Muammer Sakaryalı*
Çevre bakanı yeni bir slogan türetmiş: “Çevreci madenciliğe evet, vahşi madenciliğe hayır.” (Bkz, Radikal gaz. 18.04.2008) Gülelim mi ağlayalım mı? Sevinelim mi üzülelim mi?
Önce Bakanın söylediklerinden birkaç çıkarsama yapalım: 1. Demek ki vahşi madencilik, çevreyi mahveden madencilik varmış! Bakan bunu doğrulamış oluyor. Güzel. Bizimle beraber bakanımız da “vahşi madenciliğe” karşı çıkıyorsa, sevinelim ve gülelim. 2. Bir de “çevreci madencilik” olduğunu öğreniyoruz. İşte bunu anlayamadık, derken bakan bunun da yanıtını veriyor: “Ağaç diken madencinin başımızın üstünde yeri var”mış. Kestiği yüzlerce ağacın yerine geçmek üzere ağaç dikiyorsa, o çevreci madenci oluyormuş. Bunu biraz sonra tartışacağız, biz şu vahşi olan üzerinde konuşalım biraz. Hangi madencilik vahşi?
Şu anda yapılan metal madencilik(altın, gümüş, bakır, nikel vb), sayın bakana göre vahşi mi değil mi? Bize göre çok vahşi ve barbarca. Çünkü ormanı katlediyor, ekosistemi bozuyor, içi ağır metal dolu pasa dağları oluşturuyor, çok su tüketiyor, yeraltı sularımızı kurutuyor, canlı yaşamı toz ve gürültüye maruz bırakıyor, toprağın bağrına Bursa kaması giren ve içi zehir dolu devasa çukurlar oluşturuyor, siyanür kullanılıyor ve kullanılan siyanürün yüzde 30’u atmosfere karışırken yer altı sularına karışan kısmı da ağır metalleri harekete geçiriyor, böylece besin zincirimize zehir karışıyor… Bu durum vahşilik mi değil mi? Kışladağ’da, Bergama-Ovacık’ta, Artvin Kafkasör’de, Kütahya Gümüşköy’de, Turgutlu Çaldağı’nda… yapılan ve Kazdağları’nda yapılacak olan bu! O halde,- Çevre bakanı ürettiği slogana sadıksa- anılan metal madeni işletmelerinin kapılarına derhal kilit vurmalıdır.
Ama bu madencilerin aynı zamanda “kestikleri ağaçların parasını peşin ödediklerini ve ağaç diktiklerini” söyleyerek, “çevreci madencilik” yaptıklarını söylüyorsa; Çevreci köylüler “Sabi mi kandırıyorsun be adam” derler bakana. Benim öğrencilerim de sanırım şöyle der, bakan amcalarına:
‘Sen nasıl çevrecisin bakan amca! Ağaç kesmekle, kesilen ağacın yerine yenisini dikmek aynı şey değildir. Yeni dikilen ağaçların, var olan ormanın yerini tutmayacağını biz bile biliriz: 50-80 yılda yetişmiş yüzlerce hatta binlerce ağacı acımasızca kestirdin, koskoca ekosistemi yok ettirdin, binlerce insanın gereksinimi olan oksijen salınımını ortadan kaldırdın, karbondioksit emilimini ortada bıraktın, biyolojik çeşitlilik sana hitap etmedi, ormanın yağış nedeni olması sana bir şey ifade etmedi, yer altı sularımızı besleyen en önemli doğal varlığın orman olması sana çok popülist geldi, erozyonu hızlandırdın ve yüzlerce ton toprağı kaybettin ve ormanın tek başına bir özelliği yani başlı başına güzellik olmasını vandalca mahvettirdin ve ormanı odun olarak gördün…Sonra da kalkmış “ee parasını aldık ya, yerine ağaç diktirdik ya,” diyorsun. Buna da “çevreci madencilik” diyerek demagoji yapmış olmuyor musun?.’
Bakanımızın eğri oturduğunu, çokuluslu madenci şirketlerin yanında olduğunu biliyorduk, ama doğru konuşmadığını da öğrenmiş olduk. Vahşi madenciliğin çok önemli bir dayanağının da 2004 ‘te çıkardıkları Maden yasası olduğunu söylemeliydi sayın bakan. Kendisinden önceki “Kaynanasına kızan maden ruhsatı için başvuruyor” demişti, doğa vahşetini görünce. Ve “bu maden yasasıyla çevre korunamaz” dediği için de yeniden bakan yapılmamıştı. Şimdi ise “Anasına kızan maden ruhsatı veriyor” diyesi geliyor insanın. Başka madenler için bilmiyorum, ama metal madenciliği zinhar çevreci madencilik olabilemez sayın bakan!
“Vahşi madenciliğe ben de karşıyım, ama çevreci madencilik iyidir” diyerek bizim ağzımıza bir parmak bal çaldığını sanıyorsan, yanılıyorsun. Çünkü yaşayarak öğrendik biz hava, su, toprak, orman ve maden talanın yalanlarla yapıldığını! Keşke size inanabilseydik…
*İnay Vicdan Hareketi Sözcüsü