“Uluslararası emperyalist kurumlar ve şirketler, gıda egemenliğimizi elimizden almak için yıllardır her türlü dayatmayı yapmakta,AKP de buna uygun tarım politikası izlemektedir.” AKP’nin seçim bildirgesinde, “Büyük hayalleri vardı, bu hayaller iktidarımız sayesinde gerçek oldu” dediği tarım üreticilerinin yaşadığı sorunlar her geçen yıl katlanarak arttı. AKP hükümetleri döneminde çiftçilere verilen destek oldukça yetersiz kalırken, üreticilerin ürünlerine sürekli maliyetlerin altında fiyatlar belirlendi. Üreticiler, girdi temin eden yabancı şirketlerin egemenliğine bırakılarak tarımda sömürü sürdürüldü. Tüketiciler ise tüccarlar eliyle yüksek fiyatlı ürünlere mahkûm edildi.
2017 yılının üzüm üreticileri ve bağcılar açısından nasıl geçtiğini, üreticilerin haklarını korumak için kurulan Tariş’in tavrını ve AKP’nin tarım politikalarını Üzüm Üreticileri Sendikası (ÜZÜM-SEN) Genel Başkanı Adnan Çobanoğlu’yla konuştuk.
“TMO ‘fırsatçı’ tüccar gibi davrandı”
Üzüm üreticileri açısından 2017 yılı nasıl bir yıl oldu?
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı A.Eşref Fakıbaba 2017 yılı çekirdeksiz kuru üzüm rekoltesini açıklarken hükümetin Toprak Mahsulleri Ofisi’ne kuru üzüm aldıracağını, “kuru üzüm fiyatının kilogramda 4 TL nin altına düşmeyeceğini” söylemişti. Açıklamanın yapıldığı ilk günler TMO bakanın dediğini yaptı ve TARİŞ’in depolarını kullanarak kısa bir süre için bir miktar kuru üzüm alımını Sayın Fakıbaba’nın söylediği fiyattan değil kg’mı 3,85 TL den yaptı. Ve bu alım işlemi de çok kısa sürdü. Ardından nemi oldu? Fakıbaba söylediğiyle kaldı; Tariş’in depolarını kullanarak kuru üzüm alan TMO, aldığı kuru üzüme dış pazar arama yerine aldığı üzümlerin bir kısmını Tariş’e 4.18 TL den devrederek, yani Tariş’in üzüm alımına taşeronluk ederek “kısa günün kârı” nı elde etti. Devlet kuruluşu olan TMO “fırsatçı tüccar” gibi davrandı.
Tariş nedir? Kim dir?
“TARİŞ kökleri 1910’lu yıllara dek uzanan başlangıçta incir ve üzüm daha sonra pamuk ve zeytinyağı ürünleri temelinde örgütlenen dört kooperatif Birliğinin ortak adıdır.” (Bkz. www.tarisuzum.com.tr ) “Tariş Üzüm Birliği’nin temeli,Dünya Ekonomik Bunalımının etkisi ile meydana gelen üzüm fiyatlarındaki düşüşü durdurmak üzere,1931 yılında Alaşehir’de ve daha sonra Manisa, Turgutlu ve Salihli’de kurulan Bağcılar Kooperatifi ile atılmıştır” (Bkz. www.tarisuzum.com.tr ) Kısacası TARİŞ üzüm üreticilerinin üretimden pazara kadar olan süreçte kendini korumak, piyasada tüccar ve şirketlerin tekellerini kırmak için kurdukları bir kooperatiftir.
Üzüm üreticilerinin haklarını korumak için kurulan TARİŞ’in tavrı ne oldu peki?
Tariş’in kuru üzüm alacağı yer kendi ortaklarıdır. Ortaklarından satın alacağı kuru üzüm yetersiz gelirse de alımı ortak dışı üreticilerden yapması gerekir ki üzüm piyasasının tüccarların ve şirketlerin tek başlarına belirlemesinin önüne geçilebilsin. Ancak Tariş üreticiden kuru üzüm satın alma yerine TMO’nun kâr etmesini sağlayacak şekilde onun elindeki kuru üzümleri devralmış, hem de Gıda,Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nı ve TMO’yu yeni dış pazarlar arama zahmetinden kurtarmıştır.
Sizce TARİŞ Neden böyle davrandı?
TARİŞ yönetimi ister geçmiş yıllarda hükümetin kendisi için açtığı yolsuzluk soruşturmalarından kurtulmak için gönüllü tercih yapmış olsun, isterse siyasi iktidarın baskısı ile yapmış olsun, TMO dan kuru üzüm satın almakla artık üretici kooperatifi olma yerine şirket olmayı tercih ettiğini bir kez daha göstermiştir.
