Türkiye’nin yoğun olarak sanayileşmiş şehirlerinden biri olan Kocaeli’nin “tarım ambarı” Kandıra ilçesi bugünlerde çok önemli bir dönüşüme doğru yol alıyor. Kandıra köylüleri için kaçırılmaz bir “kalkınma” fırsatı olarak sunulan projenin adı Kandıra Gıda İhtisas Organize Sanayi Bölgesi (KGİOSB). Asıl olarak çalışmalarına 2008 yılında başlanan proje, geçtiğimiz yıl ekim ayı itibariyle yaşanan yoğun tartışmalar eşliğinde ilçe gündeminin ilk sıralarına oturdu. OSB kurulması için ilgili kurumlardan alınan onaylardan sonra arazilerin istimlak edilmesi için köylülere tebligatlar gitmeye başladığında1 Kandıra köylüleri yetkililer tarafından hiç beklenmeyen bir direnç göstermeye başladılar. Bu arazilerin 700 yıldır tarım yapılan verimli topraklar olduğunu savunan köylülerin OSB kurulmasına karşı gösterdikleri mücadele, ekim ayında traktörlerini tarlalarına sürerek gerçekleştirdikleri performatif eylem ile başladı ve çeşitli gösteri, yürüyüş ve toplantılarla devam etti. Fakat geçtiğimiz aylarda bir yandan eylemlerinin en büyük ayağı olarak Ankara’ya Meclis’e giden köylülerin seslerini duyurmakta büyük güçlük çekmeleri, diğer yandan istimlak kararlarına dair hukuki sürecin başlamasıyla beraber toplumsal hareketten hukuki bir mücadeleye doğru bir geçiş yaşanıyor Kandıra’da. Ekim ayından hazirana kadar geçen 8 aylık süreci gözlemlediğimizde küçük köylülük, tarım ve sanayi arasındaki ilişkiyi bizlere yeniden düşündürtecek bir tablo ortaya çıkıyor.
Köylüler, kendileri için kaçırılmaz bir “kalkınma” fırsatı olarak sunulan bu projenin meşruiyetine neden inanmıyor ve karşı çıkıyorlar? Hali hazırda yoğun olarak sanayileşmiş bir şehrin tarıma dayalı bir ilçesi olarak kalmış olmak Kandıra’nın çiftçisinin sanayi ile arasındaki ilişkiyi bugüne kadar nasıl şekillendirmiş? Peki ya projenin uygulayıcı ve savunucuları için köylülük, tarım ve sanayi neyi ifade ediyor? Kandıra’da nasıl bir dönüşüm öngörülüyor?
KGİOSB henüz başlangıç aşamasında. Arazi kamulaştırma süreci ise beklenilenden uzun sürüyor. Belki henüz bu projenin yöreye neler getireceğine dair kesin konuşmak için çok erken. Fakat bir dönüşüm gerçekleştikten sonra yaşanan sonuçları incelemek kadar, dönüşüm henüz tezahür etmemişken sürecin içindeki aktörler tarafından nasıl kurgulandığına, hangi tepkilerin ortaya çıktığına, meselenin ne üzerinden tartışıldığına ve hangi iktidar ilişkilerinin açığa çıktığına bakmanın da önemli olduğunu düşünüyorum. Yörede bu zamana kadar yapmış olduğum gözlem ve görüşmelerimden Kandıra’da tasarlanan dönüşümün şu iki nokta üzerinden tartışıldığı ortaya çıkıyor: biri tarımdan tasfiye edilen sınıfın kente göçerek ya da Kandıra’da kalarak işçileşmesi, diğeri küçük çiftçiliğe dayalı tarımın endüstriyelleşmesi.
Kaçırılmaz Bir Kalkınma Fırsatı mı?
