İddialı bir başlık olmakla birlikte yaşanmış bir hikâyeden çıkan sonuçtur: Karadeniz’de yaşamak yeşil demektir. Dere demektir.
Çoğumuz “ah zamanım ve param olsa bir Karadeniz turu yapsam” isteğini en az iki kere dillendirmiştir.
Evet, Karadeniz çığlıklar attı, duymadınız.
Derelerim üzerinde, toprağımda bazı adamlar geziyor dedi, duymamazlıktan geldiniz.
Dereler satın alınıyor dedi, kulak tıkadınız.
İnternette, gazetelerde, kitaplarda haber oldu, okumadınız, haber değeri olunca paylaştınız.
Karadeniz’in bir ucundan bir ucuna sermaye paylaştı, ses çıkarmadınız.
Sınıf savaşımı, sermaye, proletarya dediniz “su” demediniz.
Nihayet duyar gibi olduğunuzda, bir ucundan tutmaya çalıştınız GEÇ KALDINIZ!
Neler oldu?
Karadeniz’de ve ülkede çantasını kapan dere satın aldı. Yetmiyormuş gibi bir derenin üstünde onlarca HES projesi yapıldı, GEÇ KALDINIZ!
HES yapılan dereler kurudu, GEÇ KALDINIZ!
Durumun ciddiyetinizi anladınız, forum, panel diyerek dil döktünüz, GEÇ KALDINIZ!
Açıkçası sınıfta kaldınız!
Çevre ve Orman Bakanlığı, Enerji Bakanlığı sitelerinde açıkça ilan etti: “Satıyorum, satıyorum, sattım!”
Boru mu bu, suydu, sağcının da, solcunun da canlıların yaşam kaynağı su.
“Hani vücudumuzun üçte biri, dünyamızın dörtte üçünü kaplayan az çok okuma yazması olanın bildiği SU!”
Belirli günler ve haftalar denilen bir söz var, bugünlerde kutlamalar, anmalar yapılır.
Herkes kendince kutlar, anar. Sermayenin saldırıları ve işçi sınıfının kazanımlarıdır bu anılan, hatırlanan günler.
Herkes kendi dairesinde dönerken bu durum sistemden yana olanların karşıdan izlediği ve beğendiği bir durum aslında.
Yeni Türkü’nün bir parçası var “ya içindesindir çemberin, ya da dışında yer alacaksın”
Oldu da bu. Derelerle yaşayan, türkülerini dere üstüne yazan, söyleyen halk kendi sorununa sahip çıktı, uyandı.
Bu uyanışı sol olmadan yaptı, ne de güzel yaptı. Kendi sorununun öncüsü oldu, sorununun da öncülerini çıkardı. Bu öncüler bazen bir muhtar, bazen bir belediye başkanı, bazen bir imamdı, hani uyandırmaya çalıştığımız halktan insanlar. Bu insanlar ne yaptı? Sağı solu uyandırdı!
70 yaşında dedeler, nineler bastonunu kaptı, yollara düştü. Sağır sultan duydu, siz duymadınız, SINIFTA KALDINIZ!
Su mücadelesinde elinden geleni yapanlar da oldu, görmezden gelinemeyecek emekler verenler de oldu, yetmedi SINIFTA KALDINIZ!
Bu durumda sol sınıfta kalmaya devam edecektir.
Artık su mücadelesi yeni bir evreye giriyor.
Gözler sınır aşan sularımızda, büyük nehirlerimiz üzerinde yapılacak barajlarda.
Dersim’in ortasında 63 metre yüksekliğinde baraj yapıyorlar. Sayıları daha da artacak.
Bu mücadele sadece Dersimlilerin mücadelesi değil.
Bu mücadele sadece Karadenizlilerin de mücadelesi değil.
Bu mücadele hepimizin.
Birleşmiş Milletler dünyadaki su mücadelelerinin etkinliği karşısında, su haktır diyebildi.
Su hakkının sermayenin hakkı olmasına izin verilmemelidir.
Su mücadelesi doğa ve insan hakkı olduğu gibi vazgeçilemezimizdir!
Ona buna, parası olana bırakılamayacak olmazsa olmazımızdır!
Sözün özcesi: “Su mücadeleleri acilen tartışılmalıdır. Asgari müşterek SU’dur! Ülkenin hiçbir yerinde tek bir dere üzerinde bile tek bir kazma vurulmasına izin verilmemelidir. Tüm Karadeniz ve ülkemizde yapılan su hakkı mücadeleleri acilen birleştirilmelidir. Bunu yapacak olan varsa da: Yüreğin attığı yerden olacaktır.”
Kaynak : Sendika.org