Uluslararası köylü hareketi Via Campesina’nın 5. Konferansı 17-23 Ekim tarihleri arasında Mozambik’te toplandı. Konferansı izleyen üç yazarın kriz, çokuluslu şirketler ve kadın konularındaki sunumlarla ilgili yazılarını aktarıyoruz.
Kapitalizmin Krizlerinden Yararlanmalıyız Marcel Lueiro
Uluslararası Köylü Hareketi “Via Campesina”nın* “güncel ekonominin genel durumu ve uluslararası politika” konulu açık oturumunda, delegasyon üyesi ve MST lideri Joao Pedro Stedile, “Bugünkü ekonomik kriz, kapitalizmin semptomlarından biridir” diyerek bundan faydalanmak” gerektiğini söyledi. “Bizler için hiçbir iyilik yapmayan, yıllar boyunca sermayeye hizmet eden IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası örgütleri yok etmeyi bir kez daha talep ediyoruz” diyen Joao Pedro, bu örgütler yerine, uluslararası başka, demokratik mali kuruluşlar yaratmayı önerdi.
Brezilyalı Topraksız Kır İşçileri Hareketi yöneticisine göre, mevcut kriz, kapitalizmin sonunu getirmeyecek. Tersine kapitalizm, bu krizden her zamanki gibi aynı yoksulların sırtından, kendini yenileyerek çıkacak. Stedil, sosyalizmin hala halkların umudu olmaya devam ettiğini ve böyle dönemlerde devrimci mücadeleyi ve birliği artırmak gerektiğini de belirtti.
Ayrıca MST lideri, “Parlamentolarda, politik partilerde değil, evlerde, okullarda, tarlalarda, yoksul gecekondu mahallelerinde ve bizim insanımızın bulunduğu her yerde, birer politik özne olmak zorundayız” dedi.
Diğer bir panelist, Hindistan’dan Shamali Guttal, “küresel mali ve iklim krizlerinin, tarım üzerindeki etkileri” konulu, etkileyici bir sunum yaptı. “Kriz, neo-liberalizme inanan birçok insanın inancını sarstı” diyen panelist, “şimdi köylülerin diğer üretim yöntemlerini denemeye daha fazla hazır” olduklarını belirtti.
“Büyük şirketlerin, gıda maddelerini ellerinde tutmak ve köylüler üzerindeki egemenliklerini sürdürmek için çok çabalamalarına rağmen gıda egemenliğinin kendi ayakları üzerinde durabilecek, alternatif bir duruma geldiğini” söyledi.
Shamali Guttal, Via Campesina hareketine, örgütü daha fazla tanımlayacak ve hareketin mücadelesini daha fazla somutlaştırmaya olanak verecek, sürdürülebilir** tarımsal bir yapının hayata geçirilebileceği, örnek bir tesisin acilen inşa edilmesini de önerdi.
Via Campesina hareketi; ekolojik, ulaşılabilir, kültür uygunluğa sahip olan ve sürdürülebilir bir biçimde üretilmiş besleyici gıdaları kapsayan, gıda egemenliğinin, halkların hakkı olduğunu savunur. Kadın ve erkek köylüler tarafından, alternatif bir fikir olarak önerilen “gıda egemenliği; kuşaklar, ırksal gruplar, cinsiyetler arasındaki eşitsizlikten ve sömürüden arınmış, yeni sosyal ilişkileri içerir”.
Amerika Birleşik Devletleri’nden Dena Hoff , Via Campesina örgütünün, gelecek döneme ilişkin, küresel hedefleri konusunda “dünyayı besleyenlerin bizim topluluklarımız olduğunu, yapılageldiği gibi göstermeye devam etmek ve daha adil bir dünya yaratmak için halkları teşvik etmek gerektiğini” belirtti. Dena Hoff, “gıda egemenliğinin neo-liberalizmin doğal halefi” olduğunu söyledi.
20 Ekim
***
Çokuluslu Şirketlere Karşı Mücadele Rocizela Pèrez Gòmez
Birçok ülkede doğal kaynakların talan edilmesi devam etmekte ve bu talanı gerçekleştiren çokuluslu şirketlere karşı koymayı amaç edinen Via Campesina örgütünün uluslararası beşinci konferansında, erkek ve kadın delegeler tarafından çalışma grupları oluşturuldu. Başlıca çalışma konuları ise ; “Vía Campesina’nın iç mücadelesini güçlendirmek için diğer organizasyonlar ile dostluk kurmak, topluluğun eğitim düzeyini yükseltmek, sürdürülebilir tarım üretiminin uygulaması, tohumların korunması ve değiştirilmesini artırmak, doğal kaynakların korunması ve esaslı bir tarım reformu için mücadeleyi yükseltmek” olarak saptandı.