“Kandıra Gıda İhtisas Organize Sanayi Bölgesi 64 fabrika, 853 ton hammadde ve 7000 işçi istihdamıyla Kandıra’da kuruluyor”2 haberleri yeni bir kalkınma fırsatı olarak muştulanıyordu. Kandıra, yoğun olarak sanayileşmiş bir şehir olan Kocaeli’nde3 hala kırsal nüfusun çoğunluğu oluşturduğu ve tarımsal üretimin ekonomik yapıda en başta yer alan sektör olduğu bir ilçe. Toplam 49 bin nüfusa sahip olan ilçede nüfusun 39 bini köylerde yaşıyor. İlçede 55 bin hektar ekilebilir arazi mevcut. Bu topraklarda kurulması planlanan Gıda İhtisas OSB arazisinin de ilk etapta 2030 dönüm olması planlanıyor. Ayrıca bu alanın Çevre Düzeni Nazım Planı’nda gelişme ve genişleme alanı ile birlikte toplamda 7700 dönüm olarak planlandığı da Yer Seçim Raporu’nda açıkça belirtiliyor. Bu arazi, Kandıra ilçesinin Kocakaymaz Köyü’nün büyük bir kısmına denk geliyor. Köylülerin tarım toprakları olduğunu savundukları bu araziler, KGİOSB Yer Seçim Raporu’nda tarım niteliğinin korunmasına gerek olmayan marjinal tarım arazileri4 olarak geçiyor.
Bölgede OSB kurulmasına dair alınan kamu yararı kararıyla arazilerin istimlâk edilmesi süreci başladı. Şu anda kamulaştırma süreci girişimcilerin ve OSB yönetiminin beklediklerinden çok daha uzun sürüyor. Arazilerin fiyat tespiti ya da kamulaştırmanın iptali istemiyle açılmış olan davalarda bilirkişilerin arazide yaptıkları keşifler sonucu belirledikleri fiyatların oldukça yüksek olması sürecin şu andaki en can alıcı noktası. Öyle ki KGİOSB düşünülürken arazilerin dönümünün fiyatı 4-9 bin lira üzerinden hesaplanmışken şu anda fiyatlar 15-20 bin civarlarına kadar çıkmış durumda. Hatta nisan ayı içerisinde 9 yatırımcı firma projeden sürecin uzaması ve fiyatların yükselmesi sebebiyle çekildiklerini açıkladı. Başından beri çok çeşitli direnç mekanizmalarıyla ve zorlukla karşılaşılan bu proje nasıl bir meşrulaştırma zemini üzerinden anlatılıyor? Kandıra köylüsü ve kırsalı için öngörülen dönüşüm hangi söylemlere dayanıyor? Bu projeye karşı gelişen direnç ve itirazlar hangi zemin üzerinden ifade ediliyor?
Gerek OSB gerek yerel ve merkezi devlet yetkilileri tarafından KGİOSB projesi OSB’nin yörede istihdamı arttırmaktaki vazgeçilmez önemi üzerinden anlatılıyor. Özellikle Kandıra’nın dışarıya göç veren bir ilçe olmasına dikkat çeken yetkililer, Gıda İhtisas OSB ile beraber köylüler için kaçırılmaz bir ekmek kapısı açılacağını anlatıyorlar. Köylerinde tarımdan geçinemeyen köylülerin fabrikalarda işçi olarak çalışmak üzere Kocaeli merkezine göçüyor olması üzerinde durulan önemli bir sorunsal olarak sunuluyor. Dolayısıyla aslında bir noktada küçük köylülerin geçimini tarımdan sağlayabilmelerinin gitgide daha zor olduğu bir tarım ve gıda sisteminin var olduğu inkar edilmeyen, aşikar bir durum. Fakat bu sorunsalın çözümünün tersine göçü başlatmak olduğuna inanan yetkililer OSB projesinin buna hizmet edeceğini belirtiyorlar. Açıklamalarına göre iş aramak için kırsaldan kente göçmüş olan genç nesil artık topraklarına geri dönebilecek ve KGİOSB 7000 kişilik istihdam kapasitesiyle bu tersine göçü kaldırabilecek kapasiteye sahip olacak. Üstelik yörede açılacak meslek edindirme kursları ile gençlerin eğitim düzeylerinin yükseltileceği, fabrikaların gereksinimi olan kalifiye iş gücünün yöreden sağlanacağı da söyleniyor. Köylülerin ise bu vaatlere karnı tok gibi gözüküyor. Zira daha önce köyün hemen yanı başındaki F Tipi Cezaevi kurulurken de aynı vaatleri duymuşlar ama bugüne kadar en ufak bir faydasını göremediklerini söylüyorlar Cezaevi’nin. Fakat tam da bu noktada asıl önemli olanın bahsedilen tersine göç yaşansa ve bu proje yereldeki halk için iş kapısı açsa dahi bu durumun köylülerin hayatlarını ve kırsal yapıyı nasıl etkileyeceğinin sorgulanması olduğunu düşünüyorum. Sanayi ile tarımın, kent ile nasıl bir ilişki modelinin içinde olduğunu bize düşündürtecek olan da tam bu nokta.
