İzmir’de süt üreticisi çiftçi kadınlar zarar ettiklerini, yem almak için hayvanlarını parti parti kesime gönderdiklerini söylediler. Tarım ve Orman Bakanlığı açıklanmaması gereken kişisel özel bilgileri yayınlayarak bu çiftçilerin hayvan sayılarını arttırdıkları gerekçesi ile adeta onları yalanladı. Aldıkları yetersiz süt primi ve diğer destekleri de açıklayarak kamuoyunda, yürütülen tarım politikasını aklamaya çalıştı. Çiftçilerin hayvan sayılarını arttırmış olmaları onların günümüzde zarar etmedikleri anlamına gelmez. Yanlış para politikaları nedeniyle yem fiyatları son bir yıldır korkunç bir hızla arttı. Çiftçiler böyle bir gelişmeyi beklememişlerdir şüphesiz.
Çiftçiye destek amacıyla çiğ süte devlet prim ödenmektedir. Çiğ süt primleri mart ayında litrede 1 TL’ya yükseltilmişti. 15 Mayısta tekrar 20 kuruşa düşürüldü. Çiftçi eline geçen çiğ süt fiyatları konusunda ise Ulusal süt Konseyi “tavsiye edilen çiğ süt fiyatı” adı altında açıklamalar yapar. Bunun dışında herhangi bir devlet kuruluşu bu fiyatın çiftçiler için yeterli bir düzeye yükselmesi amacıyla herhangi bir müdahale yapmaz. Yapılan sadece tavsiyedir. Geçmişte Süt Endüstrisi Kurumu özelleştirildiği için bunu yapacak bir devlet kuruluşu da kalmamıştır. Gerçi tekrar Et ve Süt Kurumu adı altında bir devlet kuruluşu oluşturuldu ise de bu kuruluşun bu anlamda ciddi bir etkinliği bulunmamaktadır. Ulusal Süt Konseyi, 15 Mayıs 2022 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere soğutulmuş çiğ süt tavsiye edilen satış fiyatını (çiğ süt destek primi hariç) 7,50 TL/Litre olarak belirlemiştir. Bu fiyat 1 Nisan -14 Mayıs 2022 arası 5,70 TL/lt idi. 2021 Nisan ayında ise 2,80 TL/lt idi. Çiğ süt priminin tavsiye edilen fiyat içindeki oranı sadece %2,7’dir. Üstelik bütün süt üreticileri bu tavsiye edilen fiyattan süt satamadığı gibi, gerekli koşulları yerine getirmediği için bütün süt üreticileri de bu primi alamamaktadır. TUİK verilerine göre bile 2021 nisan ayından 2022 nisan ayına kadar yem fiyatları %122 artmıştır. Oysa tavsiye edilen çiğ süt fiyatlarında 2021 nisan-2022 Nisan arası artış %103 olmuştur. Çiğ süt fiyatları ve maliyetler arasındaki fark kötüye doğru gitmektedir.
Çiğ süt primi çok yetersiz düzeydedir. Ancak bunun artışı da pek bir işe yaramayacaktır. Neoliberal anlayışla hazırlanmış tarım kanunu devletin doğrudan veya dolaylı olarak çiftçi eline geçen fiyatları etkileyecek bir politika gütmesini adeta yasaklamıştır. Bu prim arttırılsa bile çiğ süt fiyatları artmayacaktır. Hatta sürekli artan fiyatlardan dolayı anlaşılmamaktadır ama, süt pirimi artışı süt ve süt ürünleri sanayiinin daha düşük çiğ süt fiyatlarını empoze etmesi için şirketlere yarar bile sağlamaktadır. Eğer bu primde büyük bir artışa gidilirse, şirketler alım fiyatlarını düşürebilirler bile. Dolayısıyla doğru bir politika neoliberal fanatikleri kızdırsa da doğrudan çiftçi eline geçen fiyatları etkileyecek tarzda olmalıdır. Muhalif tarım politikası sözcülerinin tarım kanununa göre tarımsal desteklerin gayrisafi milli hasılanın %1’den az olmaması gerektiği konusundaki itirazları doğru bir tespit olmakla birlikte, bu desteğin nasıl yapılması gerektiğini söylemedikleri sürece çok yetersizdir. Prim tarzı bir politika güçlendirilerek sürdürülse bile hem bir etkinlik yaratmayacaktır, hem de çiftçilerin çoğu için inandırıcı olmamaktadır.
Devletin elinde Et ve Süt Kurumu diye bir kuruluşu vardır. Bu kuruluş çiğ süt alım fiyatlarını etkileyecek tarzda müdahale yapabilir. Ancak daha doğrusu bakanlık ve belediyelerin süt üretimi konusunda çalışan tarımsal kalkınma kooperatiflerine, tüketim kooperatiflerine, gıda gruplarına, ekolojik köylü pazarlarına hem çiftçi eline geçen çiğ süt fiyatlarını iyileştirecek, hem de tüketicilerin makul fiyatlardan ekolojik üretilmiş süt içebilmesini sağlayacak değişik destekler sağlamasıdır. Çiğ süt fiyatları üzerinde hegemonya kurmuş olan süt ve ürünleri sanayii böyle bir politikadan hoşlanmayacaktır. Dikkat ederseniz süt pirimi aleyhinde bir söylemi yoktur, hatta desteklemektedir. Yeter ki süt fiyatlarını kamu etkilemeye kalkmasın.
Var olan hayvancılık sistemimiz ekolojik ve ekonomik açılardan çıkmazdadır. Enflasyon, Türk Lirasının aşırı değer kaybetmesi olayları sadece bu çıkmazı daha bir görünür hale getirmiştir. İthal yem hammaddeleri ile hayvancılık sürdürülemez. Ayrıca yoğun yeme dayalı bir hayvancılık sağlıklı ürünler üretemez. Meralarımız bir an önce bütüncül mera yöntemleri ile ıslah edilmeli, agroekolojik bir hayvancılığa geçilmelidir.