TBMM inde Manisa Milletvekili Tur Yıldız Biçer ile birlikte Üzüm-sen 11 Nisan saat 11 de basın toplantısı yaptı. Üzüm-Sen 4 üzüm bölgesinde üreticilerin katılımıyla üzüm üreticilerinin sorunları ve gıda egemenliği forumları örgütlemiş ve araştırma komisyonu üyeleriyle bölge milletvekillerini de bu forumlara davet etmişti. hazırladığı raporu forum yaptığı bölgelerden gelen Üzüm Üreticilerinin Sorunları ve Gıda Egemenliği Forumları temsilcileriyle birlikte, Araştırma Komisyonuna, partilerin gurup başkan vekillerine sunmak üzere Ankara’ya gitti. Ve mecliste Manisa CHP Milletvekili Tur Yıldız Biçer’le birlikte bir Basın Toplantısı Düzenleyerek üzüm üreticilerinin katkı sunduğu Üzüm Üreticilerinin Sorunları ve Çözüm Önerileri Raporu’nu Basınla ve kamuoyuyla paylaştı. Manisa Milletvekili Tur Yıldız Biçer, üzüm üreticilerinin sorunlarına ilişkin bir sunuş yaptı, Üzüm-Sen Genel Başkanı Adnan Çobanoğlu, sendika olarak yaptıkları faaliyetleri , üzüm üreticilerinin sorunlarını, çözüm önerilerini ve taleplerini dile getirdi. Üzüm üreticileri; Hüseyin Zengin, Hüseyin Yıldırım, Niyazi Zengin ve Funda Akçura sırayla söz alarak sorunlarını ve taleplerini ilettiler.
Basına ve Kamuoyuna
Birleşmiş Milletler tarımsal üretimde küçük aile tarımının önemini vurgulamak için 2014 yılını “Uluslar arası Aile Çiftçiliği Yılı” olarak kabul etmişti. Ülkemiz açısından bakıldığında üzüm üreticilerinin büyük bir çoğunluğu aile çiftçiliği yapmaktadır. Ve biz üreticiler olarak son yıllarda ürettiğimiz üzümlerden ailelerimizi geçindirecek kazancı elde edememekteyiz, belki para kazanabiliriz diye üzüm çeşitlerimizi arttırmaya çalışıyor, ekstra maliyet yükünün altına giriyoruz ama ürettiğimiz yeni çeşitlerimizin de pazar sorununu çözemiyoruz. Her geçen gün borçlarımız artıyor, üretim yapabilmemiz ve yaşamımızı sürdürebilmemiz zorlaşıyor. Bu duruma çözüm üretmesi gereken yetkililer ise tüccar gibi davranıyor. Uyguladıkları çözümlerin hiç biri ne üreticiye ne de tüketiciye yaramıyor. Biz biliyoruz ki küresel gıda şirketleri gıda yönetimini kendi tekellerine almak için İMF,Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü gibi uluslar arası kurumlar aracılığıyla siyasi iktidarlara baskılar yaptırmakta, çıkarttırdığı yasa ve özelleştirme kararlarıyla tarımsal yapımızda tahribat yaptırmakta Gıda Egemenliğimiz de gedikler açtırmakta böylelikle her geçen gün gıda sistemimizi daha fazla eline geçirmektedir. Biz üreticiler olarak yapılmak istenenlerin farkındayız.
TBMM de “ Bağcılık ve Üzüm Araştırma Komisyonu” kuruldu. Bu komisyon İhracatçılar Birliği Temsilcilerini,Ticaret Borsaları temsilcilerini, TARİŞ Temsilcilerini, Ziraat Odaları Temsilcilerini, Şarap fabrikaları Temsilcilerini, Toprak Mahsulleri Ofisi Temsilcilerini dinlediler, dinlemedikleri tek kesim vardı üzüm üreticileri. Komisyon sözde üzüm üreticilerini dinlemek için saha gezilerine çıktı, ama oralarda da aile çiftçiliği yapan üzüm üreticilerine dinlemek yerine yüzlerce dönüm arazisi olan bağcılarla görüşmeyi, hiçbir küçük üreticinin satın alamayacağı ilaçlama makinelerini incelemeyi ve büyük ihracatçıların üzüm işletmelerini görmeyi tercih ettiler. Salihli ile Alaşehir arasındaki bölgede ekolojiyi tahrip eden ve üzüm üretiminde büyük problemler yaşatan Jeotermal Elektrik Santralleri’nin olduğu bölgelerde inceleme yapmadan, yaratılan tahribatı görmeden geçip gittiler.
