Geride bıraktığımız birkaç haftada Brezilya’da ulaşıma yapılan 20 centlik zammın fitilini ateşlediği ayaklanmayı ‘Brezilya Topraksız Tarım İşçileri Hareketi’ öncülerinden ve Çiftçi-Sen’in de üyesi olduğu Via Campesina’nın sözcülerinden Joao Pedro Stedile değerlendirdi. Pedro Stedile isyanı “şehirlerde finansal kapitalizmin mevcut aşamasının neden olduğu kentsel krizlerin” tetiklediğinin altını çizdi. Stedile, Dilma Rousseff yönetiminin yapması gerenleri ise “Burjuvazinin rantçıları ile karşı karşıya gelmek için faiz ödemelerini halkın problemlerini çözecek yatırım alanlarına transfer etmek, siyasi ve vergi sistemi reformlarını derhal gerçekleştirmek, medyanın demokratikleştirilmesi projesinin onaylanmasını öne almak” olarak sıraladı.
Geride bıraktığımız birkaç haftada Brezilya’yı sallayan son protestolara ilişkin analizin nedir? Gerçekleşmelerinin ardındaki ekonomik temel nedir?
Brezilya şehirlerinde finansal kapitalizmin mevcut aşamasının neden olduğu kentsel krizler olduğu tezini savunuyorum. Son üç yılda toprak kira ve fiyatlarını yüzde 150 artıran emlak sektörü ile ilgili büyük spekülasyonlar yapılıyor. Sermaye yurtdışına para gönderebilmek için hükümet kontrolü olmadan, trafiğimizde kaos yaratan araç satışlarını finanse etti. Son 10 yılda kamu taşımacılığında herhangi bir yatırım olmadı. “Benim evim, benim yaşamım” sloganlı konut programı, yoksulları hiçbir altyapı olmadan şehrin dış kısımlarına gönderdi. Tüm bunlar insanların aileleriyle olabilecekleri, çalışabilecekleri veya kültürel faaliyetlere katılabilecekleri yerde günde üç, dört saat kaybederek büyük şehir olarak adlandırılan cehennemde yapısal krizlere yol açtı. Buna ek olarak, kamusal sağlık hizmetindeki niteliksiz durum ve ilkokul, ortaokul öğrencilerinin kompozisyon yazabilmeyi öğrenmeden bitirdikleri eğitim sistemi. Üniversitelerin, mevcut öğrencilerin yüzde 70’ini kapsayan, taksitle diploma satan dükkanlara dönüştüğü üniversite eğitimi.
Siyasi açıdan neler oldu?
15 yıllık neo-liberalizm son yıllık hükümetin sınıfsal kompozisyonuna eklendiğinde yalnızca sermaye çıkarlarının tutsağı olan siyasetçiler ortaya çıkardı. Siyasi partiler pratikleri açısından eskimiş oldu ve bu partilerin büyük çoğunluğu kamu görevlerinde yükselme ve kamu kaynaklarını kendi kişisel çıkarları için kullanma gayesinde olan oportünistlerin yer aldığı birer tabela organizasyonuna dönüştü. “Diretas ja” (hemen şimdi doğrudan başkanlık seçimleri) hareketinden sonra doğan gençliğin siyasette yer alma şansı olmadı. Bugün, herhangi bir pozisyonla ilgili tartışma, örneğin kurul üyeliği, için kişi 1 milyondan fazla Brezilya Real’ine ihtiyaç duyuyor, bu rakam vekillikte 10 milyon Real civarında oluyor. Kapitalistler parayı ödüyor ve siyasetçiler de onların emirlerine uyuyor. Gençler ticaret mantığına dayalı bu burjuva tarzı siyasetten artık bıktı. Fakat daha da ciddi bir nokta ise; kurumsal olarak sol olan partilerin tamamı da bu metotlara adapte olmuş durumda. Ve dolayısıyla, siyasi partilerin çalışma biçimine yönelik keskin bir hoşnutsuzluk var. Gençler apolitik değil tam aksine anlamının farkında bile olmadan sokaklara çıktılar. Ancak, gençler yalanlar ve manipülasyon temelinde insanların oyunu gasp eden TV’deki bu siyasi uygulamaları artık daha fazla dayanamayacaklarını söylüyor.
