Saman, hayvanların ekmeğidir. Arpa, buğday, yulaf, yonca ve fiğ yemekleridir. Hayvanlara, verilen samanla yaşamını sürdürür. Yedirilen arpa, buğday, yulaf, yonca, fiğ ile verim verir.
Hayvan yetiştiricileri (mera hayvancılığı) ile hayvan üreticileri (kapalı alan hayvancılığı) saman bulmakta zorlanıyor. Sütün litresi 90 kuruş. Samanın kilosu 1 liraya dayandı. Hayvancılar için zor geçecek bir kışa girdik.
İçeride beslenen hayvan oranında samana ihtiyaç artar. Bilindiği gibi içerde hayvan besleyenlere kışın hayvanlarını meraya çıkaramayanlar da eklenir. Böylece kışın samana duyulan ihtiyaç daha artar.
Normal hava koşullarında hayvanlar yaşamını doğada/merada kendi sağladığı ot ile özgür biçimde sürdürür; beslenmez, beslenir. Bu tarz, hayvancılıkta olması gereken doğru tarzdır. Ekolojiktir.
Merada otlayan hayvanlar; otladığı alana gübresini bırakır, toprağı zenginleştirir, toynaklarıyla ot tohumlarının toprağa temasını sağlar. Tohumlar bu verimli hale gelmiş topraklarda çimlenir, serpilir. Hayvanlara doğal yem olur. Bu otlar aynı zamanda yağış ve rüzgâr erozyonunu engeller. Toprağı korur. Korunmuş toprak otlara daha iyi ev sahipliği yapar.
Kısacası, özgür hayvan yetiştiriciliği, toprağı besler, korur! Bu özelliklerinden dolayı inekler başta olmak üzere tüm geviş getiren hayvanlar, gezegenin kırsal bahçıvanlarıdırlar. Samana olan ihtiyacı azaltırlar.
Hayvan üreticiliği (kapalı alan hayvancılığı) yapanlar, hayvanlar ile meraların bağını koparır. Bağın koparılmasıyla meraların beslenmesi engellemiş olur. Gıdasız kalan meralar bozulur. Verimden düşer. Şu an durum önemli ölçüde böyle. Mera hayvancılığındaki yanlış otlatma, meraların vasfını yitirten bir başka sorundur.
Hayvan üreticiliği (kapalı alan hayvancılık) politikasının hükümetler tarafından hakim politika haline getirilip uygulanmasından bu yana meralar hayvana hasret, bir bölüm hayvan ota hasret!
Samana ihtiyacın artmasında elbette daha başka etkenler de var: Bitkisel üretimde dışardan getirilen tohum çeşitleri ve yapılan ıslah çalışmalarıyla buğday sapları kısaltıldı, başak kısmı büyütüldü bu yöntemle verimde artış sağlama yoluna gidildi. Kısalan sap oranında samanın miktarı azaldı. Yerli sığır ırklarının 20 katına yakın yem tüketen kültür ırklarını destekleyen politikalar samana olan ihtiyacı arttıran başka ve önemli bir etken.
Ayrıca hayvanların meralarda değil içerde beslenmesi, kullanılacak yem miktarını artırmasının yanında daha fazla saman kullanmayı gerektirir. Artan saman ihtiyacı karşılanamazsa, yettirilemeyen samanın fiyatı doğal olarak artar. Samana para yettiremeyen, para yettirip de erişemeyen hayvan yetiştiricileri kış gelmeden baharı dört gözle bekler olur.
Bu sorunu çözmekle yükümlü en yüksek otorite Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’dır. Sn. Bakan 2013 yılı Bütçe Sunuş konuşmasında samanla ilgili şunları söyledi: “Bu günlerde çok konuşulan samanda 2011 yılı üretimi 28,3 milyon tondur. İthal edilen saman miktarı ise sadece 461 tondur. Saman ile ilgili yaşanan sorun bu yıl Nisan yağışlarının bazı bölgelerde yetersiz olmasından kaynaklanmakta olup, ‘Türkiye’de saman kalmadı, bitti de mecburiyetten ithal ediliyor.’ diye bir durum söz konusu değildir.”
Gerçekler öyle mi acaba? 1983 yılında hayvan sayımız 80 milyonun üzerindeyken hayvan yetiştiricileri, hayvanlarına saman bulabiliyordu. Hayvanlarını doyurabiliyordu. Şimdilerde sayısı 40 milyona gerileyen hayvanımıza saman bulamıyoruz. Hayvanlarımız aç.
Bu rakamlar bizi gerçekleri görmeye davet ediyor. Çünkü hayvanların samansız ve aç kalmasının kökü Sn. Bakanın açıkladığı gibi Nisan yağmurlarının yetersizliği ile açıklanacak kadar yüzeyde değil. Hayvancılıkta uygulanan politik tercihin duvara vurmasıdır.
Kaynak : Özgür Gündem – 14 Aralık 2012