Yüzyıllardır tohumu saklayan, geliştiren, toprağı ve su kaynaklarını koruyan, doğayla dost, gerçek gıdalar üreterek insanların sağlıklı bir yaşam sürmesine katkı koyan çiftçi kardeşlerimiz ve çiftçi dostları hoş geldiniz.
Bu gün burada varlığımızı nasıl devam ettireceğimizi, bizi çiftçilikten uzaklaştırmak isteyen gıda şirketlerine ve bu şirketleri destekleyen tarım politikalarına karşı nasıl bir hat tutturacağımızı, Birleşmiş Milletler’in aldığı kararları Hükümetlere nasıl uygulatacağımızı konuşacağız. Hepiniz biliyorsunuz Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 66. oturumunda 2014 yılı resmi olarak “Uluslararası Aile Çiftçiliği Yılı” olarak ilan edilmiştir. 2014 yılında hükümetler aile çiftçiliğini ulusal gündemlerinde tarım, çevre ve sosyal politikalarının merkezine oturtmaları gerekirken ne yazık ki birçok ülkede bu yapılmamış aksine endüstriyel tarıma, şirket tarımına destekler artmıştır.
Birleşmiş Milletler 2015 yılını da “Uluslararası Toprak Yılı” ilan etmişti. 2015 yılında da hükümetler toprağa yönelik farkındalığı arttırmak ve kritik öneme sahip bu kaynağın sürdürülebilir kullanımını teşvik etmek için çaba sarf etmeleri gerekirken gene birçok hükümet bu konuda da sınıfta kalmış, enerji, madencilik, sanayi ve konut yatırımları için “toprak gaspı” sıradan işler haline gelmiştir. Örneğin bizim ülkemizde turizm için, elektrik santralleri için, maden aramaları için, toplu konut inşaatları için yasa zoruyla çiftçilerin elinden toprakları alınmış, küçük aile tarımı yapan çiftçiler üretimden kopartılmıştır. Bu da yetmemiş çıkartılan “Büyük Şehir Yasası” ile köy tüzel kişilikleri ortadan kaldırılarak köylerin ortak mal varlıklarına, otlak ve meralarına merkezi idare tarafından el konularak şirketlere satılmasının yolu açılmıştır. Bu otlak ve meralar yüzyıllardır köylülerin kullanımına açıktı, alınıp satılamazdı, ihtiyacı olan köylü buralardan yararlandığı gibi bu toprakları korumak zorundaydı. Ama şirketler buralara göz koydular, bizim hükümetimiz de şirketlerin taleplerine uygun davrandı.
Öyle sanıyorum ki sizlerde benzeri sorunları yaşıyorsunuz. Birleşmiş Milletler 2016 yılının da ‘Uluslararası Bakliyat Yılı’ olmasına karar verdi. Buradaki Bölgesel toplantıda da “Bakliyat” konuşulacak, katılımcı ülkeler geçmiş yıllardaki tematik konularda olduğu gibi bu yıl da “Bakliyat” konusunda sözler verecekler, ancak bir çoğu geçmiş yıllarda olduğu gibi verdiği sözleri unutacaklar. Bizlerin görevi bu sözleri, aldıkları kararları unutturmamak, takipçisi olmak, buna uygun örgütlenmek ve dünyadaki bütün çiftçiler dayanışmak zorundayız. Burada sunacağımız öneriler ve alacağımız kararlar buna hizmet etmeli.
Gıda Egemenliğimizi elimizden almak isteyen şirketler/sermaye, tarımsal üretim için gerekli olan tohumlarımızı, sularımızı, topraklarımızı elimizden almak için hiçbir etik ve hukuksal kural tanımıyorlar. İstediklerini elde etmek için her türlü şiddete, savaşa başvuruyorlar. Daha geçen ay, Brezilya da 20 yıl önce toprak işgalinde bulunduklarından dolayı katledilen arkadaşlarını anmaya hazırlanan Topraksız Köylü Hareketi MST’nin yerleşim kampına 7 Nisan 2016 gecesi askeri polis ve özel güvenlik güçleri saldırı düzenledi ve 2 MST’liyi öldürdü 7’sini de yaraladı.
3 Mart 2016 da sabah saatlerinde evine giren kimliği belirsiz kişiler tarafından Honduras’da Lenca yerlilerinin lideri ve insan hakları savunucusu olan Berta Caceres katledildi. Bu saldırıları kınıyoruz. Ve bir kez daha haykırıyoruz: Bizler gücümüzü haklılığımızdan, çiftçiler arası dayanışmamızdan alıyoruz. Şirket tarımı yanlısı siyasi iktidarların bizleri tanımak istememelerine, örgütlenmelerimizin önüne engeller çıkartmalarına rağmen Dünya çiftçileri olarak bir araya gelmenin her türlü olanaklarını zorlayarak, dayanışmanın yollarını buluyoruz. Bulmaya da devam edeceğiz.
Endüstriyel tarım küresel iklim değişikliğine neden olmakta, bizim üretim tarzımız ise dünyayı soğutmaktadır. Doğayla dost olan, onu sömürmeyi değil koruyup kollamaya çalışan bizim üretim tarzımızdır. Bizler insanları açlıkla terbiye etmeye çalışanlardan değiliz. Aksine bizlerin üretim tarzı açlığa, gıdasızlığa çaredir. Bu nedenledir ki, sadece kendimiz için değil insanlığın ve tüm canlıların yaşam hakkı için, doğanın korunması ve sürdürülebilir bir yaşam için örgütlenmek, sesimizi duyurmak zorundayız.
Bu duygularla La Via Campesina üyesi olan örgütüm Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu ÇİFTÇİ-SEN adına ve Türkiyeli küçük çiftçiler adına hepinize Hoş geldiniz diyor, toplantılarımızın başarılı geçmesini diliyorum.
* FAO 30. Sivil Toplum Bölgesel Danışma Toplantısı Açılış Konuşması