Büyük bir çevre krizinin ‘kalkınma’ zannedildiği ülkede, bilim adamları da ‘halkı paniğe sevk etme’ suçuyla yargılanabilir…
Acul kapitalizmin ileri demokrasiyle kırmasından ortaya çıkan otoriter rejim, bilim insanlarına karşıda teyakkuz halinde…
Düşünce, ifade, basın, özgürlüğünden sonra bilimsel araştırmalar da sansür ya da oto-sansür kapsamına girdi.
Kocaeli Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu başkanlığını yürüttüğü bir araştırmanın sonuçlarını açıkladığı için Türk Ceza Kanunu’nun 213. maddesi uyarınca ‘halkı paniğe sevk etmek’ suçundan 2 ila 4 yıl arası hapis cezasıyla yargılanacak!
Çünkü Prof. Hamzaoğlu, Kocaeli Üniversitesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ve Tıbbi Genetik Anabilim Dalı’ndan akademisyenlerle yaptığı araştırma sonunda Kocaeli Dilovası ve Kandıra İlçesi’nde ‘doğum yapan annelerin sütünde ve bebeklerin ilk dışkılarında bile çinko, demir, alüminyum, kadmiyum ve kurşun’ tespit etmişti.
Ve bu bilgileri basın yoluyla açıklamıştı ama tabii ki ‘hata’ yapmıştı, devletin derin arşivlerinde saklanacak ‘sırrı’ halka faş etmişti…
2005 yılında da endüstriyel kimyasal zehir havzası Dilova’da kansere bağlı ölümleri araştıran Prof. Hamzaoğlu 100 kişiden 33’ünün kanserden öldüğü sonuçlarıyla çözümlerini 2006’da TBMM’ye sunmuştu…
Ama şimdi evrensel etik değerlere bağlı kalan bilim insanlarının ‘insan yaşamına’ olan ahlaki sorumluluğu bile TCK’ya uygun suç halini alıyor…
Kocaeli Belediye Başkanı ise ‘ilçedeki ağır metal zehirlenmesini’ incelemektense Prof. Hamzaoğlu’nun savcılıkça ‘incelenmesi’ için suç duyurusunda bulunmuştu..
Sağlık Bakanlığı Kanserle Savaş Dairesi de ‘Hızır hızıyla’ YÖK’e, YÖK de üniversiteye ‘gereğinin’ yapılmasını rica edip, soruşturma açılmıştı. Eğeri Kocaeli Üniversitesi Rektörlüğü izin verirse Prof. Hamzaoğlu yargılanacaktı…
Günümüze dek bir tek ‘halk sağlığı adına tek bir çevre kirliliğinden’ kamuoyunu haberdar edip, önlem alıp, sahiplenmeyen’ devlet, ağır kurşunla zehirlenmiş yeni doğmuş bebekleri falan umursamıyordu…
Kütahya’nın havasında suyundaki siyanür!
Kütahya’daki gümüş üretilen tesisin atık havuzunda set çökmesinden 5 gün sonra 4.5 km uzaklıktaki köyün içme suyunda yüksek oranda siyanür bulundu…
Çevre Mühendisleri Odası’nın yaptırdığı analizde tesisteki siyanür sızıntısının yeraltı sularıyla şırıl şırıl km’lerce öteye ulaştığı ortaya çıkmıştı ve acilen bölgede yaşayan halkın bilgilendirilmesi gerekiyordu…
Kütahya Valiliği, kendi yaptırdığı tahliller sonucu ‘su temiz’ açıklaması yaptı…
Çevre Mühendisleri Odası ise Kütahya Valiliği’nin analiz yaptırdığı İl Halk Sağlık Laboratuvarı’nın siyanür ölçümü ile ilgili güvenilir olmadığını belirtti…
Halkın sağlığıyla ilgili bilgi edinme hakkı, günümüzde çevre zehri üretim tesisleri sınırına kadardı.
Ve şehvetli kalkınmamız için halk bu kirliliği değil sineye ve ciğerlerine çekmek gebelerinde, anne sütünde ve bebeklerinde kuşaklar boyu taşımak zorundaydı.
Tecrübeyle sabittir ki devlet erkanının yatığı açıklamalarda eğer ‘kopya, şifre, yolsuzluk, ihmal, çocuk istismarı, kadına karşı şiddet, sızıntı, kirlilik’ yok deniyorsa fiiliyatta da fiziken de yoktu…
Bilim adamları ve Meslek Odaları’nın kamusal yükümlülükle yaptıkları ‘halk sağlığı’ uyarıları halkı fitne fesatla kandırmakla bir tutuluyordu.
Ve onlar, TCK ve TMK’nın uygun ıslahat yasalarıyla zapturapta alınarak halk sağlığı ve asayişi sağlanabilirdi..
Kaynak : Akşam- 19 Mayıs 2011