TMO da Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın onayıyla üreticiye destek olmak yerine tüccarlık yapmıştır. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı A.Eşref Fakıbaba uyguladığı politika ile üzüm üreticileri için çözüm üretmemiş TMO nun tüccar gibi üreticinin sırtından para kazanmasını teşvik etmiştir. TMO alımını yaptığı kuru üzümü TARİŞ’e devretmekle TARİŞ’in ortaklarından daha fazla üzüm satın alabilmesini engellemiş, üreticileri tüccar ve şirketlerin insafına bırakmıştır. Bu aynı zamanda Tarım Satış Kooperatifleri Birliklerini tamamen tasfiye etme ve az da olsa piyasada var olan olumlu etkilerini ortadan kaldırma girişimidir. Kısacası AKP’nin “Milli ve Yerli” olduğunu iddia ettiği Tarım Politikası IMF, Dünya Bankası ve DTÖ’nün yıllardır uygulamasını dayattığı neoliberal tarım politikalarının son demleridir. Gıda Egemenliğimize dönük son saldırılardır.
AKP, Rusya ile “Uçak krizi”nin aşıldığını, artık Rusya’ya sebze ve meyve ihracatının yapılacağını söylemişti.Bunun üzüm ihracatına ve fiyatlarına olumlu etkisi olmadı mı?
2017 üzüm sezonunda açıldığı söylenen sebze ve meyve ihracatının da söylendiği gibi olmadığı, ne Rusya’ya ne de Arap ülkelerine yeterince ürün satılamadığı, komşu ülkelerle yaşanan krizlerin etkilerinin hala sürdüğü görüldü. Suriye ve Irak’ta yaşanan çatışmalar nedeniyle Tırlarımız bu ülkelerin karayolunu kullanarak Arap ülkelerine gidememekte, bu nedenle de bu ülkelere yeterli ihracat yapılamamakta. Bazı üreticiler “belki ihracat açılıp, üzüm para eder” diye bağlarındaki üzümleri örtü altında bekletmeyi yeğlediler, maliyetleri oldukça arttı. Kasım ayına kadar örtü altında bekletilen bağlardaki üzümler 1.80- 2 TL den satılabilirse üreticilerin para kazanabilme şansı olacaktı. Ancak bazı bölgelerde bir çok üretici sofralık yaş üzümlerini, parasını Mayıs-Haziran 2018 yılında almak koşuluyla kg’mı 0,80 TL den satmak zorunda kaldı. Satış fiyatlarının maliyetlerinin çok altında olması bir yana üreticinin sattığı ürününün parasını 6-7 ay sonra alması demek bankalara ve tarım kredi kooperatiflerine olan günü gelmiş borçlarını ödeyememesi, gelecek sezon için üzüm üretimi yapacak parayı bulamaması, yaşamını idame ettirememesi demektir. Üzüm üreticilerinin yeni borçlanmalara gidecek olanağı da yoktur. Geçmiş borçlarını ödeyemeyenlere tefecilerden başka kim borç verir ki?
“AKP, üzüm üreticilerini gözden çıkardı”
Tarım, Gıda ve Hayvancılık Bakanlığı ve AKP hükümeti bunu bilmiyor mu?
Elbette biliyor, çözüm üretme yerine TMO’ya kuru üzüm aldırtıp, aldırttığı kuru üzümleri TARİŞ’e satarak kâr etmeyi marifet biliyor. Neoliberal politikaların katıksız uygulayıcısı olan AKP üzüm üreticilerini ve üzüm bağlarını gözden çıkartmış durumda. Çünkü uluslar arası işbölümünde Türkiye’ye biçilen rol tarımsal üretim yapması değil, bitkisel ve hayvansal gıda ihtiyacının şirketler vasıtasıyla yurt dışından karşılanması, enerji, maden vb. yatırımlar için ülkemizin tarım arazilerinin yok edilmesidir. AKP hükümeti de uyguladığı üzüm politikası ile Ege bölgesindeki üzüm üreticilerini üzüm üretmeyi bırakmalarını, arazilerini ya yok pahasına enerji şirketlerine satmalarını ya da enerji şirketlerine ucuza kiralamalarını zorlamaktadır.
Uluslar arası emperyalist kurumlar ve uluslar arası gıda şirketleri Gıda Egemenliğimizi elimizden almak için yıllardır her türlü dayatmayı yapmakta, AKP Hükümeti de yıllardır buna uygun bir tarım politikası izlemektedir. Daha önce ihraç ettiğimiz et, mercimek, buğday v.b gıda ürünlerini yurtdışından ithal etmeye bu nedenle başlamadık mı?
AKP TBMM’nde “ Bağcılık ve Üzüm Araştırma Komisyonu” kurulmasına olur verdi, bu AKP’nin üzüm üreticilerinin sorunlarına çözüm üretmek istediği anlamına gelmez mi?