Üzüm Üreticileri Sendikası (ÜZÜM-SEN) olarak “Araştırma Komisyonu” nun üzüm üreticileri için çözüm üretmesi gereken Bakanlığın, Tarımsal devlet kurumlarının ve siyasilerin sorumluluklarını göz ardı eden, üstün körü bir rapor hazırlamasını yol vermemek için sofralık ve şaraplık üzüm üreticilerinin olduğu bölgelerde köy köy dolaşarak, köy kahvehanelerinde yaklaşık 5000 üretici ile toplantılar ve mini forumlar yaparak “TBMM Bağcılık ve Üzüm Araştırma Komisyonu” hakkında bilgiler verdik, üreticilerin kendi ağızlarından sorunlarını dinledik ve onların önerileri doğrultusunda üzüm üreticilerinin kendi raporlarını hazırlamak ve TBMM Bağcılık ve Üzüm Araştırma Komisyonu’na sunmak üzere 4 ayrı üzüm üretim bölgesinde “Üzüm üreticilerinin sorunları ve Gıda Egemenliği Forumları” düzenledik . Bu Forumlar ve köy toplantılarında üreticiler uygulanan tarım politikalarının ve tarımsal üretimi sınırlamak (kotalar) için çıkartılan yasaların ne tür sonuçlar yarattığını kendi yaşamlarından örnekler vererek anlattılar. Yeleğen’deki bir üretici “Tütün üreticisiydim, Tütün Yasası’ndan sonra ailemi geçindirmek için tarlama üzüm asmaları diktim, bağ yaptım ama şimdi üzüm de para etmiyor, üzüm asmalarımın bir kısmını kökleyip ceviz dikiyorum” dedi. Ceviz de para etmezse ne yapacağı sorulduğunda da; “bilmiyorum, her halde yeni bir ürün arayışına girerim, çünkü ben çiftçilikten başka bir iş bilmiyorum, babam ve dedem de daha önce haşhaş ekiyormuş, haşhaş yasaklanınca tütün dikmeye başlamışlar” diye cevapladı.
Sarıgöl’lü kadın üzüm üreticisi Forum’daki konuşmasında; “Eşimle birlikte üzüm üreticiliği yapıyorduk. Ürettiğimiz üzümün geliriyle geçimimizi sağlayamaz, çocuklarımızı okutamaz olduk. Çiftçiliği bırakmadan gelirimizi arttırabilmek için küçükbaş hayvan yetiştiriciliği yapmaya karar verdik ve borçlanarak hayvan satın aldık, ama yem fiyatları öyle arttı ki bankalara olan borçlarımızı ödeyemez hale geldik. Şimdi de borçlarımızı ödeyebilmek için eşimle birlikte işletme de maaşla çalışıyor, bir yandan da üreticilik yapmaya devam ediyoruz” diyerek üreticilerin yaşadıkları kısır döngüyü bütün çıplaklığıyla anlattı.
Üzüm üreticilerinin bir araya geldiği, sorunlarını ve çözüm önerilerini dillendirdikleri bu Forumlara TBMM “Bağcılık ve Üzüm Araştırma Komisyonu” üyesi Milletvekilleri’ ni ve Forumların yapılacağı illerdeki milletvekillerini de davet ederek üzüm üreticilerinin sorunlarını aracısız bir şekilde doğrudan doğruya kendilerinden dinlemelerini ve üreticilerin önerilerini dikkate almalarını istedik.
Davetimize TBMM Bağcılık ve Üzüm Araştırma Komisyonu üyelerinden İzmir Milletvekili Kamil Okyay Sındır, Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu olumlu yanıt vererek üçü birden yaptığımız 4 Forum’dan 1 tanesi olan Sarıgöl’deki Forum’a katılıp üreticilerin sorunlarını dinlediler.
Manisa Milletvekili Tur Yıldız Biçer ise Manisa’nın ilçelerinde yapılan “Üzüm üreticilerinin sorunları ve Gıda Egemenliği Forumları” nın tümüne katılarak üzüm üreticilerini dinleyerek notlarını aldı.
Yeleğen Kasabası- Eşme- Uşak’ta yaptığımız Forum’a Uşak Milletvekili Özkan Yalım, Sarıgöl’de yapılan Forum’a Manisa Milletvekili Özgür Özel de katılarak üreticilerle buluştular.