Dominik Cumhuriyeti’nden Leonardo León, “köylülerin topraklarını ve doğal kaynakları, yağmalamaya devam eden bu çokuluslu şirketlerin, elde ettikleri kârları kesmek ve bunların karşısında mücadele edebilmek için kadın ve erkek köylüleri bilinçlendirmek gerektiğine işaret etti. Çokuluslu şirketlerin, ülkelerin zenginliklerini sömürmek için vatandaşların bir kısmının bilgi eksikliğinden yararlandıklarını” belirtti.
Leonardo León, Peru halkının %70’inin köylü olduğunu ve %60’ının da uluslararası şirketlerin olumsuz üretiminden habersiz bulunduklarını söyledi. Ayrıca, bu olumsuzluklardan en fazla etkilenenlerin kadınlar olduğunu, çünkü kadınların resmi eğitime ulaşamadıklarını belirtti. Her ülkenin deneyimlerini içeren videolar hazırlayarak bir kampanya başlatılması ve bu şirketlerin yaptığı işleri, ulusal ve uluslararası düzeyde tanıtmak gerektiğine de işaret etti. Delegeler ise, organizasyonlar ve Via Campesina örgütü aracılığıyla, ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü) anlaşmasının 169. konvansiyonunun güçlendirilmesini önererek yükümlülüklerine saygı gösterilmesinin sağlanmasını istediler.
Guatemala delegesi Daniel Pascual, “Orta Amerika’da ticari anlaşmaların onaylanması sonucu, neo-liberal politikaların reçetelerinin çoğaldığını ve egoistlerin, Avrupalıların Afrika palmiyesinin (Afrika eriği, yağ açısından zengin ve ekonomik değeri yüksek) ekimini boyunduruk altına aldıkları gibi ülkelerin doğal zenginliklerini sadece yağmalamaya çalıştıklarını belirtti. Hayatı (doğal kaynakları ve toprağı) çalmak için ülkelerimize girdiklerini ve samimi olmadıklarını belirterek, Guatemala’da 30 topluluktan, bir milyondan fazla kişinin katıldığı toplantılar yapıldığını açıkladı.
Çeşitli ülkelerden gelen delegeler, yapılan olumlu işleri, ayrıntılı olarak kendi aralarında incelediler. Ekvador gençlik örgütleri tarafından, bir yılı aşkın bir süredir yapılan, çokuluslu şirketlerin neden olduğu olumsuzlukları içeren tanıtım kampanyası (videolar, afişler, radyo ve televizyon kampanyaları) burada delegelere sunuldu.
Kolombiya delegesi Eberto Diaz, uluslararası şirketlerin sadece zenginlikleri çalmadıklarını, ayrıca işkence hatta ölüme varan yasadışı taktikleri de kullandıklarını belirtti. Bu yüzden uluslararası şirketlerin, yurttaş haklarını ihlal etmelerini kınamanın şart olduğunu, bunların yüzlerce köylü kadın ve erkeğe ve de farklı bölgelerdeki yerli halklara yaptıklarını ulusal ve uluslararası düzeyde teşhir etmek gerektiğine işaret etti. Ayrıca tüm halkların haklarını kısa, orta ve uzun vadede genişletme stratejisinin, acil bir ihtiyaç olduğu yöndeki fikri destekledi.
Güney Hindistan’dan, uluslararası şirketlere karşı verdiği mücadeleyle iyi bir örnek bir olan bir katılımcı, delegelere mücadelelerini anlattı. Bu kişi, bölgesinin ve yerel toplulukların su hakkını, şirketlere karşı savundu. Bölgenin en verimli yerinde tesis kurmak isteyen Coca Cola şirketine karşı protesto eylemlerini örgütledi ve halkın haklı mücadelesi, bu şirkete Hindistan’ın kapılarını kapattırdı.
Bu konferansta, toprağı kontrol ettiğini iddia eden güçlere karşı mücadelenin önemi, toprak reformu mücadelesine devam etmenin gerekliliği ve tohumların kontrolüne karşı mücadele etmenin önemi tartışıldı. Ayrıca yerel pazarların kontrolü ve insanlara sanayi ürünleri dışında, başka (doğal ve sağlıklı; ç.n) ürünlerin de olabileceğini hissettirmek için çokuluslu şirketler tarafından kirletilmiş gıdaların ilan edilmesi tasarlandı.
22 Ekim
***
Tarım ve kadınların perspektifinden köylü kadınların mücadeleleri Mabel Marquez Vijil
Köylülerin hakları için mücadele, yıllar önce, uluslararası Via Campesina hareketi tarafından başlatıldı. Her gün daha da güçlenerek devam ediyor. Çok yetersiz ve son derece ağır şartlarda yaşayan, büyük çoğunluğu kadın olan, bu yoksul küçük üreticiler mücadelelerine durmaksızın devam ediyorlar.
