Bitkisel yağ sanayiinin en modern teknolojilerine sahip olduğunu açıklayan Bitkisel Yağ Sanayicileri Derneği Başkanı Ahmet Edip Uğur, böyle modern teknolojiye sahip sanayiyi gelecekte sıkıntıya sokacak en büyük tehdidin hammadde de dışa bağımlılık olduğunu dile getirdi.
Türkiye’nin yağlı tohum üretim potansiyeline sahip olmasına rağmen tahıl üretiminin birinci planda tutulduğunu ve yağlı tohum üretiminin göz ardı edildiğini belirten Bitkisel Yağ Sanayicileri Derneği Başkanı Ahmet Edip Uğur, dernek olarak hedeflerinin ülke bitkisel yağ ihtiyacının yerli üretimden karşılanması olduğunu söyledi.
Bitkisel yağ sektörünün 5 milyon ton yağlı tohum işleme, 1.5 milyon ton rafine ve 1 milyon ton margarin üretim kapasitesine sahip olduğunu ve parasal hacminin yaklaşık 4 milyar dolar civarında olduğunu açıklayan Uğur, 2009 yılanda sektörün miktar bakımından bir önceki yıla göre fazla değişiklik göstermemesine rağmen yağlı tohum ve ham yağ fiyatlarının dünya piyasalarında aşırı düşmesi nedeniyle 2008 yılında ithalata 3 milyar dolar ödenirken 2009 yılında yağlı tohum, ham yağ ve türevlerine toplam 2.2 milyar dolar ödendiğini kaydetti.
Bitkisel yağ sektörünün toplam gıda sektörü içindeki payının yüzde 5-6 civarında olduğuna değinen Uğur, “Gıda harcamaları içerisinde ise hane halkı aylık tüketim harcamasının yüzde 1.3’ü katı ve sıvı yağları teşkil ediyor, bunun içinde de yüzde 0,7-0,8’i bitkisel yağlardan oluşuyor. Ülkemizde kişi başına yağ tüketimi 20-21 kilogramdır. Oysa WHO’nun öngördüğü şekilde beslenilmesi halinde bir kişinin yılda en az 30 kg yağ tüketmesi gerekiyor. Bu da yılda yıllık 2.1 milyon ton yağ ihtiyacına karşılık geliyor. AB ülkelerinde yıllık kişi başına düşen bitkisel yağ tüketimi 35-40 kilogram arasında olup ABD’de bu rakam 34 kg/kişi/yıldır. Diğer bir ifade ile ülkemizde yağ tüketimi gelişmiş ülkelere göre yüzde 30-40 oranında düşüktür.”
Dünyada 2008 yılında petrol fiyatlarına bağlı olarak diğer gıda maddeleri fiyatlarında olduğu gibi yağlı tohum ve ham yağ fiyatlarında da artış kaydedildiğini ve 2008 yılı Haziran ayında tarihinin zirvesini yaptığını ileten Uğur, aynı yılın son aylarına doğru yine petrolle birlikte fiyatların düştüğünü hatta 2007 yılı başlarındaki fiyat seviyesine indiğini hatırlattı. Dünyadaki yağlı tohum ve ham yağ fiyatlarındaki artışın ve hızlı düşüşün bitkisel yağ sektörünü olumsuz etkilediğini ve sanayicilerin büyük zararlara uğradığını aktaran Uğur, bu fiyat dalgalanmalarına ilave olarak 2008 yılı sonunda başlayan ve 2009 yılında devam eden dünyayı saran krizin doğal olarak Türkiye’yi de etkilediğini, yağ fiyatlarının düşmesine rağmen talep daralması gibi olumsuzluklarla sektörün krizden nasibini aldığını söyledi.
2009 yılının sektör açısından daha dengeli geçtiğini aktaran Uğur, “iç piyasada zaman zaman meydana gelen haksız rekabetten doğan fiyat dengesizlikleri dışında döviz kurlarının ve dünya ham yağ fiyatlarının istikrarlı seyretmesi hızlı iniş ve çıkışlarının olmaması sektörümüzü rahatlattı. Bu arada yerli üretimi desteklemek ve yerli üreticiyi korumak amacıyla devletimizin aldığı referans fiyat uygulaması, gözetim fiyatı ve tarife kontenjanı uygulamalarıyla ilgili tedbirleri sektörümüz de destekledi. Dernek olarak hedefimiz ülke bitkisel yağ ihtiyacının yerli üretimden karşılanmasıdır” dedi.