“Üzüm üreticilerinin sorunları ve Gıda Egemenliği Forumları” nda ve bu Forumlara çağrı için köy kahvehanelerinde yaptığımız toplantı ve mini forumlardaki üreticilerin dillendirdiği sorunları ve çözüm önerilerini rapor haline getirerek TBMM Bağcılık ve Üzüm Araştırma Komisyonu üyesi Milletvekillerine ve Bölge Milletvekillerine ileteceğiz.. Üzüm Üreticilerinin Raporu’nu Basın ve Kamuoyu ile de paylaşıyoruz ki “TBMM Bağcılık ve Üzüm Araştırma Komisyonu” nun hazırlayacağı raporun ne kadar gerçekçi ve sorunları çözmeye odaklı olup olmadığını üzüm üreticileri ve kamuoyu takdir edebilsin.
Üzüm Üreticileri Sendikası (ÜZÜM-SEN) olarak üzüm üreticilerinin kendi ağızlarından dillendirdikleri sorunları ve onların çözüm önerilerini içeren Üzüm Üreticilerinin Raporu’nun takipçisi olacağız. Gıda Egemenliğimizin elimizden alınmasına izin vermeyeceğiz. Adalet arayışımıza devam edeceğiz. Yaşasın örgütlü mücadelemiz!
Adnan ÇOBANOĞLU Üzüm Üreticileri Sendikası (ÜZÜM-SEN) Genel Başkanı
TBMM Bağcılık ve Üzüm Araştırma Komisyonu Başkan ve üyeleri:
İbrahim Halil Fırat- Adıyaman Milletvekili, Ali Aydınlıoğlu- Balıkesir Milletvekili, Orhan Sarıbal- Bursa Milletvekili, Şahin Tin- Denizli Milletvekili,
Okan Gaytancıoğlu-Edirne Milletvekili, Canan Candemir Çelik- Gaziantep Milletvekili, Ahmet Kenan Tanrıkulu- İzmir Milletvekili,Kamil Okyay Sındır- İzmir Milletvekili, Müslüm Doğan- İzmir Milletvekili, Necip Kalkan- İzmir Milletvekili,Ahmet Tan- Kütahya Milletvekili, İsmail Bilen- Manisa Milletvekili, Mazlum Nurlu- Manisa Milletvekili, Erdoğan Özegen- Niğde Milletvekili,Celil Göçer-Tokat Milletvekili
Konu: Üzüm Üreticileri Sendikası (ÜZÜM-SEN) olarak düzenlediğimiz “Üzüm Üreticilerinin Sorunları ve Gıda Egemenliği Forumları “ nın sonuç raporu hakkında.
Üzüm Üreticileri Sendikası (ÜZÜM-SEN) olarak sofralık ve şaraplık üzüm üreticilerinin olduğu bölgelerde köy köy dolaşarak, köy kahvehanelerinde yaklaşık 5000 üretici ile toplantılar ve mini forumlar yaparak “TBMM Bağcılık ve Üzüm Araştırma Komisyonu” hakkında bilgiler verdik, üreticilerin kendi ağızlarından sorunlarını dinledik ve onların önerileri doğrultusunda üzüm üreticilerinin kendi raporlarını hazırlamak ve TBMM Bağcılık ve Üzüm Araştırma Komisyonu’na sunmak üzere 4 ayrı üzüm üretim bölgesinde “Üzüm üreticilerinin sorunları ve Gıda Egemenliği Forumları” düzenledik . Forumlarda ve köy toplantılarında aldığımız notları rapor haline getirdik. İlişikteki dosyada hazırladığımız “Üzüm Üreticilerinin Sorunları ve Çözüm Önerileri Raporu” muz var.
TBMM Bağcılık ve Üzüm Araştırma Komisyonu Raporuna katkımız olacağı umuduyla siz Milletvekillerimizle paylaşmak istedik.
Saygılarımızla.
Adnan ÇOBANOĞLU
Üzüm Üreticileri Sendikası (ÜZÜM-SEN) Genel Başkanı
Üzüm Üreticilerinin Sorunları ve Çözüm Önerileri Raporu
Üzüm çok yıllık bir bitkidir. Bağlar tesis edilmeye başlandığı andan itibaren 3-4 yıl sonra verim vermeye başlarlar ve üreticiler de bağını tesis etmek için harcadığı parayı yıllar içinde amorti etmeye çalışır. Bu nedenle hiçbir bağcı “bu yıl üzüm para etmedi, gelecek yıl bir başka ürün ekeyim” diyemez, o yıl ürünü para etse de,etmese de bir umutla yıllarca üzüm üreticiliğine devam etmek zorunda kalır. Şaraplık üzüm üreten üreticiler de, sofralık üzüm çeşitleri yetiştiren üreticiler de gerek üretim aşamasında, gerekse de pazarlama aşamasında benzer sorunlarla uğraşırlar.