Tarımsal üretim yapılan bölgelerde referandumda “Hayır!” oyunun önde çıkması ve gerek Fındık üreticilerinin gerekse de üzüm üreticilerinin yaşadığı problemlere muhalif güçlerin sahip çıkması (Eylül ayında CHP nin başlattığı Tarımda adalet, fındıkta adalet, üzümde adalet yürüyüş ve mitinglerine Birleşik Haziran Hareketi ve Çiftçi Sendikaları da destek verdiler) AKP yi ister istemez TBMM’nde “ Bağcılık ve Üzüm Araştırma Komisyonu” kurulmasını olumlu bakmaya zorladı. Ve meclisteki 4 partinin ortak kararıyla “Araştırma Komisyonu” kuruldu. Komisyon 9 AKP’li, 4 CHP’li, 1 HDP’li, 1 MHP’li vekilden oluşuyor. MHP nin son dönemde sürekli AKP politikalarını savunduğunu ve desteklediğini göz önünde bulundurursak komisyonun hazırlayacağı raporun üretici lehine maddeler içermesi zor görünüyor. Ancak buna rağmen muhalif güçlerin, üreticilerin sorunlarını ve çözüm önerilerini rapora dahil edebilmek için canla, başla çaba sarf etmesi, Araştırma Komisyonu’nun araştırma ve raporlaştırma sürecine üreticilerin katılımını doğrudan doğruya sağlayacak, komisyona bu konuda baskı yapacak yol ve yöntemleri bulmaları gerekir. Araştırma Komisyonu; sadece Ziraat Odalarının, Gıda,Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nı ve TMO’yu satın aldığı kuru üzümün yükünden kurtarıp para kazandıran TARİŞ’in, Kuru ve yaş üzüm işleme firmalarının, İhracat Şirketlerinin, Ticaret Borsalarının, büyük üzüm üreticilerinin, şarap fabrikalarının v.b temsilci ve yöneticilerinden bilgi alarak rapor hazırlamamalı, küçük ve borçlu üreticilerin önerilerini doğrudan doğruya alacak yol ve yöntemi bulmalıdır. Araştırma Komisyonu bu yol ve yöntemi bulamıyorsa üreticilerin sorunlarını dert edinenlerin, IMF,Dünya Bankası ve DTÖ’nün dayattığı Tarım Politikalarını reddedenlerin, Gıda Egemenliğimizin elimizden alınmasını, gıdanın şirketlerin denetimine geçmesini istemeyenlerin bir araya gelerek Araştırma Komisyonu’nun doğru rapor hazırlamasını zorlamaları gerekiyor.
ÜZÜM-SEN’in bu konuda bir çözüm önerisi var mı?
Üzüm Üreticileri Sendikası (ÜZÜM-SEN) üzüm üretim bölgelerinde bu konuda çalışma yapmaya başladı. “Tarımda Adalet, Üzümde Adalet Mitingi” alanlarında bir araya gelmeyi başarabilen CHP’ye , Birleşik Haziran Hareketi’ne yoğun üzüm üretiminin olduğu bölgelerde (ömrü “Bağcılık ve Üzüm Araştırma Komisyonu” nun süresiyle sınırlı olan ) “Üzüm Platformları” kurmayı, “Üzüm Üreticilerinin Sorunları ve Gıda Egemenliği Forumları” yapmayı öneriyoruz. Bu önerimiz karşılık bulursa köy, köy birlikte dolaşıp üreticileri bu forumlarda buluşmaya çağıracağız. Forum’larda çıkacak sonuçları da Meclis Araştırma Komisyonu’na taşımak için birlikte mücadele etmenin yollarını arayacağız. Bu çağrımıza “Tarımda Adalet, Üzümde Adalet” arayanlar olumlu cevap verirlerse “Meclis Araştırma Komisyonları”nın klasik rapor hazırlama tarzının dışına çıkılarak, aşağıdan yukarıya doğru bir baskının oluşturulabileceğine inanıyoruz. Böylelikle düşünce ve kararların oluşum sürecine doğrudan üreticilerin dahil olmasının önü açılacak , birileri üreticiler adına politika üretip karar verirken üreticilerin baskısını enselerinde hissedecektir. Komisyon üyeleri de eğer bağcılığın ve üzüm üreticilerinin sorunlarına samimi yaklaşıyorlarsa, gerçekten çözüm üretecek bir rapor hazırlamak istiyorlarsa bu Forumlara katılmalı, doğrudan üreticilerle buluşmalı, üreticilerin sorun, talep ve çözüm önerilerini ilk elden dinlemelidirler.
ÜZÜM-SEN Tarımda Adalet arayışını sürdürenlerle böylesine ortak bir çalışma yapmaya hazırdır. Yaptığımız görüşmelerde “Tarımda Adalet, Üzümde Adalet” arayışında olanlara “gelin böylesine bir çalışmanın asli unsuru olarak hepimiz görev alalım, yükün altına hepimiz girelim. Böyle bir işin örgütlenmesini sadece Üzüm-Sen yapmasın. Zoru başaralım, birlikte Forumlar düzenleyerek, üreticileri Forum’lara çağıran ortak bildirilerimizi ve afişlerimizi basalım, köy köy birlikte dolaşalım, mücadeleyi birlikte yürütelim” diyoruz. Çağrı yaptığımız kesimlerle böylesine bir çalışmayı birlikte örgütleyebilirsek “ Bağcılık ve Üzüm Araştırma Komisyonu” nda AKP milletvekillerinin çoğunluğu teşkil etmiş olmasına rağmen üzüm üreticilerinin gerçek sorunlarının ve doğru çözüm önerilerinin raporda yer almasını sağlayabiliriz. İşte O zaman bu komisyon üzüm üreticilerinin lehine iş yapmış olur.