Dünyada ve Türkiye’de mevcut tarım-gıda rejiminin açıklarını ortaya seren gelişmeler yaşanıyor son günlerde. Bir yandan pandemi süreci sistemin kırılganlıklarını net bir şekilde açığa çıkarıyor diğer yandan Hindistan’da milyonlarca çiftçi neoliberal politikalara karşı sokaklara akın ediyor. Ülkemizde ise ödeyemedikleri borçları nedeniyle Tarım Kredi Kooperatifleri tarafından üretim araçları ellerinden alınan çiftçilerin farklı bölgelerde gösterdikleri tepkileri okuyoruz, izliyoruz.
Bu yazıda Tarım Kredi Kooperatifi ortağı çiftçileri borçlanmaya, borçlarını ödeyememeye ve sonunda mülksüzleşerek tarımdan kopuşa iten nedenler üzerinde durmaya çalışacağım. Bunu piyasa ekonomisinin sınırları içinde kalarak açıklamaya çalışırsak faturayı yine çiftçilere kesmek durumunda kalırız. Böylece sistem kaynaklı bir sorunun sebebi sanki çiftçinin kendisiymiş algısı yaratılmış olur. Örneğin çiftçiler yeterli finans ve işletmecilik bilgisine sahip olmadıkları için parayı ve borçlarını yönetememekte, dolayısıyla yükümlülüklerini yerine getiremedikleri için traktörlerine ve üretim araçlarına el konulmaktadır.
Benim bu yazı kapsamında vermeye çalışacağım yanıt ise biraz daha uzun ve farklı. Zira bugünü anlamak ve gerçek faili bulabilmek adına en doğru yöntemin konuyu belli bir tarihsellik bağlamında incelemek olduğunu ve bu tarihsellik içinde politik açıdan kavşak noktalarını ele almadan yapılan değerlendirmelerin yetersiz kalacağını düşünüyorum. Bu anlamda dünyada ve Türkiye’de tarım politikalarının dönüşümünde ve bu dönüşümün izinin sürülmesinde 1980 sonrası neoliberal politikaların tartışmasız bir şekilde belirleyici olduğunu söylememiz gerekiyor. Çok uzatmamak adına neoliberal politikaların, yani sermayenin yeni birikim rejiminin özelleştirme, finansallaşma ve esnek emek rejimi olmak üzere üçayağının olduğunu ve bunların özellikle 1990’larla birlikte tarıma yansımalarını gördüğümüzü belirtebiliriz.
Bu çerçevede tarıma girdi sağlayan TÜGSAŞ, İGSAŞ, YEMSAN, TZDK gibi kurumların tasfiye edilerek piyasanın özel sektöre bırakıldığını; TEKEL, SEK, EBK, TŞFAŞ gibi kurumların ise özelleştirildiğini görmekteyiz. Tarıma ucuz girdi sağlayan ve pazar garantisi sunan bu yapının kırılmasıyla çiftçiler; tohum, gübre, ilaç gibi girdileri yüksek fiyatlarla piyasadan satın alırken, ürünlerini ise düşük fiyatlara satmak zorunda kalmışlardır. Söz konusu yüksek girdi, düşük ürün fiyatları borçlanma ihtiyacını daha da artırmıştır. Tarımın finansallaşması; yani bir anlamda tarım ve çiftçi için finansmandan, finansman için tarım ve çiftçi anlayışına geçiş böyle olmuştur. Tarım Kredi Kooperatiflerinin kendi web sitesinden ulaşılan ve en son 2019 yılı için hazırlanan faaliyet raporuna göre 2015-2019 yıllarını kapsayan beş yıllık dönemde kullandırdığı kredi hacmi % 28 artarken, bunlardan yararlanan ortak çiftçi sayısının yaklaşık % 10 azaldığı görülmektedir. (1) Tarım Kredi Kooperatiflerinin kullandırmış olduğu kredilerin % 70’inden fazlasının tohum, fide, fidan, gübre, ilaç, akaryakıt gibi ayni kredilerden oluştuğu göz önünde bulundurulduğunda girdiler üzerinden çiftçilerin borçlandırılmasının boyutları daha iyi anlaşılacaktır.
