Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2007’ye ilişkin bitkisel üretim değerleri ile aynı yılın dördüncü dönemine ilişkin gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) sonuçlarını açıkladı.
TÜİK verilerine göre, 2007’de toplam hububat üretimi 2006’ya göre yüzde 15,5 oranında azalarak yaklaşık 29 milyon ton olarak gerçekleşti. Bir önceki yıla göre buğday üretimi yüzde 13,9 oranında azalarak 17,2 milyon ton, dane mısır üretimi yüzde 7,2 oranında azalarak 3,5 milyon ton, arpa üretimi yüzde 23,5 oranında azalarak 7,3 milyon ton, çeltik üretimi yüzde 6,9 oranında azalarak 648 bin ton oldu.
* Buğday, arpa, çavdar, yulaf gibi serin iklim tahıllarında yağış rejimine bağlı bir üretim yapısı mevcut olup; 1987–2007 yıllarını kapsayan 20 yıllık dönemde önemli bir artış olmamış; bazılarında (çavdar, yulaf) ise azalma görülmüştür.
Son 10 yılda hububat ekim alanları yaklaşık 9 milyon dekar azaldı. Son yıllarda üretiminde anlamlı artışlar olan mısırda ise 2007’de ithalat 1 milyon tonu aşmış; buna karşın teşvik primi geçen yıla göre yüzde 70 oranında düşürülmüştür.
Baklagil ürünlerinden fasulye yüzde 21,3, nohut yüzde 8,4, kırmızı mercimek yüzde 12,4, yeşil mercimek yüzde 36,7 oranında azaldı.
* Bir zamanlar “yoksul sofralarının vazgeçilmezi” olan baklagillerden kuru fasulye ve yeşil mercimeğin 20 yıl önceki üretiminin 200, nohudun ise 700 bin ton dolayında olduğunu unutmamak gerek.
Yağlı tohumlardan ayçiçeği yüzde 23,6 oranında azalarak yaklaşık 854 bin ton olurken, soya fasulyesi yaklaşık 31 bin ton ile yüzde 35,2 oranında düştü.
* Türkiye yağ ihtiyacını karşılamak üzere 2007’de yaklaşık 1,7 milyar dolarlık hamyağ ve yağlı tohumlar ithalatı yapmıştır. Buna karşılık son 20 yılda ayçiçeği üretimi değişmemiş; soya üretimi ise 150 bin tondan 30 bin tona gerilemiştir.
Tütün üretimi yüzde 18,5 oranında azalarak 80 bin ton, şeker pancarı yüzde 14,1 oranında azalarak 12,4 milyon ton, pamuk üretimi yüzde 10,8 oranında azalarak 871 bin ton oldu.
* 1987–99 döneminde tütün üretimi yıllık ortalama 250 bin ton dolayındaydı. Tarımda 2000’den itibaren uygulanan Dünya Bankası–IMF ortak programı gereğince üretim 80 bin tona; ekici sayısı ise 500 binden 200 bine düştü. TEKEL’in İngiliz-Amerikan sigara tekeli BAT’a satışından sonra daha dramatik gelişmelerin olması kaçınılmaz.
* Şeker pancarı ekicileri de tütüncülerle aynı kaderi paylaşıyor. 2000’de 19 milyon ton olan şeker pancarı üretimi, getirilen kotalarla üçte bir oranında azaltıldı.
* Pamuk üretimi de son 10 yıllık dönemde değişmiyor. İhracatın yüzde dörtte birinden fazlasını karşılayan tekstil sektörünün hammaddesi olan pamukta, 2007–2008 sezonunda 1 milyon tonluk ithalatla karşı karşıya kalınacağı tahmin ediliyor.
2007’de sebze üretimi bir önceki yıla göre yüzde 0,7; meyve üretimi ise yüzde 4,3 oranında azaldı.
Meyvelerden önemli ürünlerin üretim miktarlarına bakarsak; 2007’de bir önceki yıla göre elmanın yüzde 22,8, armudun yüzde 12,1, kayısının yüzde 21,2, kirazın yüzde 28,3, vişnenin 48,9 oranında arttığı görülüyor. Buna karşılık zeytin üretimi yüzde 39,1 oranında, incir ise 27,6 oranında azaldı.
Sert kabuklu ürünlerden Antep fıstığında yüzde 33,3, fındıkta yüzde 19,8 oranında azalış, cevizde ise yüzde 33,1 oranında artış meydana geldi.
* Çokuluslu tarım/gıda şirketlerinin çıkarları adına yok edilmek istenen fındık, çok önemli bir ihraç ürünü. Fındıktan 2005–06 sezonunda yaklaşık 2 milyar dolarlık ihracat geliri sağlanmasına karşılık, fındık üzerinde oynanan oyunlar 2006–07 sezonunda daha fazla ürün ihraç edilmesine rağmen ihracat gelirinin 1,3 milyar dolara düşmesine yol açmıştır.
2007 yılında bitkisel üretimde yaşanan büyük gerileme, egemen medya tarafından IMF-Dünya Bankası dayatmalı, yanlış tarım politikaları göz ardı edilerek yalnız kuraklıkla ilişkilendirildi.