Türkiye’de 2009 yılında toplam 1.8 milyon ton yağlı tohum üretildiğini ve bu tohumların işlenmesinden 510 bin ton ham yağ elde edildiğini aktaran Uğur, yerli üretimin Türkiye’nin bitkisel yağ ihtiyacının yüzde 30’unu karşıladığını dile getirdi. Geriye kalan bitkisel yağ ihtiyacının yağlı tohum veya ham yağ ithalatıyla karşılandığını belirten Uğur, Türkiye’nin bitkisel yağda dışa bağımlı net ithalatçı bir ülke olduğuna dikkat çekti.
Türkiye’nin yemeklik yağ ihtiyacını ve ihracatı karşılamak üzere 2009 yılında, 1.7 milyon ton yağlı tohum ithalatı gerçekleştirdiğini açıklayan Uğur, ayrıca 2009 yılında 940 bin ton ham yağ ithalatı yapıldığını ve tüm yağlı tohum, ham yağ ve türevleri ithalatı karşılığında 2009 yılında 2.2 milyar dolar döviz ödendiğini kaydetti.
2009 yılında önceki yıllarda olduğu gibi ihracat belli bir ivmeyle devam ettiğini, 264 bin tonu bitkisel likit yağ ve 91 bin tonu da margarin olmak üzere toplam 355 bin ton yemeklik yağ ihracatının gerçekleştirildiğini ve karşılığında 450 milyon dolar gelir elde edildiğini anlatan Uğur, geçen yıl yerli üretim ve ithalat yoluyla getirilen hammaddelerin işlenmesi sonucunda sektörün tohum işleme (kırma) kapasite kullanımının yüzde 58, rafineri kapasite kullanımının ise yüzde 78 olduğunu iletti.
Bitkisel yağ sanayimiz kırıcı, rafine ve margarin tesisleri olarak dünyanın en modern teknolojilerine sahip olup ürünlerimiz de Avrupa standartları seviyesindedir. Böyle modern teknolojiye sahip sanayimizi gelecekte sıkıntıya sokacak en büyük tehdit unsuru hammadde bakımından dışa bağımlı olmasıdır. İthalat bağlı olarak çalışmak her zaman için risklidir. Son yıllarda yağlı tohum ihracatçısı ülkeler zaman zaman ihracatlarını kısmakta veya ihracata yeni vergiler koymaktadırlar. Ayrıca bu ülkeler kendi kırma ve rafine kapasitelerini artırmakta olduğundan gelecekte ülkemiz yağlı tohum veya hamyağ bulmakta güçlük çekecek rafine edilmiş ambalajlı ürün almak durumunda kalacaktır. Bu nedenlerden dolayı artık ihtiyacımız olan yağlı tohumlar ülkemizde üretilmelidir. 2010 yılında da yağlı tohum ve ham yağ fiyatlarının geçen yıl olduğu gibi belli bir seyir izleyeceğini, büyük bir artış beklenmediği ancak fiyatların yine de dünya konjekterüne ve petrol fiyatlarına bağlı olarak değişebileceğinin tahmin edildiğini söyleyen Uğur, sektörde büyümenin bitkisel yağ tüketiminin yükselmesi ve ihracatın artmasıyla mümkün olacağını dile getirdi.
Yağlı tohumlarda destekleme primlerinin, parite ve piyasa şartlarının dikkate alınarak belirlenmesi gerektiğini aktaran Uğur, yağlı tohum desteğine son yıllarda olduğu gibi devam edilmesi gerektiğini söyledi. Uğur, “Desteklemenin ana hedefi üretimi yönlendirme olmalı ve bu amaçla destekleme primleri ürün ekilmeden önce açıklanmalı ve zamanında ödenmelidir. İlk defa bu yıl 2010 yılı destekleme primleri ekimden önce açıklandı. Bu durum ülkemiz yağlı tohum üreticisi bakımından önemli bir gelişmedir. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından geçtiğimiz aylarda açıklanan Türkiye Tarım Havzaları Projesinde yağlı tohumlara ağırlık verileceğinden ve bu proje ile yağlı tohum ekimine yeni teşvikler getirileceğinden bu projeyle yağlı tohum üretiminin artırılacağını ümit etmekteyiz” dedi.
Yağlı tohum üretimi yetersizliği dışında sektörde yaşanan diğer bir önemli sorunun da tağşiş uygulamaları olduğunu belirten Uğur, özellikle fiyatların yüksek ve gümrük vergilerindeki orantısızlıktan kaynaklanan fiyat farklılıklarının olduğu dönemlerde kanola ve soya gibi fiyatı düşük olan yağların Türk insanının en fazla tükettiği ayçiçeği ve mısır yağlarına karıştırılmasının sektörde haksız rekabete yol açtığını kaydetti. Uğur, bu sorunun çözümünün ise denetimin artırılması ve cezaların caydırıcı hale getirilmesiyle mümkün olacağını dile getirdi.
Kaynak : GıdaSanayii.com