p>Üzüm-Sen 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ve Üzüm-Sen”in kuruluş yıldönümü nedenyle bir bildiri yayınladı. Bildiride “AKP hükümeti sadece tarım politikalarıyla değil, tarım arazilerini küresel enerji şirketlerinin emrine veren enerji politikalarıyla da ülkedeki tarım arazilerinin ve su kaynaklarının yok edilmesine izin vermekte. Çünkü son yıllarda hızlanan HES,RES,GES ve Kaya gazı,Kaya petrolü çıkartılması gibi projelerdeki temel yapılaşma alanını da tarım arazileri oluşturmakta.” ifadelerine yer verildi.
Bildiri şöyle:
8 Mart Üzüm-Sen’in kuruluş günü aynı zamanda Uluslararası Dünya Kadınlar Günü,
Türkiye Çiftçi Sendikaları’nın da üye olduğu Dünya çiftçi örgütü Via-Campesina’lı kadın çiftçiler 8 Mart’ın kırda ve kentte çalışan kadınların, feministlerin ve kapitalizmle mücadele eden tüm kadınların mücadelelerini anma günü” olduğunu belirterek 8 Mart’ın çiftçi kadınlar için ne anlama geldiğini şu sözlerle özetlediler; “Her şeyden öte, biz en çok kadınları ezen kapitalist ve ataerkil şiddetin olmadığı bir dünyayı kurma sözümüzü yineleyen kadınlarız. Bu yüzden 8 Mart, Via Campesina için, haklarımızı elde etmek yolunda temel bir
tarihtir. Bu, yeni toplumsal ilişkilerle örülü, kadınların ve erkeklerin eşit fırsatlara, haklara ve ödevlere sahip olduğu yeni bir toplum için mücadelemizdir. Haklarımız, varlığımız, katılımımız ve eylemimiz düzleminde, hem örgütümüz hem de toplumun geneli bağlamında yürüttüğümüz mücadelede dikkatli ve kararlıyız. Dahası, biz kadınların cinsel ve üremeyle ilgili haklarını savunuyoruz; dünyadaki toplam toprakların sadece %2’sine sahip
olan kadınların toprağa erişim hakkı için mücadele ediyoruz.
Kapitalizmin ve tarım şirketlerinin küçük köylü tarımı pahasına ilerlemesini ve böylelikle halkların gıda egemenliğini tehdit etmesini lanetliyoruz; bu yüzden, toprağın istiflenmesine ve toprağın tek elde toplanmasına karşı mücadele ediyoruz; kadın ve erkeklere adaleti getirecek bir tarımsal reform için mücadele ediyoruz. Sesimizi agroekoloji; toprağın, suyun, tohumların ve aynı zamanda geçim araçlarımız olan kaynaklarımızın korunması için ükseltiyoruz.”dediler. (bkz.www.viacampesina. org,www.karasaban.net)
8 Mart’ın ülkemizdeki üzüm üreticileri açısından da “haklarını elde etme yolunda temel bir tarihtir” 12 Eylül askeri darbesinden sonra ürün bazında kurulan ilk çiftçi sendikası olan Üzüm Üreticileri Sendikası da(Üzüm-Sen) 8 Mart 2004 de kuruldu.Üzüm-Sen kurulduğu bu yana Via-Campesina’lı çiftçiler gibi “Kapitalizmin ve tarım şirketlerinin küçük köylü tarımı pahasına ilerlemesini ve böylelikle halkların gıda egemenliğini tehdit etmesini” lanetledi, toprağın şirketlerin elinde toplanmasına karşı mücadele etti,mücadele etmeye devam ediyor. Toprağın,suyun,tohumların, biyo-çeşitliliğin korunması için mücadele etti,mücadele etmeye devam edecek.
2003 yılında üzüm üreticilerine yaptığımız çağrıda “Yabancı büyük tarım şirketlerinin istekleri doğrultusunda tarım yeniden şekillendiriliyor. Bu yapılırken çiftçiler yoksullaştırılıyor, küçük ve orta üreticiler tasfiye ediliyor. Türkiye tarımı büyük tarım şirketlerinin hizmetine sunulurken, birçok ürünün üretilmesinden vazgeçiliyor” ,“Biz örgütsüz üreticiler bütün bu gelişmeler karşısında her geçen gün daha büyük zorluklarla karşı karşıya kalıyoruz. Ama şu da gerçek ki, bir araya gelerek sorunlarımıza ortak çözümler bulamazsak, durumumuz daha da kötüleşecek” diyerek neden sendikalaşmamız gerektiğini kamuoyuyla paylaşmıştık. Bu gün bu gerekçeler daha da önem kazandı. Siyasi iktidarlar tarafından köylerin yok edilmesi temel tarım politikası olarak benimsenip ” Tarım ve Köyişleri Bakanlığı”nın adı bile değiştirildi; “Köyişleri” adı bakanlığın adından çıkarılıp “Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı” na dönüştürüldü. Bakanlık şirket tarımının egemen tarım biçimi olması hedefiyle hareket edilerek küresel gıda şirketlerinin taleplerine uygun bir şekilde yeniden biçimlendirildi. AKP hükümeti “köylerin şirkete dönüştürülmesi” projelerine son günlerde hızlandırdı. Bir yandan TİGEM arazilerini şirketlere kiraladı ,diğer yandan da çıkarttığı “Büyük Şehir Yasası” ile köy tüzel kişiliklerini yok edip köyleri mahalleye dönüştürdü,köy tüzel kişiliklerinin mal varlıkları olan otlak ve meraları şirketlere pazarlayarak tarımın şirketleşmesini hızlandırdı.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarımın şirketleşmesi için sadece ülkemizin tarım arazilerini pazarlamakla da yetinmeyerek başka ülkelerin tarım arazilerini de el attı. Sudan’da binlerce dönüm araziyi Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı adına TİGEM’e kiralattı. Sudan’dan kiralanan tarım arazilerinin de tarım şirketlerine devredileceği açıklanmakta.