Kırla Kentin Yarılması
Kasım ayında Kocakaymaz köylülerinin bir eylemi sırasında tüm heyecanı ve öfkesini hiç gizlemeden meydandan haykıran köylü bir kadının “Biz bu toprakları vermek istemiyoruz. Bizim topraklarımız zaten fabrikamızdır, sanayimizdir. Biz bu topraklarda üretiyoruz, üreteceğiz. Biz bu toprakları verirsek çoluğumuz çomağımız ne yiyecek, ne içeçek? 3 tane evladım, 6 tane torunum var benim, ne yiyecek onlar?” sözleri konuyu en güzel açıklayan örneklerden biri. Eylem sonrası yaptığımız görüşmede köyde ürettiklerini ne yaptığını sorduğumda “Şimdi benim bu gelinler giderken kaç çanta dolu götürecekler? Bu akşam dönecekler, kaç çanta öte beri götürecekler! Ben burada olmasam onlar o çanta dolusu şeyleri götürebilir mi? Oğlumun aldığı 650 milyon para. 500’ünü ev kirasına veriyor. Kalan 150 milyona elektriğini mi verecek, suyunu mu verecek, çocukları okula gidiyor, onlara mı bakacak? Ben buradan takviye etmezsem onlar orada aç!” cevabını veriyor. Çocuklarının köyü terk ederek yanıbaşlarındaki şehre göç edip asgari ücretle bir fabrikada çalışmasının ne demek olduğunu iyi bilen bir halk Kandıra köylüsü. 60’lardan beri hızla sanayileşen bir şehrin yakınında olup da tarımdan geçimlerini sağlayamayan genç nüfusun köyden kente göçünü senelerdir yaşayan bir yöre Kocakaymaz ve civar köyler. Şehirde sanayide ya da hizmet sektöründe çalışan emekçilerin kıt kanaat devam ettirdikleri yaşamlarında köyden gönderilen gıda desteğinin hayati öneminin farkında çiftçiler. Tabi ki bu aynı zamanda kent ile köyün birbirinden kopuk yaşam alanları olmadığının, kentteki sistemin devamlılığının bir noktada nasıl da köyün kaynaklarına ve gıda üretimine bağlı olduğunun farkında olduklarını da gösteriyor bizlere.
Kısacası, daha fazla endüstriyelleşme, büyüme, piyasalara entegre olma üzerinden tanımlanan kalkınma söylemi içerisinden bakıldığında Kocaeli’nin ekonomisi tarıma dayalı kalmış, gelişememiş ilçesi olarak tanımlanan Kandıra’da yapılması tasarlanan KGİOSB ilçeyi bu durumdan kurtararak bir reçete olarak sunuluyor. Köylülerin bu noktada ortaya çıkan dirençlerinden ise var olan sistemde sanayileşme ile kendilerine -en iyi ihtimalde- sunulacak olan ‘fabrikada asgari ücretli vasıfsız işçi olma’ imkânının bir “kurtarıcı” olarak görülmediği anlaşılıyor. “Bize istihdam sağlayacaklarmış! Ben neden kendi toprağımı verip de onların fabrikasında işçi olayım?” sözleri sık sık karşımıza çıkıyor Kocakaymaz köyünde. Ancak şunun da altı çizilmeli: tarımdan ümidi kesen küçük köylüler, genç neslin kente giderek ‘kendini kurtarmak’ için uğraşmalarını göz ardı etmiyorlar, tamamen gereksiz bir çaba olarak görmüyorlar.
Her ne kadar kentte çocuklarını parlak koşulların beklemediğini bilseler de tarımdan umudun kesilmesi başka çareler aramaktaki umudun henüz bitmemiş olduğu konuşma aralarında ortaya çıkarıyor. Fakat en azından köy hayatı ve üretimi devam ettikçe kente gidenlerin köyde bir dayanağı, bir toprağı olması onları bir parça olsun rahatlatan bir durum. KGİOSB meselesinde proje uygulayıcıları ya da savunucularının sanayi ile istihdam sağlayarak tersine göçü başlatma fırsatı olarak sundukları nokta köylülerin tam da en çok tepki duydukları meselelerden biri. Kısacası köylülerin gözünden meseleye bakmak şunu düşündürtüyor: köyden kente göç sorununun çözümü köylülerin bir zamanlar kendi toprakları olan yerde işçileşmesi ile mi mümkün olacak? KGİOSB tabi ki sadece bunu vaat etmiyor. Bir yandan tarımdan tasfiye olan köylüler için sanayide iş imkanlarının gelişeceğine dikkat çekilirken, öte yandan bu projenin yöredeki “gelişmemiş” tarımı da modernleştireceği, iyileştireceği vurgulanıyor. OSB ile beraber köy hayatının ve tarımın bitirileceği iddialarına verilen “tam aksine tarımı geliştireceğiz” cevabını incelerken ise sorulması gereken en önemli soru kimin için ve nasıl bir “gelişme” tasarlandığı.
