Türk Şeker’e ait altı şeker fabrikasını, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı satışa çıkardı. Gazete İlanlarına göre ihaledeki son teklif verme tarihi 19 Kasım günü saat 18.00.
Türk Şeker’e ait (C) portföyündeki Kastamonu, Kırşehir, Turhal, Yozgat, Çorum ve Çarşamba şeker fabrikaları ve birlikte satışa konu olan gayrimenkuller için geçici teminat tutarı 10 milyon dolar.
Şeker İş’in konuyla ilgili basın açıklaması.
TÜRK ŞEKER SEKTÖRÜNÜN YOK OLMASINI İSTEYENLER AMAÇLARINA ULAŞAMAYACAK!..
Türk Şeker Sektörü, çok uzun zamandır ağır baskılar, saldırılar, tehditler altında yaşam mücadelesi vermektedir. 1998 yılında geçilen kota uygulamasındaki hatalarla başlayan bu süreç, 2000 yılında Türkşeker’in özelleştirme kapsamına alınması, 2001 yılında pancar şekeri sektörü aleyhine olumsuzluklar ve noksanlar içeren, 4634 sayılı Şeker Kanunu’nun kabulü ile devam etmiştir. Bu yasa ile AB ülkelerinde ortalama yüzde 2 iken Türkiye’de NBŞ kotası yüzde 10 olarak belirlenmiş ve Bakanlar Kurulu’na bu oranı yüzde 50’ye kadar arttırma/eksiltme yetkisi verilmiş, bu yetki her yıl artış yönünde kullanılmış, NBŞ tesislerinin kapasitelerini mevcut kotalarının 3 – 4 katına kadar yükseltmelerine göz yumulmuştur. 2003 yılında Türkşeker’e ilişkin özelleştirme yol haritası kabul edilmiş ve 2004 yılı sonunda Şeker Kurumu kapatılmıştır.
2005 yılında bir sürü noksan ve hata içeren Özelleştirme Strateji Raporu yayınlanmış, raporda özelleştirme metodlarının eksik değerlendirildiği, örneğin kiralama ve işletme hakkının devri gibi yöntemlere hiç değinilmediği ve önyargılı bir şekilde göz ardı edildiği görülmüştür. Aynı yılın sonunda Türkşeker’in en karlı ve verimli fabrikalarından olan Bor, Ilgın ve Ereğli Şeker Fabrikaları özelleştirme portföyüne alınarak ihaleye çıkılmıştır. Bu ihalenin siyasi ve hukuki kararlarla iptal edilmesi ve fabrikaların tekrar Türkşeker’e iade edilmesi üzerine 2007 yılında Türkşeker tüm varlıklarıyla özelleştirme programına alınmıştır. Bu kararın da yargı yoluyla yürütülmesi durdurulunca, 2008 yılında Strateji Raporu’nda sözde bir değişiklik öngörerek portföy sayısını 5’ten 6’ya çıkaran, ancak aslında yargının yürütmeyi durdurma gerekçesini bertaraf etmeye ve yasal boşlukları doldurmaya yönelik olarak özelleştirmeyi kota satışına dönüştürecek nitelikte olan, bu haliyle de birilerinin cebinin doldurulmaya çalışıldığı kaygısı yaratan bir Ek Strateji Raporu hazırlanmıştır. Bu rapora dayanılarak Türkşeker bir kez daha özelleştirme programına alınmış ve Portföy A fabrikaları ihaleye çıkartılmış, ancak hiç teklif gelmemesi üzerine bu ihale de iptal edilmiştir.
Bütün bunların yanında sektörümüz; üretimi engelleyerek kapasitesini daraltan kaçak şeker, kaçak NBŞ üretim ve satışı, ülkemiz ihtiyacının 13 katına ulaşan kimyasal tatlandırıcı ithalatı gibi sorunlarla da karşı karşıya kalmıştır.
