Korkut Boratav 7 Kasım 2006, Salı
Türkiye İstatistik Kurumu’nun Hanehalkı ve İşgücü Anketleri, istihdamın yapısı ve işsizlik üzerinde önceki yıllarda üçer aylık ortalamalar için, son iki yıldan beri aylık veriler derlemektedir. Bu verilerin bir bölümünü aktaran aşağıdaki tablo, 2001-2004 yılları için istihdamın en yüksek düzeye ulaştığı Temmuz-Eylül (üçüncü üç ay) verilerini; 2005-2006 için de aylık istihdamın zirveyi bulduğu Temmuz rakamlarını sunuyor.
Toplam, Tarımsal, Kırsal İstihdam (1000 kişi)
|
Toplam İstihdam |
Tarımsal İstihdam |
Kırsal İstihdam |
Kırda Tarımsal İstihdam |
2001 |
23038 |
9518 |
11787 |
8912 |
2002 |
22833 |
8709 |
11336 |
8088 |
2003 |
22411 |
8389 |
10856 |
7819 |
2004 |
22874 |
8222 |
10753 |
7385 |
2005 |
22838 |
6990 |
10415 |
6869 |
2006 |
23257 |
6854 |
9990 |
6126 |
Tarımsal üretim ve istihdamın bir bölümü “kırsal olmayan” bölgelerde gerçekleşiyor. Tabloda tarımda istihdam edilen toplam nüfus ile “kırda tarımsal istihdam” başlığı altındaki rakamlar arasında yıllara göre 100.000 ile 800.000 arasında değişen bir fark olması buna bağlıdır. Kır/kent ayrımının da ankete giren hanelerin yaşadığı yerin nüfusuna göre tanımlandığını da belirtelim.
***
Önce toplam istihdamla ilgili bir değerlendirme yapalım:
2006’da toplam istihdam 2001’in biraz (219 bin kişi) üstündedir. Öte yandan 15 yaşın üstündeki nüfusta aynı dönem içinde 4.125.000’a ulaşan bir artış gerçekleşmiştir. Böylece, faal nüfustaki artışın pek küçük bir bölümü (sadece yüzde 5’i) iş bulabilmiştir. Geri kalan 4 milyona yaklaşan insan, ya açık ve örtülü işsizler ordusuna katılmış; ya da iş bulmaktan umutlarını yitirerek işgücü piyasasının dışına düşmüştür. 2001 ile 2005 arasında işgücü piyasasında çalışan ve iş arayan insanların faal nüfus içindeki payının, (yaklaşık olarak) yüzde 50’den yüzde 48’e düşmesinin ardında bu etken de vardır.
***
Kır ve kent dahil tarım kesiminin tümünde çalışanlara gelince çarpıcı bir durum ortaya çıkyor. Son altı yılda tarımsal istihdamda hemen hemen 2,7 milyonluk bir düşme gerçekleşmiştir. Farzedelim ki, tarımdan koparılan bu insanlar toplam istihdamdaki sembolik (200000’lik) artışın tümünden pay almış olsunlar. Yine de altı yıl içinde iki buçuk milyon köylü, çiftçi, tarım emekçisi üretimden koparılmış; işsiz-güçsüz, belirsiz, marjinal konumlara sürüklenmiş olmaktadır.
Aynı duruma, kırsal bölgelere odaklanarak bakalım: Tarımdan kopma, kırsal bölgelerde artan istihdamla telâfi edilmiş olabilir mi?
Heyhat! Kırsal bölgelerdeki durum daha da vahimdir. Zira, son altı yılda tarımsal istihdamdaki daralmanın tümü (hatta 2,8 milyona ulaşarak biraz fazlasıyla) kırsal dünyada meydana gelirken; bu bölgelerdeki toplam (yani tarım-dışı faaliyetleri de kapsayan) istihdamda da 1,8 milyon kişilik bir daralma gerçekleşmiştir. Kısacası, Türkiye’nın kırsal ekonomisi tarımı, bakkalı, toptancısı, madenciliği, minibüscülüğü, sanayi siteleri ile istihdam yaratma potansiyelini yitirmekte; işsiz insan depoları haline dönüşmektedir.
***
Bir süre önce Samir Amin, birkaç yüz bin Kuzeyli çiftçinin Üçüncü Dünya’da milyarlarca köylüyü adım adım üretimden koparmakta olan trajik dönüşümü vurgulayan bir yazı yayımladı. Bu dönüşüm, emperyalist devletlerce desteklenen Kuzey tarımına karşı Üçüncü Dünya çiftçilerini korumasız bırakan neoliberal yapısal uyum programları aracılığıyla gerçekleşmektedir. Hollandalı bir sosyolog, Jan Breman bu politikaları “sosyal Darwinizm’in yeni bir biçimi” olarak nitelendiriyor. Sonuç, ona göre, “giderek artan sayıda insanın hayatlarını kırlarda sürdürmesini imkânsız kılan bir krizdir… Kırın nerede bittiği, kentin nerede başladığı belirsiz olan alacakaranlık kuşağında dolanıp gidenlerin; …(köylerini) terk etmiş; ancak hiçbir yere varamamış; göçmen olarak dahi tanımlanamayacak insanların kaderleri (kent yoksullarından) daha da belirsizdir.” (New Left Review, Temmuz/Ağusto 2006)
Türkiye’nın tarım emekçileri, şimdi bu tabloyu yaşamaya başlamış görünüyorlar. Onlar, neo-liberalizmin acımasız reçetelerinden kaynaklanan bir dizi şokla önce 1980’i izleyen yıllarda; sonra da 1998 sonrasında karşılaştılar. Üretimden kopmanın, mülksüzleşmenin, işsizleşmenin felâketiyle karşı karşıyadırlar.
Sonuçlar, artık, istatistiklerde gözleniyor. Pek yakında, gündelik hayata, toplumsal ilişkilere, siyasete de dalga dalga yansıması kaçınılmazdır. Biçimi, içeriği, sonuçları ne olur? Öngöremiyoruz.
Kaynak: www.sol.org.tr.