Havaya salınan sera gazları bir yandan dünyayı ısıtıyor, diğer yandan havayı solunmaz hale getiriyor. Gıda üretilen toprak kirletiliyor, verimliliği yok ediliyor. Ekilebilir toprak alanları her geçen gün daha da azalırken gıda üretimi yerine biyoyakıt için tarım yapılıyor. Bu gidişle gelecekte artan sıcaklıkla yaşanmaz hale gelmesi beklenen dünyamızda solunacak havaya, içecek suya ve gıdaya muhtaç hale gelmemiz kaçınılmaz hale geliyor.
1992 yılında Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı’nda suyun gelecek yıllarda tatlı su kaynaklarının azalmasının büyük sorunlara neden olacağına dikkat çekmek amacıyla Dünya Su Günü (22Mart) oluşturuldu. Ancak bilim insanlarının uyarılarına karşın su kaynakları korunmuyor, ticarileştiriliyor. Ve yaşamın sürdürülebilirliği için mutlak gerekliliği olan tüm kaynaklar gibi tatlı su kaynakları da hızla tükeniyor.
Dünyadaki tüm suyun % 97,5′i tuzlu, tatlı su miktarı sadece %2,5. Tatlı suyun % 70′i buzul halinde, %30′u yeraltında, % 0,3′ü yüzeyde bulunuyor; % 70′i tarımda, % 15′i enerji üretiminde, % 11′i kent hizmetlerinde ve % 4′ü sanayide kullanılıyor. Enerji suya bağlı, yakıtların çıkarılması, taşınması, işlenmesi, biyoyakıt elde edilecek bitkilerin sulanması ve nükleer enerji üretimi için suya gereksinim var. 2010 yılında enerji üretimi için küresel olarak 583 Milyar metreküp su kullanılmış. Enerji üretiminde kullanılan suyun büyük kısmı kirletilerek doğaya bırakılıyor, yaklaşık % 9′u ise ( 66 milyar metreküp) enerji üretİmi sırasında tüketiliyor ve doğaya geri dönmüyor. Petrol kumları, sentetik ham petrol ve shall gaz ( kaya gazı) üretiminde çok daha fazla olmak üzere fosil yakıt (petrol, doğal gaz,kömür ) üretiminde suya çok ihtiyaç duyuluyor. Termal enerji, güneş enerjisi ve jeotermal enerji ve hidroelektrik elektrik üretiminde de su kullanılıyor. Nükleer santrallerin soğutma amaçlı su ihtiyacı çok fazla. Fosil yakıtlara alternatif olarak gösterilen biyoyakıt ve etanol elde etmek için (bitkilerin yetiştirilmesinden, enerji üretimine ) kullanılan su miktarı fosil yakıtlar için kullanılan su miktarının onlarca kat üstünde. Fosil yakıt ve enerji üretiminde kullanılan su kirletilerek, çeşitli kimyasallarla karışarak, biyoyakıt üretiminde gübre ve pestisitlerle karışarak, nükleer santrallardan ise ısınmış olarak doğaya geri veriliyor ve çevredeki tüm su kaynaklarının aşırı ölçüde kirlenmesine yol açıyor.
Tahminler, enerji üretimine yönelik yeni politikalarla enerji üretimi için küresel su kullanımında yavaşlama olacağı; 2035 yılında, su kullanımının 2010 yılına göre yaklaşık % 20 artışla 690 metreküpe ulaşacağı; eğer mevcut politikalar sürerse % 35 artarak 790 milyar metreküpe tırmanacağı; ancak her iki durumda da 66 milyar metreküp olan tatlı su tüketiminin % 85 oranında artacağı yolunda. 7 milyar dolayındaki insanın içme, kullanma, gıda üretimi ve enerji ihtiyacı ile suların kirlenmesi ve küresel ısınmaya bağlı kuraklıklar nedeniyle Dünyamızın sınırlı su kaynakları alarm vermeye başladı. Zaten günümüzde 3,5 milyar insan güvenli temiz suya erişemiyor. 768 milyon insan içme ve kullanma suyunu hayvanlarla birlikte aynı noktalardan elde ediyor. 850 milyondan fazla insan aç veya sürekli yetersiz besleniyor. Her yıl 5 milyon insan su ile ilgili hastalıklardan 1.5 milyondan fazla çocuk açlık ve yetersiz beslenme nedeniyle ölüyor. Yani Dünya nüfusunun yarısı temel insani gereksinimlerini bile karşılamaktan yoksun ve yoksunluk içinde ölümle kucak kucağa yaşıyor. Öte yandan ekonomik olarak tüketebilme gücü olanların, ekonomik büyüme çığlıklarıyla pompalanan tüketim çılgınlığı durmak bilmiyor.
Fosil yakıtlara bağlı CO2 salımına bağlı küresel ısınma kaçınılmaz. En kısa sürede fosil yakıt kullanımını kesmek gerekiyor. Biyoyakıt üretimi arttıkça gıda üretimi azalacak, su tüketimi çok artacak ve kimyasallarla çevre kirlenecek, üretim modeli nedeniyle ( endüst-riyel) CO2 salımı sürecek. Diğer yandan HES, RES ve GES’lerde enerji üretimi de hiç masum değil. . Dünya ısınıyor, 2 derecelik sıcaklık artışı kötü son için dönülmez yolda sınır ve yolun yarısı katedildi. Bu süreç içinde kuraklık artacak, tarım alanları ve su kaynakları azalacak; yoksulluk, açlık, susuzluk, hastalıklar ve iklim göçlerinin boyutları giderek büyüyecek. Gelecekte su ve gıda nedeniyle çatışma ve savaşların kaçınılmaz olacağından söz ediliyor.
Kötü gidişi durdurabilmek için, gereksiz tüketimin önlenmesi, Doğanın kaynaklarının korunması ve iyileştirilmesi, tüm insanlığın temel ve insani ihtiyaçlarının eşit ve adil bir biçimde karşılanması gerekiyor. Ama insanlar arasındaki eşitsizliğin kaynağı olan, ekonomik büyüme ve tüketimden beslenen bir ekonomik sistemde bu mümkün mü?
Kaynaklar
http://www.iea.org/media/weowebsite/2012/WEO_2012_Water_Excerpt.pdf
http://www.lemonde.fr/planete/article/2014/03/21/le-boom-de-l-energie-menace-les-ressources-en-eau_4387221_3244.html.
Kaynak :Mustafa Başoğlu: Küresel Isınma ve Toprak Ananın Yıkımı, Su yay. 2014