Mustafa Eberliköse
Bugünlerde AKP’nin, tarımsal üreticilerle başı dertte. AKP’nin tarım politikaları ve tarımsal üreticilere yönelik tavrı tepkilere neden oluyor. Baştan söylemek gerekirse AKP bu tavrı aslında hiç de öyle rastgele takınmıyor. Tarımsal üreticilerden geleceğini tahmin ettiği tepkileri baştan kesmeye çalışıyor. AKP’ye dönük tepkiler giderek artma eğiliminde.
AKP başından beri hep tüccarın ve tekellerin yanında yer aldı. Fındık tüccarı Cüneyt Zapsu hükümet sayesinde fındığı ucuza kapatıp, pahalıya sattı. AKP’nin düşük taban fiyatı uyguladığı şeker pancarı gibi tarımsal ürünlerden en çok faydalanan Ülker, Cargill gibi gıda tekelleri. Bu tekellerin AKP ile ideolojik yakınlığı ve ortaklıkları hiç de tesadüfi bir durum değil.
Peki AKP’nin başı neden tarımsal üreticilerle dertte olsun?
Tarımsal üreticilerin hükümetlere karşı eylem yapmaları bazı zamanları çıkarırsak çok alışık olduğumuz bir durum değil. Dikkatimi çeken konu, tarımsal üreticilerin son günlerde kendi tarzları dışında geliştirdikleri eylem biçimleri ve konuları oldu. Muhafazakar yapılarından dolayı yıllardır sağ iktidarların beslendiği bu kesim, bugünlerde kendi sınırlarını zorlayan işler yapmaya başladı. Tarımsal üreticiler, hükümeti protesto etmek için, yolları trafiğe kapatıyor, Meclis önüne gidiyor, ürünlerini yollara döküyor ve en dikkat çekici gelişmelerden bir tanesi de doğaya sahip çıkıyor.
Hükümetin açıkladığı fındık taban fiyatlarını protesto eden Sakarya köylüleri E-5 Uluslararası Karayolunu ve Gaziantep Cerityeniyapan köylüleri yakınlarında kurulan taş ocaklarının tarlalarına zarar verdiği gerekçesiyle Gaziantep-Adana Karayolu’nu trafiğe kapattılar. Yapılan iki eylemin kısa zamanlı olması nedeniyle etkileri fazla hissedilmedi ama bir eylem tarzı ve tekniği geliştirilmesi bakımından önemli bir değere sahip.
Yıllarca yalnızca Bergamalı köylülerde gördüğümüz çevre duyarlılığını, artık hergün Anadolu’nun bir tarafından duyuyoruz. Balıkesir’de bulunan Kaz Dağlarının çevresinde yer alan tarımsal üreticiler tarihin en büyük çevre mitinglerinden birini yaptı. Kaz Dağları’na sahip çıkan üreticilerin mitingine 20 bin kişi katıldı. Karadenizli tarımsal üreticiler ise akarsularının satılmasına karşı kitlesel eylemler yapmaya devam ediyorlar. Fındıklı’da yapılan ‘Derelerimize Sahip Çıkıyoruz Mitingi’ne 8 bin kişi katıldı. Manisa Develi köylüleri, köylerine yapılacak ‘katı atık bertaraf tesisi’ne karşı köylerinden seslerini duyuramayınca soluğu Meclis önünde aldı. Meclis önünde yarı çıplak yaptıkları eylemi, tabut taşımak gibi görüntülerle renklendiren Develiler, aynı zamanda ürünlerine düşük fiyat verilmesini de protesto etti.
Tarımsal üreticiler tepkisel ama örgütsüz eylem biçimlerine de sahipler. Bazı fındık üreticileri bahçelerindeki ağaçları kesti, topladıkları fındıklarını benzin dökerek yaktı. Bolulu domates üreticileri ise topladıkları domatesi, fiyatları 10 kuruşa düşünce satmak yerine yollara dökerek tepkilerini gösterdiler. Manisalı üzüm üreticisi gönül verdiği, oy verip iktidar yaptığı partisinin uyguladığı tarım politikalarını ilçe kongresinde protesto etti. Ona da Mersinli üreticiye verilen tepki verildi, önce aşağılandı sonra yaka paça salondan çıkarıldı.
Evet AKP’nin tarafı tarımsal üreticilerle tüccar ilişkisinde gayet net. Tekellere yumuşak AKP hükümeti köylüye karşı külhanbeyli oluyor. Gözünüzü toprak doyursun diye azarlıyor, aşağılıyor. Baştan dediğim gibi AKP hiç de kendiliğinden bu tavrı sergilemiyor. Çünkü ortada AKP’nin korktuğu benimse umutla seyrettiğim kıpırtılar var.
Tarımsal üreticiler, yarattıkları eylem zenginlikleriyle ortak eylem yapabilme, toplumsal dayanışmayı artırma özelliklerini geliştiriyor. Haklarının farkına varıyor ve talep geliştirmeye başlayarak toplumsal muhalefete katkı sunuyorlar. Son söz olarak, tarımsal üreticiler kırlardan şehirlere yol almaya başladılar diyebilirim sanırım.
20 Ekim 2008 – sendika.org