# Üzüm üreticilerinin kullandığı ilaç ve gübrelerin fiyatı dolara endeksli ve üretici açısından çok pahalıdır. Bu ilaç ve gübrelerin her geçen yıl bir önceki yıla göre fiyatlarının daha da pahalılaşmasının yanı sıra bitkilerin ve zararlılarının da bu ilaçlara bağışıklığı geliştiğinden dolayı kullanım oranı da artar. Şirketler her yıl hangi ilaç ve gübreyi kaça satacaklarını, ne kadar satacaklarını ve kaç lira kâr edeceklerini planlamakta ve piyasaya sunmaktadırlar. Ama üreticiler yaşanan iklimsel değişiklikleri, çevre kirliliğini, ekolojik denge bozukluklarını, bitki ve zararlılarının kullanılan ilaçlara olan bağışıklık artışlarının oranını v.b sorunları önceden ön göremez ve ne kadar gübre ve ilaç kullanacaklarını hesaplayamaz. O yıl ellerine geçecek paranın miktarını da bilemezler. Çünkü örgütsüzlüklerinden dolayı ürünlerinin satış fiyatlarını belirleme haklarını kullanamamaktadırlar. Ayrıca devletin “serbest piyasa ekonomisi” politikaları nedeniyle destekleme alımlarından ve piyasayı dengeleme rolünden vazgeçerek örgütsüz üreticiyi şirketlerin ve tüccarların karşısında savunmasız bırakması tüccarların, ihracatçıların ve şarap fabrikalarının üzüm alım fiyatlarını istedikleri gibi tek yanlı olarak belirlemelerine yol açmıştır. Bu fiyatlar tek yanlı belirlendiğinden dolayı da bırakın üreticilerin kâr etmesini çoğu zaman kendilerinin ve ailelerinin emeklerini yok sayan bir alım fiyatı belirlenmesi söz konusu olmuştur.
Çözüm önerilerimiz:
Devlet her yıl gerçekçi bir maliyet hesaplaması yaparak ürünün maliyetinin üzerine %25 kar payı ve %10 insanca yaşam payını da ekleyerek taban fiyat belirlemeli ve bu fiyat üzerinden destekleme alımları yapmalı, yaptırmalıdır. Kullanılan tarım ilaçlarının insan sağlığına, doğaya ve bitkilere zararları iyi araştırılmalı ve zararlı olduğu kabul edilen ilaçların ülkeye girişi yasaklanmalıdır. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bünyesinde zirai ilaç araştırma, geliştirme laboratuvarları kurulmalı ve geliştirilen insan sağlığına, doğaya ve bitkilere zararları olmayan zirai ilaçların üretilmesi için kamu fabrikaları kurulmalıdır. İklimsel nedenlerle yaşanan dolu, don ve ayaz gibi doğal afetler artık önlenebilmektedir. Dünya da bunun örnekleri mevcuttur. Örneğin don olaylarına karşı “sisleme yöntemi” veya bazı bölgelere büyük “rüzgâr makineleri” kurarak önlem alınabilmektedir. Bu teknik önlemleri üreticilerin kendi olanaklarıyla yapabilmesi mümkün değildir. Devlet üzüm üreticisini destek olmak istiyorsa bu doğal afetleri önlemeye dönük teknik önlemleri almalı, bu konuda yatırımlar yapmalıdır.
# TARSİM (Tarım sigortası) üretici için pahalı ve kapsamı dardır. Örneğin jeotermal elektrik santrallerinin ve maden çıkartma faaliyetlerinin yarattığı olumsuzlukları kapsamamaktadır.
Çözüm önerimiz:
TARSİM in üretici lehine olacak tarzda kapsamı genişletilmeli ve üreticilerin ödeyeceği prim oranı düşürülmelidir. Bunun için gerekli olan yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
# JEOTERMAL Elektrik Santralleri havayı, suyu, toprağı kirletmekte, iklimi değiştirmekte, üzüm üretiminde yarattığı hastalıklar nedeniyle bizlere daha fazla ilaç kullanmak zorunda bırakmakta, üzüm kalitemizi ve rekoltemizi düşürmektedir. Böyle giderse JES’lerin olduğu ovalarda herhangi bir ürün üretemez hale gelinecektir.
