Kışları İçel-Silifke-Gülnar sahillerinde, yazları da Konya”nın Seydişehir-Beyşehir yaylalarında geçiren Sarıkeçili Yörükleri, geçtiğimiz hafta sonu Sarıkeçililer Geleneksel 8. Göç Kervanı Şöleni’ni kutladılar. Bu yılki şölenleri “Kırsal Kalkınma Girişimi” grubunun katılımı ile birlikte Mersin Akkuyu’nun Büyükeceli beldesinde gerçekleştirildi. Grup üyeleri, yörükler ve gönüllü katılımcılar ile birlikte “Göçerlik ve Geleneksel Gıda Üretim Yöntemleri” başlığı altında geleneksel gıdalar, hayvancılık, göçebelik gibi konuların yanısıra, yörüklerin yaşadıkları sorunlar ele alındı. Toplantılara Sarıkeçililer Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği başkanı dünya iyisi Pervin Çoban Savran ev sahipliği yaptı. Geçen yıl çıkarılan bir genelgeyle düne kadar ormana zarar verdikleri iddia edilen Sarıkeçililer’e, göçleri sırasında keçilerini ormanlık alanlarda otlatma hakkı verilmişti. Ama bu onların sorunlarını çözmedi. Sarıkeçililer’in göç yolları, keçilerin ‘ yol boyunca karşılarına çıkan ekili dikili arazilere zarar verdiği’ gerekçesiyle her yıl git gide daralıyor. Su temininde zorluk yaşıyorlar. Eskiden göç yolu üzerinde yer alan yerlerin günden güne yerleşik hayata geçmiş çiftçilerin mülkiyetine geçtiğini ve göç yollarının günden güne ortadan kalktığını belirten Sarıkeçililer en önemli sorunlarının bu olduğunu belirtiyor ve “Devlet bize göç edeceğimiz bir yol göstersin” diyorlar. Önemle vurguladıkları bir diğer sorun ise çocuklarının
eğitimlerinde ortaya çıkan aksamalar. Nisan ve Ekim ayları arasında göç yolundayken çocuklar eğitimden yoksun kalıyor.
YAVAŞLIK VE DOĞANIN RİTMİ
Sarıkeçililer, Anadolu yörüklerinin son temsilcileri. Günümüzde göçe dayalı bu yaşam tarzını sürdüren sadece ikiyüz aile var. Keçi, insan ve doğa arasındaki birbirini var eden ilişkiye, yavaşlık ve doğanın ritimleriyle uyuma dayalı bu yaşam tarzı da geleneksel olarak damgalanan her şey gibi hızla yok oluyor. Kapitalizm dağ başında olsanız da bir şekilde hayatınıza sızıyor ve onu daraltıyor. Bir avuç insan ise bu kültürü yaşatmak için inatla mücadele ediyor.
Keçi hem yörükler hem de doğa için her şey demek. Dağlık, ormanlık alanda biraz gezinince fark ediyorsunuz ki her yer, en ücra köşeler bile keçilerin bıraktığı gübreyle dolu. Zaten bu sayede oralarda da bitkiler yeşerebiliyor. Yaşlıların anlattığı şeyler daha bir anlam kazanıyor böylece: Eskiden keçi de orman da çoktu ama keçi azaldıkça onlar da azaldı. Kendini oldum olası bir keçi çobanı olarak tanımlayan yetmişlik Cemal Amca keçileri öyle bir anlatıyor; nasıl ot yedikleri ve geviş getirdiklerinden yola çıkarak keçilerin haleti ruhiyesi hakkında öyle şeyler söylüyor ki… Hayata ilişkin derin bir kavrayışa işaret eden, neredeyse bir masal gibi dinlediğiniz bu sevimli anlatılar bir yandan da yitip giden şeyleri hissettirdiği için insanı hüzünlendiriyor.
Kaynak : Birgün – 19 Nisan 2013