-özgürleştirici taleplerine adamadıkça, Potosi’deki ayaklanma, gelecekteki olayların yalnızca başlangıcı olabilir.
* Jeffery R. Weber, Kanada Regina Üniversitesi’nde eğitmenlik yapmaktadır. 2010 Eylül ayından itibaren, Londra, Queen Mary Üniversitesi, School of Politics and International Relations’da ders vermeye başlayacaktır. Yazdığı kitaplar: “Red October: Left –Indigenous Struggles in Modern Bolivia” (2010); ve “From Rebellion to Reform in Bolivia: Class Struggle, Indigenous Liberation and the Politics of Evo Morales” (2011). Halen Bolivya’nın, La Paz şehrinde bulunmaktadır.
Dipnotlar:
[1] “La Villa Imperial está unida, movilizada y desabastecida,” La Razón,12 Ağustos, 2010; ”El Gobernador de Potosí está en terapia intensive,” La Razón, 12 Ağustos, 2010; “Hay ministros que no están con el proceso de cambio,” La Razón, 11 Ağustos, 2010; “Conflicto en Potosí es el más largo desde la caída de Goní”, Pagina Siete, 14 Ağustos, 2010.
[2] Juan Carlos Véliz, “El Diálogo naufraga y Potosí radicaliza sus movilizaciones,” Página Siete, 11 Ağustos, 2010; “Minera San Cristóbal para labors con pérdidas dia de $US 2 milliones,” La Razón, 12 Ağustos, 2010.
[3] “El conflicto afectará el crecimiento economico,” La Razón, 14 Ağustos, 2010.
[4] Eugenio Paz, “Demandas históricas irresueltas,” Página Siete, 14 Ağustos, 2010.
[5] Editorial, “Potosi sin salida,” Pulso, 15 Ağustos, 2010.
[6] Bu tabaka, örneğin, artık doğrudan madencilik işlerini yapmamakta ve yoksul “kooperatifçi” madencileri kiralayıp aşırı-sömürgeci ücretlerle çalıştırmaktadır. Kooperatifçi madencilerin zengin tabakası, hâttâ, “nueva rosca” yâni bölgenin yeni politik-ekonomik madenci eliti olarak da tanınmaktadır. Bakınız Jaime Chumacero “Potosí entre la eterna frustación y su incierta combatividad,” Pulso, 15 Ağustos, 2010.
[7] “Conflicto en Potosí es el más largo desde la caída de Goni ,” Página Siete, 14 Ağustos, 2010; “El Origen del conflict fue la caliza,” Página Siete, 14 Ağustos, 2010.
[8] Jose Mirtenbaum, “No se puede, medir la magnitude,” Página Siete, 14 Ağustos, 2010.
[9] Bill Dunn ve Hugo Radice’nin editörlüğünü yaptıkları, “100 Years of Permanent Revolution: Results and Prospects” London: Pluto, 2006, s.189’da, Neil Smith’in “The Geography of Uneven Development” yazısı.
[10] Alternatif bir görüş için, bakınız, Frederico Fuentes, “Social Tensions Erupt,” Green Left Weekly, 15 Ağustos, 2010, internet adresi:
http://www.greenleft.org.au/node/45140.
[11] Juan Collque ve Pablo Poveda, “”Hegemonía transnacional en la minería boliviana,” Le Monde Diplomatique, edición boliviana, agosto de 2010.
[12] Juan Collque ve Pablo Poveda, “Hegemonía transnacional en la minería boliviana.”
[13] Roberto Lasema, “El cambio que no cambia,” Pulso, 8 Ağustos, 2010.
