Hakan Tartan | Yorum
Bir yanda “Ürünüm para etmiyor“ diyen çiftçiler, diğer yanda zaman zaman vatandaşın alım gücünü zorlayan fiyatlar.
Tarımsal ürünlerin fiyatları tarladan markete ulaşana dek kat kat artıyor.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin açıkladığı verilere göre tarla, hal, pazar ve market fiyatları zaman zaman gündeme gelen “Ürünler tarladan ya da ilk üreticiden yok pahasına çıkıyor. Fiyatlar ara kademelerde hızla artıyor” tartışmasını yeniden alevlendirdi.
Üretici ve tüketici arasındaki fiyat farkına baktığımızda yaş sebze ve meyvede yüzde 408’lere, kurutulmuş ürünlerde yüzde 170’lere, baklagillerde yüzde 359’lara, pirinçte yüzde 322’lere ve hayvansal ürünlerde yüzde 232’lere kadar çıktığı görülüyor.
Üretici çok zor durumda
Üretici ve market fiyatları arasındaki makas çok yükselmiş durumda.
Ürünler, üreticiden tüketiciye ulaşana kadar aradaki uçurum böylesine derin olmasına karşın, Türk tarımında durum giderek kötüleşiyor.
2007 yılından kalan destek ödemelerinin tamamlanmaması, doğrudan gelir desteklerinin dekar başına 10’dan 7 liraya düşürülmesi çiftçinin belini büküyor.
Tüm bunlara mazot, gübre, ilaç gibi temel girdi fiyatlarındaki yüzde 150’ye varan artışların eklenmesi, kuraklığın yaralarının tam olarak sarılamaması tarım üreticisini bitirme noktasına getirdi.
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı, Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır, doğrudan gelir desteklerinin kaldırılmasının ve ürün başına destek uygulamasının söz konusu olmadığını belirtiyor ve şöyle diyor:
“Doğrudan gelir desteği 10 liradan 7 liraya düşürüldü. Tahlil ve organik tarım gibi bazı kalemlerde destek var. Bakanlar Kurulu’nun kararıyla açıklanan desteklere bakılacak olursa tahıllar, zeytinyağı ve mısır gibi bazı ürünlerde destek söz konusu. Birçok kalemde geçen yıl verilen ile bu yıl verilen desteklerin değişmediği görülüyor. Bazı ürünlere yönelik desteklerde ise düşüş var. Yalnız zeytinyağında kilogram başına verilen destek 11 kuruştan 20 kuruşa çıktı. Ancak Avrupa’da bu rakam kilogram başına 1.32 euro.”
Borç üstüne borç alıyorlar
Çiftçi özel bankalardan kredi temin ederek ekim gerçekleştiriyor.
Üretici kredi borçlarını ödeyebilmek için ikinci bir bankadan kredi alıyor.
Hatta, her iki bankaya borçları ödeyebilmek için 3. bankaya gidenler olduğu söyleniyor. Ama…
Krediyle kredi ödenmez ki; çiftçi yok olma noktasına geldi. Oysa…
Tarıma yönelik desteklerin gayri safi milli hasılanın (GSMH) en az yüzde 1’i olması gerekirken bu oran geçen yıl yüzde 1’in altında kaldı. Ülkemizde bu rakamın en az yüzde 3 olması isteniyor.
Ülkenin milli gelire katkısı yüzde 10,5 olan tarım sektörü, bundan ne yazık ki yüzde birini bile geri alamıyor.
Uygulanan ekonomik politikaların yetersizliği tartışılırken üretici bir darbe de kuraklık nedeniyle yiyor. İzmir Ziraat Odası Başkanı Sedat Köse şunları söylüyor: “Ege’de 2007’de yaşanan kuraklık belli ürünlerde ciddi verim kaybına neden oldu. Zeytin, narenciye, incir, pamuk, mısır ve tahılgillerde çiftçimiz mağduriyet yaşadı. Çiftçi, banka, tarım kredi, Bağ-Kur, SSK borçlarıyla boğuşurken bir de girdi maliyetlerindeki rekor artışların şokunu yaşadı. Özellikle stratejik ürünümüz olan pamuk ekiminde yanlış politikalara sapıldığını görüyoruz. Çiftçimiz ‘alternatif’ ürün ümidiyle plansız bir şekilde nar, şeftali, narenciye gibi ürünlere yöneldi.”
Anlaşılan çok sıcak ve zor bir yaz geçecek. Durum onu gösteriyor.
04.08.2008 | Referans