Bu gösteriler neden şimdi patlak verdi?
Muhtemelen, bu durum yalnızca planlanmış bir siyasi karardan ziyade kitle psikolojisinin birçok faktörünün toplamıdır. Buna ek olarak, yukarıda açıkladığım iklimin yanı sıra, halkın bir aşağılama olarak hissettiği stadyum inşalarının faturalarının şişirilmesi ithamları var. Bazı verilere bakarsak. Globo TV konfederasyon kupası oyunlarını çekeceği iki saatlik “küçük bir show” için hükümetten ve Rio şehri yönetiminden 20 milyon Real kamu parası aldı. Brezilya stadyumu 1,4 milyar tuttu ve şehirde kamu taşımacılığı yapacak otobüs yok! Tüm hükümetlerin boyun eğdiği açık bir FİFA diktatörlüğü empoze ediliyor. Maracana’nın yeniden açılması da Brezilya halkının suratına indirilen bir tokat oldu. Resimler gayet netti, dünya futbolunun en büyük mabedinde tek bir tane bile siyah veya melez yoktu! Ve otobüslerdeki yolcu ücretlerinin artması son damla oldu. Bu zaman genel bir isyan, infial hissini ateşleyen yalnızca bir kıvılcım oldu. Aynı zamanda gençler uyandı.
İşçi sınıfı neden hala sokağa çıkmadı?
Doğru, işçi sınıfı hala sokağa çıkmadı. Sokağa çıkanlar orta sınıfların, orta sınıf altı sınıfların çocukları ve bazı gençler de -hizmet sektöründe okuyan, çalışan, tüketim bakımından daha ileri bir deneyimi olan fakat sesinin duyulmasını isteyen- Andre Singer’in sübproletarya olarak adlandırdığı sınıftan.
Otobüs yolcu ücretlerinin indirilmesi bir bütün olarak halk için çok önemliydi ve bu noktada haklı olan sıfır ücret hareketi, halkı kendi çıkarları doğrultusunda harekete geçirebilmeyi gerçekleştirdi. Ve halk gösterileri destekledi, bu gösterilerde genç nüfus özellikle baskı altında görüşlerini ifade etti.
İşçi sınıfının harekete geçmesi daha uzun vakit alır fakat harekete geçtiklerinde sermayeyi doğrudan etkilerler. Böyle bir şey henüz olmadı. İşçi sınıflar için çalışan organizasyonların anı henüz anlamadıkları ve hala biraz çekingen olduklarını düşünüyorum. Fakat sınıfın, bir sınıf olarak, mücadele etmeye hazır oldukları kanaatindeyim. Bakın, daha iyi ücret grevleri 1980’lerin örneklerini şimdiden geçti. Bunun sadece zamanlama ve sınıfı motive etmek için doğru hedefi vurma meselesi olduğuna inanıyorum. Son birkaç gündür, bazı küçük şehirlerde ve büyük şehirlerin kenar semtlerinde çok net talepleri olan gösteriler oldu. Bu çok önemli.
Ve sizin Brezilya Topraksız Tarım İşçileri Harekti’nden hala harekete geçmeyenler…
Doğru. Merkez şehirlerde aile çiftliklerine yakın yerleşimlerimiz var ve buralarda zaten yer alıyoruz. Kızıl bayrağımız ve Tarım Reformu, herkes için ucuz ve sağlıklı gıda taleplerimizin oldukça iyi karşılandığına da şahit oldum. Önümüzdeki birkaç haftada kentlerde ve kasabalarda çiftçilerin dahil olduğu daha büyük etkinlikler olacağını düşünüyorum. Bizim mücadelemiz kavgaya girmeye ve harekete geçmeye hazır. Onların da yakında harekete geçeceğini umut ediyorum…
Bazı gösterilerde yaşanan şiddet olaylarının kaynağı konusunda ne düşünüyorsunuz?
Öncelikle, bu meseleler göreceli. Burjuvazi TV kanallarıyla yalnızca sorun çıkaranları ve isyan imgelerini göstererek halkı korkutma taktiğini uyguluyor. Şiddet uygulayan göstericiler harekete geçen binlerle karşılaştırıldığında azınlık ve önemsiz. Sağ yalnızca halkın kafasında gösterilerin bir karmaşa olduğunu ve sonunda kaos çıkması durumunda hükümeti suçlayarak orduyu çağırmakla ilgileniyor. Hükümetin gösterileri bastırmak için ulusal güvenliğe ve orduya çağrı yapma hatasına düşmeyeceğini umuyorum. Esasen, bu çağrı sağın tam da hayalini kurduğu şey!