[14] Bolivya Ulusal İstatistik Enstitüsü’nden alınan bilgilere dayanılarak şimdiye kadar yapılan en iyi çalışmada, yoksulluk ve aşırı yoksulluk oranlarının, elde etme olanağı bulduğumuz son rakam olan 2007 yılına kadar artma eğiliminde olduklarını görüyoruz. Bu çalışmaya göre, 2005’ten itibaren yoksulluk oranı yalnızca minimum bir artış eğilimiyle, 2005’de nüfusun yüzde 59.9’undan 2007’de yüzde 60.1’ine yükselmiştir. Aynı iki yıllık zaman dilimi içinde, aşırı yoksulluk seviyeleri yüzde 36.7’den yüzde 37.7’ye yükselmiştir. Aynı zamanda bu çalışmada, diğer yaşam standardı kategorileri de gün ışığına çıkarılmıştır. Bunlar, evde yaşayan kişilerin sayısı (ev ahalisi yoğunluğu), elektrik, şebeke suyuna ve kanalizasyon sistemine ulaşılabilirlik gibi kategoriler olup, hepsinin oranı da, 2005-2007 arasında olumlu bir şekilde artmıştır. 2007’den itibaren yoksulluk seviyelerinde iyiye doğru bir gelişme olması çok muhtemeldir ve bu rakamların, işçi ve köylülerin sosyal kazanımlarındaki gelişmeyi dikkate almadığını da belirtmek gerekir – yani, yoksullara getirilen sosyal hizmetlerdeki gelişmeler. Gene, Morales’in idaresi altında, GSYİH’sine oranla sosyal harcamalarda, enflasyona-uyarlanmış terimlerle gerçek bir yükselme olduğu söylenebilirse de, bir düşüş olmuştur. Yoksullukla ilgili kayıtlar, kutlanacak pek birşeyin olmadığını açığa vurur. Buradaki kilit veriler, Mark Weisbrot, Rebecca Ray, ve Jake Johnston’ın, “Bolivia: The Economy During the Morales Administration,” Washington DC: Center for Economic and Policy Research, Aralık 2009, s.16’dan alınmıştır. Şu da belirtilmeli ki, ECLAC’dan alınan yoksulluk rakamları, burada bahsettiğimiz rakamlarla uyuşmuyor. En son ECLAC yayınları bize, ülkenin 1999 ve 2007 yılları arasındaki rakamlarını vermektedir ve Bolivya’daki yoksulluğun bu yıllarda, yüzde 60.6’dan yüzde 54’e düştüğünü iddia etmektedir. Bakınız ECLAC, Anuario Estadístico de América Latina y el Caribe, 2009, Santiago: ECLAC, 2009, s.65
Bunun gibi, Bolivya içinde toplumsal adalete ulaşma önünde, eşitsizlik de dev bir engel olarak durmaktadır. Gini Coefficient ölçümlerine göre gelir eşitsizliği oranı 2005-2007 yılları arası, 60.2’den 56.3’e düşmüştür. Bolivya ulusal gelir dağılımı rakamlarına göre, 1999’da Bolivya nüfusunun en yoksul yüzde 10’u, ulusal gelirin yüzde 0.3’ünü almıştır, ve 2007’de de hâlâ yüzde 0.4’ü gibi minimum bir rakamı almayı sürdürmektedir. Bu elimize geçen son veridir. Bununla beraber 1999’da nüfusun en zengin yüzde 10’u, gelirin yüzde 43.9’unu götürmüş ve 2007 yılında da gelirden hemen hemen aynı oranda pay almıştır. Görüş alanımızı genişletir ve toplumsal piramidin en alttaki ve en üstteki beşte birlik bölümlerini kıyaslarsak aynı sonuca varırız. En yoksul yüzde 20 nüfus, 1999’da ulusal gelirin yalnızca yüzde 1.3’ünü alırken, 2007’de de, yüzde 2 gibi önemsiz bir miktarı almayı sürdürmektedir. Nüfusun en zengin yüzde 20’si ise, 1999’da ulusal gelirin yüzde 61.2’sini, ve 2007’de de yüzde 60.9’unu toplamıştır. Diğer bir şekilde ifade edilirse, ulusal gelirdeki artma ne olursa olsun, piramidin hem alt kesiminde hem de üst kesiminde, ulusal gelirden alınan pay bakımından bir değişiklik olmamıştır. Buradaki eşitsizlik rakamları için, bakınız, Mark Weisbrot, Rebecca Ray ve Jake Johnston, “Bolivia: The Economy” s.18.
[15] Danitza Pamela Montario T., “La economía, el reto para consolidar el nuevo Estado,” Pulso, 8 Ağustos, 2010.
[16] “ ‘Hay que majorar el clima de inversión ‘: El máximo del Banco Mundial en la región mira a Bolivia,” Página Siete, 15 Ağustos, 2010.
[17] Demmis Valenzuela, “BM asegura recursos para tres proyectos: Con un aporte de $US 140 milliones,“ Página Siete, 11 Ağustos, 2010; “BID entrega $US 30 milliones para apoyar la gestión pública,” Página Siete, 11 Ağustos, 2010.
[18] La Paz Fabrika İşçileri Federasyonu Genel Sekreteri Wilson Mamani ile kişisel bir söyleşi, 11 Ağustos, 2010. Aynı zamanda bakınız, Jeffery R. Webber, “Evo Morales and Bolivia’s Reconstituted Neoliberalism,” International Socialist Review, Eylül-Ekim 2010’da yayımlanacak.
[19] Raúl Zibechi, “Movimientos-Estados-movimientos,” La Joranda, 16 Temmuz, 2010.
[20] FEJUVE-El Altos eski başkanı Carlos Rojas ile kişisel bir söyleşi, 10 Ağustos, 2010.
[21] “El diálogo avanza pero Potosí mantiene el paro y el bloqueo,” Pagina Siete, 15 Ağustos, 2010; “IV Foro Social: Presidente Morales viaja a Paraguay,” Página Siete, 15 Ağustos, 2010; “El diálogo se abre en Sucre, pero sigue el paro y bloqueo,” La Razón, 14 Ağustos, 2010.
Kaynak : Latin Bilgi- 17 Eylül 2010