“KGIOSB ile Kandıra Tarımı Modernleşecek” !!
Kandıra’da tasarlanan dönüşümün ana ayaklarından birini tarımın modernleşmesi, endüstriyelleşmesi oluşturuyor. Yörede kurulacak gıda sanayisinin, alıştığımız anlamda sanayileşme ile beraber tarımın saf dışı bırakılmasına yol açmayacağı, tam tersine projenin ana hedeflerinden birinin ilçenin tarımsal potansiyeli göz önünde bulundurularak tarım ve hayvancılığı geliştirmek olduğu önemle belirtilen noktalardan biri. Projenin amacı KGİOSB’nin internet sitesinde şöyle açıklanıyor:
Kandıra GİOSB tüm Türkiye sathında ve özelliklede Marmara Bölgesi ile Kocaeli’nin çevre İllerinde, tarım ve hayvancılığın gelişmesi ve istihdamın artırılması maksadıyla, tarım ve hayvancılıktan elde edilen ürünlerin işlenmesi neticesinde, gıda ve tarımda yapısal inovasyonlara fırsat vermeyi, kaliteli ve güvenilir ürün arzının devamlılığını sağlamayı, GİOSB bünyesinde üretim yapan sanayicilerin yurtdışına ve yeni pazarlara açılarak dış ticaretlerini geliştirmelerine olanak sağlamayı ve böylece dünya pazarlarında Türk gıda ve tarım sektörünün rekabet gücünü artırmayı, bu sayede Türkiye’deki yatırım ve istihdamın arttırılmasına katkı sağlamayı amaç edinmiş bir Organize Sanayi Bölgesidir.5
OSB Bölge Müdürlüğü, Sanayi Odası ya da yerel ve merkezi devlet kurumları yetkililerinin açıklamalarında küçük köylü tarımına dayalı olan Kandıra tarım sisteminin gelişmesine ve modernleşmesine katkıda bulunmak açısından da bu projenin kaçırılmaz bir fırsat olduğu vurgulanıyor. Gıda sanayisinin varlığı sayesinde tarımda makineleşmenin de artacağı söyleniyor. Hatta görüşmelerin bir yerinde bir yetkili “Sanayici de çiftçilerin tarım pratiklerine dair yönlendirme yapacak. Firma belli standartlardaki patatesi talep edecek üreticiden. Destek olacak üretime, yukarı doğru çekecek, modernleşecek tarım” diye belirtiyor görüşünü. Kocakaymaz’daki bir kadın köylünün şu sözleri bu noktada tarımın “modernleşmesinin” onlar için ne ifade edeceğini özetliyor: “OSB Müdürü gelmiş geçende. Diyormuş ki buraya süt fabrikası yapacağız. Aklı olan varsa kalan tarlalarda ahırlar yapsın, inek beslesin. Fabrikaya süt satsın. Eh! Bizi, köylüyü salak mı zannediyor o? Mera mı kaldı ki? Nerede besleyeceğim ineği? Ahırda yemle inek mi beslenir? Hem pazarda sattığın paradan da almaz ineğin sütünü. Hem süt parasından kaybet hem tarladan.” Kandıra’da yaygın olan tarım modeli hayvanların merada otlatıldığı, hayvanın gübresinin tarlaya, tarladan elde edilenin hayvana yem olarak verildiği bir sistem. Gıda sanayisinin gerektirdiği modern tarımın küçük köylülüğü bitirecek bir sistem olduğunu düşünen bir başka köylü ise durumu şu sözlerle ifade ediyor: “Benim toprağımı alacaklar. Sonra ben nasıl üretim yapacağım nasıl hayvan yetiştireceğim? Ondan sonra bana ithal et getirecekler. Arazim alındıktan sonra hayvanım olsa bile ne yapacağım? O hayvanın gübresini ben nereye atabilirim tarlam olmadıktan sonra? Ondan sonra domates olacak 5 lira, 10 lira… İnsanlar da 10 liraya domates yiyecek köylü üretemeyince”.
