Siz hiç tütün tarlasından geçtiniz mi? Gerçi, tütünler çiçeğe durduğunda mis gibi kokar; ama gerisi acıdır, tasadır, kahırdır, sıkıntıdır tütüncülüğün.
Nisan, Mayıs ayları tütün dikimi aylarıdır. Bazen haziran ortalarına kadar sarktığı olur, taban araziler dikilirken. Taban arazilerde kışın su durur, geç tava gelmesi bundandır. Tütünün dikiminde de, çapasında da, kırımında da çok erken ineceksin tarlaya. Güneş doğduktan sonra çok zordur tütün işlemek, çok zor.
Nisan ve Mayıs aylarında tarlaya dikilen tütünün üç çapası vardır. Tütün fideleri çeldiremeye (kökleşip, rüzgarla salınmaya) başladığında birinci çapa atılır. Otları ayıklanır. Fidelerin diplerine pek yanaşmadan arığın içi hafifçe kabartılır. İkinci çapada arığın içi tamamen çapalanır, tütünlerin dipleri kabartılır. Üçüncü çapada ise ark tamamen düzlenir. Hatta tütünlerin diplerine toprak çekilir.
Siz hiç Haziran sıcağında sabahtan akşama kadar tütün çapaladınız mı ? Ben çapaladım, on ark çapalamadan karaağacın dibindeki su testisine çok gittim. Deli sıcağın bağrında yanar durursunuz. Testilerdeki sular ateş gibi yanar da bir yudumcuk yutamazsınız.
Tütün kırımında da güneş karşı tepelerin başına vurmadan tarlaya varmış olacaksınız. Güneş doğduktan sonra tütünler iyice gevşer, kırması, demet yapması zorlaşır. Sabah serinliğinde tütün zifiri ellerinize bir yapışırsa, sıcak kızdığında on yapışır. Elleriniz ve kollarınız zifte batırılmış gibi olur. Kapkaradır acı tütünün zifiri.
Fethiye’de; Üzümlü, Kaya, Ovacık, İncirköy, Koru, Kızılbel, Dodurga, Gülmet, İzzettin, Çukurincir, Arpacık ve Kemer çevresindeki bazı köylerle Eşen’in diğer susuz köylerinin tütünleri Mayıs ayında yağmur yememişse boyu bir karışı azıcık geçer, yağmur yağar veya azıcık su yüzü görürse boyu uzar.
Dip kırımı dediğimiz en dipteki üç beş yaprağın kırımında ellerimizi, parmak uçlarımızı toprak yer, yer de yara bile eder. Ölümdür dip yaprağı kırmak, ama çekilecek, şimdiye kadar çekti tütüncü köyler. Başka ne biter bu kır topraklarda, acı tütünden başka.
Tütün sabah çok erken kırılır, güneş doğduktan sonra tütün kırmak, demet ( tapa ) yapmak zor olduğundan sabah ezanı okunurken tarlada olurlar; Üzümlüler, İncirköylüler, Korulular, Kızılbelliler, Kayalılar, Ovacıklılar ve diğer tütüncü köylüler.
Tütün dizmek en kolay iş gibi gelir, gelir ama, hiç de öyle değildir. İki iğne (şiş) doldurmadan uyuklayı verirsiniz.Uyumadan, azıcık kestirmeden olmaz. Uyur gelirsiniz, biraz su içer, yüzünüzü yıkar uykunuzu uçurursunuz. İlk dalgınlığınızda da tütün şişini işaret parmağınıza batırıverirsiniz.
Bazen kan bile çıkar. Tütün dizme mevsimi boyunca işaret ve yanındaki parmağınız delik deşik olur iğne yarasından. Kışın sonuna doğru kendiliğinden kapanır gider bu yaralar. Kırk beş yılı aştı tütün dizmeyeli ama, parmaklarımdaki iğne yaralarının izleri öylece duruyor.
Tütün satımları düğünü bayramıdır bizim İncirköylülerin. Piyasanın açılışından iki gün evvel tütün koçanları hazır edilir, bir gün önce de İskele’ye (Fethiye) inilirdi.
Tekelin baş fiatı öğrenildikten sonra satış kolaylaşır. Tekel alırsa tütün paraları aylarca gelmez, dikiminden itibaren hesaplanırsa 15-16 ayı geçer tütüncülüğün süresi. Çünkü bizim köylerimizde tütünden gayri bir şey bitmez. Her şeyi bitirecek boz bulanık çaylarımız mı akıyor?
