Küresel sermaye 21.yüzyılda, enerjiye, su ve gıdaya tamamen egemen olmak istiyor. Bu nedenle bütün politikalarını birbirine bağlı olarak geliştirip uyguluyor.Tarım politikalarını belirlerken enerji ve su politikalarından, su politikalarını belirlerken tarım ve enerji politikalarından, enerji politikalarını belirlerken de tarım ve su politikalarından, bağımsız politikalar belirlemiyor.Bu politikalarına yön veren de genellikle enerji politikaları oluyor. Partilerin bu 3 konuya ilişkin yaklaşımları üreticileri yakından ilgilendiriyor.
İktidar partisi ve muhalefet partileri seçim bildirgelerinde bu politikalara ilişkin görüşlerini kamuoyuyla paylaştılar.Paylaşılan görüşlerin üreticiler açısından neler içerdiğini, ortaklaştıkları ve ayrıştıkları noktaları belirlemeye çalıştık.Ancak AKP’nin seçim bildirgesini sadece diğer bildirgelerle kıyaslamak eksik düşer,
TOHUM
AKP 2006 yılında 5553 sayılı tohumculuk kanunu çıkarttı.Bu kanunla birlikte tohum ve gıda şirketleri çiftçilerin nesilden nesile aktarılan kolektif deneyimleri ile binlerce yıl içinde geliştirdikleri ve emek harcadıkları tohum ıslahının sonuçlarını el koymasının önü açıldı. Tohumların üretimi,sertifikalandırma,ticaret ve denetimi uluslar arası tarım şirketlerine bırakıldı. Bin yılların birikimiyle elde ıslah edilen tohumları bu şirketler patentleyerek yerel tohumların bile üretimi ve satışını ele geçirmeye başladılar.Artık köylü kendisi tohum üretip satamayacak.Üretip satanlara da cezai yaptırımlara uğramakta.Bu yasa değişmeli, tohumun serbest üretiminin, dolaşımının önündeki engeller ve patent uygulaması kaldırılmalıdır. Ancak Muhalefet partilerinin hiçbirisinde tarımsal üretim ve biyo çeşitlilik için tohumu önemini kavrayan bir bakış, tohumculuk yasasına,tohumun patentlenmesine, hibrit tohumlara ilişkin hiçbir karşı çıkış göremiyoruz. Saadet Partisi ve BBP’nin oluşturduğu “Milli İttifak” “Tohumculuk sektöründe asıl katma değer hibrit sebze tohumlarındadır. Türkiye bu konuda çok zayıftır.” diyerek hibrit tohum üretecek firmalara destek vereceğini söylemektedir. CHP “Tohum üretiminin sertifikasyon sürecini, tüketici haklarını gözetecek ve uluslararası kalite standartları uyarınca hareket edecek özerk bir yapıyla yürüteceğiz” MHP. “Çiftçimizin yerli ve kaliteli tohum çeşitlerine ulaşması sağlanacak, bu amaçla sertifikalık tohum desteği artırılacak, tohum üretiminde Ar-Ge için verilen destek yükseltilecektir.”demektedir. Farklı cümlelerle ifade etseler de söyledikleri şey; çiftçilerin binlerce yıllık emeğinin ürünü olan tohumu uluslar arası tekellerin el koymasının yolunu açan “Tohumculuk yasası”nı koruyacakları ve teşvik edilecekleridir. “Sertifikalı tohum desteği”nin artırılması ve “tohum üretiminde Ar-Ge için verilen desteğin yükseltilmesi” demek “Tohum şirketlerine destek vereceğim” demektir. “Tohumculuk Yasası”na ve “Tohumun Patentlenmesi”ne son vereceğini söylememek çiftçimizin yerli ve kaliteli tohum çeşitlerine ulaşmasını sağlamak için adım atılmayacağı,aksine tohum şirketlerine bağımlılığının artacağı,daha yoğun ilaç kullanılmak zorunda kalınacağı ve dolayısıyla ilaç şirketlerine de bağımlılığın arttırılacağı anlamını taşımaktadır.