KGİOSB’nin kurulacağı arazi ve etrafı 2000 yılında Organize Tarım ve Hayvancılık (OTH) Bölgesi ilan edilmiş. Tarım ve hayvancılığın geliştirilmesine ve tarımın gıda endüstrisi ile entegrasyonunu sağlamaya yönelik bölgeler olarak ifade edilen OTH alanında gıda sanayisinin kurulması bu amaca hizmet eden gelişmelerden biri olarak sunuluyor. Tarım ve hayvancılığın korumasına ve iyileştirilmesine yönelik politikaların olması durumda OTH’nin kendilerine faydası olabileceğini düşünen köylüler olsa da Kocakaymaz’dan bir köylünün yaptığı analiz olası bir dönüşümün kendileri için ne ifade edeceğini şöyle dile getiriyor: “Buralar önce OTH idi. Sonra değiştirdiler. OTH iken de bizi bırakmayacaklardı burada. 3 ineklik köylü yapamayacaktı tarım. Büyük işler olacaktı. Ya sana köylüye “İşi büyüt. Gel burada 100 inek bak diyeceklerdi” ya da büyük şirketler yapacaktı bu işi. Küçük köylü bırakmayacaklardı. Şimdi OTH’yi başka bir yerde yapacaklarmış Kandıra’da. Ama yerini söylemiyorlar. Ne olacak? Gıda sanayinin süte ihtiyacı olacak, oradan getirtecekler. Büyük işletmeden. Yoksa buradaki üretim, imkânı yok gıda sanayine yetmez.”
Sonuç?
Yukarıda bahsi geçen bütün söylemlerin hepsinin ortak kabulu şu: Kandıra’da köylü yoksul ve geçimini tarımdan kazanmakta güçlük çekiyor. Bölgede özellikle küçük çiftçiler yoğunlukta. Yeni nesil de köyde kalmıyor, iş bulmak ve yeni bir hayat kurmak umuduyla kente göç ediyor. Üstelik Kaynarca-Kandıra tarafında birçok arazi satışa çıkarılmış durumda. Yöreyi gezerken her yerde “Emlakçı” tabelaları dikkati çekiyor. Belli ki mülkiyet hızla el değiştiriyor. Peki, köylüyü kurtaracak çare KGİOSB midir? Her ne kadar KGİOSB ile beraber yörede gerçekleşecek olan dönüşümün kesin sonuçlarını analiz etmek için vakit henüz çok erkense de, var olan durumun ve öngörülen dönüşümün hangi çerçeveden açıklandığı ve tartışıldığı üzerinden yapılan analiz bizlere Kandıra tarımında küçük köylülüğü “önemli gelişmelerin” beklediğinin sinyalini veriyor. Fakat KGİOSB sürecinde kamulaştırma davaları hala devam ederken köylüler bu sene de topraklarını ektiler. Bir yandan “Bitti bu iş, kafayı koydular alacaklar toprakları” deseler de son ana kadar ekip biçmeye devam edecekler gibi görünüyor.
1 2000 yılında çıkarılan 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu uyarınca OSB’ler özel hukuk tüzek kişiliği olarak tanımlanmış olduğundan adlarına kamulaştırma yapılabilmektedir.
3 Kocaeli’nin sanayileşmesi 60’lı yıllarda başlamıştır. Kent, gerek Türkiye’nin tüketim merkezi olan İstanbul’a, gerekse nakliye yollarına yakınlığı ve uygunluğu açısından endüstriyel yatırımlar için ilgi çekici bir merkez olmuş ve çok büyük bir hızla endüstriyelleşmiştir. Şehirde bugün hali hazırda kurulmuş 12 adet OSB vardır. Fakat bu OSB’lrin doluluk oranlar, dolayısıyla işlevselliği konusunda önemli tartışmalar vardır.
4 Marjinal tarım arazileri, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nda “özel ürün arazileri ve dikili tarım arazileri dışında kalan, toprak ve topografik sınırlamalar nedeniyle üzerinde sadece geleneksel toprak işlemeli tarımın yapıldığı araziler” olarak tanımlanmıştır.
5http://www.kandiragiosb.org.tr/
Kaynak: Kolektif Dergisinin 10. sayısında yayınlanmıştır