2016 yılında İzmir Ticaret Borsası, Ege İhracatçı Birlikleri, Manisa Ticaret Borsası, Menemen Ziraat Odası, Manisa Bağcılık Araştırma Enstitüsü , Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı İzmir İl Müdürlüğü, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Denizli İl Müdürlüğü, Alaşehir Ticaret Borsası ve İzmir Ticaret Odası temsilcilerinden oluşan heyetin incelemeleri sonucu oluşturulan “2016-2017 Sezonu Ege Bölgesi Çekirdeksiz Kuru Üzüm Rekolte Tahmin Raporu” JES’lerin olumsuz etkilerini gösteren önemli bir belgedir. Bu raporda “Alaşehir, Salihli ovalarında çalışmaya başlayan Jeotermal Elektrik Santralleri’nin havada, suda ve toprakta yarattığı kirlilik nedeniyle santral bölgelerindeki üzüm bağlarındaki topraklarda ve sularda, suları ve toprakları yok edecek olan ‘Bor’ kalıntıları, asmalarda uç kuruması, ölü kol hastalığı gibi hastalıkların çoğaldığı”ndan bahsetmektedir. Bu hastalıkların varlığı üreticinin daha fazla ilaç kullanmak zorunda kalması demektir. Üzüm üreticileri bu bölgelerde de üzümlerini korumak için bağlarını örtü altına almaya başlamışlardır. Böylesine bir durum üreticilerin maliyetini arttırdığı gibi üzüm ihracatçılarının da zararınadır. Çünkü bir dönem sonra hastalanan üzümler nedeniyle ihracatçılar da sağlıklı üzüm bulamaz ve ihraç edemez duruma gelecektir, sağlıklı olduğu düşünülen üzümler de ilaç kalıntıları nedeniyle ihraç edilemeyecektir.
JES bölgelerindeki yer altı ve yerüstü sularının kirlendiği ve aşırı oranda bor kalıntısı taşıdıkları belgelerle ve su raporlarıyla kanıtlanmış durumdadır. Ayrıca JES’lerin atmosfere saldığı kükürtdioksit ve su buharı nedeniyle de üzüm kurutmada problemler yaşanmaya başlanmıştır. Su kaynaklarının temiz kalması tarımsal üretimin sağlıklılığı ve devamlılığı için önemlidir.
Sorunun gerçekçi tek bir çözümü vardır; jeotermal elektrik santralları durdurulmalı, izinleri iptal edilmelidir.
# Sarıgöl ovasındaki üzüm bağları 2006 yılından itibaren Haziran ayından başlayarak petrol ürünü örtüler altına alınmaya başlanmıştır. Bunun nedeni asmaların yağmur suyuyla yıkanması korkusudur. Eskiden yaz aylarında da yağmur yağmasını sevinen üreticiler 2006 yılından itibaren bağlarına yağmur yağmasından korkar hale gelmişlerdir; çünkü yağmur yağdığında üzümler bir günde bozulup yenilemez, kurutulamaz hale gelmeye başlamışlardır. Aynı yıl Eşme Kışladağ’da “siyanürlü liç yöntemi” ile altın çıkartılmaya başlanmıştır. Bilim insanlarının bilimsel iddialarına göre altın ayrıştırmada kullanılan siyanür havuzları atmosferde zararlı gazlar oluşturmakta, yağmurlar da bu gazları “asit yağmuru” olarak bağlarımızın üzerine düşürmektedir. Sarıgöl ovasındaki üzümlerimizde de bu nedenle bozulmalar meydana gelmektedir. Bu yüzden ürünlerimizi koruyabilmek için daha fazla ilaç kullanmak, bağlarımıza petrol ürünü naylon örtüler örtmek zorunda kalmaktayız. Bu durum ülke için döviz kaybına, üretici için aşırı maliyete ve doğada kirliliğe yol açmaktadır.
Çözüm önerimiz:
Sarıgöl ovasına yağan yağmurların asit yağmuru şeklinde yağmasına neden olduğu iddia edilen Eşme-Kışladağ daki altın madeninin siyanürlü havuzları bağımsız bilim insanları ve bilim kuruluşları tarafından incelemeye alınmalı, doğaya verdiği zararlar raporlanmalı ve iddialar gerçekse üreticilerin zararını karşılaması sağlanmalı, Kışladağ altın madeni kapatılmalıdır.
