Dünyada ve ülkemizde neoliberal enerji politikaları doğayı talan etmeye devam ediyor. Son olarak Alaşehir’de jeotermal yüzünden üzüm bağları tahrip edilmişti.
Üzüm-Sen 5 Haziran Dünya Çevre gününü ve buna dayalı olarak söz konusu durumu ele alan bir basın açıklaması yayınladı. “Yetkililer ‘çiftçilerin zararının şirket tarafından karşılanacağını’ söylemektedirler. Doğanın binlerce yıl içinde meydana getirebildiği ekolojik sisteme verilen zarar maddi karşılıkla ölçülemez.” ifadelerine yer verilen açıklama şöyle:
Uygulanan sermaye yanlısı enerji politikaları yüzünden ülkemizin ormanları ,su kaynakları, mera ve otlakları,tarım arazileri katledilmekte.Doğa geri dönüşü olmayacak şekilde yok edilmekte.Bu politikaları uygulayanlar ne mahkeme kararlarını nede yöre halkını dinlemekte.
Yetkililer hukuksuzluklara, yetersizliklere ve doğanın tahribatına göz yummaktalar.Mahkemelerin yürütmeyi durdurma kararlarına rağmen HES ve Termik Santral inşaatlarının devam etmesine izin vermekte. Tarım arazileri ve ormanlar maden ve jeotermal aramaları için feda edilmekte. RES’ler için otlak ve meralar,HES’ler için ormanlar,su kaynakları yok edilmekte, Termik santrallerle de her türlü kirliliğe izin verilmekte. Kısacası uygulanan sermaye yanlısı enerji politikaları sonucu doğanın dengesi altüst edilmekte. Çünkü ”Enerji ihtiyacı”(!) denince siyasi iktidar ve idare için akan sular durmakta.
Türkiye’nin en iyi çekirdeksiz üzümlerinin üretildiği Alaşehir’de de bu doğa katliamlarından birisi yaşanmakta. Alaşehir’de bir süre önce jeotermal su sondaj çalışmaları için özel firmalara araştırma ve işletme izinleri verildi.Sondaj çalışmaları sırasında ise uyuyan dev uyandırıldı, yeraltındaki sıcak sular patlayarak yerüstüne çıktı. Kontrolsüz bir şekilde yer üstüne çıkan sıcak sular kontrol altına alınamadı. Sıcak sular ve mil yüzünden çevresindeki üzüm bağları zarar gördü.Yörede hala jeotermal su patlamaları sürmekte. İlk patlamadan bu yana 5 patlama daha meydana geldi. Patlamaların meydana getirdiği hasar her geçen gün daha da artmakta.Patlamaların meydana geldiği Piyadeler kasabası sakinleri yaşamlarından da endişe etmeye; yaşadıkları yerlerde de her an patlama olacağı korkusunu yaşamaya başladı. Yetkililer “köylülerin patlama yaşanan bölgelere yaklaşmamaları” uyarısı dışında henüz bir çözüm üretebilmiş değiller. Amerika’dan uzman çağırıp ondan medet umuyorlar.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı “Dünya Çevre Günü” dolayısıyla yayınladığı bildiride “kanaat önderlerinin ve tüm vatandaşlarımızın artan bir çevre bilinci ve sorumluluğu ile hareket etmeleri önem arz etmektedir.”demektedir.Bakanlığın bu sözlerine aynen katılıyoruz.Ancak her şeyden önce Bakanlığın bu sözlerinin arkasında önce kendisinin durması,orman ve tarım arazilerinin yok edilmesine göz yummaması gerekir. Sermaye yatırımlarına “olur” verirken “artan bir çevre bilinci ve sorumluluğu ile hareket etmesi” gerekir. Çünkü bize göre meydana gelen faciayı basit bir kaza olarak algılamak doğru değildir; sondajların yapıldığı bölgenin deprem fay hattında olduğu bilinmektedir. Buna rağmen bu izinler verildiği gibi önleyici tedbirler de alınmamıştır. Bu çevre katliamında; önleyici tedbirleri almadığından dolayı şirket, sondaj izinlerini verdiğinden ve yeterli denetlemeyi yapmadığından dolayı da siyasi iktidar ve yetkililer sorumludur
Jeotermal suyun ilk patlamasının ardından Üzüm-Sen bir heyet oluşturarak bölgede inceleme yapmıştır. “Yapılan incelemeler sonucu Jeotermal suyun patladığı bağlardaki asmaların büyük zarar gördüğü,jeotermal suyun kanal açılarak Alaşehir çayına verildiği,bazı bağlarda jeotermal suyun çamur mili bıraktığı,bazı bağlardaki zararın zaman içinde ortaya çıkabileceği bu nedenle bu bağlardaki gelişmelerin yakından takip edilmesi gerektiği,önleyici tedbirlerin baştan alınmamasının bu faciaya yol açtığı,sadece bağların değil ekolojinin de zarar gördüğü toprakta yaşayan binlerce canlının yok olduğu gözlemlenmiştir.” diyerek durumun fehametini ortaya koymaya çalışmıştır.Yetkililer “çiftçilerin zararının şirket tarafından karşılanacağını” söylemektedirler. Doğanın binlerce yıl içinde meydana getirebildiği ekolojik sisteme verilen zarar maddi karşılıkla ölçülemez.Bağ sahiplerinin maddi zararları karşılanarak doğaya karşı olan sorumluluk yerine getirilmiş sayılamaz
Doğayı ve çevreyi yok eden enerji politikalarından vazgeçilmelidir. Doğa, şirketlerin kar hırsına, “Enerji ihtiyacı” bahanesi gösterilerek feda edilmemelidir.
05/06/2012
Adnan ÇOBANOĞLU
ÜZÜM-SEN Gen.Baş.