Burada akla şu soru gelebilir: Kooperatifçilik mantığı gereği Tarım Kredi Kooperatiflerinin bu girdileri ortaklarına piyasa fiyatının altında bir fiyattan temin ederek avantaj sağlamaları gerekmez mi? Mağduriyet yaşayan çiftçilerin bazılarının böyle bir fiyat avantajından dahi yararlanamadıklarına dair beyanları (2) bir tarafa aslında sorulması gereken soru tarımsal üretimin yüksek miktarda piyasaya bağlı girdi kullanımına dayalı olduğu ortamda, velev ki piyasa fiyatının biraz altında bir fiyattan girdi temin edilse dahi bu bir avantaj mıdır? Söz konusu girdilerin önemli bir bölümünün hammadde açısından ithalata dayalı, kimyasal girdiler olduğu da düşünüldüğünde bu durum hem çiftçiler hem ülke ekonomisi hem de ekoloji açısından sürdürülebilir mi? Tarım Kredi Kooperatifleri, ortaklarının bu girdilere bağımlılığını azaltmak için mi yoksa artırmak için mi faaliyetlerine yön vermelidir?
Sorular artırılabilir ancak Tarım Kredi Kooperatiflerinin borsada işlem gören bir gübre şirketinin ortağı olduğunu da düşünürsek bu konuda hissedarı olan yatırımcılara karşı sorumluluklarıyla, ortağı olan çiftçilere karşı yükümlülüklerinin örtüştüğünü söyleyemeyiz. Borsaya kote olmuş ve hissedarları bulunan dolayısıyla hem piyasada rekabet edebilmek hem de hissedarlarına en yüksek kazancı sağlayabilmek için maksimum kârlılık hedefiyle hareket eden Tarım Kredi Kooperatiflerinin, bu amaçlarının yanında ortağı olan çiftçilerin çıkarlarını gözetmesi zorlaşmaktadır. Tarım Kredi Kooperatiflerinin ortaklarıyla ilişkisinde bir kooperatif-ortak ilişkisinden çok şirket-müşteri ilişkisi ön plandadır.
Yazının başında belirtilen 1980 sonrası neoliberal politikaların tarımda hakim olduğu dönem Üçüncü Gıda Rejimi ve/veya Şirket Gıda Rejimi olarak da ifade edilmektedir. Bu dönemde tarımda üretim, işleme, dağıtım, tüketim gibi süreçlerin her aşamasında kamu önemini yitirmiş; söz konusu gıda rejiminin önünü açacak şekilde yapılacak düzenlemelerden sorumlu tutulmuştur. Böyle bir ortamda devletin patronajındaki Tarım Kredi Kooperatifleri de uyguladığı finansal politikalarla, sözleşmeli tarım pratikleriyle, marketleşme çabalarıyla mevcut tarım-gıda rejiminin ideolojik bir aygıtı olarak hareket etmektedir. Tarım Kredi Kooperatifleri, ortaklarına bir yandan ayni kredi şeklinde girdileri temin ederek, diğer yandan sözleşmeli tarım aracılığıyla onları endüstriyel tarım sisteminin tedarikçisi yaparak ve tüm bunları da vermiş olduğu kredilerle bağlantılandırarak şirketler üzerinden şekillenen ve şekillendirilen gıda rejiminin bir parçası yapmak adına vazife görmektedir.
Piyasadan düşük faizle kredi toplayarak bunu müşterilerine veya “ortaklarına”, ödeme gücü olup olmadığını ve içinde bulunduğu sosyo-ekonomik şartları hesaba katmadan yüksek faizle pazarlayan ve günün sonunda yüzlerce, binlerce çiftçinin mülksüzleşmesine aracılık eden bir yapıyı evrensel kooperatifçilik ilkeleri gereği bu isimle adlandırmanın uygun olmayacağını düşünerek yazının başlığında ucunu açık bıraktım; yorum okuyucunun.
*Araştırmacı
1 Tarım Kredi Kooperatifleri 2019 Yıl Sonu Faaliyet Raporu, s. 28, https://www.tarimkredi.org.tr/media/oqwdl0ql/2019-yili-faaliyet-raporu.pdf
2 Bu konuda Umut Kocagöz tarafından Tarım Kredi Kooperatifi mağduru çiftçilerle yapılan bir dizi haber-röportaja şu linklerden ulaşılabilir:
https://www.karasaban.net/tarim-kredi-magduru-ibrahim-kaya-kooperatif-ciftciyi-somurme-yeri-olmus/
https://www.karasaban.net/tarim-kredi-magduru-omer-sari-sorun-cozulmezse-ankaraya-gidecegiz/