Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından 31 Martta açıklanan büyüme tahminlerine göre; Gayrisafi Yurtiçi Hasıla (GSYH) değeri 2015 yılında sabit fiyatlarla yüzde 4 arttı.
Öncelikle; bu büyüme masalının kamu kaynaklarıyla şişirilmiş tüketim talebine dayalı; sanayisiz, yatırımsız, istidam yaratmayan ve işsizlik sorununu ağırlaştıran bir büyüme olduğunu belirtmek istiyorum.
Öte yandan, dolar bazında ifade edildiğinde; 2013 yılında 823 milyar dolar olan GSYH değeri 2014 yılında 799, 2015 yılında ise 719 milyar dolara gerilemiştir. 2015 yılı Milli geliri 2008’deki 742 milyar dolar olan seviyesinin bile altına düşmüştür.
TÜİK verilerine göre, kişi başına GSYH değeri 2014 yılında 10 bin 395 dolar iken, 2015 yılında 9 bin 261 dolar oldu. Böylelikle vatandaşlarımız 2015 yılında 1.134 dolar yoksullaşmış oldular.
TÜİK’e göre, Tarım sektörünü oluşturan faaliyetlerin toplam katma değeri; 2014 yılına göre sabit fiyatlarla yüzde 7,6’lık artış gösterdi. 2014 yılında tarım yüzde 2,1 oranında küçülmüştü. 2015 yılındaki büyümede geçen yılki küçülmenin baz etkisi de vardır.
Özellikle 2000 yılı başından itibaren siyasi iktidarlar tarafından kararlı bir şekilde uygulanan IMF/Dünya Bankası patentli neoliberal politikalar, tarım sektöründe istikrarsızlığa yol açmış; tarımdaki büyüme hızı GSYH’daki büyüme hızının çok altında olmuştur.
Nitekim 2003-2015 yıllarının kapsayan 13 yıllık AKP döneminde GSYH yıllık ortalama yüzde 4,7 oranında artmış; buna karşılık tarım sektöründeki büyüme hızı yüzde 2,3’te kalmıştır.
Tarımsal katma değere ilişkin vurgulanması gereken önemli konulardan biri de tarım sektörünün GSYH içindeki payının 2002 yılında yüzde 12,2 iken, 2015 yılında yüzde 9,1’e düşmesidir. Aynı şekilde tarımın toplam istihdam içindeki payı da son 10 yıllık dönemde yüzde 25,5’den yüzde 20,6’ya düşmüştür.
AKP yetkilileri sürekli olarak “Türkiye’yi Avrupa'nın birinci, dünyanın yedinci büyük tarım ekonomisi haline getirdiklerini” iddia etmişlerdirler. Oysa 2001-2002 kriz yılları dışında AKP öncesinde de, AKP’li yıllarda da Türkiye’nin tarımsal katma değer bakımından dünya sıralamasındaki yeri değişmemiştir.
Üstelik son 4 yıldan beri tarımsal GSYH dolar bazında gerilemektedir. Tarımsal katma değer 2012 yılında 62 milyar dolar iken; 2013’te 61, 2014’te 57, 2015’te ise 55 milyar dolara düşmüştür. Dünya Bankası tarafından yayımlanan son verilere göre, Türkiye tarımsal katma değer bakımından Pakistan’ın ardından dünyada 10. sırada yer almaktadır.
TARIMDA AÇIKLANAN BÜYÜME MASALI, GERÇEKLERLE NE ÖLÇÜDE ÖRTÜŞMEKTEDİR, ONA BAKALIM…
AKP’nin 13 yılı aşan iktidar döneminde mısır, çeltik ve ayçiçeği dışındaki tüm tarla bitkilerinin üretimi gerilemiştir. 2015 yılında üretiminin rekor düzeyde olduğu belirtilen buğdayda kişi başına yıllık üretim miktarı 2002 yılının gerisindedir (2002 yılı 295 kg, 2002 yılı 287 kg).
2015 yılında 16 milyar dolarlık tarım ve gıda ürünü ithalatı yapılmıştır. (AKP’li yıllarda tarım ve gıda ürünleri ithalatı toplam 155 milyar dolar olup; bu rakam tarıma verilen toplam desteğin yaklaşık 4,5 katını aşmaktadır).
2015 yılında rekor denilen üretime karşılık 4,4 milyon ton buğday ve 1,5 milyon ton mısır ithal edilmiştir. 2,3 milyon ton soya ithalatı yapılmış olup; bu tüm zamanların ithalat rekorudur. Yağlı tohum ve türevleri ithalatı 6 milyon tonu bulmuştur. 800 bin ton pamuk; 300 bin tonu aşkın çeltik ve pirinç ithal edilmiştir.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yayımlanan Kırmızı Et Stratejisi’nde; et ve besilik hayvan ithalatının sorunu çözmekten uzak olduğu belirtilmesine rağmen; 2015 yılı içerisinde toplam 206 bin baş canlı hayvan ve 18 bin ton karkas et ithalatı yapılmıştır. (2010- 2015 döneminde canlı hayvan ve et ithalatı için 3,8 milyar dolar ödenmiştir; ancak sorun hayvan varlığının yetersizliğinden kaynaklandığı için halen devam etmektedir).
2015 yılında gıda enflasyonu neredeyse yüzde 12’ye ulaşmıştır. Ancak yaygın olarak kullanılan gıdalarda ortalama yıllık artış çok daha fazladır. Zeytinyağında yüzde 61, limonda yüzde 55, domates ve mercimekte yüzde 38, dana etinde yüzde 22, koyun etinde yüzde 19’u aşmıştır.
TÜİK tarafından 4 Nisanda açıklanan Tüketici fiyat endeksine (TÜFE) göre; fiyatlar Mart ayında bir önceki aya göre onbinde 4 oranında düşmüş, aylık düşüş gıdada yüzde 1,53 olmuştur. Mart ayındaki fiyat düşüşü patateste yüzde 12,2; domateste yüzde 16,5; salatalıkta yüzde 26,9’u bulmuştur.
Bunun başlıca nedenleri tüketici talebinin daralması nedeniyle toptancı ve perakendecinin fiyatları artıramaması; öte yandan Rusya, Irak, Suriye pazarlarının kapanması nedeniyle ihracata yönelik ürünlerin büyük bölümünün iç piyasada eritilmeye çalışılması olarak değerlendirilebilir. (Gıda fiyatlarında Mart ayındaki yüzde 1,53 gerilemeye karşılık, 12 aylık ortalama fiyat artışının yüzde 10 düzeyinde olduğunu da hatırlatmak isterim.)
Ülkemiz tarımının bu sarmaldan kurtulabilmesi; kendi insanlarımızın ihtiyaçlarına ve ülkemizin özgün toprak, iklim vb. şartlarına uygun olarak planlanmış; emek ve üretim odaklı bir programın uygulanmasına bağlıdır.
– Orhan Sarıbal /CHP Bursa Milletvekili/ Parti Meclisi Üyesi