Türkiye’de tarımın, ağırlıklı olarak iklim koşullarına bağımlı bir üretim yapısı içinde olduğu gerçek. Ekonomik olarak sulanabilir 8,5 milyon hektarlık arazinin ancak 4,9 milyon hektarlık kısmı sulamaya açılabilmiştir. Kuraklık üretimi hızla düşürürken, seyirci kalınarak sonuçlarına katlanılıyor.
Tarımdaki çöküşün geri planında tabii ki yalnızca küresel ısınmanın yol açtığı kuraklık yatmıyor. Türkiye’de 2000’lerin başından bu yana “tarımda dönüşüm” adı altında başlatılan tasfiye politikaları sürdürülüyor. Bu politikalardan 2007’nin payına düşen uygulamaları kısaca şöyle özetleyebiliriz:
* Tarım Kanunu’nda tarım destekleri için Bütçeden ayrılacak kaynağın GSMH’nin yüzde 1’inden az olamayacağı hükme bağlanmasına karşın, 2007’de tarımsal desteklerin GSMH’ye oranı yaklaşık yüzde 0,7 dolayında olmuştur. Tarım 2007 bütçesinden sadece 5,6 milyar YTL destek görmüş olup; bu, faize ödenen 49 milyar YTL’nin 9’da biridir.
* Çiftçilere 2007 tarım desteklerinin 3,5 milyar YTL’lik kısmı henüz ödenmemiştir. Ödemelerin gecikmesi çiftçilerin banka kredilerini ödemede güçlük çekmesine yol açmaktadır. Nitekim çiftçi borçlarının 10 milyar YTL’ye ulaştığı tahmin edilmektedir.
* 2007’de girdi maliyetlerindeki artış ürün fiyatlarının çok üzerinde olmuştur. Bazı gübre çeşitlerinde fiyat artışları yüzde 100’e ulaşmış, çiftçi daha az gübre kullanmak zorunda kalmıştır. 2006’da 5,4 milyon ton olan gübre tüketimi 2007’de 5,1 milyon tona gerilemiştir.
* 2007’de traktör satışları 2006’ya göre düşüş göstererek 34 bine gerilemiştir. Çiftçinin traktörünü çalıştıracak mazot fiyatları yüzde 40 dolayında artmıştır.
* 2007’de çiftçinin kullandığı tohum fide fiyatları bir önceki yıla göre yüzde 30 oranında yükselmiştir.
* Ürün ve girdi fiyatlarındaki artışlarını karşılaştırmak amacıyla Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) tarafından buğday için yapılan bir çalışmaya göre, 2007’de ürün fiyatları ortalama yüzde 13 artarken, girdi (gübre ve mazot) fiyat artışları ortalaması yüzde 34’ü bulmuştur.
* Çiftçiliği terk edenlerin sayısı hızla artmaktadır. 2007 yılı Aralık döneminde tarım sektöründe istihdam, bir önceki yılın aynı dönemine göre 508 bin kişi azalarak, 4,8 milyon kişiye düşmüş; tarım sektörünün toplam istihdamdaki payı 2 puan azalarak yüzde 24’e gerilemiştir.
TÜİK’in geçtiği 1998 bazlı, kapsamı genişletilen yeni milli gelir hesaplama yöntemi, 2007 yılı için öngörülen yüzde 5’lik büyüme hedefinin tutturulmasına yetmedi. Gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH), 2007’de bir önceki yıla göre sabit fiyatlarla yüzde 4,5 büyüdü.
Yaygın medya büyüme hedefinin tutmamasının en önemli nedeni olarak yine tarımdaki kuraklığı gösterdi.
TÜİK verileri, 2007’ye damgasını vuran küresel ısınmaya bağlı kuraklık ve yanlış destekleme politikalarının, tarımda rekor düzeyde bir küçülmeye yol açtığını ortaya koyuyor. Tarımda 2006’daki yüzde 1,3’lük büyümenin ardından 2007’de yüzde 7,3’lük küçülme yaşandı.
Küçülme özellikle son üç aylık dönemde yüzde 10’a yaklaştı. Geçen yılın birinci çeyreğinde yüzde 6,9, ikinci çeyreğinde yüzde 2,3 küçülen tarımda üçüncü çeyrekte yüzde 8,2, son çeyrekte ise yüzde 9,7 oranında küçülme yaşandı.
Medya tarafından “Tarım sektörünün dibe vuruşu”, “Tarımda kan kaybı”, “Tarımda, son 40 yılın üçüncü en büyük gerilemesi” şeklinde değerlendirilen bu daralma; 2001’de yaşanan ağır ekonomik krizden bu yana tarım sektöründe gerçekleşen en düşük büyümeyi işaret ediyor.
Tarımda iklim koşullarına bağımlı üretim yapısını kırmak için, öncelikle mevcut su potansiyeli belirlenmeli, sulama yatırımları hızlandırılmalı ve su kullanımı rasyonal hale getirilmelidir. Bunun yanı sıra ülkenin toprak ve iklim koşullarına ve kendi insanımızın ihtiyaçlarına göre oluşturulacak üretim odaklı tarım politikaları uygulanmalıdır. (NO/GG)
03 Nisan 2008, Perşembe-BİA Haber Merkezi – Bursa