Askeri görevlilerin müdahale biçimi şiddet olaylarını provoke ediyor. Provokasyon ve yağmalama için emir almış olan organize sağ gruplar bulunuyor. Sao Paulo’da faaliyet yürüten faşist gruplar var. Rio de Janeiro’da muhafazakar siyasetçileri koruyan organize militanlar var. Ve tabi, kişisel çıkar elde etmeye çalışan stadyum olsun, karnaval olsun hatta kilise kutlamaları olsun her türlü halk gösterisinde yer alan lümpenler var.
Bu durumda sokaklarda bir sınıf savaşı mı var yoksa bu gençlerin kızgınlıklarını dile getirdiği gösteriler mi?
Şüphesiz, sokaklarda sınıf savaşı var. Bu durum hala ideolojik mücadele odaklı olsa bilse, daha önemli nokta şu anda sokaklarda olan gençler, sınıfsal kökenleri nedeniyle, ideolojik bir mücadele içerisinde yer aldıklarının farkında değil. Baksanıza, sokaklarda en iyi şekilde siyaset yapıyorlar. Daha sonra da, afişlerine: siyasi partilere ve siyasete karşıyız yazıyorlar? Afişlerdeki mesajların bu kadar akıl karıştırıcı olmasının nedeni bundan kaynaklanıyor. Her şehirde, her bir gösteride sınıf çıkarları temelinde kalıcı bir ideolojik mücadele yaşanıyor. Gençler kapitalistler ve işçi sınıfı tarafından sağ ve sol fikirler temelinde kavga ettiriliyor.
Sağın hedefleri ve önerileri ne?
Her gün TV kanallarında görülen egemen sınıf, kapitalistler ve onların ideolojik sözcülerinin tek bir temel hedefi var: Şu anda tartışmalı durumdaki Brezilya devleti emrinde tam bir hegemonyayı yeniden sağlamak ve 2014 seçimlerini kazanmak için Dilma hükümetini mümkün olduğu kadar yıpratmak, işçi sınıfı örgütlülüğünü zayıflatmak ve Brezilya toplumundaki yapısal değişiklik önerilerini zayıflatmak.
Sağın kontrolünde olan sosyal ağlardan PEC 37 afişleri yanı sıra diğer afişlerin: Renan için Senato’dan ayrılması; CUP için CPI (Meclis Araştırma Komisyonu) veya harcamalarının daha şeffaf olması; yolsuzluğu en vahim suç olarak deklere etmek ve siyasetçilerin olan özel foruma son verilmesi şeklinde olduğunu gördüm. Şu anda, faşist gruplar DILMA İSTFİA sloganını ve görevi kötüye kullanma dilekçesi konusunu tekrarlıyor.
Bu bayraklar medya tarafından manipüle edilebilse dahi, neyse ki, kitlelerin yaşam koşullarına hiçbir etkisi yok. Objektif olarak söyleyecek olursam, kurşunu kendi ayaklarına sıkıyorlar. En nihayetinde, en büyük yolsuzluklara karışanlar ve yolsuzluk yapanlar Brezilya burjuvazisinin girişimcileri ve siyasetçileridir. CUP’un devasa masrafına kim el koydu? Globo TV ve inşaat şirketleri!
İşçi sınıfı, halk organizasyonları ve siyasi partiler açısından zorluklar nelerdir?
Birincisi, bu gösterilerin doğasını aklımızda tutmalıyız ve sokaklara sınıf mücadelesinde hiç deneyimleri olmayan gençleri politize etmek için onların kafalarına ve yüreklerine ulaşmak için mücadele etmek üzere çıkmalıyız. İkinci olarak, işçi sınıfı harekete geçmek zorunda. Geral Vandre söyleyeceği gibi sokaklara çıkmalı, fabrika, tarla ve inşaat alanlarında protestolar düzenlenmeli. Ekonomik ve siyasi bağlamdaki somut sınıf problemlerini problemleri çözmek için taleplerini yükseltmelidir.
