Yakın tarihimizde başbakan, türban eylemlerini savunmuş ve “Türban eylemi ideolojiktir” diyenlere, “Velev ki ideolojik, ne olacak?” demişti.
Şimdi tekel işçilerine bakıp “Tekel işçilerinin eylemi ideolojik” diyor. Kendi tavrı çok billûr: Egemen olan sınıfın ideolojinin-neoliberalizmin- yeminli temsilcisi olmanın gereğini yapıyor. “Ben işçilerin istediği hakları veremem” derken, “Devleti özel sektör gibi yönetiyoruz” derken, özelleştirmeyi inançla savunurken, kendisinin kamu yöneticisi olduğunu unuturken, son derece ideolojik davranıyor. Siz bakmayın sadaka (kömür, şeker, pirinç, beyaz eşya) dağıtırken “sosyal devlet olmanın gereğini yapıyoruz” dediğine. Sosyal devletin köküne kibrit suyu dökmeye yeminli o.
“Tekel özelleştirilirken sigara, alkol, tuz ve yaprak tütün işletmeleri ayrı paketler haline getirildi. Alkollü içecekler paketi 2003’de 292 milyon dolara Nurol-Limak-Özaltın-Tutsab Ortak Girişim Grubu’na verildi” ve bu grup 292 milyon dolara aldığı içecekler paketini 900 milyon dolara Texas Pacific Group’a (TPG) sattı. ( 14 Nisan 2006 Radikal gazetesi)
Şimdi bu durum ideolojik değil mi? Ondan sonra da kalkıp “Fukaranın parasını işçilere yedirmem” diyebiliyor. Sen şuna “Ben sermayedarların sermaye biriktirmesine hizmet ederim, çalışanlara değil,” desene.
Artık zamanı gelmiştir. Tekel işçileri, eylemlerinin ideolojik olduğunu söyleyenlere ve özellikle de başbakana “Velev ki ideolojik, ne olacak?” demelidirler. İdeoloji kavramı- nın da belki “küfür” gibi kullanılmamasına hizmet edilir. Siyaset alanında örgütlenmeye ihtiyaç olduğu görülmüştür. Ve eylem muhtemelen düzen eleştirisine dönecektir.
Çünkü tekel işçileri son yılların en kararlı ve en yakışıklı direnişini yapıyorlar.
Haklılıklarına inanıyorlar. Suya, soğuğa, açlığa, polis copu ve gazına karşı iki aya yakındır direniyorlar. Bu direnişleri en geniş kamuoyundan destek buluyor. Kararlılıkları bir çekim ve sempati oluşturuyor. Esnaf, öğrenci, çevreci, tarımcı, memur ve bilcümle çalışanlar tekel işçilerinin yanında. İşte bu destekle bugün-4.2.2010- en büyük genel uyarı grevinin yapılıyor. Cismen değil ama ruhen ve fikren biz de onların yanındaydık, yanındayız. [1]
Tekel işçilerinin eylemi, onlara düz işçi olmaktan işçi sınıfına dönüşmeyi öğretiyor. Emekçilerin “onur duvarı”na birkaç tuğla koymayı şimdiden başarmışlardır. Bu direnişin öyküsü yazılacak, sineması çekilecek, tiyatrosu oynanacaktır. Eylem “üç kuruş fazla para alsalar derhal biter” düşüncesini boşa çıkarır hale gelmiştir. Ve son yıllarda ilk kez gerçek muhalefetin sokakta nasıl olacağının örneği gibidir, ne yazık ki hiçbir sol parti yoktur yanlarında.
Tekel işçileri, Türkiye toplumuna öğretilmiş çaresizliği, direnerek çare haline getirmenin günü olduğunu da öğretiyor.
Direnenlere selam olsun. Şimdiden kazanılanlar az değildir. Mücadelenin öğrettikleri bir yığın afili sözden daha anlamlıdır.
4 Şubat 2010