Bir ton buğday almanın bir ev almaktan daha kolay olduğu, elden çıkartmanınsa her an daha kazançlı hâle geldiği günler başladı! Biz de konuya bodoslama dalalım istedim. Buyurunuz:
Rusya ile arasındaki gerginliğin dünya buğday fiyatlarını etkilediği Ukrayna, “ekmek sepeti” olarak adlandırılan önemli bir tahıl ambarıdır. Konvansiyonel tahıl tarımını 15 yıl içerisinde yıllık 120 milyon tona yükseltmeyi (Türkiye’nin yaklaşık 35 milyon ton) hedefleyen ülkenin Tahıl Birliği de hâliyle, öncelikli kuruluşlarındandır. Ukrayna’da GDO’lu ekim yapılmaz. GDO’lu ürünlerin ithalatına da verilmiş bir izin yoktur. Ancak gerek ithal ve gerekse de ihraç ettiği ürünlerde GDO bulunmuşluğu mevcuttur. Yani ülke denetim ve takipte bir hayli “geniş”tir. Bunu yolsuzluklarla çalkalanan yönetimine bağlamak mümkün olduğu kadar, ülkeye Cargill ve Monsanto gibi firmaların yaptıkları yatırımların etkisini(!) gözardı etmemek gerekir.
Kaliforniya merkezli Oakland Enstitüsü’nün yaklaşık bir ay önce yayınladığı (28 Temmuz) bir rapor sebebiyle bu ön bilgileri verdim. Zira rapora göre DB ve IMF’in açacağı 17 milyar dolarlık bir kredi karşılığında genetiği değiştirilmiş (GD) ürünlere Ukrayna’nın izin vermesi istenmiş!
Teklif şüphesiz en hafif ifadeyle ahlaksız bir teklif!
Gizliliği bir yana, kabul edilmemişliği sebebiyle de bu rapora kadar hiçbirimiz kredinin şartlarını bilmiyorduk. Ancak az deşer, hatırlarsak aleni ve önemli üç durum var:
(I)yaklaşık aynı tarihlerde Ukrayna Tahıl Birliği hükümete GDO’ların önünün açılması yönünde talepkâr bir rapor iletti;
(II)Monsanto Ukrayna’da 140 milyon dolarlık bir mısır tohumu fabrikası kurma aşamasında;
ve (III) Viktor Yanukovych başkanlığındaki hükümet 17 milyar dolarlık krediyi değil de Rusya’nın desteğini kabul edince ülkedeki muhalefet güçlendi ve Yanukovych’in hükümetinin düştü!
Peki.
“Ukrayna’daki ABD destekli başkaldırıların ucu Monsanto’ya değen okuması şahane de bu komplo teorilerinin günümüzle ilgisi ne”, derseniz..
Az daha sabredin, Çin’den bahsederek devam edeyim.
Hatırlayacaksınız Çin 2014 yılında ABD’den gelen beş ayrı nakliyede toplam 908.800 ton GDO’lu mısırı geri çevirmişti. Bahane bu mısırların Çin Biyogüvenlik Kurulu’nca henüz onaylanmamış bir gen taşıdığıydı ve bu geri çevirme Amerikalı çiftçilere (ya da Amerikan Tahıl Birliği’ne) Nisan ayı hesaplarına göre 2,9 milyar dolarlık bir zarar olarak dönmüştü. Çin, oluşan boşluğu doldurmak üzere, ilk kez Ukrayna’ya çevirmişti yönünü.
Bu arada, gıda güvenliği bağlamında ne kadar vahim bir dosyası olduğunu unuttuysanız, lütfen menşei Çin olan süt tozlarını, melamin hadisesini ve ölen çocukları, ithal eden ülkelerde yaşanan endişeleri vs. hatırlamak üzere kısa bir Google gezisi yapınız. Dünyanın bir numaralı buğday ve pirinç üreticisi olması ve hem üretme, hem de tüketme kapasitesiyle dünya ekonomisine yön veren ülke konumunda oluşu bir yana; sosyalist pazar ekonomisi kuralları ile küresel sistemde varolma savaşı veren ve kişiliği yenilgiyi asla kabul etmeyen eski bir oyuncudur. Yani ABD’den gelen mısırı reddetmenin gıda güvenliğinden çok öte bir yerde karşılığı aranmalı, kanaatimce.
Şimdi..
Evvelsi gün Reuters’e düşen bir habere göre beslenmesi gereken, ihtiyaçları her gün biraz daha çeşitlenen ve artan 1,35 milyar nüfusu ile Çin, 17 Ağustos tarihinde aldığı bir kararla, 2009 yılında verdiği bir izinle başlatılan tüm GDO’lu pirinç ve GDO’lu mısır Ar-Ge çalışmalarını durdurdu!
Kimi STK’lar, Greenpeace gibi, henüz üretim izni alınmamış GDO’lu pirinçlerin süpermarket raflarına kadar ilerlemiş olması karşısında kamuoyunda yükselen endişenin bu kararda etkisi olduğunu söyleseler de.. ben biraz daha derin ve uzun izlememiz gerektiğini düşünüyorum.
Haftaya devam etmek üzere…
kAYNAK : ikirsahibidamaklar.org – 24 aĞUSTOS 2014