İnisiyatif almalı ve toplumdaki tartışmalara kılavuzluk etmeli ve çalışma saatlerini haftalık 40 saate indirme projesinin onaylanmasını talep etmeli; sağlık, eğitim ve tarım reformunda kamu yatırımı önceliği talep etmeliyiz. Bunları yapabilmek için hükümetin faiz oranlarını indirmesi ve daha önce asla var olmayan iç borç için her yıl 20.000 zengin, rantiyeci, kredi sağlayanlara giden 200 milyar gibi birincil kar kaynağından transfer gerçekleştirmesi, ve bu kaynakları üretken ve toplumsal yatırımlara aktarması gerekiyor.
Daha fazla vergi ödeyen yoksulların durumunu hafifletmek için vergi reformuna ve zenginlerin asli ihracını cezalandırmak içi ICM’lerin [aşırı mal dolaşımı vergisi] geri getirilmesine ihtiyacımız var. Hükümetin petrol açık artırmalarını ve maden ve diğer kamu alanlarına dair tüm özelleştirme süreçlerini durdurmasına ihtiyacımız var. İşletme ücretleri tüm petrol gelirlerinin yalnızca %8’ini temsil ediyor ve yüzde 92’si açık arttırmalarda petrol alacak olan ulus aşırı şirketlere gidiyorsa petrol işletme ücretlerinin eğitimde uygulanmasının bir anlamı yok!
Hükümetin şu anda ne yapması gerekiyor?
Hükümetin bu desteğin, değişim zamanı olduğunu söyleyen toplumun farklı bilinçlerinin yalnızca bir sentezi olarak sokaklardan gelen bu çağrının avantajını kullanacak hassasiyet ve zekada olacağını umuyorum. Tabi, halkın çıkarına olan bir değişim. Hükümetin bunu yapması için egemen sınıf ile her açıdan karşı karşıya gelmesi gerekiyor. Burjuvazinin rantçıları ile karşı karşıya gelmek için faiz ödemelerini halkın problemlerini çözecek yatırım alanlarına transfer etmek. Siyasi ve vergi sistemi reformlarını derhal gerçekleştirmek. Medyanın demokratikleştirilmesi projesinin onaylanmasını öne almak. Kamu taşımacılığında sıfır ücrete yönelik köklü yatırım mekanizmaları yaratmak. Tarım reformunu ve iç pazar için sağlıklı gıdalar üretim planını hızlandırmak.
Gayri Safi Milli Hasıla’nın yüzde 10’unun büyük şehirlerdeki anaokulundan nitelikli ilkokul eğitimine ve gençlerin devlet üniversitesine erişiminin evrenselleştirilmesinin artırılmasına kadar, yani eğitimin tüm aşamalarında kamu kaynaklarından derhal kullanılmasının sağlanması.
Bunlara olmadan, hüsran olur ve hükümet inisiyatif çağrılarını gösterileri devralacak ve 2014 seçimlerine kadar hükümeti yıpratmayı amaçlayan sağa teslim eder. Hükümet açısından halkla ittifak etme zamanıdır yoksa ileride faturasını öder.
Bu gösteriler önümüzdeki birkaç ayda ülkeye nasıl perspektifler getirebilir?
Şu anda her şey ucu açık bir soru halinde. Çünkü gençler ve kitleler karşı koyuyor. Halk güçlerinin sokaklara çıkmak için tüm enerjilerini kullanmalarının gerekliliği bundan kaynaklanıyor. Gösteri, reformlar için mücadelelerinin bayrağının taşınması halkın gerçekten dikkat ettiği nokta. Çünkü sağ da aynı şeyi yapacak ve bayraklarını getirecek, muhafazakar, geri, toplumsal değişim fikrinin kriminalize edildiği ve kınandığı bir durum. İdeolojik savaşın tam ortasındayız, kimse sonucun ne olacağını bilmiyor. Her bir şehirde, her bir gösteride, yüreklere ve zihinlere ulaşmak için mücadele etmeliyiz. Bu mücadelenin dışında kalanlar, tarihin dışında kalır.
*’Brasil de fato’dan Serhat Bozova tarafından çevrilmiştir.
Kaynak : Özgürgündem – 15 Temmuz 2013