# TARİŞ v.b kooperatifler gerek siyasiler, gerekse de yöneticiler tarafından anti demokratik bir şekilde yönetilmektedir, buda yetmezmiş gibi şimdide şirketleştirip tasfiye edilerek mal varlıkları satılmak, az da olsa var olmaya devam eden piyasayı dengeleme işlevleri tamamen yok edilmek istenmektedir.
2017 yılında Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın talimatı ile TMO üreticiden kısa bir süre 3,85 TL den kuru üzüm alımı yapmış ve aldığı kuru üzüme dış pazar arama yerine 4.18 TL den TARİŞ’e devretmiştir. Yani TMO üreticiye destek olmak yerine tüccarlık yapmıştır. Yapmış olduğu bu tüccarlıkla üreticinin sırtından para kazandığı gibi aldığı üzümü TARİŞ’e devrederek TARİŞ’in ortaklarından daha fazla üzüm satın alabilmesini de engellemiştir.
Çözüm önerilemiz.
TARİŞ’ten öncelikle siyasiler elini çekmelidir. Ve TARİŞ’in üreticilerin söz ve karar sahibi olarak yönettiği, denetlediği bir kooperatif haline gelmesini sağlamak için kooperatiflerin demokratikleşmesini sağlayacak yasalar çıkartılmalıdır. Üretimden pazara kadar olan zinciri üreticiler lehine kurmak için kooperatifleşme teşvik edilmeli ve taban fiyat belirlenmesi ve destekleme alımlarının yapılması uygulamasına geri dönülmelidir.
# Üzüm üreticilerinin sofralık yaş üzümlerini depolayarak koruyabilecekleri ve parça parça pazara sunabilecekleri soğuk hava depoları olmadığı gibi, kuru üzümlerini de saklayabilecekleri depoları yoktur. Bu nedenle hasat dönemlerinde tüccarların belirlediği fiyatlardan ürünlerini elden çıkarmak zorunda kalmaktadırlar.
Çözüm önerilerimiz:
Devlet ve yerel yönetimler üreticilerin ürünlerini depolayabilecekleri tesisler kurmalı üreticilerin bu tesislerden yararlanabilmesini sağlamalı, Soğuk hava depolarına veya kuru üzüm depolarına üzümünü yatıran üreticilerin yatırdığı ürün oranında düşük faizli kredi alabilmesi sağlanmalıdır. Soğuk hava veya kuru üzüm deposu tesis etmek isteyen üreticilerin kooperatifleşmesi teşvik edilmeli, kurdukları kooperatiflerin de kredi kullanabilme olanakları kolaylaştırılmalıdır.
# Şaraplık üzüm yetiştiren üreticilerin de fiyat belirleme hakkı yoktur. Yıllardır şarap fabrikaları aldıkları üzümün fiyatını belirlemektedir. Şaraplık üzüm üreticilerinin de aynı sofralık üzüm üretiminde olduğu gibi her geçen gün girdileri artmakta ama yıllardır sattıkları ürünün fiyatı artmamaktadır.
Çözüm önerilerimiz:
Şarap fabrikalarının kendi aralarında anlaşıp fiyat belirlemelerini engellemek için üreticilerle tekil sözleşmeler yapmaları engellenmeli, üreticilerin örgütlenmelerinin önündeki her türlü engel kaldırılmalı, şarap fabrikalarının şaraplık üzüm üreticilerinin kurduğu sendika, kooperatif, köy derneği v.b örgütleriyle sözleşme yapmaları zorunlu kılınmalıdır. Üreticilerin kendi üzümlerinden üretim yaparak katma değer kazanabilecekleri butik ve ev şarapçılığı teşvik edilmeli, önündeki yasal engeller kaldırılmalı, yasal düzenlemeler yapılmalı ve böylelikle şaraplık üzüm üreticilerinin şarap fabrikalarına bağımlılığı azaltılmalıdır. Şaraptan alınan ÖTV oranı düşürülmelidir.
# Üzüm sadece saf haliyle, yani yaş ve kuru üzüm haliyle tüketilmemekte işlendiği zaman şarap, saf alkol, pekmez, peksimet, koruk şerbeti, üzüm şerbeti v.b şekilde de tüketilebilmektedir. (Hatta asmaların yaprağı da yemeklerde kullanılabilmekte üreticilere ek gelirler sağlayabilmektedir.) Ancak bu ürünler için üzümün işlenebileceği, işlenmiş ürünün korunması için paketlenebileceği tesislere ihtiyaç vardır. Küçük üreticilerin kendi başlarına bu tesisleri kurabilecekleri ekonomik güçleri yoktur.
Çözüm önerimiz.
