Siyasetçiler, sürekli büyümeden bahseder. Başbakan da, ilk 20 büyük ekonomi arasında olduğumuzu her fırsatta propaganda eder. Onunla övünür. İlk yirmi ülke arasında olduğumuz doğrudur. Fakat bu, bizim gelişmiş ülke olduğumuz anlamına gelmez. Çünkü büyümek başka şey, gelişmiş ülke olmak ise bambaşka bir şeydir.
Bu yazıda, hukuksuz ve demokrasisiz büyümenin olamayacağını ortaya çıkaran yolsuzluğun yarattığı şokla hükümetin duvara toslama halini ele alacağız.
Bunun için büyümeden başlamamız lazım. Büyüme, genel olarak bir ülkenin reel Gayri Safi Milli Hasıla düzeyinde görülen artış olarak ifade edilir. İktisat eğitiminde böyle anlatılır ve öğretilir.
Siyasetçilerimiz bize sürekli büyümeden söz ederek geliştiğimizi anlatırlar. Ancak büyüme eşittir, gelişme değildir ki. Gelir dağılımı, beslenme, barınma, giyinme, sağlık, eğitim ve temiz su içme gibi temel sorunlar çözüme kavuşturulmadan büyüyebilinir fakat gelişmiş olunmaz. Olur denirse de, doğru olmaz. Başka bir ifadeyle, Gayrisafi Milli Hasıla bakımından büyük olmak, gelişmişlik ölçüsü değil.
Bakın; Dünya Bankası’nın yayınlandığı Dünya Kalkınma Raporu’na göre, Norveç’in 2010 Yılı Gayri Safi Milli Hasılası, 415 milyar dolar. Nüfusu ise, yaklaşık 5 milyon kişi. Gayri Safi Milli Hasılası’ndan kişi başına düşen ortalama gelir, 85 bin dolar. Aynı yıl Çin’in Gayri Safi Milli Hasılası ise 5 trilyon 700 milyar dolar olmuş. Çin’in Nüfusu 1 milyar 340 milyon kişi. Kişi başına düşen Gayri Safi Milli Hasılası ise 4 bin 250 dolar.
Buna göre Çin, Gayri Safi Milli Hasıla bakımından Norveç’e göre daha büyük. Fakat kişi başına düşen gelir bakımından Norveç gelişmiş ülke oluyor. Çin ve Norveç örneği, büyüme ve gelişmenin farkını net olarak ortaya koyuyor. Ne yazık ki, siyasetçiler çoğu kez büyümeyi yanlışlarına kalkan yapar, yolsuzlukları beraberinde büyütürler.
Gelelim, son yolsuzlukla patlayan çıbana ve ortaya saçılanlara. Bize anlatılan büyüme aslında hukuksuzluk temelinde gelişmiş ve demokratik temayüller dikkate alınmadan uygulanmış. Politik söylemlerle büyüme mütemadiyen şişirilmiş. Bu arada diğer taraftan banka-patron-siyaset çıkar üçgeni kurulmuş. Dolaplar çevrilmeye başlanmış. Herhalde bu durumun ahlaki olup olmadığını artık tartışmayacağız. Zaten kimse de bu tarafıyla ilgilenmiyor. Yurttaşların ilgilendiği kısım, yolsuzlukların ortaya çıkarılması çabası sürecek mi, diye merak ediyor. Üstü kapatılacak mı, diye de endişe duyuyor. Halk dikkatini buraya vermiş durumda. Kulaklar, bu iki konu için kirişte. Merakları ve endişeleri anlıyor ve ben de katılıyorum. Sonuna kadar gidilmesi bir temiz eller operasyonuna dönüşmesi ve sonuçlanması hukuk ve demokrasi için gerekli. Fakat ne yapalım ambargo vardı onun için böyle olması zorunluydu. Kayıtsız kuyudatsız işler bunun için yapıldı demek; özrünü kabahatinden büyük kılar. Halkımız bu gibi durumlara, “eğri otur, doğru konuş” der.
Bir de, hükümet-banka-patron üçgeninden oluşan yolsuzluğun benzeri bir, paralel devlet var. Paralel devletin bu olup bitenlerden farksızlığının fark edilmesi gerekir diye düşünüyorum. Paralel devlet de, hükümet marifetiyle oluşturulduğu için hükümet iğneyi kendine batırabilir mi? Manzara buradan öyle gözükmüyor.
Evet, kişi başına Gayri Safi Milli Hasıla 10 bin doları geçti, büyüdük. Fakat inanmayın; geliş(e)medik. Çünkü köylüye yıllık 3 bin doların altında geliri reva gören bir büyüme olsa olsa yolsuzluğu ve talanı büyütür. Yeni yılınızın barış yılı olması dileklerimle kutluyorum.
Kaynak : ÖzgürGÜndem – 27 Aralık 2013