GDO’lar
GDO’lu ürünlere ilişkin ise sadece HDP ve Anadolu Partisi karşı çıkmıştır. Bildirgelerinde “Sağlıklı gıda haktır.Gıda üretimi,işlemesi ve ithalinde genetik olarak değiştirilmiş unsurlar (GDO)yasaklanacak”(HDP), “Gıda üretiminde ve gıda ithalatında genetik yapısı değiştirilmiş organizmalar ve ürünlere engel olacağız.” (Anadolu Partisi) diyerek özel vurgu yapmışlardır. CHP “GDO’lu ürünlerin piyasaya sürülmesi ve kullanılmasına ilişkin her türlü yasal denetimi eksiksiz olarak gerçekleştireceğiz”,”Genetik yapısı değiştirilmiş ürünlerin (GDO) ithalatı, üretimi ve tüketiminde mevzuatı AB standartları ile uyumlu hale getirecek ve kararlılıkla uygulayacağız.” Milli İttifak “GDO’lu ürün imalatı ve ithalatı sıkı bir denetim altına alınacaktır. “ MHP ““Genetik mühendisliği, bioteknoloji, sulama ve mekanizasyon teknolojilerinden etkin bir biçimde yararlanılacaktır.” diyerek insan sağlığını ve biyoçeşitliliği tehdit eden GDO’lu üretime yeşil ışık yakmışlardır. Vatan Partisi ise bu konuya hiç girmemiştir. GDO’lu üretime tamamen karşı çıkan partiler de, “denetleyeceğiz” diyerek yeşil ışık yakanlar da GDO’lu üretimi sadece insan sağlığı açısından ele alınmışlardır.Bitki sağlığı açısından, ürün çeşitliliğine vereceği zarar, tohum tekellerine daha fazla bağımlılıklarının artacağı,çiftçilerin daha fazla su,daha fazla kimyasal ilaç kullanmak zorunda kalacak olmaları, çiftçilerin ortak yaşam alanlarının zarar görüp yok olacak olması açılarından da konuyu ele almaları gerekirken bu konulara hiç değinmemişlerdir.
TARIM TOPRAKLARININ KORUNMASI
Partilerin hemen hepsi sağlıklı gıda üretiminden,tarım topraklarını korumaktan, toprağın amaç dışı kullanımını engelleyeceklerinden ve toprağın kirletilemeyeceğinden söz etmişlerdir. Biliyoruz ki; sağlıklı gıda ve tarım toprağının korunması için öncelikle toprakta yaşayan, üretilen ürünlere besin ve lezzet katan milyonlarca canlının yaşamını korumak gerekir. Yani tarımsal üretimde toprağı, bitkileri ve doğayı zehirleyen kimyasalların kullanılmaması gerekir ki bu canlılar yaşasın. Ancak hiçbirinin programında toprağın bu özelliğini koruyacak yani tarımsal üretimde kimyasal gübre ve kimyasal ilaç kullanımını sınırlayacak veya yasaklayacak hiç bir bölüm bulunmamaktadır.
Hiçbir muhalefet partisi bildirgesinde şirket tarımını güçlendirecek, ürün çeşitliliğini daraltacak olan Plantasyon şeklindeki tarımsal üretime karşı çıkmamıştır. Gene hiçbir muhalefet partisi AKP’nin çıkartmış olduğu, toprağı ve üreticiyi korumayan tarım arazilerinin merkezileşmesini hedefleyen, mirasçıların kendilerine kalan tarım arazilerini yasa zorbalığıyla tarım şirketlerine satmalarını zorunlu kılan, arazilerin şirketlerin eline geçmesini hızlandırmak isteyen ”Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu” na ilişkin hiç şey söylememiştir.
MEVSİMLİK TARIM İŞÇİLERİ
CHP, “Geçici tarım işçilerinin sosyal güvenliğini devlet güvencesi altına alacağız. “. “Tarım sektöründe çalışanların sosyal güvenlik primlerini 30 yaşına kadar Hazine’den karşılayacağız” diyerek, Milli İttifak ise “Mevsimlik işçilerin, göçebe tarım işçilerinin çalışma ve seyahat şartları iyileştirilecektir” diyerek değinmiştir. VatanPartisi,Anadolu Partisi ve MHP ise bu soruna hiç değinmemiştir.
HDP konuyu daha geniş bir şekilde ele alarak; mevsimlik tarım işçilerinin “örgütlenme özgürlüğünü garanti altına” alacağını, “ her türlü ayrımcı ve dışlayıcı uygulamalara son vereceğini”, “tarım işçilerinin tamamını iş yasası ve sosyal güvence kapsamına alacağını”,” aracılık uygulamalarına son vereceğini”, “ulaşım, barınma, beslenme, temiz su, tuvalet, ücret, çalışma saatleri, iş güvenliği, sağlık, sosyal güvence, çocukların eğitimi gibi konuları sözleşmelerle” işçiler lehine belirleyeceğini, “Eşdeğer işe eşit ücret” uygulamasını düzenleyeceğini, “her yurttaşın doğduğu yerde doyması perspektifinden hareketle mevsimlik tarım işçiliğini doğuran nedenleri” ortadan kaldırılacağını söylemektedir. HDP’nin bu yaklaşımı oldukça ileri çözümlerdir.