Devlet ve yerel yönetimler bu tür tesisleri kurup üreticilerin kullanımına açmalıdır. Kendileri tesis kurmak isteyen üreticilerin bir araya gelip kooperatifleşmeleri teşvik edilmeli, devlet hibe ve düşük faizli kredi olanaklarını bu kooperatiflere sunmalıdır.
Devlet sadece “okul üzümü” değil, işlenerek elde edilmiş peksimet, koruk şerbeti, üzüm şerbeti, üzüm lokumu gibi yiyecekleri de okullarda dağıtarak çocukların damak tadı alışkanlıklarının oluşmasına yardımcı olmalıdır.
Çocukların damak tadını ve üzüm yeme alışkanlığını geliştirmek için okul üzümü kalitesiz üzümlerden ve özel şirketlerden tedarik edilmemeli, kaliteli ve farklı üzüm çeşitlerinden oluşan üzümlerden ve kooperatiflerden tedarik edilmelidir.
# Üzüm üreticilerinin en büyük problemlerinden birisi de alıcı kılığındaki kişiler tarafından dolandırılmaları, sattıklarını düşündükleri ürünlerinin parasını alamamalarıdır. Tüccarlar ve ihracatçılar çoğu zaman yazıya bile dökmeden tek tek üreticilerle sözleşme yapmakta, üreticileri tek yanlı bağlamaktadır. Bu yöntem aynı zamanda dolandırıcılığı da kolaylaştırmaktadır.
Çözüm önerimiz:
Üreticilerin alıcılarla sağlıklı pazarlık yapabilmesini sağlamak ve dolandırıcılığı engelleyebilmek için tüccarların ve şirketlerin tek tek üreticilerle sözleşme yapması engellenmelidir. Şirketlerin ve tüccarların üreticilerin demokratik olarak örgütlendikleri örgütleriyle (ister sendika, ister kooperatif isterse köy derneği adıyla olsun) sözleşme yapmalarını zorunlu kılan ve devletin garantör olmasını sağlayan yasalar çıkartılmalıdır.
# Hükümetler köylülere/çiftçilere eğitim ve teknik destek vermekten vazgeçmiştir. Halbuki üreticilerin ekolojik dengeyi bozmadan nasıl sağlıklı ürün yetiştireceklerini bilmeleri, sağlıklı ürün yetiştirmelerine engel olan problemleri (sanayi, enerji, maden v.b yatırımları da dahil) öğrenmeleri, çözüm önerileri sunmaları önemlidir.
Çözüm önerimiz:
Üreticilerin uygulanan sanayi, enerji, maden, tarım v.b politikalarının ne olduğunun bilgisini alacakları, tartışacakları, çözüm önerisi sunacakları, nasıl sağlıklı ürün yetiştirebileceklerine dair teknik eğitim alacakları Agroekoloji eğitimi için gerekli maddi ve manevi destekler verilmelidir.
# Küresel iklim değişikliği tarımsal ürün yetiştirilmesinde de olumsuz sonuçlar yaratmaktadır.
Çözüm önerilemiz .
İklim değişikliğine neden olan enerji, maden v.b yatırımlardan vazgeçilmeli, toprağın canlılığının ölmesine neden olan kimyasal kullanımından üreticilerin vazgeçmesi sağlanmalı, doğanın doğal döngüsüyle toprağın canlılığının korunması için gerekli olan küçük aile tarımı, geleneksel aile tarımı desteklenmeli, endüstriyel tarımı destekleyen politikalardan vazgeçilmelidir.
# Tarımsal ürünler içinde ihracat geliri en fazla olan ürünlerden birisi üzümdür. Uygulanan Dış Politikalar tarımsal ürün ihracatımıza da zarar vermektedir. Komşularla yaşanan her gerilimin faturası üreticilerimize ve gıda ticareti ile uğraşanlara çıkmaktadır.
Çözüm önerimiz:
Yaş ve kuru üzüm ihracatının sürekli olabilmesi için komşu ülkelerle barış içinde yaşayabilmeyi sağlayacak diyaloglar geliştirilmeli, yanlış dış politika tercihlerinden vazgeçilmeli, “Yurtta Barış, Dünya da Barış!” şiarına uygun politikalar izlenmelidir.
# Hâllerdeki “hâl mafyası” ve üreticiler aleyhine olan “Hâl Yasası” nedeniyle üreticiler hâllere ürün götürememekte bu nedenle de ürünlerini aracılara satmak zorunda kalmaktadırlar. Bu durum dolandırılmalarını kolaylaştırmakta, ürünlerini sattıkları kişi ve şirketlerden paralarını tahsil edebilseler bile ellerine geçen para tüketicilerin satın aldığı fiyatların çok altında kalmaktadır. Aradaki farkın büyük bir kısmı aracıların cebine girmektedir.