Via Campesina hareketinin beşinci enternasyonal konferansında sizlere, Avrupalı bir araştırmacının yaptığı “köylü kadınların mücadelesi ve tarım” konulu çalışmayı sunuyorum. Uzun yıllar alan bu araştırma, Mozambik-Matola şehrinde ve birçok Afrika ülkesinde kadınlarla birlikte yapıldı.
Bu çalışmayı gerçekleştiren Via Campesina örgütünün kadınları, tarım alanında ailelerini beslemek için üretim yapanların, sadece kadınlar olduğunu saptadılar. Ayrıca, bu kadınların büyük çoğunluğunun, en basit temel hizmetlerden yoksun bulunduklarını, birçoğunun da günlük geçimlerini sağlayabilmek için tarım alanında çalışmak zorunda kaldıklarını ifade ettiler.
Afrika’da zirai üretim ve gıda egemenliğinin çok savunmasız durumda oluşu, altmışlı yıllardan beri süregelen büyük bir endişe yaratıyordu. Şimdi dünya çapındaki kriz, duyulan endişeyi ve gıda yetersizliğini daha da artırıyor. Gıda maddeleri yetersiz, yoksul ailelerin taleplerine cevap veremiyor. Araştırmacı bu yüzden, “Biz kadınlar, kısal bölgelerde sosyal, ekonomik ve politik konularda etkin olmak zorundayız. Elbette bu kendi örgütlülüklerini yaratan kişilerin kapasitelerine bağlı. Kadınların sorunlarına sahip çıkarak ve önderlik ederek onları temsil edebilmeliyiz. Araştırmalarımızı yükseltmek, gerçek bir tarım reformu, kırsal kesimin geliştirilmesi, tarımsal üretim vb. konular üzerinde çalışmalı ve tartışmalıyız” önerisinde bulunuyor.
Via Campesina örgütünde, tarım alanındaki kadınların önderliği, her zaman kabul gördü. Bu kadınların büyük bir kısmının yaşamları yoksulluk içinde geçmekte, gıda egemenlikleri savunmasız durumda, marjinal kişiler olarak kabul görmekteler. Suyun, üretimde ve ev işlerinde kullanımını idare eden yine bu kadınlar, bu nedenle gerçek bir gıda egemenliğini sağlamak için suyun güvenliğinde ve sıhhi tesisatların (Tuvaletler, Yıkama tesisleri, Banyolar vb, ç-n ) inşasında, etkin bir role sahipler.
Gıda güvenliğine ulaşmak için toprak temel bir faktördür. Bu nedenle, gıdaları üretebilmek için en büyük mücadelelerimizden biri de toprak olmak zorundadır.
Via Campesina kadınları, yabancı ve yerel biyonik maddeler üzerinde önemli bir role sahipler. Zaten, yerli tohumların korunması ve ürünlerin yetiştirilmesi konusunda birçok bilgiler ile donatılmış durumdalar.
Örgütün kararlarına daha fazla kadını ortak etmek, bunu yaparken de, yeryüzünde toprağın nasıl dağıtıldığını, suyun ve mali kaynakların, nasıl ele geçirildiğini öğretmek gerekir.
Son yıllarda, örgütteki kadın ve erkek çiftçiler, genetik üretiminden etkilenerek değiştiler. Çünkü biyolojik maddeler ile yapılan genetik üretimin, kendi işlerinin sonunu getirmekte olduğu düşüncesi, tarımsal üretim ve doğal kaynaklardaki giderek artan olumsuzluklar, köylülerde endişe yarattı. Bu yüzden, işe daha gayretle sarılmak lazım. Zaten, ülkelerimizde tükettiğimiz gıdaların çoğunluğunu üretenler, kadınlar değil mi!
22 Ekim
*Via Campesina: 1992 yılında kurulan Via Campesina köylüleri, küçük ve orta büyüklükteki çiftçileri, tarım işçilerini, topraksızları ve köylü hareketlerini koordine eden uluslararası bağımsız bir harekettir. Via Campesino’yu 100 örgüt oluşturuyor. Via Campesina dünyanın yedi bölgesinde örgütlü: Avrupa, Kuzeydoğu ve Güneydoğu Asya, Güney Asya, Kuzey Amerika, Karayipler, Merkezi Amerika ve Latin Amerika. Via Campesina’nın Afrika’dan bir üyesi var ancak çeşitli Afrikalı hareketlerle işbirliği yapıyor.
**Sürdürülebilir Tarım: Uzun dönemde, doğal kaynakların korunması yanında, çevreye zarar vermeyen tarımsal teknolojilerin kullanıldığı, ekonomik gelişmeyi sağlayacak, kırsal yaşam kalitesini yükseltecek, bir tarımsal yapının oluşturulmasıdır.
[Viacampesina.org’daki İspanyolca orijinallerinden Atiye Parılyıldız tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir]
28 Ekim 2008 – sensika.org