Tütün balyalarından beşer onar kilo kapa çıkarırdı tüccar ve Tekelin alıcı eksperleri. Kapa bozuk tütün demektir. Bu miktarları kilodan düşerlerdi. Düşerlerdi ama bozuk dedikleri tütün balyanın içinde öylece kalırdı. “Arkadaş senin tütününü satın alıyoruz, ama kapaya ayırdıklarımızın parasını vermeyiz.” demekti bu. Hep onların dediği oldu. Tütün tekel maddesidir ve satıcının boynu kıldan incedir. Aldığın para borçlarına yetmiş yetmemiş, düğününü yapamamışsın kimin umurunda.
Tütün kurak arazilerin ürünüdür. Sulanınca kalitesi düşer, ama dönümden aldığın miktar çok çok artar. Onun için sulak arazilere izin verildi vakti zamanında.
Tekel ilk kurulduğu yıllarda, kurak arazilere tütün ruhsatı vermemiştir. 1950’li yıllarda sulanabilir arazilere de izin verildi. Tütüncülük geniş alanlara yayıldı, verim arttı, kalitesi de düştü. Bazen sulak arazilerin tütününe baş fiat verdiler, kurak arazide tütün yetiştirenlerin ekmeğine kan doğrandı.
Bir zaman geldi, zar zor geçinen tütüncülere bir darbe geldi. Tekel her üreticinin yetiştireceği tütüne sınır getirdi. “Sen 195 kilo tütün yetiştirebilirsin, fazlasını almayız.”, “Sen 160 kilo tütün yetiştirebilirsin” “Sen 205 kilo yetiştirebilirsin” dendi. Böylece bizim kurak arazide tütün yetiştirenlerin elleri, kolları bağlandı. Sulak arazisi olan yerlerin işleri kolay; ekimi pamuğa, susama çeviriverirsin olur biter.
Oysa yapılacak iş; sulak arazilerde tütüncülüğü men edip, kurak arazilerden kotayı kaldırmak en doğru yoldur. Tütün üreticileri kota kurbanı şimdi. Elleri böğürlerinde kalakaldılar; İncirköylüler, Korulular, Kızılbelliler, Üzümlülüler, Dodurgalılar, Beşkavaklılar, Gülmetliler, İzzettinliler, Kayalılar, Ovacıklılar ve de Arpacıklılarla diğer tütüncü köyler. Meclisten gece yarıları çıkarılan tütün kanunu ile açlığa mahkum edildi tütüncülerimiz, çok yazık oldu!..
Akşam karanlığına kadar belimiz iki büklüm tütün dikmeye, çapalamaya, yatsılara kadar dizmeye, tütün paralarını üç beş ay geç almaya mum olduk. Elimizin zifirini yıkamadan yemeğe oturmaya, bir parça dinlenmeden tekrar tarlaya tütün çapasına gitmeye razı olduk.
Dönümünden üç yüz kilo tütün alınan sulu arazilerimiz yok. En çok 35/ 40 kilo veren kurak arazilerimiz var, biz buna da fit olduk. Bunca arazilerimizi bırakıp şehir kenarlarına göçüp gecekondu mu kuralım ? Almanya işçi de almıyor gayri ne edelim ?
Gençlerimiz uzun saplı, yabancı markalı sigara içmeye başladılar. Bizim tütünlerimizden sigara olmayacak mı gayri ?
Sevgili millet vekillerimiz; Tütüncüye son darbeyi vurmadan dağılın yurdun dört bir yanına.
Ege’ye, Akdeniz’e, Karadeniz’e, Bitlis’e, Muş’a gidin ve de bütün tütün yetiştiren her yere uğrayıp, tütüncülerin çilesini öğrenin. Tütün dizilen evlerde tütüncülerin birer ikişer saat misafiri olun. Onların neler çektiğini gözlerinizle görün.
Ankara’ya döndüğünüzde; “Elinizi kalbinizin üstüne koyarak oy verin!..” vakit geçmiş değil, verdiğimiz oyları haram etmeden önce bu yazdıklarımı okuyun lütfen.
Son pişmanlık para etmez. Tütüncülüğü öldürüyorsunuz. Saygılarımla.
“Tütüncülüğümüz: Bu yazının Ey Fethiye Fethiye! İsimli kitabımda yayınlandığı günlerde öldü.
Artık İncirköylü, Üzümlülü, Kızılbelli, Dodurgalı, Kestep köylüleri, Arpacıklılar hasılı tütüncülük yapan bütün köylülerin elleri böğürlerinde kalakaldı. O gündür bugündür acı tütünün parasına da, işçiliğine de hasret kaldılar. Başka bir ürünün kolay kolay yetişmediği çorak topraklar öksüz kaldı. Alternatif bir ürün önerilmedi gitti gider.”
13 Ağustos 2008-blog.milliyet.com.tr.