Sendikamız Şeker-İş, pancar çiftçileri, şeker işçileri, sektörle ilgili kişi ve kurumlar, diğer sivil toplum örgütleri, siyasi ve akademik çevreler, basın ve kamuoyunun desteğiyle bugüne kadar başta şeker kurumunun kapatılması, NBŞ kotalarının arttırılması, özelleştirme girişimleri, kaçak şeker, kaçak NBŞ üretimi ve satışı, kimyasal tatlandırıcı ithali ve yaygın kullanımı olmak üzere bütün bu sorunlara, baskı, saldırı ve tehditlere karşı olağanüstü bir mücadele vermiştir.Bu mücadelelerinin tümünde de önemli başarılar kazanarak sektörün önünün açılmasını ve bugüne kadar ayakta kalmasını temin etmiştir. Ancak ne yazık ki bertaraf edilen bir tehlikenin yerini hemen bir yenisi almış, giderek ağırlaşan saldırılar dinmek bilmemiştir. Sendikamızın her bir mücadelesinin ardından saldırının yeni bir boyutu sergilenmiştir.
Son olarak “Türkiye’nin Japonya’dan sonra şekeri en pahalı üreten ikinci ülke olduğu”, “Türkşeker’in özelleştirilmesi gerektiği”, “Türkiye’de şeker fabrikası sayısının 12 olması gerektiği”, “Şeker ithalinin serbest bırakılması gerektiği” gibi mesnetsiz ve haksız iddialarla başlayan, kamuoyunu ve siyasi iktidarı yanlış yönlendirmeyi amaçlayan yeni baskı ve saldırı süreci, Türkşeker’in Portföy C’yi oluşturan Çarşamba, Çorum, Kastamonu, Kırşehir, Turhal ve Yozgat fabrikaları 11 Eylül 2009 tarihi itibariyle ihaleye çıkartılmasıyla sonuçlanmıştır. Ayrıca Tohum İşleme ve Elektromekanik Aygıtlar Fabrikaları ile Afyon, Ankara, Erzincan, Eskişehir ve Turhal Makine Fabrikaları’nın da ayrı ayrı varlık satışı yöntemiyle özelleştirilmesi planlanmıştır.
Sendikamızın Türkiye’de şeker fiyatlarının AB ortalamasında olduğu, imalatçı-ihracatçı firmalara dünya fiyatlarında şeker satıldığı, şekerin ithal edilmesi durumunda çok yüksek navlun bedelleri yüzünden daha pahalıya mal edileceği, Türkşeker’in özelleştirilmesi halinde Türkiye’de şeker sektörünün bitme noktasına geleceği yönündeki ispatlı açıklamalarına rağmen Türkşeker’in özelleştirilmesinde zaten son derece hevesli ve ısrarlı olan ÖİB, baskılara boyun eğmiştir. Türkşeker bir kez daha özelleştirmenin eşiğine getirilmiştir.
Türkşeker’in özelleştirilmesi halinde, Ek Strateji Raporu ile getirilen ve aynı portföydeki fabrikalar arasında kota aktarımına olanak sağlayan hükümler sayesinde özelleştirmenin kota satışına dönüşmesi kaçınılmaz olacaktır. Her portföyde en fazla 1 veya 2 fabrikanın yaşama şansı olacak, en karlı ve verimli 5 – 6 fabrikanın dışındaki çoğunluğu doğu bölgelerimizde bölgesel kalkınma ve istihdam gibi sosyal amaçlarla kurulmuş olan ve sırf kar güdüsüyle hareket eden özel sektör tarafından işletilmesi mümkün olmayan 18 – 20 fabrika kapanacaktır.
Bu fabrikaların kapanması durumunda başta doğu bölgelerimiz olmak üzere pek çok yörede pancar tarımı bitme noktasına gelecek, sektörel üretim ve istihdam daralacak, bölgesel kalkınma sekteye uğrayacak, ülkemizin köyden kente göç ve terör gibi sosyal problemleri ağırlaşacaktır. Ayrıca böyle bir durumda Türkiye şeker üretiminde tüm dünyada etkin olduğu konumunu yitirecek, şeker üretimi azalmış bir şekilde AB’ye tam üye olması durumunda ülkelerarası kota transferi yoluyla kalan kotasını da kaybedebilecek ve şeker üretiminden tamamen dışlanabilecektir. Ülkemiz sadece şekerde değil, şekerin yan ürünleri olan melas, küspe, yem, alkol, maya gibi ürünlerde de dışa bağımlı hale gelecektir.
