17 Eylül Cumartesi günü Çiftçi-Sen üyesi bir grup olarak Salihli Çevre Derneği nin Tekelioğlu köyünde düzenlediği “Yaşamı Savun-Gölmarmara Yaşasın,Gördes Barajı Yıkılsın, Gediz Temizlensin” mitingine katıldık. Miting alanına gittiğimizde Marmara Gölü’nün bulunduğu alanda bir su birikintisi bile göremedik. Göl tamamen kurutulmuştu. Özellikle “kurutulmuştu” sözcüğünü kullanıyorum, çünkü Göl kendiliğinden kurumadı, siyasi iktidarların uyguladığı sermaye yanlısı su politikalarının ve mühendislik hatalarının(!) sonucu olarak kurudu..
Öncelikle Marmara Gölü hakkında biraz bilgi vererek konuya girelim:

Bir zamanlar Marmara Gölü Foto : Şükrü Kaygısız
Marmara Gölü Manisa’nın Salihli, Saruhanlı ve Gölmarmara ilçeleri sınırlarında bir alüvyal set gölüdür. Alüvyal set gölü demek; akarsular tarafından taşınan kil, kum, çakıl taşı, ağaç parçacıkları vb. kütle parçaları, suyun akış hızının azalması sonucu akarsu vadilerinin ağzında birikir ve kapatır, yani bu birikintiler bir nevi baraj oluşturur, suyun toplanmasına ve geniş bir alana yayılmasına neden olur. İşte bu göllere “Alüvyal set gölü” denir. Marmara gölü işte böyle bir göldür. Çevresinde tarıma uygun alanların varlığı ve farklı bitkisel üretim yapılmasına uygun iklim koşullarının varlığı nedeniyle bu bölge antik çağlardan bu yana insanların sürekli yerleşim alanlarından birisi olmasına yol açmıştır. Derinliği az olan gölün yüzölçümü 44,5 km2 dir. Ancak yağışlı dönemlerde gölün yerleşim alanı neredeyse yüzde 50 oranında genişlemektedir. Gölün suyu yüzyıllardır tarımsal üretimde kullanılmıştır.Gediz havzası sulamasında da kullanılması için,1938-1945 yılları arasında doğu ve güneydoğusuna 6 km yi bulan setler yapılmıştır. Ayrıca gölün su seviyesini korumak için de farklı yerlerde besleme kanalları ve regülatörler yapılmıştır. Marmara Gölü su tutma özelliği bakımından bölgedeki bir çok barajdan daha büyüktür. Gediz sulamalarının ana su kaynağı olarak teknik ve idari bakımdan bir rezervuar (gölet) olarak kabul edilmiştir. Ayrıca Marmara Gölü ‘Ulusal Öneme Sahip Sulak Alan’ olarak tescil edilmiştir. Tepeli pelikan ve karabatak gibi nesli tehlikede 101 farklı türden 20 bin su kuşuna ev sahipliği yapan bir ‘Kuş cenneti’ olarak da bilinir.
Peki Ne Oldu? da böylesine önemli bir rezervuar kurudu?
Marmara Gölü’nü besleyen önemli su kaynaklarından birisi de Gördes Çayı’dır. Ancak sözde bölgedeki arazileri sulama ve İzmir’e içme suyu temin etme gerekçesiyle 1998-2009 yılları arasında DSİ eliyle Gördes Çayı üzerinde Gördes Barajı yapılmıştır. Bir çok bilim insanının mühendislik hatalarıyla dolu olduğunu söylediği Gördes Barajı su biriktirmediği gibi Marmara Gölü’nün beslenmesini de engellemiştir. Hazırlanan raporlara göre baraj zemininin uygunsuzluğu nedeniyle yeraltına saniyede 2 bin litrelik bir su kaçağı oluşmaktadır. Kısacası bu Gördes bölgesindeki arazileri sulayacağı iddiasıyla yapılan bir baraj vasıtasıyla Gediz havzasının sulanmasına yardımcı olan doğal bir gölet kurutulmuştur. Bu durum vahim sonuçlar doğurmaktadır. Bu bölgenin ekosisteminde ciddi sıkıntılar yaratmakta,iklim değişikliğine yol açmakta, biyoçeşitliliğe yoketmekte, kurutulan göl yüzünden balık ve kuş çeşitleri yokolmaktadır.
Marmara Gölü’nün kurutulmasından kim yararlanacak?
Alüvyonlu topraklar aynı zamanda bitkisel üretim için en verimli topraklardan birisidir. Bunun farkında olan bazı kişiler şiddet ve korku salarak suları çekilmiş gölde arazi “çitlemeye” ve tarımsal üretim yapmaya başlamışlardır. Zaman,zaman da arazi paylaşım çatışmaları ve ölümler söz konusu olmaktadır.Yöre halkı bu durumu “Marmara Gölü üzerinde arazi savaşları başladı” diye ifade etmektedirler. Tarım ve Gıda şirketleri de avuçlarını ovuşturarak siyasi iktidarın Marmara Gölü için ne karar vereceğini beklemektedirler. Kamuoyu gölün kurumaması için siyasi iktidarın çözümlerini beklerken AK Parti Manisa Milletvekili İsmail Bilen konuyla ilgili tarım ve gıda şirketlerinin beklentilerine uygun bir açıklama yapmıştır. AKP Manisa Milletvekili İsmail Bilen Ağustos ayında yaptığı açıklamada; “Buraya Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu stratejik tarım ürünleri ekilecek. TİGEM’in yapacağı teknik çalışmaların ardından Tarım ve Orman Bakanlığı son kararını verecek. Herhangi bir mağduriyet yaşanmaması adına ve aynı zamanda bu havzanın atıl kalmaması için gölümüz yeniden su tutana kadar buranın TİGEM tarafından değerlendirilmesi noktasında mutabık kaldık” demiştir.
TİGEM’in arazilerini kendisinin kullanmadığı, yurtdışında kiraladığı arazileri bile şirketlerin ihtiyaçları için kullandığı göz önüne getirildiğinde amaç bellidir: Marmara Gölü’nün verimli arazileri ama “Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sanayi Bölgeleri” kurulacağı iddiasıyla, ama başka gerekçelerle şirketlere verilecektir. Böylelikle de yıllardır yaptıkları gibi, tarımsal üretimin ve gıdanın kontrolünün şirketlerin eline geçmesi hızlandırılacaktır.
Kısacası Marmara Gölü’nün yok oluşu basit bir çevre tahribatı değildir. Bu nedenle de gölün kurtarılması mücadelesi sadece yerele bırakılarak başarıya ulaşamaz. Ekoloji mücadelesi verenlerin, başka bir ekonomik, sosyal,siyasal düzen için mücadele edenlerin,sınıf mücadelesi verenlerin, iklimi değil sistemi değiştirmek isteyenlerin bu soruna dönük birlikte kafa yorması ve birlikte mücadele etmesi gerekir. Kısacası Marmara Gölü’nün kurutulmasına, Ekosistemin bozulmasına, Şirketlerin kontrolündeki Gıda Sistemine, Doğanın metalaştırılmasına DUR! demek için Haydi Görev Başına, Mücadeleye!