Çözüm önerilerimiz:
Üreticiler aleyhine olan “Hâl Yasası” üretici lehine yeniden düzenlenmeli, üreticilerin hallere ürün gönderebilmesi kolaylaştırılmalı, teşvik edilmelidir.
Yerel pazarlarda üreticiler için pazar yerleri ayrılmalı ve üreticilerin ürünlerini bu pazarlara getirmesi teşvik edilmelidir. Bu pazarlar da üreticilerin tüketicilerle buluşması kolaylaştırılmalıdır.
Büyük şehirlerde tüketicinin sağlıklı ve aracısız gıdaya ulaşması için tüketicilerin de örgütlenmesi teşvik edilmeli, üreticilerle aracısız buluşmasının kanalları açılmalıdır.
# Üretimin en önemli girdilerinden birisi mazottur. Çiftçilerin kullandığı mazottan yüksek Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) alınırken, özel yatlarda kullanılan mazottan ÖTV alınmamaktadır.
Çözüm önerimiz:
Çiftçilerin kullandığı mazottan da ÖTV alınmamalıdır.
# Çiftçilerin kredi ihtiyacını karşılayan Tarım Kredi Kooperatiflerinin, ve üreticilerin sermayesiyle kurulmuş olan Ziraat Bankası’nın son yıllardaki tutumu üreticileri korumaktan ve desteklemekten çok uzaktır.
Ziraat Bankası’nın kuruluş tarihi Cumhuriyet’in kuruluşundan daha eskidir. Mithat Paşa 1863 tarihinde üreticilerin imece kültüründen yararlanarak çiftçilerin oluşturduğu kaynakla zorda kalan üreticileri kredi desteği sağlamak için “Memleket Sandığı” adı altında ilk dayanışma sandığını kurmuştur. Sandık yönetimi de o günkü koşullara göre oldukça demokratik bir şekilde oluşturulmuştur. Zamanla “Memleket Sandıkları” çoğalmış,1867 yılında “Memleket Sandıkları Nizamnamesi” nin yürürlüğe girmesiyle Osmanlı Devleti’nin her yanında sandıklar faaliyete başlamış ve 1888 yılında da bu sandıklar Ziraat Bankası’na dönüşmüştür. “1916 yılında Ziraat Bankası için yeni bir yasa çıkarılır. Yasanın 1. Maddesinde ‘Ziraat Bankası çiftçilere kolaylık sağlamak ve tarımın gelişmesine yardımcı olmak için kurulmuştur’ denilmektedir.”(Bknz.Ziraat Bankası Tarihçesi) Bu gün Ziraat Bankası gerek demokratik yönetiminden, gerekse de ‘çiftçilere kolaylık sağlamaktan ve tarımın gelişmesine yardımcı olmak’ tan uzaklaşmıştır. Çiftçilere verdiği kredi faizleri oldukça yüksek olduğu gibi bir çok şirkete düşük faizli milyonlarca liralık kredi olanakları sunmaktadır. (Bknz. Son olarak haberlere konu olan Demirören Medya grubuna 2 yılı ödemesiz 10 yıllık 700 milyon dolar verildiğine dair haberler.)
Çözüm önerilerimiz:
Ziraat Bankası’nın yönetimi OHAL koşullarında Bakanlar Kurulunun çıkarttığı bir Kanun Hükmünde Kararname ile ‘Varlık Fonu’na devredilmiştir. Ziraat Bankası yönetimi, demokratik ve özerk bir yapıya kavuşturulmalı ve, siyasi iktidarların etki alanından kurtarılmalıdır. Tarım Kredi Kooperatifleri de siyasi iktidarların etki alanı içindedir, bu iki kurum da yeniden yapılandırılarak özerk ve demokratik hale getirilmeli kuruluş amaçlarına uygun bir şekilde işlevlendirilmelidir.
Ziraat Bankası’nın kuruluş amacına uygun olmayarak kullandırılmış krediler geri çağrılmalı ve Ziraat Bankası’nın kuruluş amacına uygun olmayan kredi kullandırması yasaklanmalıdır.
Bir Yorum
Pingback: Üzüm-Sen : “Üzüm üreticilerini yok sayanlara biz de yok sayıyoruz” | Karasaban.net