AKP hükümeti sadece tarım politikalarıyla değil, tarım arazilerini küresel enerji şirketlerinin emrine veren enerji politikalarıyla da ülkedeki tarım arazilerinin ve su kaynaklarının yok edilmesine izin vermekte. Çünkü son yıllarda hızlanan HES,RES,GES ve Kaya gazı,Kaya petrolü çıkartılması gibi projelerdeki temel yapılaşma alanını da tarım arazileri oluşturmakta.
Bu olumsuz gidişata rağmen 2012 yılı üreticiler açısından önemli bir gelişmeye de sahne oldu. Çiftçi sendikaları kurulduğu günden bu yana yasal sorunlarla da boğuşmaktaydı. Hükümet imza attığı tüm uluslar arası anlaşmalara rağmen çiftçi sendikalarını kabul etmek istemiyor ve kapatma davaları açıyordu.2012 yılında Tütün-Sen’in kapatılma davası lehimize sonuçlandı. Yargıtay üreticilerin sendika olarak örgütlenmesinin yasalara uygun olduğunu onayladı. Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu’nun kapatılması kararını da aynı gerekçeyle bozdu. Böylelikle 9 yıldır inatla sürdürdüğümüz mücadelemiz önemli bir hukuksal kazanım elde etmiş oldu.
Sonuç olarak küçük üreticileri daha da zor günler beklemekte. Ancak inatla üretmeye ve mücadele etmeye devam ettiğimiz, örgütlenebildiğimiz ölçüde ayakta kalabilmemiz mümkün olacak.
Bu düşüncelerle sendikamızın 9. kuruluş günümüzde savunduğumuz tarım politikalarının temel hedeflerini bir kez daha kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz.
• Gıdayı meta olarak değil,temel bir insan hakkı olarak görerek küçük ölçekli çiftçiliği güçlendirmek istiyoruz.
• Şirketlerin gıdaya egemen olmasını engelleyerek küçük üreticilerin gıda egemenliğini korumak,gıdanın üretimden, pazarlamaya ve sofraya kadar olan sürecini şirketlerin denetiminden çıkartıp üreticilerin ve tüketicilerin denetimine geçirmek istiyoruz.
• Tarım alanlarının amaç dışı kullanımını (fabrika arazisi,konut alanı,agro yakıt için üretim alanı,RES’ler,GES’ler,madencilik v.b kullanımını) engelleyerek sağlıklı ve yeterli gıda üretimini sağlayarak halkların açlık yaşamasının önüne geçmek istiyoruz.
• Canlıların sağlığını ve biyo-çeşitliliği yok edecek olan GDO’lu ürünlerin üretimini ve pazarlanmasını engellemek, küresel iklim değişikliğini tetikleyen endüstriyel üretim tarzını ve gıda sistemini reddederek geleneksel köylü tarımını savunmak ve uygulamak istiyoruz.
• Çiftçilerin ve mevsimlik tarım işçilerinin örgütlenmesi önündeki engellerin kaldırılmasını, mevsimlik tarım işçilerinin ve çiftçilerin yaşam koşullarının iyileştirilmesini ve böylelikle de tarımsal üretim artışını sağlayarak herkesin sağlıklı ve yeterli gıdaya erişimini ve sağlıklı beslenmesini sağlamak istiyoruz.
• Suya erişim hakkını bütün canlıların ve çiftçilerin temel hakkı olarak görüyoruz, Bu nedenle su kaynaklarının ve su yollarının özelleştirilmesinin karşısında duruyor, HES’lerin yapımının durdurulması için mücadele ediyoruz.
• “Büyük Şehir Yasası” ile köy tüzel kişiliklerinin ortadan kaldırılmasına ve köylerin ortak mülkiyetinde olan otlak ve meraların özelleştirilerek şirketlere satılmasına Hayır! diyor ve köy tüzel kişiliklerine,otlak ve meralara sahip çıkmayı demokrasinin vazgeçilmezi olarak görüyoruz. • Tohumların serbest dolaşımını, ekimini ve çoğaltılmasını sağlayacak önlemleri alarak çiftçilerin ve tohumların özgürleşmesini sağlamak, şirketlerin tohumların sahibi haline gelmesini engellemek istiyoruz
• Küçük üreticiler arasında dayanışma ve işbirliğini sağlayacak örgütlenme modellerini geliştirerek onları şirketler karşısında güçlü kılmak, Tarım Satış Kooperatifi, Tarımsal Kalkınma Kooperatifi,Tarım Kredi Kooperatifi gibi kooperatiflerin demokratikleşmesini sağlayarak üreticileri söz ve karar sahibi haline getirmek istiyoruz.
Bütün bu hedeflere ulaşmak için de “Katılımcı,Demokratik Bir Tarım Reformu” nun gerçekleştirilmesi için mücadele etmeyi temel perspektifimiz olarak benimsiyoruz.
Tüm Dünya çiftçileri gibi biz Türkiye’deki çiftçiler de tohumumuza, toprağımıza ve suyumuza kısacası yaşamımıza sahip çıkıyoruz, sahip çıkmaya da devam edeceğiz. 8 Mart 2013
Adnan ÇOBANOĞLU
ÜZÜM-SEN Gen.Baş.