Türkiye’nin bağ sahasının yüzde 30’unu, toplam üretiminin ise yüzde 40’ını karşılayan Ege Bölgesi için üzüm çok önemli bir ürün. Yaklaşık olarak 72 bin çiftçi, aileleriyle birlikte sayıldığında ciddi bir nüfus bağcılıktan geçiniyor. Tarımsal ihracattan en çok gelir elde ettiğimiz kalemler içinde de kuru üzüm ilk üç içinde yer alıyor. Fakat üzüm üreticisi bu yıl fiyatlarda umduğunu bulamadı.
Sezon başında ziraat odalarının, üzümün fiyatının 2,61 TL olması gerektiği yönünde açıklamaları sonucu daha da ümitlenen üretici, bugünlerde tam tabiriyle hüsrana uğradı. İzmir Ticaret Borsası’nda 16 Nisan tarihli üzüm işlemlerine bakıldığında 7 ve 10 numara arası üzüm fiyatlarının 2.05-2.40 TL’ye kadar gerilediği görülüyor.
Öte yandan üretici, en büyük alıcı Avrupa Birliği’nin (AB), ‘Procymidone’ aktif maddesinin limitlerini düşürmesiyle bir şok daha yaşadı. Üretiminin yüzde 90’ının ihraç olduğu üzümde, bugünlerde hem üretici hem ihracatçı 7 Haziran’a odaklanmış durumda. AB, bu tarihten itibaren ‘Procymidone’ aktif maddesinin limitlerini 2010 yılı ürünü çekirdeksiz kuru üzümde 5 ppb’den 0.2 ppb seviyesinde düşürdü. Sektör temsilcileri, bunu kuru üzümde bir milat olarak görüyor. Stoklardaki procymidone içeren ilaçların piyasaya sürülmemesi, piyasadakilerinin de toplatılması konusunda Tarım Bakanlığı’yla işbirliğine gidildi. Süreç başarıyla sonlandırılmak üzere.
Hem yaş üzümde hem de kuru üzümde kullanılabilecek, AB ve Rusya mevzuatlarıyla uyumlu etkili madde ve ilaç listesi hazırlatıldığını ifade eden yetkililer, şu bilgileri verdi: “Hem üreticiler hem de ilaç bayileri bilgilendiriliyor. İhracatta sorun yaşanmaması için her türlü tedbir alınıyor. Bu amaçla beş bin özel eğitim çantası hazırlatıldı. İçinde üreticilerin bağlarda karşılaşacakları hastalıkların neler olduğu ve ne yapmaları gerektiğine ilişkin etkili madde ve ilaç listelerini de içeren iki ayrı kitapçık bulunuyor.”
“DOĞA EGE’YE CÖMERT DAVRANMIŞ”
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Altındişli, doğanın Ege’ye hem iklim hem de toprak açısından cömert davrandığını vurguladı, “Bu kıymetleri iyi kullanmayı öğrenmemiz lazım” dedi. Tüketicilerin bilinçlendiğini, mümkün olduğunda ‘doğal’ ürünleri tercih ettiğini ifade eden Altındişli, “Üretim bu yönde olmalı. Bunu sağlayıcı yetiştirme tekniklerini geliştirmeliyiz. Tarım il müdürlükleri, borsalar, Ege İhracatçı Birliği, ziraat odaları ve üniversiteler de bu konuda işbirliği içerisinde. Koordineli hareket etmek çok önemli” dedi.
‘Sultani’ üzümünün ana vatanının Ege olduğunu kaydeden Altındişli, “Bu güzelliklerimizi, toprağımızı ve çevremizi, üzümün daha güzel üretilmesiyle daha da değerlendirebiliriz. Kuru üzümün yaklaşık 450 milyon dolarlık geliri var. Türkiye, dünya pazarlarının nerdeyse yarısını tek başına kontrol ediyor. Ancak yaş üzüm ihracatı açısından hala emekleme döneminde. Oysa Sultani çekirdeksiz gibi önemli bir çeşidimiz var. Dünyada, tüketicilerin büyük çoğunluğu çekirdeksiz üzüm istiyor. Biz bu çeşide sahibiz. Sofralık üzüm üretimini geliştirmemiz gerekiyor” diye konuştu.
Toprakların korunmasının önemine değinen Altındişli, sözlerini şöyle tamamladı: “Bu topraklarda yüzlerce yıl torunlarımızın torunları ve onların da torunları bağcılık yapabilme şansına sahip olmalı. Zenginliklerimiz, Söke Ovası gibi kirlenip elden çıkmasın, tarım yapılamaz hale gelmesin. Toprak olmadan bağcılık yapamayız.”
Ticaret,Nihal Özken
21-Nisan-2010 tarım merkezi