Herkes küresel ısınmayı suçluyor… Herkes küresel ısınmadan nefret ediyor… Çünkü küresel ısınma yerküreyi tehdit ediyor… Küresel ısınma gerçekten kötü. Ama yaşananların pek azı küresel ısınma yüzünden meydana geldi. “İhtiras” insanı esir aldı. Daha zengin olmak için kaynaklar tüketildi. Şimdi de bazıları kendilerinin olmayan kaynakları istiyor.
2008’in ilk beş ayında Afrika’da ve Asya’da 11 ülkede yüksek gıda fiyatları nedeniyle ayaklanmalar oldu. Hatta Kamerun ve Haiti’de protestoların yayılması şiddet kullanılarak önlendi. Biyoyakıtın yaygınlaşmasının yanı sıra enerji, tohum ve gübre fiyatlarındaki artış küresel ısınmadan kaynaklanmadı. Dünyada 2001–2007 döneminde 8,4 milyon hektarın buğday yerine biyoyakıt için soyaya ayrılması da küresel ısınmayla ilgili değildi.
Küresel ısınma ne yanlış ekonomi politikalarına ne de zenginlik ihtirasına yol açıyor. Dünyanın bugün yaşadığı açlık felaketi birçok uluslararası sorunu tetikleyebilecek güçte. Bugün Mısır, Çin, Hindistan, Japonya, Libya, Güney Kore, Bahreyn, Kuveyt, Umman, Katar, Suudi Arabistan ve BAE yeterli gıda üretme olanağına sahip değiller. Bu nedenle zengin ülkeler fakir, ama tarım arazisi çok olan ülkelere yöneldiler. Grain’in derlediği verilere göre dünyada 22 milyon hektar böylece kiralandı veya satıldı. Kıyaslamak için Türkiye’nin GAP projesinin 1,7 milyon hektar olduğuna dikkat etmek lazım!
Bu yönelimi fark edip kendi avantajına çevirmek isteyen ülkeler farklı özelliklere sahip. Örneğin krizdeki Sudan, yükselişteki Brezilya, sanayi ülkesi Avustralya ve kendi gıda sorununu çözemeyen Kamboçya topraklarını kiralıyorlar. Buna örnek olarak Koreli Daewoo Madagaskar’da 1,3 milyon hektar aldı. Böylece Daewoo adanın yarısının sahibi oldu. Madagaskar halkının %37’si kronik açlık çekiyor.
2008’de 600.000 Madagaskarlı BM’den gıda yardımı aldı. Çin’in aldığı tarım arazileri 1,6 milyon hektarı geçiyor. Çin sadece Laos’un tarım arazilerinin %15’ini aldı. Japonya Çin’de tarım arazileri için mücadele ediyor. Alman Deutsche Bank ve Goldman Sachs Çin’de tavukçuluk sektörüne yatırım yapıyorlar. Şu ana kadar 360 milyon USD’den fazla yatırım yaptılar. Körfez ülkeleri ve Japonya Mısır’daki tarım arazileriyle ilgileniyorlar. Mısır diğer taraftan her yıl Kuzey Sudan’da 2 milyon ton buğday üretiyor. Sudan Katar ve Kuveyt’e de toprak verdi.
Bu arada Mısır Uganda’da 840.000 hektar tarım arazisini almak için çaba harcıyor, belki de aldı. Ayrıca Suudi Arabistan Endonezya’da 1,6 milyon hektarlık alanda biyoyakıt için tarım üretimi yapıyor. Almanya ve Suudi Arabistan Etiyopya’daki tarım arazilerini biyoyakıt için kullanıyor. Bu arada BM Etiyopya’da 11 milyon insana gıda yardımı yapıyor. Katar Kenya ile 40.000 hektar için görüşüyor. Katar daha önce pirinç yetiştirmek üzere Kamboçya’dan, mısır ve buğday yetiştirmek için Sudan’dan, sebze üretmek için de Vietnam’dan toprak almıştı.
Ayrıca BAE, Kazakistan’da, Libya Ukrayna’da (250.000 hektar) arazi aldı. Körfez ülkelerinin Etiyopya, Avustralya, Burma, Endonezya, Sudan, Yemen, Kamboçya, Laos, Fas, Pakistan, Filipinler, Tacikistan, Tayland ve Vietnam’da önemli arazileri elde ettiği biliniyor. İsveç firmaları Agro ve Earth Farming Rusya’da toplam 531.000 hektar tarım arazisi aldılar. İngiliz Hedgefonds Capital da farklı ülkelerden 1,2 milyon hektar arazi topladı. Rus Investmentbank Capital de Ukrayna’da 300.000 hektar büyüklüğünde tarım bölgesini aldı.
Çin’in bu çerçevedeki konumu bir hayli ilgi çekici; Çin, dünya nüfusunun %20’sine ve yeryüzünün %9’una sahip… Çin, son on yıldaki büyük sanayileşmesinde tarım arazilerinin bir bölümünü kaybetti ve bugün toprak fakiri ülkeler arasında yer alıyor. Çin’in tarım amacıyla yurtdışında ilk toprak alışı 1989’da Yeni Zelanda’daki Queensland’da 43.000 hektar oldu. Bunu 2003’te Kazakistan’daki 7.000 hektar takip etti.
Çin buraya 3.000 Çinli çiftçi yerleştirdi. Çin daha yakın bir zamanda Mozambik’e bir tarım yatırımı için 1,2 milyar USD ödedi ve bu ülkeye 10.000 Çinli yerleşimci gönderdi. Yine Grain’in verilerine göre Çin Brezilya, Rusya, Burma, Uganda, Zimbabve, Kamerun, Laos, Meksika, Filipinler, Tanzanya ve Küba ile toplam değeri 50 milyar USD olan 30 civarında benzer anlaşma imzaladı.
Bu çağda devletler toprak kazanmak için başka devlete saldırmıyorlar. Bunun yerine parasını ödüyorlar. Ama küresel kriz dünyanın bir bölümünde yeni araba alamamak anlamına gelirken, diğer bir bölümünde “ölüm” anlamına geliyor. Bu yıla kadar açık ve fakirlik bir ölçüde kuraklık ve kötü hasat ile bağlantılıydı. Önümüzdeki yıldan itibaren bolluk ve iyi hasat da açlığı önlemeyecek.
Açlık ve fakirlikte artış kaçınılmaz görünüyor. Belki kötümser, ama aynı zamanda da gerçek; Bu asır açlığın ve fakirliğin asrı olabilir.
En az bunun kadar tehlikeli bir olasılık daha var: parayla alınan, kiralama ve satışla el değiştiren topraklar da bir gün yetmeyecek. Veya bazı ülkeler daha korumacı davranmayı tercih edecekler. Belki bir gün bir grup ülke uluslararası sistemle bağlarını zayıflatıp, topraklarını ve topraktan gelen gücünü sadece kendi ulusu için kullanmayı yeğleyebilir. O zaman yaşanabilecekler son derece korkutucu.
kaynak: diplomatikgözlem.com