Türkşeker’in yan kuruluşları olan ve tek tek satılması öngörülen, fabrika yapan fabrikalar olarak adlandırılan makine fabrikaları, Elektromekanik Aygıtlar Fabrikası, Şeker Enstitüsü, Tohum İşleme Fabrikası gibi ülkemizin alanındaki ender ve yetkin kuruluşları da ya kapanacak, ya da fason imalat yapan kuruluşlar haline dönüşecektir. Bu durumda Türkiye başta mevcut sanayi tesislerine yönelik makine ve elektromekanik aygıtlar üretimi olmak üzere şeker ve tohum alanındaki Ar-Ge faaliyetlerinde de dışa bağımlı olacaktır.AB Şeker Rejimi Reformu ve biyoetanol üretimindeki artış nedeniyle dünya şeker arzının giderek daraldığı, uluslar arası piyasalarda şeker fiyatlarının 600,- US $/Ton’a dayandığı, yaşanan küresel krizin DTÖ taahhütleri doğrultusunda şeker rejimi reformu yapan AB dışındaki tüm devletleri ekonomik alanda yeniden yer almaya zorladığı, finansal krizin gıda krizine riskine karşılık tüm ülkelerde tarımın ve özellikle de başta şeker olmak üzere stratejik ürünlerin öneminin arttığı, devlet çatısı altında koruma ve desteklerin arttığı bir dönemde Türkiye’nin tüm dünyada söz sahibi olduğu bir sektörden çekilmesi, ülkemizi çok büyük kayıplarla karşı karşıya getirecektir. Türkiye, net şeker ithalatçısı ülkelere yakınlığı nedeniyle şeker üretimini koruyabildiği, hatta mümkün olduğunca arttırabildiği sürece geleceğin yıldız ülkesi olmaya aday iken, bu avantajını kaybedecektir.
Türk şeker sektörünün yok olmasından ve ülkemizin kayıplarından yarar ve kazanç sağlayacak, nemalanacak, cebini dolduracak olanlar ise Türkiye’yi özelleştirme baskısı altında tutan IMF, ülkemizi pazar haline getirmek isteyen AB ülkeleri ve ABD gibi büyük şeker üreticisi ülkeler ile ED&F Man gibi uluslar arası şeker kartelleri, ülkemizi NBŞ cennetine çevirmek isteyen Cargill gibi rant sevdalısı NBŞ üreticileri ve ürünlerinde NBŞ ve kimyasal tatlandırıcıları hesapsızca kullanmaya devam ederek karlarını üç kuruş arttırma uğruna bu kesimlere destek veren gıda üreticileri gibi çıkar grupları olacaktır. Portföy C fabrikalarının ihalesi, şüphesiz ki bu çıkar gruplarının ekmeğine yağ sürmek üzere gündeme getirilmiştir. Ancak büyük çoğunluğu aynı zamanda Türkşeker’in rakibi ve taliplisi durumunda olan bu kesimler amaçlarına ulaşamayacaktır.
Bu noktada Şeker-İş faktörü unutulmuş, göz ardı edilmiştir.
Sendikamız Şeker-İş, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da yanında yer alan kesimlerin desteğiyle bu özelleştirme girişimine karşı da her türlü çabayı göstermeyi sürdürecektir.
Türkşeker’in özelleştirme yerine özerkleştirilmesi, bunun yapılamaması halinde varlık satışı yerine işletme hakkının devri yönteminin benimsenmesi, fabrikaların asıl sahipleri olan pancar çiftçileri, şeker işçileri ve devletin yer aldığı yeni bir üçlü bir model oluşturulması gerektiğini savunan Şeker-İş, Türk Şeker Sektörünün devamlılığının sağlanması ve daha verimli bir şekilde geleceğe taşınmasında kararlıdır, azimlidirPancar çiftçileri ve şeker işçileri;
– Cebini doldurma peşinde olanlara karşı ekmek için,
– NBŞ ve kimyasal tatlandırıcılara karşı sağlıklı duru beyaz şeker için,
– Ürünlerinde bu yapay tatlandırıcıları kullanarak halkın sağlığıyla oynayanlara karşı gıda güvenliği ve halk sağlığı için,
– Sektörümüzü yok etmek isteyenlere karşı Türk Şeker Sektörü için,
– Ülkemizi Pazar haline getirmek isteyenlere karşı Türkiye için
tüm gücüyle, tüm varlığıyla, birlik ve bütünlük içinde mücadele edecek ve kazanacaktır.Saygılarımla,
İsa GÖK
Genel Başkan